• hıristiyanlar, yahudiler ve müslümanlar tarafından kutsal sayılan, ibadet ve dua edilmesi önerilen bir gündür. tatlı olan aşure ise sadece bir semboldür. bugün*, 10 peygambere değişik şekillerde allah'ın lütfunun ulaşması nedeniyle kutsal kabul edilir. peygamberlerin başına gelen bu olaylar, insanların benzer şekilde hayatlarına adapte edebileceği sembolik anlamlar içerir. bütün bu önemli olayların aşure günü gerçekleşmesinden ötürü o gün insanların da dualarının kabul edileceğine inanılır:

    hz. adem ve hz. davud'un tövbelerinin kabul edildiği gün olarak, günahların affı için dua etmek önerilir. pişmanlık ve hatalar nedeniyle kendinize ettiğiniz işkenceye son vermeniz için bir fırsattır. bir nevi kilometreyi sıfırlama ihtiyacınıza cevap olabilir. ya da günah çıkarma, arınma...

    hz.nuh'un tufandan gemiyi kurtarıp, sağ salim karaya çıkarttığı gün olarak sıkıntıların, hayatımızdaki krizlerin, fırtınaların dinmesi, ruhumuzdaki dalgalanmaların, gelgitlerin bitmesi için dua etmek anlamına gelir.

    hz. ismail'in doğduğu gün olarak, beklenen müjdenin gelmesi, beklentilerin/ümit edilenlerin gerçekleşmesi dileği...

    hz. yusuf'un kardeşlerinin attığı kuyudan çıkması aslında nefsi sembolize eder. insanın kendi kuyularından, çıkmazlarından aydınlığa çıkması dileği... (bir nevi depresyondan kurtulma isteği diyelim.)

    hz. yakup'un, oğlu hz. yusuf'un hasretinden kapanan gözlerinin açıldığı gün olarak, yine aydınlanma dileğini sembolize eder, kör olan kalp gözünün açılması, gerçeklerin farkına varma, iyiyle-kötüyü ayırd edebilme, doğruları görebilme yeteneğinin kazanılması dileği...

    hz.eyyüb'ün hastalığından o gün kurtulması, sağlığına kavuşması ise yine sıkıntıların bitmesi, mental ve fiziksel sağlık sorunlarından kurtulma dileğidir...

    hz. musa için kızıldeniz o gün yarılmış, musa ve yanındakilere yol açılmış, sular altında kalan firavun ve ordusu olmuştur. bu da mucizelere olan inancı tazeleyen bir semboldur ve allah'tan ümit kesilmemesi gerektiğini sembolize eder. siz eğer masumsanız ve iyi niyetliyseniz, allah'ın yardımıyla hiç beklenmedik olaylar gelişip, düşmanlar/sıkıntılar yok olabilir ve bütün sorunların üstüne çıkabilirsiniz.

    hz. yunus balığın karnından aşure günü çıkmıştır. bu da yine nefsi sembolize eder. sizi sıkan ve doymak bilmeyen nefsinizin yola gelmesi, içinizdeki şeytanın sesinin susması, can kafesinden kurtulmak ve ruhunuzun huzura ermesi dileği...

    hz. ibrahim 'in son anda yanmaktan kurtulması. mucizelerin varlığına ve kul sıkışmadan hızır'ın yetişmeyeceğine olan inancın tazelenmesi ve sıkıntıların sona ermesi, tehlikelerden korunabilmek için dilekler...

    hz. isa'nın dünyaya geldiği gün olarak, bu olay aslında babasız bir çocuğun dünyaya gelebilmesi ile allah'ın kudretini sembolize eder. neden-sonuç ilişkileri kurmanın her zaman gerekli ve yeterli olmaması, kudretin sorgulanmaması ve allah'ın büyüklüğünden şüpheye düşülmemesi gerektiğini işaret eder. kalbinizde şüphe oluştuğunda çok kurcalamayın, bazen neden-sonuç ilişkisi kurmakta yetenekleriniz sınırlı kalabilir, allah'ın gücüne inanın, hikmetinden ve kudretinden sual etmeyin, bilmenizin mümkün olmadığı şeyler olabilir sonucu çıkarabiliriz.

    hz. ali'nin oğlu hz. hüseyin'in * katledildiği gün olması da bu günü ayrıca önemli kılar. peygamberlere bu kadar mucizenin ve lütfun ulaştığı aşure gününde maalesef hz. hüseyin aç ve susuz bırakılıp, öldürülmüştür. bu da gösteriyor ki bazen mucizeler gerçekleşmeyebilir ve hikayeniz en kötü sonla bitebilir. bu gibi durumlara da hazırlıklı ve dayanıklı olmanız gerekir.

    aşure günü bunların üstünde düşünebilir, dua ve ibadet edebilirsiniz. aslında bunları allah'ın diğer günlerinde de yapmamanız için bir neden yok. dinlerde, telkin ve dua ile huzura erişme, günahlardan arınma ve tövbe şansı her zaman var. hayatta ise en değer verdiğiniz şeyleri kaybetme riskinin farkındalığı içinde, kötüye hazırlıklı, acıya dayanıklı, buna rağmen dengeli ve güçlü kalma mecburiyeti var.
  • yapılması gereken başka bir sürü şeyin yanında en az on kişiye selam vermenin de tavsiye edildiği gün. ne olacak, selam verilecek muhabbet olcak.
  • sadece, aşure tatlısı yapılıp kanu komşuya dağıtma günü değildir.

    aşure;biz alevilerin 12 gün süren matem orucundan sonra yaptığı, içinde en az 12 çeşit ürünün bulunduğu bir tatlı.
    hz.muhammed'in soyu ehl-i beytten kalan tek kişi, hz.ali'den olma torunu hz.hüseynin ve onun yavrularının kerbela'da susuzluğa ve açlığa bırakılarak öldürülmesinin matemidir. bu yüzden aleviler muharrem orucu boyunca eğlence içeren hiçbir eylemde bulunmaz, su içmezler, traş olmazlar. bi insan en yakınını kaybettiğinde nasıl oluyorsa öyle olmaya çalışırlar.gerçek bir matemdir.
    "aleviler, her sene aşurelerini pişirip konu komşu ile paylaştıkları muharrem ayında 12 gün boyunca etin tüketilmediği bir oruç tutarak öldürmenin her türlüsünün (besin için kesilen hayvan dahil) şiddet olduğunu idrak ederler." wikipedia vegan beslenmenin kökeni de budur.
    evlerde aşure kaynatılıp,buharının tüm eve yayılması o eve bereket,sağlık ve huzur getireceği inancı vardır. bu yüzden aşurenin henüz dumanı üstündeyken komşulara eşe dosta dağıtılır.

    aşure gününde bizim de dahil çoğu alevinin evinde akrabalarla birlikte kerbela anılır. bazı evlerde kur'an okutulur. ve kazanlarla pişirilen aşureler yenilir.
  • muharrem ayının 12.günü ya da 13.günü yapılır.

    10 muharremle karıştırılmasını aşura kelimesinin yanlış hatırlamıyorsam arapça onuncu gun manasına gelmesine baglıyorum. 10 muharrem imam huseyin ve ailesinin sehadet günüdür, hem inanc geregi hem mantıken o gun tatlı yapılıp dagıtılmasını da hoş karşılamıyorum.

    bence tabi, alim falan olmadıgıma gore herkes kendi bilir.
  • keşmekeşin varlık tasının içinde toplanıp birleşmesinin damakta ve gönülde bıraktığı kamaşmanın günü, bugün. şimdi ve burada.
  • "her gun asure, her yer kerbela"

    boyle cogulcu bir kulturun olmasi, ayni cografyada birden fazla dinin birlikte yasamasi, aralarinda bulunan ortak donelerin kesismesi boyle farkli yaklasimlari da beraberinde getiriyor. yani asure gunune bir cok deger izafe edilmis durumda.

    ancak asure, kelime itibariyle "asara" (arapca 10) kokunden geldiginden kesretten kinaye yapilarak "cogulculugun" alti ozenle cizilmistir. o gun yapilan tatlinin icine herbirsey koyuldugundan sembolik olarak birlestirici, butunlugu ifade eden anlamlar veriyor bizlere. yahudilikten, hristiyanliga, islam oncesi araplara kadar varligi goze carpiyorsa bu iste var bir is demek lazim. simdi kerbela da huseyinin oldurulmesi olayi bugune karsilik geliyor tarihte. yezid ve emevi hanedani bu hatalarini ortbas etmek icin bugunle ilgili baska efsaneler uydurmussa bile bu fazla etkili olmamis. asure gununun muharremin 10 unda kutlanmasinin sebebi kerbala olayidir.

    kerbela, bu cografyanin buyuk bir ayibidir. bu yanlis olayin uzerine "islam toplumu" birliktelige duydugu ozlemi bu traji komik hareketle ifade etmeye calismis. aci bir gunun yildonumlerinde tatli yiyerek, bir nevi cenaze helvasi gibi. asure gunu birlestiricidir, birliktelige duyulan ozlemdir.
  • ‘düşünün! neden buradayım?’

    hz. hüseyin, kerbela’da kendisini, ailesini ve yoldaşlarını kuşatan yezid’in ordusuna,

    “düşünün!” diye seslenmişti,

    düşünün! ben neden buradayım?”

    düşünmediler ve göremediler, görmek istemediler; hüseyin’in ölümün üzerine üzerine yürüyen inancı ve kararlılığının, nasıl insan olmanın büyük erdemi ve ayaklanışı olduğunu...

    hüseyin’i anlamadılar
    hüseyin’in duruşunda dile gelen büyük manayı anlamadılar...
    gözlerini, kalplerini, vicdanlarını körelten güç, beyinleri ve sözde inançları üzerinde de koyu karanlık bir gölgeydi ve onlar, kötülük nedir, alçaklık nedir, vahşet nedir, bütün zamanlarında tarihin, kerbela’yı bunun sembolü yapmak için vardılar ve oradaydılar...

    nasıl ki imam hüseyin, sözcüğün en geniş ve en gerçek manasında insanlığın zulme, zalimliğe, kötülüğe karşı baş eğmeyen direnişini unutulmaz kılmak için orada idiyse...

    hüseyni duruş, sadece aleviler ve ehli beytin maruz kaldığı büyük zulme itirazı olanlar için değil, o gün bugündür zulme karşı direnen bütün mazlumların ilham kaynağı ve manevi gücüdür.

    hüseyin biat etmedi

    imam hüseyin ve ailesi, ona inananlar, yoldaşları, muharrem ayının 10. günü, on gündür aç susuz bırakılarak kuşatıldıkları kerbela’da hunharca şehit edildiler. yezid’in gözü dönmüş askerleri hüseyin’in hz. muhammed’in sevmeye kıyamadığı, doyamadığı bedeni üzerinde tepiştiler. ondan, içten içe duydukları büyük korkudan cansız bedenine işkence ederek kurtulmaya çalıştılar. başını bir mızrağın ucuna takıp günlerce halk arasında teşhir ettiler. ama ne yaparlarsa yapsınlar hüseyin biat etmemişti ve direnişini unutturmaları asla mümkün olamayacaktı.

    iktidar kavgası değil

    kerbela vahşetini google’dan edinilen yüzeysel bilgiler veya kulaklarına o şekilde üflendiği için bir “iktidar kavgası” zannedenler var. 100 yıldan fazla hüküm sürdüğü yıllar boyunca islamı bir egemenlik, yayılma, güç, iktidar ve zenginlik bayrağı haline getiren emevilere içten içe sempati duyan, “ama onlar da islamı yedi düvele yaydılar” diye düşünenler olduğu gibi. ve camilerde muaviye’nin emriyle ehli beyte küfürler, hakaretler edildiğini bilerek ya da bilmeyerek, unutarak...
    kerbela’yı ve hüseyin’in direnişini bir “iktidar kavgası” olarak görmek yanlış ve yanılgılıdır, gerçeğin acımasızca tahrif edilmesidir.

    ‘kibrimden değil...’

    imam hüseyin, canını kurtarması ve refah içinde yaşamını sürdürmesi için yezid’e biat etmesi gerektiğini söyleyen, kendisine dil döken yezid’in satılık komutanlarından ömer’e şöyle demişti:

    “...nedir ki biat etmek? eğilirsin olur biter. her isteyen istediğine boyun eğdirirse, boyun eğmeyenlerin hali nice olur? sanılmasın ki boyun eğmemek bir kibir işidir. ben de boyun eğerim. ama bilirim ki, yezid’in önünde eğilirsem eğer, zalimlik azalmaz, çoğalır. bana ‘inat etme’ dersiniz. peki, yezid biat etmem için neden bu kadar inat etmektedir? çünkü o güçlüdür. gücünü de senin gibi kumandanların ordularından almaktadır. sanılmasın ki kibrimden dolayı boyun eğmiyorum yezid’e. ben, benden sonra gelecekleri düşünerek, bir insanın ne kadar güçlü olursa olsun, yine de gücünü kıracak birilerinin şu dünyada var olabileceğini göstermek istiyorum.”

    yas orucudur

    alevilerin 12 imam orucu, bir yas orucudur. kerbela’ya ağıttır. ve bu yas, bir “yas” değildir sadece. 1336 yıldır yinelenen bir kavilleşmedir. hak, adalet, iyilik ve doğruluk değerleri için yaşamak sözüdür.

    kerbela’nın alevilerin hafızalarında hâlâ canlı olmasının sebeb-i hikmetine akıl sır erdiremeyenler, kerbela’nın onların acılı tarihini anlattığını bilmeyenler, bilmek istemeyenlerdir. kerbela bu tarihin yaşayan ruhudur. kuyucu murat paşa’lardan, yavuz sultan selim’lerden, alevilerin katline ferman veren padişahlar ve onların uşağı şeyhülislamlardan koçgiri’ye, dersim’e, maraş’a, sivas’a değin yaşayan bir tarihtir bu. kerbela, zulmün, kötülüğün hafızasıdır ve günümüzde ışid ve türevlerinin şahsında yaşatılmaktadır. kerbela nasıl “tarihin eski devirlerinden birinde...” yaşanmış bir olay olabilir ki bize?

    aşure: son aş

    aleviler 12 imam orucunun ardından kaynatıp lokma niyetine dağıttıkları aşureyi, ölümünde başucunda kuran okunmayan, namazı kılınmayan, cesedine dahi işkence edilen imam hüseyin’in “son aşı” olarak yaparlar. aşurenin kerbela şehitlerinin erzaklarından kalıntılarla yaptıkları son yemekleri olduğuna inanırlar. asla sünni kardeşlerimizi rahatsız etmek değil niyetim, ama düşündürmek: alevilerin aşuresinin muharremin 10. günü nuh’un selamet çorbası hatırına yapılan aşure ile hiçbir ilgisi yoktur. muharrem ayı, 2 ekim pazar günü başladı ve 31 ekim pazartesi günü bitecek, aşure günü ise 11 ekim’de.
    imam hüseyin 1336 yıl öncesinden yezid ordularına sesleniyor hâlâ: “düşünün! ben neden buradayım?”
    yaraların bizde kanıyor ya şah-ı şehid imam hüseyin...

    cafer solgun

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…eden_buradayim__.html
  • 2013 yılında, 13 kasım'a denk gelen gün.
  • sunnilerin bayram, alevilerin matem olarak idrak ettikleri gun.
    en kotusu de sunni birinin alevi birinin kapisina gidip asure ikram edip: "asure gununuz kutlu olsun" demesidir herhalde. alevi olan kisi genelde matem orucunda oldugu icin olsa gerek "ya sabir!" diyerek olayi bozuntuya vermez.
    yillardir beraber yasiyoruz, birbirimizden haberimiz yok.
    (bkz: matem orucu)
  • yaşadığım yer neresi olursa olsun severek devam ettirdiğim, hazırlamaktan inanılmaz keyif aldığım aşurelerin hısım akraba, konu komşu ile paylaşılmasına teşvik eden gün!
    ne kadar fazla kişi ile paylaşırsan evine de o kadar bereket gelir derler (babaannem öyle derdi en azından).
    ama insan ilişkisini güçlendiren bir yanı olduğu için seviyorum ben.
    amerika’ya da alıştıracam bu adeti, azmettim… zamanla alışacaklar… ehe ehe …
hesabın var mı? giriş yap