• insanın teni çizildiğinde kan akar, yüreği çizildiğinde ise gözyaşı.
  • moralimiz bozulduğunda, kayıp yaşadığımızda, hayallerimiz yıkıldığında; çevremizdekiler devamlı "ağla çocuğum ağla, rahatlarsın" der dururlar. ancak bunun tam ne işe yaradığını biz bilemeyiz.

    işte burada bilim devreye giriyor. bilim adamlarına göre ağlamak strese neden olan maddelerden kurtulmamıza yardımcı olan bir eylemmiş. beyin kimyası ile ağlama arasındaki ilişki üzerine yapılan araştırmalar, kadınların erkeklerden daha fazla ağlamasının sosyal koşullanmadan çok temel hormonal farklılıklardan kaynaklandığını gösteriyor. gözyaşlarımızın salgılanmasını düzenlemekle görevli salgı bezleri, vücuttaki manganezi yoğunlaştırarak dışarı atmamızı sağlarlar.

    insan gözü birbirinden farklı üç tür gözyaşı üretir: korneayı kayganlaştırıcı bir mukus, yağ ve gözü nemlendiren gözyaşları, toz veya duman gibi tahriş edici maddeler tarafından üretilen refleks gözyaşları ve üzüntü veya neşeden kaynaklanan duygusal veya psikojenik gözyaşları.

    ben burada 3. tip gözyaşından bahsetmek istiyorum. duygusal ağlama, tuhaf bir şekilde şaşırtıcı bir bilmece gibidir. mesela çok üzüntü içerisinde ağladığımızda ancak salgı bezleri bir mililitre (0,033 ons) sıvı üretse de, sonuçta ortaya çıkan rahatlama ve yaşanan sarsıcı üzüntü hissi tahmin edilemeyecek derecede güçlüdür.

    bakınız minnesota biyokimyacısı william h. frey'in araştırmaları, insanların ağladıktan sonra kendilerini daha iyi hissetmelerinin nedeninin, duygusal stres sırasında biriken kimyasalları gözyaşlarında atıyor olmalarına, yani vücutta fazlasıyla birikmiş olan manganez'in dışarı atılmasına bağlamaktadır.

    frey'in gözlemlerine göre diğer tüm boşaltım işlevleri, vücuttan zararlı veya atık maddeleri uzaklaştırmaya hizmet eder, ancak gözyaşıyla birlikte stres seviyemizin azalmasına destek olan şeyin gözyaşı salgı bezlerinin salgıladığı sıvı içerisinde bulunan manganezden kurtulmamız olduğu ortaya çıkmaktadır.

    peki nedir bu manganez? insanda mizaç değişikliklerine sebep olduğu bilinir ve bu madde gözyaşında kandaki miktarından otuz kat daha fazladır. bu açıdan ağladıkça dışarı atılan manganez ruhsal olarak arınma ve rahatlama sağlamaktadır.

    öyle ki azizlerim; ağlamanın kendi kendimizi yatıştırma etkileri çok fazladır. bu açıdan ağlamak istediğinizde sakın kendinizi tutmayın. bırakın aksın o gözyaşları. sakın içinize atmayın. vücutta artan manganez stres ve üzüntü katsayınızı daha da artıracak ve içinden çıkamaz hale geleceksiniz.

    kaynak: the endurıng mystery of tears

    edit:imlâ
  • üç yaşındaki yeğenimden anladığım kadarıyla bazen hiçbir sebebi yok. her şey yolunda, herkes yanında, annesinin kucağında ama sadece avaz avaz ağlıyor. çünkü bastırılmış bazı duyguları var öncesinden, annesinin iş sebebiyle yanında olmadığı zamanlar, uyandığında annesini göremediğinde ve bakıcı figürlerine talim etmek zorunda kaldığı zamanlar, kim altını değiştirecek, bir bakıcı figür çikolata verirken diğeri verecek mi vermiyor mu, kime göre konumlanması gerekir bütün o kafa karışıklıkları ve anneye özlem vb.

    şu an annesi yanında bile olsa avaz avaz ağlıyor çünkü o kadar bastırmış ki, küçücük bir tetiklenişte boşanırcasına ağlıyor. "şunu mı yapalım bunu mu yapalım ne istersin bebeğim" demeyi bıraktım, "ağla istediğin gibi" dedim, anlıyorum ki bazen sadece ağlamanıza izin vermeleri/sizin kendinize izin vermeniz lazım. ortada sebep olmasına gerek bile yok, ağlayan insanı güldürmeye çalışmak psikolojik şiddet olabiliyor sadece salmak lazım.

    ben bunları yazarken sustu, gülümseyerek çizgi film istedi. ağlamak ne güzel bir boşaltgaçsın ya.
  • oğlum anlatıyor, yaş sekiz;

    - anne boğazıma kocaman bir şey geliyor, aşağıdan geliyor böyle. yukarı doğru çıkıyor çıkıyor, duruyor orda biraz. yutkunuyorum aşağı insin diye inmiyor. hem inmiyor, hem daha da büyüyor. sonra azıcık yumuşuyor. yumuşuyor yumuşuyor sıvılaşıyor sonra. sonra da sıvılar deliklerden çıkıyor. gözüm delik bir de burnum delik. çok sıvı olursa ağzımdan da çıkıyor bazen.

    yumrusunu yirim ben onun. ağlamayacağı bir hayat olmadığına göre daha çok yumrular sıvılaşıp deliklerinden çıkacak. kolay olacağını kimse söylemedi büyümenin.
  • "güçsüzlük" portresi çizse bile, insanlar güçsüz oldukları için aglamazlar. çok uzun süre güçlü oldukları için aglarlar.
  • schopenhauer, "ağlamak, kişinin kendi kendisine karşı beslediği bir merhamet duygusudur," der ve ekler "insanların ağlamasının asıl sebebi, daha önce hissettikleri bir acının hatırlanmasıdır." üstadın merhamet (bkz: über das mitleid) adlı eseri, insanı kalbinin patikalarında gezdiren kaybolma garantili bir yol haritası. neyse üşenmeyip ilgili pasajı paylaşmak daha makbul olacak.

    "... insanlar yalnızca acı çektiklerinde değil, sevindiklerinde de kendilerini ağlamaktan alıkoyamazlar. hatta benim kanaatime göre, insanlar hiçbir zaman o an yaşadıkları acıdan dolayı ağlamazlar. insanların ağlamasının asıl sebebi, daha önce hissettikleri bir acının hatırlanmasıdır. insanlar o anda hissettikleri acıdan dolayı değil de geçmişte hissettikleri bir acının hatırlanması sayesinde ağlarlar. bir kişi herhangi bir acı duyduğunda ki bu acı fiziksel bir acı dahi olsa; daha önce duyduğu bir acıyı hatırlar. sonra da kişi kendi durumunu olağan olarak acınmaya değer bulur ve ağlar. kişi, acıyı çeken kişiyi, yani kendisini bir başkasıymışçasına algılar ve bu sebeple ona içten bir acıma duygusuyla yönelir. böylece kişi, kendi acıma duygusunun nesnesi durumuna düşer. bir yardımsever duygusuyla, yardıma muhtaç bir kimseyi gözlemlercesine gözlemler kendisini ve büyük bir sabırla seyirci kalır bu duruma. bu karmakarışık duygunun içerisinde büyük ölçüde acı duygusu da vardır. acı, döner dolaşır ve yolunu yine bu kişiye yöneltir.

    görüldüğü gibi, acı önce bir yabancıya ait bir duygu olarak algılanır. sonra bu acı o kişiyle paylaşılır; ardından da bu acı birden bizzat tadılır. doğanın kendisi böylece, bir bedendeki kasılma ile kendisini rahatlatır. ağlamak, görüldüğü gibi kişinin kendi kendisine karşı beslediği bir merhamet duygusudur. acı döner dolaşır merhamete dönüşür ve sonunda ağlama eylemi olarak karşımıza çıkar. ağlama eyleminin temelinde sevgi, merhamet ve hayal vardır. bu sebeple de katı kalpli ve hayal gücü olmayan insanlar kolay kolay ağlamazlar."

    fonda erbarme dich.
  • ya niçin insanlar üzgün olunca ağlar?
    çünkü, dedi, daha duru görebilelim diye gözlerin camını ara sıra yıkamak gerek!

    (rüya oyunu / august strindberg)
  • ağlamak

    ağlamak
    bazı acılara yetmez
    bazı ölümlere

    örtüsüdür bazı acıların
    örter, örtülmez
    savunur bir süre

    ağlayanlar sevinmeli
    sevin ağlayabiliyorsan
    acılar art arda dinmeli

    durur bir nöbetçi gibi
    durur bir bekçi gibi
    zamana gülmeli! gülmeli!

    sevin ağlayabiliyorsan
    unutmanın kardeşidir ağlamak
    uyanır uyanır yatağında duyguların
    düşüncenin kucağında hep çocuktur ağlamak.

    özdemir asaf
  • insan, hıçkıra hıçkıra ağlamaktayken zihninden geçen düşüncelere dikkat edecek olursa kafasının o sırada son derece sıradışı bir biçimde çalışmakta olduğunu görecektir. düşünceler bir çeşit panik duygusu içinde hızla oradan oraya atlamakta, zihin konuşma kalıplarından daha altta, salt kavramlar ve duygulardan oluşan düşünce alanlarını hızlı çağrışımlarla yoklamakta, sanki mevcut dosyaları acele şekilde elden geçirmektedir. bu yoğun çağrışımlar silsilesi esnasında sözel olarak tekrarlanan tek bir önemli şey vardır: "neden" sorusu. kişi mütemadiyen kendine "neden böyle oldu", "neden ben", "ne suç işledim" gibi sorular sormakta, kafasının içinde panikle bunlara yanıt aramaktadır. "tanrım yardım et" gibi düşünceler bu çaresiz yanıt arayışının ifadesidir. kişi yaşadığı olumsuz durum karşısında çaresiz konuma düştüğü için ağlamaktadır. bilip inandıkları bu olumsuz durumda işe yaramamış, dayanak bildiği değerler sistemi çökmüştür. ağlama esnasındaki zihnin bu olağandan farklı işleyişi, kullandığı sistem artık işlemez hale gelmiş olan zihinde sıradışı hızlı çağrışımlar silsilesi yaratarak değerler sisteminin acil şekilde yeniden gözden geçirilmesini ve düzenlenmesini sağlar. bir nevi uyanıkken yaşanan rem uykusu gibi. bir nevi işletimde sorunlar çıkaran bilgisiyarımıza uyguladığımız "diske ilk yardım" gibi. ağladıktan sonra sözkonusu olumsuz durum ortadan kalkmadığı halde kişinin rahatlaması, hardiskinin daha düzenli hale gelmesinden, bozulmuş sistem dosyalarının yenilenmesinden, bugların temizlenmesinden ve artık sisteminin daha rahat çalışıyor olmasından dolayıdır. bir arkadaşa, bir yakına sarılıp ağlamanın yarattığı ekstra rahatlatıcılık ise bilgisayarın başka diskten başlatılması, böylece ana diskin daha iyi bakımdan geçebilmesi, güvenle ilgili zarar görmüş sistem dosyalarının tamamen geri yüklenebilmesi dolayısıyladır. diske ilk yardım gerçekten işe yarar, diski rahatlatır, ancak son zamanlarda bunu sık sık yapmaya başlamışsak format attırmanın yahut aleti servise götürme vaktinin yaklaşmakta olduğunu bilmekte faide vardır kanaatindeyim.
  • tuhaf ruh hallerinin bünyeden atılabilmesi için vücudumuzun bize yaptığı bir güzellik. neyin tetikleyeceği, neyin ucuna tutunup geleceği hiç belli olmaz. bazen geçmiş zamanda yapılan bir konuşmayı hatırlatan bir şarkıyla, özlenen şeyleri hatırlatan bir kokuyla, bazen ilgisiz bir filmin, dizinin içinde bir an için görülen bir otobüsün önünde yazan istikamet yazısı ile başlar. insan o otobüse binip, arka koltuğunda unutulmayı ve ağlaya ağlaya gitmeyi ister.*
hesabın var mı? giriş yap