• 19 ekim 2003 tarihinde aramızdan ayrılan bosna hersek'in ve bosna halkının bilge kral'ı, güzel insan, hepimizin dedesi rahmetli aliya izzetbegoviç'i anmak için düzenlenen bir zirvedir.
    17 ekim pazar günü gerçekleşmesi düşünülüyor.
    zirvede dedo'nun hayat hikâyesini, savaş öncesi ve savaş sırasındaki mücadelesini, hatıralarını, yazdıklarını, kitaplarını ve 21. yüzyıla ahlak dersi niteliğindeki ezber bozan konuşmalarını anmak;
    özellikle böylesi çirkin ve kirli bir savaştan, bir medeniyet çatışması, bir doğu-batı düşmanlığı çıkarmayan doğulu bilge, avrupalı beyefendi aliya'nın şahsında bosna halkının dramı ve balkanların dinmeyen acılarını paylaşmak dileğiyle...

    http://www.soursummitz.org/s/zirve.php?id=2862
  • gözlerimi yaşartan zirve...
  • zirve sonunda 6 kişi taksiye doluşularak beşiktaş'a gidilmiş, beşiktaş'ta da inmek için müsâit bir yer arar iken üç aşağı beş yukarı şöyle bir diyalog geçmiştir.

    - burda inebilir miyiz ışık yanmadan
    - yâ girelim şuraya
    - olur mu ? iett otobüsleri hariç diyo (araç giremez levhası)
    taksici bu sırada iett otobüsleri dışında girilmesi yasak bölgeye doğru hamle yapmıştır ve şöyle demiştir :
    - biz de iett gibi olduk zaten
  • pek tatlı nihayete ermiş zirvedir. yok sonunda ekstra bişey olmamıştır, baştan sona hoştur, güzeldir vesselam. tekrarına erişilmesi umud edilerek sonlandırılmış bir zirve; herkesin yüzündeki memnuniyeti görmenin ferahlığı içimizde, 6 kişi bindik bir taksiye.

    zirve'den çıkartılan dersler:
    *iett 99 806 bir otobüs değil, şöför hiç değildir.
    *mehlika sihay giyer, ferahfeza üfler, arada bir ilişki aramak yersizdir.
    *dilsuhte tanıdıktır, görünce sevinilir ama ısrarla belli edilmez, şaşırılmaz.
    *desconocido y desequilibrado organize suşlar şebekesince aranmaktadır ve ismini ezbere yanlışsız yazabilen insanoğulları mevcuttur. fakat ilk duyuşta anlayabilen insanoğlu mevcut değildir. varsa evrim geçirmiştir, böylece evrim gerçek olabilirdir.
    *itaatsizin söyleyecek birşeyleri vardır, sohbet insanıdır, organizasyon insanıdır. (gören de bişey yaptı sanacak, bir çukulatasını dahi yemedik halbuki)

    (bkz: insanın entry girme şevkinin kırılması)
    (bkz: vazgeçmek)
  • bütün katılımcıların kattıkları renklerden dolayı pek latif, anlamlı geçmiş; güzel hatıralarla nihayete ermiş bir zirvedir.
    tek tek katılanlardan bahsetmeden şunu söylemek gerekir ki; gelemeyenler de oradaydı. aliya da oradaydı.
    güzel atlara binmiş güzel insanlar da inşallah biz fark etmeden şöyle bir uğramışlardır.
    hatmi-i kelam kabilinden şunu eklemek gerek: fakir için bu zirvedeki katılım ve sohbet sürpriz olmamıştır. katılımcı yazarlardan başka bir güzellik beklenmemeliydi zaten.
  • kafamda soru işaretleri ile gittiğim fakat çıkarken gayet memnun ve mutlu çıktığım zirvedir.efendim zirvede o kadar güzel insanların olabileceğini zannediyorum ki istanbul belediyesi dahi bilmiyordu.
    hayyal meyyal,salvo, mahzun yüzlü şovalye, dilsuhte ve tabii itaatsiz...ve tabii gemini stonehead ve tabii mortal ve tabii şu zor nickli ve beni deli eden adam yani dyd * * ve tabii hepatrol * ve tabii diğerleri... bosna'dan gelen misafirler ve tabii ortam ve tabii aliya
    felsefeyi hissettik damarlarımızda ,
    bu zehri sen de taşıdın bizim gibi.. biz de taşıyacağız senin gibi
  • zirvenin anlamini buldugu zirve olmustur.
    bosnali konuklarin canli taniklar olarak hem bosna hem de aliya ile ilgili olarak anilari ve konu ile ilgili sorulara cevap vermeleri, alti sanli katilimciya hediye edilen kitabi yayina hazirlayan grimaudun konuya akademik yaklasimi, itaatsizin adeta bir sosyal kelebek olarak zirvedekileri kaynastirmasi ve dahasi.
  • ramazan'ın ve sarayburnu'nun kollektif atmosferinde gerçekleşmiş, bilge aliya'ya adanmış bu keyifli buluşmada bulunamadığım için üzgünüm. summitz'de sevgili itaatsiz'in "bir yerlerde eğer bana zirve nedir diye sorarlarsa bu günü anlatacağım" demişliğiyle daha da burkuldum şimdi. heyhat!
  • bizi geçmiş zamanların içine buyur edecek bir küçük ayasofya akşamüstüsü..içimizde dostluğun,bağlılığın güllerini açtıracak birazdan..aslında özlemini büyüttüğümüz şey yalınkat bir dostluk ortamı..herkes de farkında bunun..yoksa ki,gelir miydi bu kadar kişi böyle biraraya?kallavi kulpsuz fincanları,kahve sepetleri,üzerinin delik işi beyaz örtüleri,hepsi yokların arasına karışıp gitti.hepimiz bu yokoluşların farkındayız.. artık önemsiz bulduğumuz eşya ayrıntılarının aslında bizi,kendimizi oluşturduğunu ve onları birer kağıt mendil derekesinde hayatımızdan çıkarıp attığımızın nicedir bilincindeyiz tabii..
    bu ince zevklerin ,tarihimizde unutulamayan isimlerin ,aliya izzetbegoviç 'in,saygının ,kadirşinaslığın iyice yumaşatılmış güzelliğinde bir zirve oldu bu zirve.
    ferah kubbenin altında arınmanın buharı içindeydik belki de haberimiz olmadan.tonlarca aşkın,tonlarca zikrini dinleyebilmek mehlika 'nın neyinde..birbirimize nick sorma telaşesinde belki farkında olmadan küçük ayasofya 'nın kubbesine doğru uzun uzun gerilmişti boynumuz.sultanahmet 'in neredeyse hepimizi içine alacakmış gibi yayılmasından da gurur duymuştuk eminim.
    istanbul ayrıntılar şehriydi ve ney'in fotoğraflanacağını konusunda hayli zorlanan arkadaşlar.. objektif kadar berrak ve duyarlı bir mihmandar gibi olan bu arkadaşların yanımızda olmaları günün şansıydı belki de :)
    bahçede ahmet yesevi sofrası 'nda açılan iftarın ardından biz bilge kral 'ı,saraybosna 'yı anaduralım:
    alnından ışıltılar boşalmıştır o vakit tüm şehitlerin..''şüphesiz allah doğruyu söyler,,der bir meçhul ağız..yirmibirinci yüzyıl'ın mekanik sesi,sentetik kokusu ve daha insani olmayan ne varsa dışarıda kalır bu vakitler..
    bir akşam namazı sonrası kurulan meclis,zirve.. adı her ne ise..gökyüzündeki hilal küçük ayasofya camii'nin minaresinin tepesinde alem olurken,gövdesi kurumuş koca çınarların dallarına yıldızlar dökülürken aliya belki de yine çekmiştir garipleri,mazlumları,askerleri bir kenara teselli etmek için yanına..
    biz biliyoruz ki,medeniyet kaldı onlardan geriye..hilal gibi köprüler,göğe uzanan şehadet parmakları gibi minareler,hanlar,hamamlar,ulu çınarlar ve mezar taşları..harabeye de dönse kalanlar mirasımızdır her vakit..
    ve biz yine biliyoruz ki,beddua bazı zaman bir çerkes kamasından bile keskindir ve bazı zaman,o kadar güzel duanın arasından sadece bu dua kanatlanır göğe..
    mostar köprüsü 'nü yerle bir eden ateş gülleleri bizim de yüreklerimizi yerle bir etmiş belli ki..azgın sel sularıyla yerle bir olan köylerinin tahta köprüsünün kırık ayakları dibinde oyunlarını ,çocukluklarını geçiren arkadaşlarımız da bizimleydi mavi gözleriyle..
    küçük ayasofya'ya gelirken baktım;çeşmelerin suları da kesilmiş.aklıma rahmetli fethi gemuhluoğlu geldi.''çeşmeleri bilirsiniz ,,diyordu..''onlar ,musluklarını açan herkese akarlar.kendilerini nazlanmadan verirler.musluklarını açanların güzellikleri veya çirkinlikleri,fakirlik veya zenginlikleri,dinleri,dilleri,elsiz ayaksız oluşları ,çeşmeleri alakalandırmaz.bir yol insanoğulları da dostluklarını,şefkatlerini,münasebetlerini çeşmelerinkine benzetseler diye düşünesi geliyor insanın..
    şehir ve yapılar bütünüyse de o şehrin nasıl teneffüs ettiğini nargilehanede oturmadan,demlenmeden anlayamazdık belki de.her kapalı mekanın içi ayrı bir istanbul..
    şimdi geliniz medresede içtiğimiz nargileyi,kahveyi,çayı hatırlayalım..salvo'nun istediği şekersiz kahve üzerine gelen şerbeti bol kahveye verdiği tepkiyi,hışmı,ortalığı darma duman edişini:))..
    ''gönül sohbet ister kahve bahane,,meselesini küçücük fincan içindeki o toprak rengi mayiin azar azar ,yudumlanmasındaki hikmeti daha da iyi anladım sanki..
    konuşma esnasında ağızlardan çıkanı yutkunmalarla tartılan,dinlenmeyi yoğunlaştıran buruk fasılaları ,koyu pembe sohbetlerin lezzetini uzatan o mayii ve nargileyi anlar gibi oldum daha da iyi..
    çalıştığımız işyerlerinde işin gücün ortasında yuvarladığımız aceleye gelmiş kahvelerden değildi ..hasbihal için bilhassa pişirilmiş,akıp giden zamana hükmünü kısa bir süre için de olsa geçirebilmiş kahvelerden,kişileri birbirini anlamaya mecbur eden kahvelerden söz ediyoruz burda..bir iletişim meselesi velhasıl.
    düşünce ve hayat pratiği üzerine sade bir çeşitleme:sözlük,ekşi,ekşi,ve ekşidikçe kıvama gelen..
    ikinci istanbul seferimiz hayatımızda çoğunu ilk defa gördüğümüz zirvedaşlarımız belki birçok bakımdan kaderin ağlarına dolanmıştır bile..
    farkedilemz zannetmiştik ,fakat birkaç metre uzaktan,sözlüğün bölünmüş sayfalarından kimin hangi harfle meşgul olduğu tahmin edilmişti de buraya gelinebilmişti böyle..
    ..
    vakit ,hızla geçmeler telaşında..eminönü'ne çemberlitaş'tan uzanan tabanvay,kaderin kanatları üzerinde rüzgara pupa yelken sürüklenmeye direnecek gücümüz kalmış meğer..
    yol uzun,vakit kısa;taakati de kesiliyor insanın bir vakit sonra..ömrümde ve yıkılan her köprünün enkazı başında vermediğim molayı çemberlitaş mevkiin'de bir lokumcu dükkanının önünde verdim ayakkabılarımın bağcıklarını düğümlerken:)
    yürüyen ayaklarımıza kelepçe vuran,yahya kemal 'in bestelenmiş mısralarıydı belki de:
    ''sana dün bir tepeden baktım aziz istanbul..,,
    oysa ben bir tepeden değil;yıkılan köprülerin enkazlarının dibinden bakıyordum istanbul'a..bu yüzden,sırf bu yüzden belki de istanbul,bir yabancı gibi duruverdi o an karşımda.hep eski hali;hep bizans,hep entrika ve hep yıkılan köprüler..
    ''dönülmez akşamın ufkundayız,vakit çok geç,
    ..bu son fasıldır ey ömrüm,nasıl geçersen geç,,..
    hatırladıkça bu musikiyi ,kulaklarım bana hatırlattıkça benim kalbime de buzdan bir çerkes kaması saplanıyor.saplantı dedikleri şey de bu olsa gerek;bir kamanın saplanmasının neticesi olan dayanılmaz bir acı..
    itaatsiz söyleniyor:
    -cemil meriç gibi ''rezil bir hassasiyet,,marazım oldu.
    alaaddinin sihirli lambası mı bakıyor gözlerime ne?..gözlerim yanıyor yine..
    -yagmurda kosan adam mi cok islanir yuruyen mi?
    -bu kafayla düşünme bunları..
    -bu kafayla düşünemezsem hiçbir zaman düşünemem..
    ...
    tıkış tıkış bir taksinin içi..patlayan flaşlar..çok ünlü olmuşuz biz meğer..
    beşiktaş yolunda,oy dingala dingala..pek seçemiyorum lakin;şunlar vardı belki alakalıdır:
    itaatsiz,hayyal meyyal,iett 99 806,desconocido y desequilibrado ve ve..sarenalaja..
    ..
    bir üsküdar teknesi:diğer yolcularlarla aynı dalgaları seyrediyoruz.sarenalaja,aah gönlü razı olmuyor sırtıma yeller vuruyor,bir ceket omuzlarımda bitiyor..desconocido y desequilibrado sigara tellendiriyor,hayyal meyyal , hayal meyal,iett 99 806, gözü fotoğraf makinesinde..
    aynı istikamette seyrü seferdeyiz,marmara'nın oynak,değişken ışıltılı maviliğinde..
    ..
    poyraza hazırlıksız yakalanmış bir martı perişanlığındayım ben de belki de..saat dev adımlarla dönüp duruyor çevremizde.
    şehir hatlarına ait tekne gamsız gamsız sallanmaya devam ederken yine dudaklarımda bir ney eriyordu bu güzel günden yadigar:

    ''kimin sahasına inerse ölümler
    artık onu ne gökler korur,ne de yer
    evet allah'ın mülkü geniştir ama
    feza daralır hükmettiğinde kader..,,
  • üzerinden geçen 1.5 sene boyunca bir benzerine katılamadığım zirve. katıldığım 2. zirve. o zamana kadar çok merak ettiğim desconocido y desequilibrado (yine ezberden yazdım bak) ile beraber pek çok güzel insanla tanıştığım süper zirve. gece dönüşte yürüyerek eminönü'ne doğru giderken hayyal meyyal'in tam gülhâne civarında "ben rahman suresini çok seviyorum" deyişini hâlâ dünmüş gibi hatırladığım, hem sonrasındaki muhabbet, hem de içerik yönünden değerlendirdiğimde bir benzerinin daha yapılabileceğine ihtimal vermediğim büyük organizasyon.

    (bkz: anılarla yaşıyorum)*
hesabın var mı? giriş yap