• güzelbahçe'de yüzüme vuran uçarı yeşil izmir meltemi.

    parmaklarımızın ucuyla deşeledikçe ortaya çıkıyor, tek paylaşılan ıslak çimlere batıp kalan ince topuklar değilmiş.
  • mardin'in yarısından fazlasını mülkiyetine geçirmiş hanımağa. bir gezgin, bir maceraperest..bir salkım hanım ,bazen taneleri biraz çekilmez olabilen, bir safişin ablası, bir kararsız kasım, bir parça can...
  • kendisiyle tiyatro işine girdik. ayda minimum iki oyun izleyip oha ne güzel bişeydi bu? diye birbirimize bakıyoruz. başımızdan geçenlerle çok kesişen, böyle piç bi sahneye denk gelirsek gülerek yan gözle beni kontrol ediyor, ben de gülüyor muyum yoksa ağlayasım geliyor mu diye. neticede o da bi abla. ablalık benim de kanımda olduğundan ben de sonra ona "hayır", "öyle yapma.", "şuna dikkat et yalnız" gibi abuk subuk, ağzıma hiç yakışmayan laflarla başlayan şeyler söylüyorum bilmiş bilmiş. kadın yine de gülüyor. gülünce insana bi rahatlama verenlerden. kafayı yerse "kafayı yedim" diyor. uykusu gelirse uyuyor. lamı cimi yok. kedisi var. içiyoruz biz, biz içerken kedisi kıl kıl bize bakıyor, "loserlar.." diye göz deviriyor tüylerini kabartıp. kadın yine de gülüyor.
    "am gibi de mutluyum lan ben! şimdi napacaksın?" (krek tiyatro - güzel şeyler bizim tarafta, kasım 2011)
  • dün sabaha karşı kendimle konuştum
    ben hep kendime çıkan bir yokuştum
    yokuşun başında bir düşman vardı
    onu vurmaya gittim kendimle vuruştum
  • ankaradan gitti.bestekar sokak sustu,beste yapamaz oldu.*
  • aman veyahut da kaderkisfmet demek istiyorum bazen ben buna.

    kisfmet be ablacım , top fizik kurallarına aykırı bir açı aldı , saha kireçliydi , buz tutmuştu ve hakem ibneydi be abla!
  • çiçeği burnunda* bir organizatör olduğundan sebep zirvesini yeterince iyi düzenleyemediğinden ve mekan darlığından yakınsa da evsahipliğini hissettirmiş - bence başarılı da olmuş - güzel insan. 28 ocak 2005 konyaspor galatasaray maci'nin varlığı ve hemen yanıbaşımızdaki dev perde kesinlikle onun suçu değildi, burada topu me gusta'ya atıyorum. *
  • çöpçatan bir zirve organizatörüdür kendisi.
  • küçücük doğum günü kızı , her papatyaının yaprağına iyi ki doğdun yazdık görünmez mürekkeple
  • böyle çok mutlu olduğum, neşeli bir yaz günü idi. neşeliydim zira beklediğimden kısa sürede ellerin memleketinden "gel lecagot,gel buraları dağıt biraz da" anlamında bir belge aldıydım (bkz: vize). içimden sürekli "kodum mu kodum, kodum mu? kodum. kodum mu? kodum" diyerek pür neşe yurduma gidiyordum ki uzaktan aman veyahut da kader kısmet hanım ve ortak arkadaşlarımız gözüktü.

    ben tabi hemen pasaportumu sallayarak,"helele hölöly hüp hüp hömünü" diyerek onlara sevincimi belli etmeye başladım. onlar da boş durmadı tabi, kimi "oh kurtuluyoruz pezevenkten",kimi de "hah, odası boşalıyor. erken davranırsam kaparım odasını" diyerek sevincime uzaktan ortak oldular. ne zaman ki yakınlaştım, işte o an farkettim avkk hanımın elindeki su şişesini...

    neyse, bir araya geldik, zıp zıp zıplamaya başladık,kah timsah yürüyüşü yaptık, kah birbirmizin üstüne yığıldık yani uzun lafın kısası son dakkada gol atmış bir takım sevinci gösterdik. sevincin orta yerlerinden brinde avkk hanım demez mi "hadi bunu ıslatalıııım"?

    ben tabi hemen "ıslatalım tabi ama nerde? şuraya mı gitsek buraya mı gitsek? ulan bunlar hesabı bana kitler şimdi, sıçtık ki ne sıçtık" gibi düşüncelere dalmışken bir anda gözüm avkk hanımın elindeki su şişesine takıldı. kapağı yoktu, evet avkk hanım bir anda kapağı çıkarmış veeee ani bir hareketle şişeyi pasaportumun üzerine doğru sallamaya, sanki formula 1 kazanmış gibi anlamsız hareketlerde bulunmaya başladı.

    şimdi milisaniye bazında olayı 0 noktasından (şişenin sallanmaya bşladığı an) anlatayım. aşağıdakiler iç ses:

    ----0-200 milisaniye---
    lecagot:"laaaan, ne oluyooooooooo?"
    avkk hanım:"heyooo, çok mutluyum çoooook"
    diğerleri:"ulan bitse şu eğlence de yemeğe gitsek!"

    ----200-400 milisaniye----
    lecagot:"laaan laaaaan, su dökülüyor pasaportun üstüne"
    avkk hanım:"heyooo, çok mutluyum çoooook."
    diğerleri:"ulan bitse de yemek yesek"

    ----400-600 milisaniye----
    lecagot:"anam anam anaaaam, gitti vize gitti umutlar.ulaaaaan"
    avkk hanım:"heyooo, çok mutluyuuuum. aaa su dökülüyor galiba lecagot'nun pasaportuna"
    diğerleri:"aaaa pasaporta su dökülüyor. aman aman aman!"

    -------600-800 milisaniye----
    lecagot:"ulan mendil nerde? bi şey akar mı acaba? nasıl açıklarım konsolosluğa"
    avkk hanım:"lecagot çok kızacak şimdi, şirinlik moduma geçiyim hemen. değiş tonton"
    diğerleri:"yemişiz pasaportu, ulan uzerimize de su geliyor"

    ------800-1000 milisaniye-----
    lecagot:"........"
    avkk hanım:"yaaa, nasıl şirin oluyordum ben? offf, sıçtım galiba"
    diğerleri:"ulan üstümüz başımız su oldu"

    neyse efendim, 1 sn böyle geçti ve herkes ıslanan yerlerini kontrol etmeye başladı. ben elim titreyerek pasaportumun sayfalarını kurulamaya çalışırken avkk hanım da şirinlik moduna geçmeye başladı ve devamı:

    avkk: ehehe, lecagot, bişi olmaz ona güzelim, son teknoloji onlar hede hödö
    lecagot:ya avkk, niye yaptın böle bişi yaaaa?

    bomba cevap hemen geldi:
    avkk: e ıslatalım dediydiiiim?
    lecagot:..........

    evet sayın seyirciler, aman okuyucular, gördüğünüz üzere aman veyahut da kaderkısmet hanım böyle bir insandır. severim, hem çok severim kendisini ama işte başımın belasıdır da bazen.

    (not: yaaaaa, baki kalan kubbede hoş bir sada hanım nasılmış? çiçek istemeyi biliyorsanız, bu entryi okumayı da biliyorsunuz demektir. her çiçeğin bir bedeli var di mi ama?)
hesabın var mı? giriş yap