• "mesut arsenal'e gider" bahisine 2.5 orandan 20 milyon euro basmış, ardından 50'ye kadar çıkıp mesut'u almıştır. kasasından çıkan 20'dir, içi rahattır.
  • buna da overrated diyen adam bir zahmet siktirsin gitsin. sanki hikmet karaman'dan bahsediyor pezevenk ya. hiç kimse bir bok bilmiyor; adamı onca senedir takımın başında tutanların, arsenal taraftarının bir şeyden haberi yok bi siz biliyosunuz en doğruyu amına koyayım. kafaya bak yav.
  • 17 mayıs 2000 galatasaray arsenal macı'ndan sonra arsenal yönetiminin macı nasıl olsa kazanacagız diye aldıgı bir kasa dom perignon $ampanyasını elleriyle galatasaray soyunma odasına getirmi$ ve ''bunu siz hakettiniz'' diyerek meslekta$ı sinyor fatih terim'e teslim etmi$tir.
  • transfer bütçesini nasıl kullanacağı belli.

    - sezonun ilk haftalarında giroud'nun yerine oynatacağı, sonra giroud ile haftadan haftaya dönüşümlü oynatacağı, sezonun sonlarına doğru da 74'te giroud'nun yerine oyuna sokacağı, alabildiğine yeteneksiz, bitiriciliği 7/20, sikindirik bir fa cup maçında hat-trick yapıp hayvanlar gibi sevinecek, çapsız bir forvet.

    - sezonda garanti olarak en az 15 maç kaçıracak, teknik ama kuvvetsiz, ömründe ikili mücadele kazanamamış, takımda en az 5 yıl kalacak ve bu 5 yılın sonunda ''sana git diyemem ama kal demek de gelmiyor içimden'' şarkısını söyletecek tipte bir orta saha.

    - 2 sezon sonra aldığımız paranın 8-10 milyon öyro fazlasına man. city'ye satacağımız sağ/sol bek.

    - 3-5-2 övünce futboldan anladığını zanneden denyo güruh tarafından aşırı derecede övülecek, oynamadığı zamanlarda neden oynamadığı sorgulanıp oynadığı zaman ''demek bundan oynamıyormuş yarrağım'' dedirtecek az paraya transfer edilmiş pozisyonu tam belirli olmayan genç yetenek.

    - ne işe yaradığı, ne tür bir özelliğinin ağır bastığı sezon boyunca anlaşılmayacak (çünkü yok) ön libero.

    ***

    yine muhteşem bir ramsey izleriz 4 maç. ooo ramsey maestro amqqq 560 milyon öyro derken, hoop dize bir darbe ve ramsey sakat. sekiz ay yok.

    giroud sezonu 12 golle kapatır. uefa'da sonradan oyuna girip şık ve önemli bir gol atarak 50 sene daha takımda kalmayı garantiler.

    çok kritik ve sıkışmış, bir türlü çözülemeyen, en acilinden gole ihtiyacımız olan bir maçta kameralar yedek kulübesine döndüğünde formasını şortunun içine sokan ve maça kurtarıcı olarak girmeye hazırlanan bir adet danny welbeck ile karşılaşınca, her şeye rağmen büyük umutlarla başladığımız sezonu yine hüsran ile kapatıyor olduğumuzun idrakine varırız.

    #wengerout
  • arsenal kariyerine yaptığı müthiş başlangıç (1996'da sezon ortasında göreve gelmiş, ilk tam sezonunda (1997-98) lig-fa cup dublesi kazandırmıştır) ve akabindeki süreklilik (ligde 8 sezon ilk ikinin dışında kalmamak, bu arada 3 şampiyonluk, 4 fa cup, bir uefa finali) kendisine çok büyük bir kredi sağlamıştır. 9. sezonunda da takıma tarihinde ilk kez şampiyonlar ligi finali oynatınca efsanevi statüye ulaşmıştır.

    sonrasında takım bir duraklama devrine girmiştir. ama bunun temel sebebi emirates stadının yapılması sırasında altına girilen büyük maddi yükümlülüğün, transfer dönemlerinin suskun geçmesine sebep olması ve eşzamanlı olarak multimilyarder yabancı işadamlarının rakip takımlara el atarak arsenal ve rakiplerinin bütçeleri arasındaki farkın arsenal aleyhine açılmasıdır. arsene wenger yönetimindeki arsenal bu dönemi genç oyuncuları yetiştirip yüksek fiyata satarak (ashley cole, adebayor, song, nasri, fabregas, clichy, van persie) geçirmiş, bu dezavantajlara rağmen her sene düzenli olarak şampiyonlar ligine kalmayı başarmıştır. geçen sene ise bir dönüm noktası olmuş, mesut özil transferiyle artık kemer sıkma döneminin sona erdiği ve rakipler gibi yüksek fiyatlı transferler yapılabileceği gösterilmiştir. geçen sene gelen fa cup ve bu sezon başı gelen community shield zaferleri, arsenal tribünlerinde son 2-3 sezondur başgösteren homurtuları kesmiş, arsene wenger'in elini yeniden kuvvetlendirmiştir.

    ingiltere'de teknik direktörlere "manager" derler. çünkü bu kişilerin görevi sadece takıma taktik vermek ve motive etmek değil, kulübün her türlü detayıyla birebir ilgilenmektir. arsene wenger bu görevi, 2006-2013 arasındaki dönemde mecburiyetten dolayı sportif başarıyı ikinci plana iterek de olsa, uzun zamandır başarıyla yerine getirmektedir. arsenal bir real madrid değildir. her sene kupa kazanacak diye bir iddiası yoktur. dolayısıyla da arsene wenger başarılı olarak addedilmektedir, ki gayet de başarılıdır.

    kendisine kupasız geçen 8 sezon boyunca iş güvenliği sağlayan bu anlayışın bizim futbolumuza yerleşmesi ise pek mümkün görünmemektedir.
  • zamanında efsane işler yaptığı kulübünde güzel günlerini tüketip, yıllar önce kabak tadı verdiği halde işleri tadında bırakmayan, takımından siktirle kovalanmaya and içmiş, 1949 (68) fransa doğumlu bunak teknik adam.

    hiç unutmam, birgün londra arsenal tesisleri'nin önünden geçiyorum. fransız pasaportu'mu yanlışlıkla yere düşürdüm. yaşlı ama kaymak gibi bir el yerden pasaportumu alıp, tekrar doğruldu. gözlerinin içi heyecanla parlayarak 'demek siz de fransızsınız!' diye yüzüme ünledi. irkilip 'oui'* dememle birlikte kendimi arsenal'in kadrosunda bulmam bir oldu.

    tüm yeteneksizliğime rağmen teknik direktör baskısı sonucu takımdan ayrılamadım. o takımdan kopup, kendi hayatıma devam etmeyi başarabilmem tamı tamına beş senemi aldı. işte beni fransız pasaportu taşıdığım için kadrosuna katıp, yıllarca takımda tutan o teknik adam arsene wenger'di...

    ---------------------------------------------------------------------------
    arsene wenger yönetimindeki arsenal'e imza atan fransız pasaportlu futbolcular:
    ---------------------------------------------------------------------------
    96/97
    1 remi garde
    2 nicolas anelka
    3 patrick vieira

    97/98
    4 christopher wreh
    5 emmanuel petit
    6 gilles grimandi
    7 guillaume norbert

    98/99
    8 david grondin
    9 kaba diawara

    99/00
    10 thierry henry

    00/01
    11 sylvain wiltord
    12 robert pires
    13 guy demel

    01/02
    14 jeremie aliadiere

    02/03
    15 pascal cygan
    16 guillaume warmuz

    03/04
    17 gaël clichy

    04/05
    18 mathieu flamini

    05/06
    19 abou diaby
    20 alex song

    06/07
    21 william gallas
    22 armand traore

    07/08
    23 bacary sagna
    24 lassana diarra
    25 gilles sunu

    08/09
    26 samir nasri
    27 mikaël silvestre
    28 amaury bischoff

    09/10
    - (inanılmaz ama gerçek; takımdaki 14. sezonunda ilk defa fransa pasaportlu birini kadroya katmamış!)

    10/11
    29 laurent koscielny
    30 sébastien squillaci
    31 marouane chamakh

    11/12
    ..... thierry henry(2)
    32 francis coquelin

    12/13
    33 olivier giroud

    13/14
    ..... mathieu flamini(2)
    34 yaya sanogo

    14/15
    35 mathieu debuchy

    15/16
    36 jeff reine-adelaide
    37 yassin fortune

    16/17
    -

    17/18
    38 alexandre lacazette

    -------------------------------------------------------------
    not: bu yazı, el emeği göz nuru araştırma ürünüdür. bu platformu (ergen gibi birbirine laf sokma peşinde olmadan) hala kutsal bilgi kaynağı olarak kullanan insanlara armağan olsun.
    -------------------------------------------------------------
  • artık arsene wenger'e overrated deniyorsa sanırım artık sözün bittiği yerdeyizdir. bütün dünya anlamıyor bu işten, uefa 10 küsür senedir adamı en elit teknik direktörler konferanslarına çağırıyor,adam ingiltere premier liginin en saygı duyulan 2-3 antrenöründen biri ama türkiye sınırlarında arsene wenger gibi bir dehayı overrated olarak tanımlasınlar vay amk arkadaş.

    (bkz: arsenal'de yılmaz vural sesleri)
  • 30 seneden fazla arsenal sezonluk biletine sahip ve işim gereği kulübü yakından takip eden bir futbolsever olarak wenger üzerine birkaç kelam etmek isterim...

    996 senesinin ağustos ayında, o dönem arsenal’den kovulan teknik direktör bruce rioch’un yerine johan cruyff’un geçmesi beklenirken, kulübün 2. başkanı david dein sürpriz bir kararla takımın yeni teknik patronu olarak onun adını açıklıyordu. adı sanı duyulmamış bir futbol adamının arsenal’in başına getirilmesini “arsene who?” (arsene de kim?) başlığıyla duyuruyordu londra’nın çok satan gazetesi “the evening standard”.

    futbolcusunun özel hayatından, diyetine, antrenman programına kadar tüm detaya önem veren bir teknik direktörün sorumluluğunda değişim başlamıştı. ingiltere’de çok fazla şeker ve kırmızı et tüketildiğinin altını çizerken, japonya’da geçirdiği senelere dair gözlemi kayda değer:

    “their diet is basically boiled vegetables, fish and rice. no fat, no sugar. you notice when you live there that there are no fat people…” (diyetleri kaynamış sebze, balık ve pirinçten ibarettir. yağ ve şeker kullanmazlar. ülkede yaşarken dikkatinizi çeken, kilolu insanların olmayışıdır…)

    ***

    arsenal kariyerinin ilk 9 senesi takdire şayan… o dönemde takım premier lig’i ikinciliğin altında bitirmedi. george graham döneminde katı savunma anlayışıyla nam salmış takımın futbol felsefesini değiştirmiş, hızlı pas yapabilen, kanatları iyi kullanan, dikine oynayabilen hücumcu bir takım yaratmıştı. izlenmesi keyif veren bir takım haline gelmişti arsenal, günümüzün barça’sı misali.

    2006 senesinin sezon başında emirates stadı’na taşındı arsenal. projesi 2000’li senelerin başında başlamış yeni stadın mimarı fransız teknik adam, rakipleriyle baş edebilmek için daha büyük kapasiteye sahip bir mabede sahip olmak gerektiğini görmüştü. 38.500 kapasiteli highbury’den 60 bin’lik görkemli emirates’e geçerken kulübün gişe hâsılatı yüzde 46 oranında artış gösterdi. toplam kombine bilet sayısı 44 bine çıkmıştı, üstelik kombine alabilmek için bekleme sırası 8 sene civarındaydı. 2008 senesinde senelik kâr, 27 milyon sterlinden 36 milyon sterline çıkarken, başkan peter hill-wood, emirates stadı’na geçiş ile birlikte kulübün dünya futbol devleriyle hem maddi hem de sportif anlamda rekabet edebilecek güce ulaştığını vurguluyordu.

    ancak son 10 senede işler beklendiği gibi gitmedi kuzey londra takımında. kupa kazandığı 2005 sezonundan sonra, kimi sezonlarda gençleri kazanırken gençlerle kaybetti; kimi sezonlarda final maçında. örneğin 2006 senesinde paris’te oynanan şampiyonlar lig’i finali, chelsea ve birmingham ile oynanan lig kupası finalleri… o finallerden birini kazansaydı, onca senedir kupa kazanamayan takım olarak anılmayacaktı elbet. ama olmadı…

    arsenal, her sezon elindeki yıldız futbolcuları birer ikişer kaybederken ada futbolunun “feeder club”u (yetiştirici kulüp) olarak anılmaya başlandı. zaman zaman premier lig’in göze en hoş gelen futbolunu oynasa da takımdan ayrılan yıldızların yerlerinin doldurulamayışı sorunun temeli haline geldi. üstelik umut bağladığı transferler de bekleneni verememişti. arshavin, chamakh, squillaci, mannone, gervinho, denilson, ju-young park, nicklas bendtner, carlos vela ilk anda aklıma gelenler…

    ama başarısız sayıldığı sezonlarda bile mutlaka ligi ilk dört içinde bitirmiş olması, son 16 sezondur şampiyonlar liginde yer alması, inandığı futbol felsefesinden asla taviz vermemesi artı hanesine yazıldı. ancak her sezon biraz daha kan kaybeden takımını izlerken liverpool’un efsane kaptanı alan hansen’in 1995 senesinde söylediği cümle gelirdi hep aklıma: “you can not win anything with kids” (çocuklarla hiçbir şey kazanamazsınız)…

    ilk dokuz sezonunda bir devrim yapmış ve arsenal’i yeniden yapılandırmış olan arsene wenger, 2005 senesinden sonra düşüşe geçti. kimileri bu düşüşü yönetimin transfere kısıtlı bütçe ayırmasına bağlıyor; kimileri de wenger’in transfer bütçesine sahip olduğuna, ancak para harcamayı sevmediğine, varyemezliğine veriyordu.

    velhasıl her fani gibi wenger’in hataları oldu: 2012 yazında, kulüp tarihinin en büyük golcüsünü en büyük düşmanına satmış olması gibi… sattığı futbolcuların yerine en az onlar kadar yetenekli olanlarını transfer edememiş olması gibi… parayı inatla başarının önüne koymuş olması gibi… transfer dönemlerinde takıma gerekli takviyeleri yapmamış olması gibi… ve belki de en önemlisi, sir alex ikinciliği başarısızlık olarak kabul ederken, onun her sezon dördüncülüğü hedeflemesi gibi…

    2012-2013 sezonun ilk aylık finansal raporunda, kulübün 17,6 milyon sterlin kâr yaptığı açıklaması, üstüne üstlük kasasında 123 milyon sterlin rezervi dururken transfer sezonlarındaki sessizliği taraftarın sabrını taşırıyordu. bir zamanlar tribünlerde sıklıkla görmeye alıştığımız “in wenger we trust” (wenger’e güveniyoruz) flaması, “in wenger we rust” (wenger’le paslanıyoruz) söylemine bırakmıştı. ne hazin!

    işin kötüsü ne biliyor musunuz, wenger arsenal şampiyonlar ligine kaldığı sürece kendini başarılı görüyor ve bunu her fırsatta dile getiriyor. oysa premier lig'de oynadığı maçlarda bile hull city ve burnley karşısında tel tel dökülen, watford'a karşı kendi sahasında kaybeden bir takımdan bahsediyoruz. özil ve sanchez dışında hiçbir futbolcusu rakibin yüreğine korku salmıyor...

    bu akşam ki maça gelince, iki takım arasında ciddi kalite farkı vardı. arsenal'de sadece özil ve sanchez bayern'in kadrosuna girebilir, bayern'in yedek kulübesinin tamamı arsenal'in ilk 11'inde oynar, net. geçmiş sezonlarda kapısına kadar gelmiş suarez, draxler, hazard gibi üst düzey futbolcuları kaçırmış olmasının bedelini ödüyor wenger...

    bu yaşamda ne yazık ki en güzel hikayelerin bile sonu vardır, o yüzden "in wenger we rust" diyorum ve miyadını çoktan zaman önce doldurduğuna inanıyorum..
  • şu an dünya'nın hiçbir teknik direktörünün yapamayacağını yapan adam. kendisi ondan önce premier league'de ünvan sahibi olmayan, borçları olan bir takımı almış, stadının maliyeti olan 750 m$ parayı ödemek için 23 yıllık plan yapmış ve bu süre zarfında yetiştirdiği harika oyuncularla kupalar kazanırken, takımın ekonomisini her defasında döndürmek için en iyi oyuncularını satmak zorunda kalmış ve buna rağmen takımını her daim bir çizgide, zirvede tutmuş adamdır. sayesinde bugün arsenal bir milyardere el açmayıp, kendi kendini çevirip, milyarderlerin sahip olduğu takımlara kafa tutabiliyor, o milyarderlerin takımları her geçen gün finansal olarak düşerken, bu adamın yönettiği takım her geçen gün yükseliyor. ve bunları yaparken bu adamın yıllık net transfer bütçesinin 8 milyon pound olduğunu da açıklayalım.
    varsa bu adamın yaptığını yapabilecek birisi daha söyleyin bilelim.
  • sanırım bazı arkadaşlar idrak edemiyor durumu. kendisini pek sevmem ama ortada bir gerçek var.

    ingiltere'de bizim lig gibi 3-4 büyük diye bir olay hiç olmadı. zaten 120 yıllık lig çok fazla şampiyon var. belli dönemlerde iyi kadrolar yakalayıp ligi domine edenler daha fazla şampiyonluk sayısı kazandı. liverpool, manchester gibi şehirler bizim çoğu anadolu şehrinden bile küçük yerler.

    arsene wenger 97'de gelmeden önce arsenal'in son şampiyonluğu 91'de. liverpool'un 90'da, everton'un 87'de, blackburn'un 95'te. everton ve arsenal arasında çok az şampiyonluk farkı vardı mesela.

    abicim sen şimdi koskoca arsenal diyorsun ya, hah işte o koskoca sıfatını bu wenger sayesinde kullanıyorsun.

    wenger ilk 10 yıl ferguson'a kaybettiği şampiyonluklara rağmen ligi domine etti. ikinci 10 yılda da her yıl ş.ligi'ne soktu takımı rus ve arap akınına rağmen. bu nedenle senin gözünde koskoca arsenal oluyor.

    senin gözüne sanki arsenal çok büyük ama everton falan çok sıradan bir kulüpmüş gibi gelmesinin sebebi bu adamdır. everton,newcastle ve hatta liverpool gibi kulüpler bir wenger bulamadıkları için senin için arsenal büyük kulüp. ama everton sıradan bir kulüp senin gözünde.

    arsenal gibi takımda wenger'in ne işi diyorsun o arsenal gibi takım cümlesini bu adam sayesinde kuruyorsun abi. dolayısıyla kredisi sonsuzdur arsenal için. ferguson gibi kendisi emekli oluncaya kadar arsenal'da kalacaktır. kovulma ihtimali milyarda bir bile değildir.
hesabın var mı? giriş yap