• yaklaşık beş asırdır ayakta olan cumhuriyet rejiminin yerine monarşiyi getiren ilk roma imparatoru. 90 maddede; hayatını, başarılarını ve başarısızlıklarını kronolojik bir sıra ile anlatmaya çalıştım. * *

    1. mö 63 yılında, nüfusu yavaş yavaş bir milyona yaklaşan roma'da doğar. anne atia'yı ilk tebrik edenlerden biri o sıralarda 37 yaşında olan dayısı julius caesar'dır.

    2. roma şehrinin kuruluşunun 691. yılında hayata merhaba diyen gaius octavian'ın, ilk yılındaki roma senatörleri marcus tullius cicero ve gaius antonius'tur.

    3. öz babası olan gaius octavius öldüğünde kendisi 4 yaşındadır. annesi atia kısa bir süre içinde doğru bir yatırımla mö 56'da konsül olacak olan lucius marcius philippus ile evlenir. gelgelelim, eşi philippus ile atia'nın dayısı julius caesar'ın arası iyi değildir.

    4. octavian ve ablası octavia, yeni babasının evine gönderilmedi. atia'nın annesinin yanında kaldığı belirtilir. sanıyorum ki, dayısıyla iyi anlaşamayan eşinin eline kendi çocuklarından birini götürmeyi uygun görmemiştir. yani dayısının tepkisinden korkmuş olması muhtemeldir. ne kadar mantıklı bir karar olduğu julius caesar'ın ölümünden sonra okunan vasiyetinde ortaya çıkmıştır.

    5. büyük dayısı julius caesar ile cumhuriyet arasındaki iç savaş başladığında octavian 13 yaşındadır. haliyle muharebelerde kılıç tutacak yaşta hiç değildir. burada bilinmesi gereken şayet dayısı bu muharebelerde yok olsaydı, tarih belki de augustus ismini hiçbir zaman duymayacaktı. kaderin çarkları kendisi için de dönmeye başlamıştır.

    6. philippus'un, julius caesar karşıtlığına rağmen ilerleyen yıllarda üvey oğluyla yakından ilgilendiği belirtilir. büyük ihtimalle 7 yaşından sonra üvey babasıyla birlikte senatonun yollarını aşındırmaya başlamıştır. bu aynı zamanda aristokrat çocuklarına verilen eğitimin bir parçasıdır.

    7. mö 47 yılının sonlarında roma'da yetişkin bir erkek olarak -16 yaşında- ilk sakal tıraşını olur. roma adetinde ilk sakal tıraşı artık çocukluğun geride kaldığını belirtir. büyük dayısı julius caesar'ın iç savaşta olmasına rağmen yeğenini yakından takip ettiği söylenir. julius caesar, mö 47'de 53 yaşındadır ve de henüz mirasını bırakabileceği erkek bir çocuğa sahip değildir.

    8. dişlerinin çok iyi gelişmediği ve küçük kaldığı söylenir ki ilerleyen yaşlarda dişlerinde sayısız çürüğün olduğu da kabul edilir. octavius aynı zamanda kısa boyludur, daha büyük görünmek için geniş tabanlı ayakkabılar giydiği bilinir.

    9. julius caesar, mö 15 mart 44'te senatoda suikasta uğradığında octavian roma'dan uzaktadır. büyük dayısı kendisini, mö 45'in sonlarında eğitimi için şehir dışına göndermiştir. julius caesar'ın ölmeden önce en az 3 yıl kadar sürecek parth seferine hazırlandığı kendi kurmay kadrosuna yeğenini de dahil etmek istediği söylenir.

    10. mö 44'ün mart ayının sonlarına doğru annesi atia'dan, büyük dayısının uğradığı suikasta dair haberler gelir. annesi ve üvey babası, ortamın sakinleşmesini beklediklerini kendisine ise dikkatli olması gerektiğini söyler çünkü julius caesar vasiyetnamesinde yeğenini, bir bakıma artık caesar yapacak olan evlat edinmeyi açıklar. bunu haber aldığında, octavian'ın yanında ona senelerce hizmet edecek ve de damatlık edecek olan marcus vipsanius agrippa da bulunuyordu.

    11. julius caesar öldürülünce vasiyetnamesi halka açık bir şekilde okunur. julius caesar, yeğenini yasal varisi yapmıştır. ona kendi ismini vermekle kalmıyor, büyük bir servet de bırakıyordu. kişisel servetinin 3/4'ü octavian'a bırakıyordu, geri kalanını da halka. şu unutulmamalıdır, caesar, yeni oğluna sadece servetini değil makamlarındaki gücünü de vermektedir. caesar'ın öldürülmesini kabullenemeyen lejyonlar ve halk için yeni bir julius caesar'ın gelmesi müthiş bir duygu olsa gerek. netice itibariyle artık gaius octavian değil gaius julius caesar idi. yaş 19.

    12. pek çok rakibi onun bir octavianus olduğu belirtmek için sık sık bu ismi kullansa da o hiçbir zaman bu ismi kullanmaz.

    13. yeni ismiyle genç caesar, mö 44'te konsül olan marcus antonius ile görüşmek üzere roma'ya gider. antonius, caesar'ı bekletir yani ciddiye almaz. caesar'a babasından kalan serveti de vermeye meyilli değildir. caesar önemli şahıslarla görüşür.. bu parayı almak zorundadır çünkü hakkını yani babasının yerini almak istemektedir. bunun içinde toplayacağı ordu için paraya ihtiyacı vardır. bu parayı borç olarak dönemin meşhur bankerlerinden rabirius postumus'tan alır.

    14. mö 44'ün ekim aylarında ordusunu yavaş yavaş toplamaya başlar. rakibi marcus antonius'un lejyonları arasına ajanları sokarak kendisinin julius caesar'ın oğlu olduğunu ve kendisine katılırlarsa babasındaki cömertliğin mislini bulacaklarını belirtir. bu oldukça etkileyici olur, julius caesar'a hizmet etmiş olan lejyonlar bu genç caesar'a bir şans vermek istemektedirler. ayrıca çok sevdikleri diktatörün, haince öldürülmesini kabullenememiş gibidirler. özellikle martia lejyonu, antonius'a sırt çeviren ilk lejyon olarak kayıtlara geçer.

    15. mö 43 ile birlikte marcus antoninus'un konsüllüğü biter. caesar'ın güçlendiğini gören antonius, bu sefer ciddi bir işe kalkışır, caesar'ın ismi olmasaydı hiçbir şey olamayacağını beyanında bulunur. bel altı vurmaya başlar.

    16. senato tarafından da varlığı artık kabul edilince yüreklenen caesar'ın intikam avı başlar. suikast günü marcus antonius'u dışarıda oyalayan komploculardan trebonius öldürülür. komploya karışanlar arasındaki ilk ölüm olacaktır.

    17. marcus antonius giriştiği mutina kuşatması kaldırılınca -çok az etkisi olsa da- caesar'a 50 günlük kamusal bir şükran günü verilir. babası julius caesar'a bile böyle uzun günler boyunca süren şükran günü verilmemiştir.

    18. şükran gününe rağmen roma'da birtakım dalaverelerin çevrildğini duyan caesar, rubicon'u ordusuyla geçerek roma'ya girer. tarihin böyle şakaları her zaman olmuştur. senatoya geldiğinde kendisini görmeye gelen en son senatörün cicero olduğu söylenir. yani birtakım dalaverelerin çevrildiği açıktır.

    19. mö 19 ağustos 43'te konsül seçildiğinde 19 yıl, 10 ay ve 25 günlüktür. roma tarihinde, o zamana kadar, bu yaşta bu makama oturmuş bir romalı yoktur. caesar'ın bundan büyük bir gurur duyduğunu düşünmek zor olmasa gerek.

    20. babasının katillerinden decimus brutus'un infaz edildiği haberi kendisine ulaştığında antonius ve lepidus'un peşindedir. üç liderin emrindeki askerler, baba julius caesar'a hizmet etmiş kıdemli askerlerdir. artık üçlü arasındaki bir savaşa son verilmesini istiyorlardı. ayrıca genç caesar'ın, iki rakibine karşı lejyon sayısı olarak 1/2 oranında daha zayıf olduğunu belirtmek gerekir. üçlü bononia'da buluşur ve anlaşır. mö 27 kasım 43'te triumvirlik ilan edilir. 20 yaşındaki genç caesar artık dünyanın en güçlü adamlarından biri olmuştur.

    21. mö aralık 43'te hem babasını hem de kendisini her zaman küçük görmüş cicero'nun öldüğü haberini alır. marcus antonius hiç hazzetmediği cicero'nun başını ve de kendisi eleştiren yazılar yazan sağ elini kestirmiştir. bunları rostraya astırmıştır. bu hareket rakiplerinin sesini iyice keser. otoritelerine karşı ses çıkaracak kimse kalmamıştır.

    22. mö 42'nin ocak ayında rahmetli babası julius caesar, senato tarafından tanrı ilan edilir. kendisi caesar'ın mirasçısı olmakla kalmamış aynı zamanda bir tanrının oğlu olmuştur.

    23. komploculara yani özgürlükçüler'e karşı yürütülen philippi muharebeleri'nden oldukça etkisiz kaldığı bir gerçektir. zaferler daha çok ortağı marcus antonius sayesinde gelmiştir. bu muharebeler sırasında oldukça hasta olan caesar'ın öldüğü dedikodusu roma'ya kadar ulaşır. haberin asılsız olduğu ortaya çıkınca bile pek çok kişi henüz 21 yaşında olan caesar'ın uzun süre yaşayamayacağını düşünmekteydi.

    24. mö 41-40 yılları boyunca gerçekleşen perusia savaşı'nda, ortağı marcus antonius'un kardeşi lucius, marcus'un eşi fulvia'nın ve de annesinin gazıyla caesar ile karşı karşıya gelir. caesar, zafere ulaşacaktır.

    25. mö 40 yılında marcus antonius ile savaşın eşiğindeyken marcus eşi fulvia'yı perusia savaşı'ndaki rolü sebebiyle boşar, bu esnada caesar'ın ablası octavia da eşini kaybetmiştir. ikili bir müzakereye tutuşur. marcus, octavia ile evlenecek bir bakıma caesar'ın eniştesi olacaktır. (işte size roma'daki dinamikleri gösteren bir hadise *)

    26. caesar'ın ablası octavia, roma sikkeleri üzerinde portresi olan ilk romalı kadındır.

    27. ikinci eşi olan scribonia ile evlendiğinde, scribonia kendisinden 10 yaş büyüktür. bu evlilikten julia doğacaktır. bu kızı, agrippa gibi muazzam bir adamla evlenecek, agrippa öldükten sonra caesar'ın üvey oğlu tiberius'un da eşi olacaktır. julia son yıllarını zina suçlamasıyla geçirecektir. evet, tanrının oğlu ama kızı her boku yiyor.

    28. scribonia evlendikten kısa bir süre sonra drusilla olarak bilinen gerçekteki ismi ise livia olan bir kadınla tanışır. livia, eşi claudius nero'dan boşanma evresindedir çünkü bu evliliğin kendisine daha fazla bir şey getirmeyeceğini görmüş olsa gerek. ne var ki, henüz boşanmadan tiberius adında bir erkek çocuk doğurur. caesar'ın, livia'nın güzelliğine ve kıvrak zekasına hayran kaldığı söylenir. livia ile 3. evliliğini yaptığı sırada 24 yaşındadır, livia ise henüz 20 yaşında bile değildir. hatırlatalım ki, bu üvey evladı tiberius'u, kendi mirasına ortak edecek ve tiberius, roma imparatorluğu'nun ikinci imparatoru olacaktır.

    29. mö 37 yılında sextus pompeius'un karşısına çıkmaya karar verir. pek çok tarihçi bu zaferin mimarı olarak caesar'ı gösterse de asıl zafer caesar'ın amirali marcus vipsanius agrippa'nındır. agrippa'nın gerçek anlamda tarih sahnesine çıktığı andır. naulochos açıklarında agrippa, sextus'un filosunu mahvederken caesar'ın kıyıda uyuyakaldığı söylenir. yine de agrippa hiçbir zaman kendisini ön plana çıkarmamıştır. tüm zaferin onurunu caesar'a bırakmıştır. caesar da, pek çok bakımdan bu yüksek mühendisine ve amiraline bağımlı olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştır.

    30. metulus kuşatmasında sağ bacağı ve her iki kolundan da yaralanarak kaçar. yine de muazzam roma gaddarlığı şehri korkutur ve şehir teslim olur.

    31. mö 40-30 yılları arasında büyük bir imar projesi başlatır. yeni bir su kemeri olan aqua julia yapılır. agrippa'nın önderliğinde yapılan bu inşa faaliyetleri, roma vatandaşlarına iş ve aş sağlar. halkın bu dönemde oldukça mutlu olduğu söylenir. agrippa ayrıca roma'ya suyu getirmek için 700 sarnıcı, 500 pınar başını ve 130 su kulesini elden geçirir. yine tüm övgüyü caesar alacaktır.

    32. ablası ile evli olan marcus antonius'a, kleopatra ile ilgili eleştiriler yapınca ondan şöyle bir yanıt alır: "sırf kraliçeyle düzüştüğüm için mi horlanıyorum? o benim karım mı ki?... peki ya sen? yalnızca livia ile mi düzüşüyorsun? tebrikler, bu mektubu okuyorsan tertulla'ya, terentillu'ya, rufilla'ya ve salvia titisenia'ya ve hiçbirine girmemişsin demektir. nereye ve kime girdiğin gerçekten çok mu önemli?" * takdir etmek gerekir ki, genç caesar babası kadar olmasa da az zampara değildir. ayrıca roma'daki soylu kadınlar hakkında da pek çok bilgi bulunur bu mektupta.

    33. caesar, marcus antonius'un vesta rahibelerine emanet edilmiş vasiyetnamesini zorla ele geçirir. bu vasiyetnameden, antonius'un tüm mirası kleopatra'ya ve kleopatra'dan olma üç çocuğuna bıraktığını öğrenir. daha da ilginci, antonius'un italya'da ölse bile kleopatra ile birlikte iskenderiye'de gömülme isteği vardır. hatırlatalım, şu sıralarda antonius hala caesar'ın ablası ile evlidir. roma aristokrasisinden bundan daha büyük bir küfür çok az bulunur.

    34. actium savaşı'nı agrippa'nın önderliğinde kazanınca kaçan kleopatra ve marcus antonius'un peşine düşer. bunlar yaşadığı müddetçe huzur bulamayacağını bilir. mö 1 ağustos 30'da antonius'un öldüğünü öğrenir, yaklaşık bir ay sonra da tüm rica ve af taleplerine 'hayır' dediği kleopatra ölür. caesar'ın, kleopatra'yı esir olarak roma'ya getirmeyi düşündüğü fakat bundan vazgeçtiği söylenir. kleopatra'nın şahsından çok onun servetine ilgi duyar. caesarion'u ve antonius'un oğlu antyllus'u da yakalatıp öldürtür. caesar artık mö 29 yılı yaklaşırken rakipsizdir.

    35. kleopatra'nın ölümü caesar'ın şanını artırmıştır. şair horatius, bu ölümden çok zevk aldığını şiirlerinde vurgular durur. ilerleyen yıllarda caesar, bu şaire 'muhteşem penis' lakabını takacaktır. *

    36. caesar'ın öfke nöbetleri meşhurdur. bu nöbetlere girdiğinde acımasız olduğu söylenir. bu durumdayken kendisini yakın arkadaşları olan maecenas ve agrippa'nın sakinleştirebildiği aktarılır. kaldı ki agrippa da bu konuda oldukça meşhurdur.

    37. yunanca ve latince yazılmış pek çok müstehcen eseri okuduğu bu okumalardan da büyük bir zevk aldığı söylenir.

    38. mö 30 itibariyle elinde yaklaşık 60 lejyon bulunur. bu sayı, merhum babası julius caesar'ın zirvede olduğu dönemdeki lejyon sayısından bile daha fazladır. çoğunu emekli edecek lejyon sayısını 27-28'e düşürecektir.

    39. mısır'dayken kahramanı büyük iskender'in mezarını ziyaret eder. lahiti açtırır, cesedi çıkartır. cesede büyük bir saygı gösterisi olarak çiçeklerle süsleyerek üstüne altın bir çelenk koydurur. tarihçi cassius dio'ya göre, caesar, büyük iskender'in burnundan bir parça koparmıştır. *

    40. ilk kez bir gergedan ve su aygırının, romalı halka sunulması yani eğlence için öldürülmesi kendisinin döneminde yaşanmıştır.

    41. mö 28 yılında roma şehrindeki 82 tapınağın restore edilmesini ister. bu işler yine agrippa'ya verilecektir.

    42. 14 ocak'ı yani marcus antonius'un doğum gününü kara bir gün olarak * olarak ilan ettirir. ölümünden sonra bile antonius'a huzur vermemekte kararlıdır.

    43. suikasta uğrayan babasının yaptığı hatayı yapmayarak muhafız alayını oluşturur. bu alayları roma'da veya şehrin etrafında konuşlandırır. kabul etmek gerekir ki, caesar, babası gibi bir suikasta gitmekten her zaman korkmuştur. bu muhafızlar, ilerleyen zamanlarda, güçlü imparatorlar etkisini kaybedince devlet yönetiminde büyük bir söz sahibi olacaklardır.

    44. marcus antonius'un kurmaylarından biri olan plancus, senatoya, caesar için augustus ismini önerir. konsül caesar artık imperator caesar augustus ilan edilir. roma tarihinden hiçbir şahsiyet bu şekilde onurlandırılmamıştır. divi filius yani tanrının oğlu unvanını da unutmayalım. augustus, diktatör unvanını almaktan ya da böyle anılmaktan her zaman çekinmiştir. bunu kullanmamıştır.

    45. iç savaş sırasında askerlerine -babası gibi- 'yoldaşlar!' diye seslenir fakat augustus olduktan sonra bu hitap sade ve kuru bir şekilde 'askerler!'e inmiştir.

    46. genç caesar, augustus olduktan sonra legatuslarına ve eyalet valilerine kendisine danışılmadan sefer yapılmamasını söyler. augustus imajını zedeleyecek her türlü yenilgiden korktuğunu söyleyebiliriz. tiberius'a da bunu miras olarak bırakacaktır.

    47. bugün sadece roma'nın değil dünyanın en nadir parçalarından olan pantheon'un temelini oluşturan yapıyı agrippa'ya yaptırır. bugünkü o meşhur kubbeli yapıyı agrippa yapmamıştır, yaklaşık 150 yıl sonra imparator hadrianus yaptırmıştır. hadrianus, bu yapının en muazzam yerine agrippa'nın ismini vermekten kendini alamamıştır.

    görsel

    48. yukarıda da söylediğimiz gibi augustus hastalıklı bir bünyeye sahiptir. 39 yaşına geldiği mö 24 yılında artık öleceği düşünülmektedir. pek çok tarihçi kronik bir karaciğer rahatsızlığı olduğunu söyler. hastalık o zamana kadar uygulanan tedavilere cevap da vermemektedir. aile kavramına büyük önem veren augustus, bu yıllarda, henüz 18 yaşında olan octavian'ın oğlu marcellus'u ve üvey evladı tiberius'u her anlamda eğitmeye başlar. marcellus, aynı zamanda augustus'un damadıdır. tiberius'un ise 3. eşi olan livia'dan olma olduğunu hatırlatalım. augustus'un en azından bu yıllarda marcellus'a daha yakın olduğu söylenir.

    49. mö 23 yılında italya'da doğal afetlerin de etkisiyle salgınlar başlar. özellikle tiber nehri'nin taşmasıyla birlikte şehre hücum eden sivrisinek ve fareler birçok yoksulun ölmesine sebep olur. augustus, roma'daki 250 bin vatandaşa kendi servetinden yardımlar yapar. her şeyi çabuk unutan bir halk olan roma halkı, bunu unutmayacaktır fakat ne zaman dara düşse böyle bir yardım da bekleyecektir. *

    50. salgın hastalıkların arttığı mö 23'te yani 40 yaşındayken augustus tekrar yataklara düşer. kendisi bile gidişatın iyi olmadığını hisseder. mührünü agrippa'ya bırakır. uzmanları, büyük ihtimal yunanistan'dan gelen bir doktoru tavsiye ederler. son çare olarak antonius musa adındaki bu doktoru dinlemeye karar verir. doktor musa, augustus'un kullandığı sıcak banyo tedavisini reddeder, soğuk duşu ve soğuk baskılamayı uygulamaya başlar. augustus gün geçtikçe daha iyiye gitmeye başlar, bir 35 yıl daha yaşayacaktır. doktor musa ile yakın arkadaş olacaklardır.

    51. bu yıllarda evini apollon tapınağının yakınlarına taşır. roma tarihinde hiçbir lider bunu yapamamıştır. evinin yanında roma'nın en kutsal ve en eski yerleri bulunur. örneğin romulus'un doğduğuna inanıldığı kulübe gibi.

    52. mö 23 yılında, ilginç bir şekilde konsüllükten istifa eder. tarihçiler bunun bir blöf olduğunu çünkü augustus'un ikinci yapılanma döneminin bundan sonra başladığını belirtir.

    53. veliahtı olarak hazırlanan damadı marcellus salgından dolayı kısa bir süre sonra hayatını kaybedecektir. augustus'un meşhur doktoru musa'nın bile çözüm bulamadığı söylenir. augustus'un eşi livia tarihçiler tarafından her caesar ferdinin ölümünden dolayı suçlanır. tüm bu ölümlerin gerçekten de livia'nın öz evladı tiberius'a yaraması bu ölümleri çok da masum olduğunu göstermez. her ne olursa olsun tiberius o sıralar rakipsiz kalmıştır. augustus, marcellus ölünce dul kalan 16 yaşındaki julia, kısa bir süre sonra agrippa ile evlendirilecektir. augustus böylece en yakın arkadaşının ve sağ kolunun aynı zamanda kayınpederi olur. *

    54. o sıralarda henüz yapımı tamamlanmayan kusursuz augustus mozelesi'ne külleri konan ilk kişi yukarıda da bahsettiğimiz gibi olivia'nın merhum oğlu marcellus olacaktır.

    55. augustus ilklerin adamıdır. mö 22 yılı ile birlikte tüm eyaletleri denetlemeye çıkar. o zamana kadar valiler bile gittikleri eyaletlere eşlerini götürmezken augustus, livia'yı bu gezilerde yanından ayırmamıştır. ikisi de bu konuda ilki paylaştılar.

    56. "sezar'ın hakkı sezar'a." sevgili isa hazretleri bu cümleyi söylerken elindeki sikkede augustus'un portresi olduğu söylenir. pek çok tarihçi de tiberius'tan ziyade bu onuru augustus'a verir.

    57. meşhur yahudi kralı herodos, augustus'un atadığı bir kraldır. augustus'un emirlerini bir kez bile aksatmamasıyla meşhurdur. süleyman mabedi'ni yeniden yaptırmıştır. yahudiler'in çarmıha gerildiği olaylarda herodos ismi mutlaka geçer. sevgili isa'yı infaz edenler, büyük ihtimalle herodos'un kol kanat gerdiği sebastoslulardır.

    58. augustus, roma'nın ve kendisinin şanını her zaman tehlike altında hissettiren parthlar üzerine bir sefere hiçbir zaman sıcak bakmamıştır. olası bir yenilginin, otoritesini yerle bir edeceğini bilmektedir. mö 20-19 yıllarında ayağına muazzam bir fırsat gelir. armenia-parthlar çekişme halindedir. dördüncü phraates, parth tahtına oturabilirse roma ile yapılacak olan barışı sürdüreceğini belirtir. üstüne jest de yapar. marcus licinius crassus ve marcus antonius'un saldırılarından ele geçirilen sancakları iade eder. ayrıca mö 53 yılında carrhae'de esir düşmüş romalılar'ı da evine yollar. augustus bunu zafer gibi kutlayacak, bastırdığı sikkelerle propagandasını arşa çıkaracaktır. sanıyorum ki, parthlar'ı yense bu kadar şey kazanamazdı.

    59. yakın arkadaşı maecenas'ın aracılığıyla vergilius ile tanışır. vergilius'un latin edebiyatının en iyi eseri olarak adlandırılan aeneas'tan güzel bölümleri, augustus'un huzurunda okuduğu ve de augustus'un da aeneas'ta kendisini gördüğü aktarılır.

    60. mö 20'li yıllarda roma aristokratlarında evlenmeme furyası başlar. aile kavramına çok önem veren augustus, lex julia de adulteriis yasasını çıkarır. zinayı kontrol etmeye çalışır. artık romalılar fark etmeye başlarlar ki bu kanunlara seslerini çıkaramıyorlar.

    61. agrippa eyaletleri teftişe gidip kendisi de başka bir eyaletin sorunuyla ilgilenmeye gittiğinde roma'yı deneyimli astı statilius taurus'a bırakır.

    62. mö 16 yılına geldiğinde babasının işgal ettiği galya'yı en az 4 kez gezmiştir. buradaki sorunlara özel bir ilgi gösterir. özellikle germania üzerinden gelecek tehlikeler için galya'nın yollarını yeniden inşa ettirmiştir. lejyonlarına eklenen yardımcı birliklerin 1/3'ini yine galya'dan sağlar.

    63. mö 12'de, yine senato tarafından, pontifex maximus unvanı verilir. babası julius caesar ile birlikte sadece kendisine verilen bu unvanı daha sonraları papa ve halefleri kullanacaktır. bir bakıma dini açıdan da en kutsal kişi kabul ediliyordu.

    64. bir kutlamada, 7 yaşındaki gaius'a halk büyük saygı gösterisi sununca torununu ve halkını azarlar. monarşiye karşı çok hassas olan senatoya karşı böyle tavır takındığı söylenir. şu bir gerçek ki tiberius gözdeyken başkalarının rakip olmasını ya da olası bir huzursuzluğu istemiyordu.

    65. tacitus gibi romalı tarihçiler, ilerleyen yıllarda, augustus'un sinsice bu hanedan/monarşi planını oluşturduğunu ve de cumhuriyet'e ihanet ettiklerini eserlerinde belirtirler. zaferleri anlatırken bile eski cumhuriyet ordusunun tadını alamamış gibidir tacitus.

    66. augustus,'un tarih sahnesinde yürümesine en büyük katkıyı veren mühendisi, mimarı, amirali, mührü ve damadı agrippa mö 12'de birden hastalandı ve kısa sürede öldü. agrippa'nın, augustus'un kızı julia'dan üçü erkek ve de ikisi kız olmak üzere beş çocuğu olmuştur. erkeklerin isimleri gaius, lucius ve agrippa postumus'tur. agrippa'nın külleri büyük bir törenle augustus mozolesi'ne konulur. ailesinden biri olan agrippa'ya ne kadar değer verdiğini buradan anlayabiliriz.

    67. pax augusta adına ara pacis sunağını yaptırtır. üst düzey malzeme ve işçilikten oluşan bu sunakta, birbiriyle konuşan eşlerin samimiyeti anlatır. daha önce roma tarihinde böyle bir şey görülmemiştir. bizler burada, augustus'u, eşi livia ve agrippa'yı görürüz. bugün bile ziyaret etmek mümkündür.

    görsel

    68. agrippa'nın ölümünden sonra augustus'un devlet yönetiminde zorlandığı söylenir. agrippa'nın ölümüyle birlikte julia dul kalır. julia, augustus'a, tiberius ile evlenmek istediğini söyler. yani augustus'un üvey evladı olan tiberius ve augustus'un öz kızı julia. roma tarihinde o zamana kadar görülmeyen -ya da nadir görülen- bir şeydi. tiberius'un annesi livia ise bu evliliği onaylar çünkü augustus'a damat olmak veliaht olma yolunda büyük bir avantaj getirecektir tiberius için.

    69. tiberius'un da hakkını vermek gerekir. karakter olarak çözülemeyen bir tip olsa da agrippa'nın yarattığı boşluğu doldurmuş gibi gözüküyor. isyan haberlerinin geldiği balkanlar'a ve de ren nehri'nin ötesine yani korkulan cermenlerin üstüne korkusuzca yürür. başarılı da olur. kazandığı her başarının/zaferin, onu augustus'a veliaht olma yolunda önünü açar. seferlerdeki damadı/üvey oğlu tiberius'a binlerce mektup yazar. günümüze kadar ulaşmış birkaç mektuptan öğrendiklerimize göre augustus zalimce zar ve de özellikle kumar oynar. kendisi bu durumu, tiberius'a cömert olduğu yönünde açıklar ki kaybettiği paraların çokluğunu anlayabiliriz. gerçi devlet onun, kaybetse ne olur.

    70. antik çağ'ın pek çok lideri gibi augustus'un da akdeniz'in, britanya'nın, ren nehri'nin ve de hindistan'ın bilinmeyen yönlerine karşı egzotik bir ilgisi vardır fakat bu ilgiyi dizginlemiştir. bilinmeyen ya da öngörülemeyen şeyler augustus'u bile korkutuyordu.

    71. augustus'un huzuruna bir gün, hindistan'dan elçi gelir. bu elçi yanında, doğuştan kolları olmayan bir çocuk getirir. bu çocuğu, augustus'un hizmetine vermek ister gibidir. augustus'un, bu çocuğu görünce şaşırdığı söylenir ve bu isteği reddedecektir. hatta hint elçisi kendisini ateşe atarak bir gösteri de sunar. egzotik diyarları bu şekilde hayal etmemiş olsa gerek. ayrıca augustus'un cücelerden ve ciddi bozukluklara sahip insanlardan hoşlanmadığı söylenir.

    72. luka incili'nde, augustus'un meşhur nüfus sayımlarından örnekler buluruz. bu sayımları beş yılda bir legatuslarına ve yardımcılarına yaptıran imparator, böylece vergilendirecek insan sayısını da tespit ediyordu. özellikle yahudiler -belki de sevgili isa bile- bu sayımlardan kaçıyordu çünkü ağır bir şekilde vergilendirilmek istemiyorlardı.

    73. mö 9 ya da mö 8 yılında augustus'un eşi livia doğum gününü kutlar. ayrıca aile fertleri arasındaki evlilik çatırdıyordu. tiberius ile julia arasındaki evlilik, yeni doğan çocuğun yaşamaması ile bozulmaya başlar. tiberus'un kulağına, julia'nın, agrippa'nın eşiyken bile kendisinden hoşlandığı haberi gelir. belki de dedikodu bilemiyoruz. agrippa gibi bir adama yapılan sadakatsizliği, aynı zamanda kendisine yapılmış bir saygısızlık olarak görmeye başlar. julia ile evlenmek için boşadığı eski eşi vipsania'yı bir yemekte görünce tiberius'un ağladığı söylenir. maalesef bu julia -evet, tanrının oğlu augustus'un kızı- uslu durmayacaktır.

    74. tiberius ile evliliği sallantıda olan julia iyice tozutmaya başlar. moda konusunda uzman olduğu biliniyor. kimi zaman kendisinden 20 yaş büyük olan livia'ya caka sattığı söylenir. bir gün augustus, julia'yı, tiberius'un da olduğu bir yerde giyim konusunda açık seçik görür. augustus, kızından uzaklaşmaya başlar. kızını, birkaç gün sonra tekrar gördüğünde daha edepli bulur. julia'nın, babasının yanına yaklaşıp "bugün, babamın gözleri için giyindim, geçenlerde ise kocamın gözleri için giyinmiştim." der. * takdir edelim, bu işi biliyor.

    75. mö 8 yılında nüfus sayımı tamamlanır. bu sayıma göre 4.233.000 roma vatandaşı vardır.

    76. mö 8'de, babası julius caesar gibi, augustus'un ismi de takvimde bir aya verilir. bazı senatörler doğum günü vesilesiyle eylül ayını önerirken o, ilk konsül olduğu ve de ilk başarılarını kazandığı bir önceki ayı seçti. julius caesar'ın düzenlediği takvime göre 8. ayın ismine artık augustus -takdir edersiniz ki biz ağustos diyoruz- denildi. bu ayın önceki ismi ise sextilis idi.

    77. mö 7'de, roma şehrinin daha düzenli yönetilmesi için şehri 14 idari bölgeye ayırdı. bazılarını sayalım: subura, caelianus, esquilinus, aventinus, palatinus, viminalis...

    78. tarihçi adrian goldsworthy, augustus'a doğrudan tapınılmadığını, augustus kültünde yer alan sunaklarda kendisinin anıldığını söyler. ayrıca roma'daki bazı yapılarda, o zamana kadar hep horlanmış olan mısır tanrıları da görülmeye başlanır. mesela isis.

    79. mö 7 ya da mö 6 yılında augustus, tiberius'tan gelen bir haber ile şoka uğrar. devlet yönetimindeki en kıdemli yardımcısı, damadı ve de en kabiliyetli askeri kurmayı olan tiberius, yıllardır seferlerde olduğunu ve de artık çok yorulduğunu söyleyerek devlet yönetiminden çekilmek istediğini açıklar. (bırakma sebeplerinden birinin, eşi julia olduğunu düşünüyorum. öyle bir nefret.) augustus başta takmaz fakat damadının açlık grevine başladığını görünce mecbur izin verir. bu izin esnasında, tiberius'u lanetlediğini de açıklar. tiberius, sakince roma'dan ayrılır ve kafa dinlemeye rodos'a yelken açar. imparator augustus, tanrının oğlu, 55 yaşındayken en güvendiği adamı tarafından yalnız bırakılmıştı. agrippa'yı bolca anmış ve özlemiş olsa gerek.

    80. mö 2'de bir onur daha aldı: pater patriae, vatanın babası. bu onurun ilanından sonra senatoda gözyaşlarına boğulduğu söylenir. ayrıca babası julius caesar da, senato tarafından buna layık görülmüştü.

    81. kocası tiberius'un şehirden ayrılmasıyla julia iyice sapıtır. julia'nın, çevresine topladığı genç erkeklerle roma'daki önemli mekanlarda içkili partiler verdiği kulaktan kulağa yayılmaya başlar. augustus'un, kızının peşinde olan bir senatöre bile mektup yazdığı ve kızından uzak durmasını istediği biliniyor. kızının davranışları kendisini küçük düşürmekten de öte sanki lanetliyordu. mö 2'de kızının zina yaptığından emin olur. öfke modunu açınca julia'nın aşıklarından bazıları korkudan intihar etti bazıları ise sürgüne yollandı. augustus, julia'yı görmeyi reddetti, onu pandateria adası'na yolladı. buraya yollarken kölelerinde bile erkek olmamasına dikkat etti. * şarap ve lüks eşyalar da olmayacaktı. augustus'un ikinci eşi olan scribonia da kızına eşlik etmek için her şeyini bıraktı. zamanla augustus'un, bu zina olayına fazla tepki verdiğini yakınlarına itiraf ettiği söylenir. seneca ise eğer yanında maecenas ve agrippa gibi adamlar olsaydı, bu rezil duruma düşmeyeceğini vurgular. kesinlikle haklı.

    82. inşa ettirdiği augustus forumu'nda, seçkin adamları * kendisinin yanında gösterir. geçmişteki bu seçkin adamlar arasında babası julius caesar'a sürgün emri veren lucius cornelius sulla, babasının baş düşmanı pompeius magnus da vardır. işte augustus'un büyüklüğü buradan geliyor bence. geçmiş ne kadar acı olursa olsun, bu seçkin adamlar, roma tarihi için önemliydi ve augustus bunu biliyordu. onları bu şekilde onurlandırıyordu.

    83. tarihçi adrian goldsworhty, augustus'un iç savaşlarda babası julius caesar'ın ismini sürekli anarken iç savaş bitiminden sonra bunu biraz geriye çektiğini söyler. roma geleneğinde bu vardır. julius caesar artık tanrı olsa da geçmişte/dualarda kalmıştı, augustus ise yeni bir dönemi temsil ediyordu. yine de augustus farkındadır, julius caesar kendisini evlat edinmeseydi bir hiçti. (bu benim tespitim.)

    84. augustus hiçbir zaman pantolon giymemiştir. roma imparatorları, pantolonu barbar giysisi olarak görüyorlardı. 300'lü yıllara kadar hiçbir imparatorun da giymediği söylenir.

    85. festina lente cümlesini çokça kullandığı ve bunu hayatının her köşesine uyarladığı bilinir.

    86. gök gürültüsü ve şimşekten korktuğu ifade edilir. bu, ispanya'ya yaptığı bir yolculukta, ekibinden birine şimşek çarpmasının sonucudur. seyahat ederken şimşekten korunmak için uğurlu(?) fok derisi giydiği ya da yanında bulundurduğu belirtilir.

    87. 7 yıllık bir dinlenmenin ardından tiberius'tan geri dönme isteğini belirten mektuplar gelir. başlarda hayır dese de zamanla yumuşar fakat akrabalar arasında birtakım evlat edinmeler başlar. tiberius, roma'ya dönünce yeğeni germanicus'u evlatlık edinir. kısa bir süre sonra da augustus hem tiberius'u hem de agrippa postumus'u (julia ve agrippa'nın oğlu) evlatlık edinir. bizim için önemli olan burada tiberius'tur. tiberius artık tiberius julius caesar olur. augustus, tiberius'u evlatlık edinmesini senatoya şöyle açıklar: "bunu cumhuriyet için yaptım." kendisi de biliyordu ki hanedanının devamını netleştiriyordu.

    88. ms 9. yılda roma tarihi ve augustus en acı yenilgilerinden birini tadar: battle of the teutoburg forest. tarihçiler bunu mö 53'teki carrhae ve hannibal barca'nın yaptığı yıkımlarla eş görür. üç lejyon, birkaç günde öldürülmüştür.

    89. ms 13 yılında vasiyetnamesini yazar ve kutsal vesta rahibelerine bırakır. 76 yaşındaydı. mirasının 3/4'ünü oğlu tiberius alırken kalanı da eşi livia'nındı.

    90. ms 14 yılı itibariyle düzenli ishal nöbetleri geçiriyordu ve de artık 77 yaşındaydı. (antik çağ'da ortalama yaşam süresi 33 yıl olarak tahmin ediliyor.) 19 ağustos son günüdür. ölmeden önce eşine, yaşadıklarımıza saygılı ol, der. eylül ortalarına yakın campus martius'ta cesedi yakılır. babasının cenazesinde olduğu gibi askerleri, saygılarını belirtmek için askeri nişanlarını tabuta atarlar. havaya kartal bırakılır. külleri kap içerisine konur ve bu küp inşa ettirdiği anıtsal mezarı augustus mozolesi'ne yerleştirilir.
  • julius caesar 'ın kız kardeşi julia 'nın kızı atia ile octavius 'un oğludur. adı, ilk başlarda octavius daha sonradan ise j. caesar'ın evlat edinmesiyle octavianus olmuştur.

    j. caesar, senatus ' da pompeius 'un heykelinin dibinde öldürüldüğünde; octavianus, makedonia ' daki apollonia kentinde bulunuyordu. 18 yaşındaydı ve 19 'una girmesi için daha altı ay sekiz günü vardı. j. caesar 'ın öldürüldüğünü ve onun vasiyetinde onun tarafından evlat edinildiğini, yönetimi ve varlığının dörtte üçünü ona bıraktığını öğrenince, harekete geçmiştir. babası ve annesi o'nu uyarmıştır. hatta annesinin, roma 'ya gitmeyi kafasına koymuş oğluna; yönetim için sabretmesini, acele davranmamasını nasihat ettiği de söylenir.

    i.ö. 44 yılının nisan ayında, gizlice brundisium yakınındaki lupae kasabasına ayak basmış ve gaius julius caesar (octavianus) adını almıştır.brundisium 'daki lejyonlar * onu julius caesar 'ın mirasçısı ve oğlu olarak bilmişlerdir. j. caesar 'ın, sağlığında iyi davrandığı kişiler, yakın arkadaşları, onun tarafından azad edilmiş köleler ve askerleri -bu askerler makedonia 'daki orduya araç gereç ve para sağlamakla görevliydiler.- birer birer octavianus 'un çevresinde toplanmaya başlamıştır. çeşitli yörelerden toplanan vergileri, paraları taşıyan bir grup asker de, octavianus 'u önder * olarak selamlamış ve ona eski komutanları j. caesar 'ın öcünü alması için, yardım sözü vermişlerdir. fakat octavianus ılımlı bir tavır takınmış ve onların önerisini o an için geri çevirmiştir. [ aynı sıralarda, marcus antonius ise, julius caesar 'ın cesedi önünde, intikam yeminleri edip, gözyaşları döküp, duygulu sözlerle halkı galeyana getirmemiş miydi?]

    octavianus 'un, zirve yolundaki ikinci önemli durağı; marcus tullius cicero ile buluşmasıdır. [puteoli 'de, 18 nisan] m. t. cicero, octavianus 'u, m. brutus ile c. cassius yanlılarına [j. caesar 'a suikast tertip ederek onu öldürenler] karşı intikam duygularıyla değil de, uzlaşıcı bir tutumla yaklaşmaya ve -buraya dikkat- roma 'nın geleceği için tehlike olarak gördüğü marcus antonius 'a karşı birlikte hareket etmesi için ikna etmeye girişti. daha sonraki gelişmelerden ötürü başarılı olmuştur da diyebiliriz.

    roma 'ya yaptığı zirve yolculuğu esnasında o'na yaklaşan, o'nu destekleyen, j. caesar 'ın öcünün alınmasını isteyen emekli askerlerin bu haşin duygularını dindirmişti octavianus.

    roma 'ya ulaşır ulaşmaz da kendisinin j. caesar 'ın kalıtçısı olduğunu bildirmiş, senatorlerin sevgi ve saygısını kazanmaya çalışmıştır. halk önünde comitia curiata yasa önerisini * destekleyen uzun konuşmalar yapmıştır. zira o, ancak bu yasaya dayanarak resmen j. caesar 'ın oğlu olabilecekti. halka, j. caesar 'ın vasiyetnamesinde belirttiği ve her bir roma vatandaşına verilmesini buyurduğu parayı ödeyeceğine dair söz vermiştir. bir oğul olarak babasına olan manevi borcunu ödeyeceğini belirtmiş, iktidarla ilgili planlarını gizlemiştir.

    tarihçi appianos , octavianus 'un, j. caesar 'ın öcünü alacağını açıklarken, homeros 'un iliada destanında achilles 'in ölen arkadaşı patroklos için söylediği sözleri yüksek sesle okuduğunu söyler. [app., b.c. iii. 13; homeros, ilias, xviii. 98 "..arkadaşımı öldürülmekten kurtaramadığıma göre, keşke şu an ben de ölseydim."]

    octavianus 'un bir diğer hamlesi de, marcus antonius 'u suçlamaktı. octavianus 'a göre, m. antonius caesar 'ı kurtarabilirdi fakat bunu yapmadı. bakınız plutarkhos ne diyor bu konuda; "..tertipçilerden biri olan trebonius, j. caesar 'ı öldürmek istediklerini dolaylı bir biçimde, caesar 'ın ispanya 'dan dönüşü sırasında, antonius 'a duyurmuştur. antonius, j. caesar 'a karşı tertibe girişileceğini iyice anladığı halde, durumu caesar 'a bildirmemiş, gizli bir sır gibi saklamıştır." [plut., antonius, xiii.] bu suçlamasının yanında, octavianus, marcus antonius 'a, caesar katillerine karşı birlikte savaş açma önerisini de getirmiştir. bu da çelişkili bir davranış veya gizli planın bir parçası olarak değerlendirilebilir.

    halkın j. caesar 'a olan sevgisi ve saygısını ilk değerlendiren m. antonius olsa da, son hamleleriyle octavianus onun önüne geçmiştir bu konuda. ve octavianus ile m. antonius arasında j. caesar 'dan kalan para üzerine bir diyalog gerçekleşmiştir;

    octavianus: j. caesar 'ın öldürülmesinden hemen sonra, korunması için onun evinden seninkine taşınan hazineden, -j. caesar 'ın karısı calpurnia, antonius 'a güvenerek hazinenin büyük bir kısmını j. caesar 'ın evinden alıp koruması için onun eline teslim etmiştir. bu 4000 talent kadardı.- yalvarıyorum, istediğini anı olarak al, istediğini süs eşyası olarak al, beğendiğini kendine sakla, bize verme. fakat vasiyetnamede belirtilen parayı halka ödeyebilmem için [caesar, parasının bir miktarını da halka bırakmıştı.] lütfen bana ver. ayrıca j. caesar 'ın planladığı parth savaşı için toplanan altın parayı da ver. bu toplam şimdilik 300.000 kişiye dağıtmak için yeterli. geri kalan harcamalarım için, eğer yeterince yüreklilik gösterebilirsem, belki senden ya da senin kefaletinle kamu kasasından ödünç para alabilirim; eğer sen bunu verirsen, ben de kendi malımı mülkümü bir an önce açık arttırmayla satışa çıkaracağım.
    marcus antonius: olmaz!

    iki ayrı hazineden söz eden octavianus, "olmaz!" cevabı üzerine, kinine kin katmış olabilir. antonius cephesinde ise şu söz konusudur; i.ö. 44, 16 martında yani j. caesar 'ın öldürülmesinden bir gün sonra, hazineyi praetor olan kardeşi gaius ve tribunus olan öteki kardeşi lucius araclığıyla ops tapınağı 'ndan almıştır; bununla ve j. caesar 'dan kalan kimi değerli şeylerle -dikkat!- kendi borçlarını ve yakın arkadaşı dolabella 'nınkileri ödemiştir. ayrıca m.t. cicero 'ya göre; (phil. ii,93) 1 nisan 'da 40.000.000 sestertius borcu olması gereken antonius hepsini ödemiş görünüyordu. [cic, phil. viii. 26: et ne tangantur rationes ad opis, id est, ne septiens miliens reciperetur. - antonius daha sonra senatoya gönderdiği mektupta barış için ortaya koyduğu şartları sıralarken, ops tapınağıyla ilgili hesaplara değinilmemesi koşulunu vurgulamıştır.] ayrıca m. antonius, octavianus 'a devlet kasasının boş, -ops tapınağındaki- paranın da kamu parası olduğunu ve j. caesar tarafından harcanmış olduğunu söylemiştir. kendisine teslim edilen paradan önemsiz bir kısmının kendisinde kaldığını, zira ileri gelen kişilerin tyrannus parası diye onu pay ettiğini, kendine de kalan paranın da j. caesar 'ın yararına kararlar alınabilmesi için kullanıldığını, aklı varsa halka para dağıtmamasını, çünkü halka güvenilemeyeceğini, denizin dalgaları gibi her an değiştiğini söylemiştir. bunlarla da yetinmeyen m. antonius, octavianus 'u vefasızlıkla suçlayıp, caesar 'ın vasiyetnamesinin senatoda onaylanmasının kendi çabasıyla gerçekleştiğini bile ileri sürmüştür.

    ve bütün bunlarla octavianus ile m. antonius arasındaki ilk zıtlaşma ortaya çıkmış oluyor. her iki taraf da, karşı tarafın gerçek amacının ne olduğunu kavrıyor ve octavianus amaçlarına ulaşabilmek için kaba kuvvet yani kendine ait bir düzenli ordu kurmaya karar veriyordu. octavianus 'un, halka para dağıtarak, vatandaşların sevgisini ve desteğini kazanacağını bilen m. antonius ona parasal yönden yardım etmeyerek, psikolojik savaşta ilk hamleyi yapmıştır.

    octavianus borç harçla, caesar 'dan kendine kalanlarla, dostlarının maddi desteğiyle, vasiyetnamenin gereğini yerine getirmiştir ve halka bu parayı dağıtmıştır. ve m. antonius 'un korktuğu başına gelmiştir. halkın içinde bir octavianus sevgisi yayılmıştır. pharsalus savaşının başaldığı sabah, j. caesar 'ın yaptırmaya söz verdiği venus genetrix tapınağının açılışı ve tanrıçaya adanışı için düzenlenen gösterilerin giderlerine destek vererek, kendisine duyulan sevginin daha da artmasını sağlamıştır. m. antonius ise tribuni plebis aracılığıyla lex curiata 'nın senatodan geçmesini geciktirerek ve başka güçlükler çıkararak, octavianus 'u engellemek için elinden geleni ardına koymamıştır.

    i.ö. 44 yılını haziran ya da temmuz ayında, m. antonius ile octavianus yalan bir uzlaşmaya varmıştır. [j. caesar 'ın öcünü alma bahanesiyle güçleri birleştirme amacı güdülmüştür.]

    halk temsilcilerinden * birisinin ölmesi üzerine, octavianus, flaminius adında birinin bu göreve seçilmesini önermiştir. fakat halk, octavianus 'un bu görevi aslında kendisi için istediğini, yaşının küçük oluşu nedeniyle aday olamadığını bildiği için, kuraldışı da olsa, oylarını ona vermek istemiştir. senato buna karşı çıkmıştır, çünkü onun güçlenmesinden [senatus, tek bir liderin sivrilmesine ve mutlak iradeyi temsil etmesinden hep korkmuştur. j. caesar 'ın öldürülmesi de bu korkunun bir tezahürüdür.] ve j. caesar 'ı öldürenleri yargılatmaya çalışabileceğinden korkmuştur. antonius da senatus 'a yaranmak için octavianus 'un bu isteğine karşı çıkmıştır. octavianus 'u yasalara uygun davranmaya çağırmış, aksi halde konsüllük görevinin kendisine verdiği bütün yetkileri ona karşı kullanabileceğini belirtmiş ve octavianus 'la arasını bir kez daha açmıştır.buna octavianus 'un m. antonius 'u öldürtme amacında olduğu iddiaları da eklenince, aralarındaki düşmanlık doruk noktasına varmıştır ve iş kaba kuvvete dökülmüştür. ilginçtir ki bu noktada, octavianus, senatus ile daha bir yakın ilişkiler kurmuştur.

    m. antonius 'un senatoca kendisine verilen orduyu komutası altına almak için brundisium 'a gittiğini, m.t. cicero 'nun da bunu, antonius 'un geniş çaplı bir kıyım için roma 'ya dönüşü olarak algıladığını biliyoruz. [cic., phil. iii. 3: cumque eius (antoni) a brundisio crudelis et pestifer reditus timeretur,.....; phil. iii. 4...., si m. antonius a brundisio cum iis copiis, quas se habiturum putabat, romam, ut minabatur, venire potuisset,...; phil iv. 4; xiii. 18 -antonius ve yanındakilerin zalim ve mahvedici olarak geri dönmesinden korkuluyor..-] m. antonius 'un amacı -kendi söylediğine göre- orduyu, galia cisalpina 'ya götürmekti. yolculuğu esnasında, maaşlarının azlığından şikayetçi olup, isyan çıkaran bazı askerlerin octavianus tarafına geçmelerini önlemek için öldürüldüğü de söylenir. bu bir gözdağıydı. brundisium 'da lejyonları kendi davasına katılmaları için ikna etmeye çalışmıştı ve adam başına 100 denarius önermişti. fakat m. antonius yanılıyordu; zira octavianus, lejyonlara adam başı 500 denarius önermişti, m. antonius 'un bu komik önerisiyle dalga geçen lejyonlar ayaklandılar. tarihçi dio cassius , bu olayı m. antonius 'un cimriliğine bağlar. [dio cass., hist. rom. xlv. 12 ve 13; xlv. 13. 1-3; app., b.c. iii. 43]

    octavianus ise; asker toplamaya devam ediyordu. casilinum ve calatia yörelerinde yerleşmiş bulunan, diktatör j. caesar 'ın emekli askerlerine adam başına 500 denarius söz vererek onları kendi ordusuna katılmaya ikna etmiştir.

    işte bu noktada mehmet özaktürk hocamızın "ankara anıtı 'nın monumentum ancyranum ilk caput 'unda değinilen i.ö. 44 ve 43 yılı olayları" başlıklı çalışmasına göz atalım;

    "..cicero, atticus 'a yazdığı bir mektupta (ad. att. 16.8) octavianus 'a değinirken, 'onun amacı antonius'a karşı savaşmaktır; böylece, bana öyle geliyor ki, birkaç gün içinde silaha sarılacağız.' demektedir. aşağıda tartışacağımız bu görüşün gerçeği ne ölçüde yansıttığını söylemek güçtür. cicero 'nun önerisi üzerine (phil. iii. 19: quorum consiliorum caesari me auctorem et hortatorem et esse et fuisse fateor) octavianus bu orduyla roma 'ya yürümüştür. m. antonius da roma 'ya doğru ilerlemekteydi. [app., b.c. iii. 40 ve iii..45] octavianus 'un kente girişinden sonra, cannutius adında bir tribunus plebis halk meclisini toplamış, octavianus da, m. antonius 'u suçlayan ağır bir konuşma yapmıştır. [cic., phil. iii. 31; phil. iii. 4 et passim; phil. xii. 12 ve xiii. 18; app., bc. iii. 53 ve 56] kenti koruyacağına ve 1 mayıs 43 gününe değin ordusunu kent yakınında bu amaçla tutacağına söz vermiştir. [cic., phil. iii. 27]

    appinos 'a göre [b.c. iii. 42], octavianus 'un roma 'da antonius 'a karşı yaptığı bu konuşmadan sonra, askerleri, antonius ve octavianus arasında kurulu bir birliği desteklemek ya da yalnız octavianus 'u korumak ve j. caesar 'ı öldürenlerden öc almak için geldiklerini düşünerek, eskiden kendi komutanları, şimdi ise konsülleri olan antonius 'a karşı savaş açılmasına kızmışlardır. kimileri, kendilerininkinden başka silahlarla görevlerini yerine getiremeyeceklerini söyleyerek, kendi silahlarını almak üzere evlerine dönmek için izin istemişlerdir. kimileri ise gerçeği dolaylı olarak açıklamıştır. octavianus, artık her şey kendi beklentisine ters gittiği için, ne yapacağını bilememiştir. bununla birlikte onları kaba güçten çok ikna yoluyla yanında tutabileceğini umarak, onların arzularına boyun eğmiştir; onlardan kimilerini kendi silahlarını getirmeleri için, ötekilerini ise geri dönmemek üzere evlerine yollamıştır. düş kırıklığına uğradığını belli etmeyerek, geri kalan bütün askerleri toplayıp, onları öven bir söylev vermiştir; onlara yeniden armağanlar dağıtmış ve onları daha da cömertçe ödüllendireceğini söylemiştir zira onlardan babasının askerleri olarak değil de dostları olarak ivedi durumlarda yararlanmıştı. bu sözleri söyledikten sonra, 10.000 askerden yalnız 1000 askeri ya da 3000 askeri kendi yanında kalmaya ikna edebilmiştir.

    ...

    daha sonra, m. antonius 'un da roma 'ya geldiğini, fakat kente kendisini koruyacak en seçkin yalnız 1000 askerle girdiğini i.ö. 6 ocak 43 'de piso 'nun senatoda m. antonius 'u savunurken, cicero 'ya verdiği aşağıdaki yanıttan anlıyoruz.

    'ey romalılar, cicero 'nun m. antonius 'a yönelttiği şu çok ağır ve tartışma götürmez suçlamalara bakın. fakat bu suçlamalardan başka, m. antonius 'un roma kentine bir ordu sevketmek üzere olduğu, ama octavianus 'un başka bir orduyla daha önce davranıp onu engellediği, onun da korkup kaçtığı biçiminde söylentiler dolaşmaktadır. nasıl olur da böyle bir düşünce beslemek bir kişiyi vatan haini yapar? nasıl olur da imperium yetkisi olmayan, gerçekten gelip yanıbaşımızda ordugahı kuran bir kişiyi (octavianus 'u) cicero düşman saymaz? eğer m. antonius, gerçekten kente gelmek isteseydi, onu bundan ne caydırabilirdi? 30.000 düzenli askeriyle o (m. antonius), yalnız onun (octavianus 'un) dostluğunu kazanmak amacıyla bir araya geldikten sonra, onun (octavianus 'un) kendilerini savaş için seçtiğini anlamaz, onu terkeden 3000 yarı silahlı, düzensiz askerden mi korktu? eğer m. antonius 30.000 askeriyle gelmekten korktuysa, nasıl oldu da yalnız 1000 erle gelme yürekliliğini gösterdi? [app., b.c. iii. 58; antonius 'un kente girişi için bk. app., b.c. iii. 45]

    cicero gerçekten senatoda ve halk önünde verdiği, yazıp da onların önünde okuma fırsatı bulamadığı philippicae söylevlerinde, octavianus 'a değindiği pek çok yerde onu bir kurtarıcı olarak selamlamaktadır; octavianus 'un, antonius 'u ordusuyla kente girmekten ve geniş çaplı bir kıyıma gitmekten caydırdığını, hatta korkuttuğunu övgüyle söylemektedir. ama piso 'nun sözleri eğer gerçeği yansıtıyorsa, cicero 'nun yukarıda belirttiğimiz düşünceyi sık sık ileri sürmedeki amacı, octavianus 'u övmek, yüceltmek ve aralarındaki bağları güçlendirmek olabilir; ayrıca kendi yandaşlarını antonius'a karşı güçlü ve etkin göstererek, halkın düşüncesini psikolojik olarak etkilemeye çalıştığı söylenebilir. öte yandan, eğer cicero 'nun sözlerinde gerçek payı varsa, caydırıcı gücün yalnız octavianus 'un ordusuna değil, başka nedenlere de bağlı olduğunu düşünmek doğru olabilir; daha önce belirttiğimiz gibi, octavianus para dağıtarak plebs kesiminin sevgi ve desteğini kazanmıştı. j. caesar yanlıları da onu destekliyordu; halk j. caesar 'ı öldürenlere karşı nasıl ayaklandıysa, antonius 'a da isyan edip karşı koyabilirdi. çünkü halk onu sevmiyordu. [gerçekten de halk, denizin dalgaları gibiydi belki de.] ayrıca senato, pompeius ve cicero yanlıları octavianus 'tan çekindikleri halde, böyle bir durumda antonius 'a karşı birlikte hareket edebilirdi; çünkü antonius 'un hareketi kendi can ve mallarına yönelikti. octavianus 'un kent dışında ordugah kurmasıyla bu caydırıcı güç daha da artmıştır. antonius ise böyle bir eyleme girişirse, kentte tutunamayacağını anlamış olmalıdır.."
    [belletendergisi , cilt lix, sayı 224, nisan 1995, ankara; ttk]

    antonius evvela i.ö. 24, kasım 44 daha sonra da kasım 28 de konsüllük yetkisine dayanarak senatus'u toplantıya çağırdı. üç tribuni plebis 'in toplantıya gelmesini yasaklamıştı. cicero; antonius 'un amacını; caesar octavianus 'u vatan haini ilan etmek, olarak açıklamıştı. [app., b.c. iii. 45:... cic., phil. iii. 20-21: ad eos tamen ipsos, qui convenerant, ne verbum quidem ausus est facere de caesare, cum de eo constituisset ad senatum referre; scriptam attulerat consularis quidam sententiam. quid est aliud de eo referre non audere, qui contra se consulem exercitum duceret, nisi se ipsum hostem iudicare?; cic., phil. xiii. 19: caesaris enim incredibilis ac divina virtus latronis impetus crudelis ac furibundos retardavit; quem tum ille demens laedere se putabat edictis ignorans, quaecumque falso diceret in sanctissimum adulescentem, ea vere recidere in memoriam pueritae suae... parata de circumscribendo adulescente sententia consularis... quo perculsus abiecit consilium referendi ad senatum de caesare. ayrıca bk. cic., phil. v. 23.]

    lepidus 'a resmen teşekkür edilmesini ve onurlandırılmasını istemiştir antonius. mars lejyonunun octavianus tarafına geçtiğinin haberini alınca, kıs asürede hazırlanarak alba 'daki askerlerinin ayaklanmasını önlemeye gitmiştir. alba 'daki askerlerinden ok bile yiyen antonius, onlarla anlaşamadı. kasım sonunda gallia cisalpina 'da mutina kentinde (modena) bulunan decimus brutus 'un üzerine yürümüştür.

    octavianus 'un acemi, emekli, lejyonerden oluşan tahminen 25.000 askerlik ordusu karşısında antonius 'un dört lejyonu ve bit muhafız alayı vardı. yani koşullar tam tersine dönmüştü. [fakat cicero, antonius 'un ordusu için gerçekçi olmayan bir sayı ileri sürer; antonius 'un gallia cisalpina 'ya yarım yamalak bir lejyondan oluşan bir ordu sevketmekte ve kardeşinden takviye beklemekte olduğunu söylemektedir. (phil. iii.31: in galliam mutilatum ducit exercitum, cum una legione, et ea vacillante..)]

    antonius 'un, octavianus 'u 28 kasımda vatan haini ilan ettirmek istemesinin temelinde; octavianus 'un asker toplaması, ordu kurması ve komutanlarına ihanete teşvik etmekle konsüle karşı büyük suç işlemesi vardı. [antonius 'a göre tabi.] yalnız konsül ve senatonun imperium verdiği özel kişiler asker toplayıp, ordu kurabilirdi ve bu orduya komuta edebilirdi. antonius i.ö. 44 yılı konsülü olduğu için, devlet ordusu ve hazinesi büyük ölçüde onun yönetimi altındaydı; imperium bakımından rakiplerininki gibi bir sorunu yoktu. ayrıca mars ve dördüncü lejyonlar da konsüle ve komutanlarına karşı gelmekten resmen suçlu durumuna düşüyordu. [bu noktada belirtmem lazım; octavianus 'un bu vatan hainliği (!) sadece kendisini değil isyankar askerlerini de ilgilendirir. ve genç caesar, askerlerinin kendisini terketmesini de engellemiş olur bu yolla. belki de bilinçli bir taktir onunkisi..] ayrıca cicero da octavianus ve bu suölu askerlerinin destekçisiydi bu durumda.

    i.ö. 20 aralık 44 günü yapılan senato toplantısını cicero üçüncü philippica söyleviyle açmıştır. cicero 'ya göre; octavianus olmasaydı, antonius geniş çaplı bir kıyıma gidecekti ve devlet yıkılacaktı. [cumhuriyetin yıkılması düşüncesi bile senatorleri heyecanlandırırdı, bu çok açık bir cicero hitabet yeteneği ve zekası örneğidir.] kimine göre vatan hainliğini desteklemişti cicero; mars lejyonu ve dördüncü lejyon, octavianus'tan yana geçmekle devlete bağlılıklarını kanıtlamışlardı. [günümüzde, ülkemizdeki vatan hainliği tartışmalarının bir benzeridir bu; gündemimizde bazen kim vatan haini kim değil tartışmaları olur, bir taraf diğer tarafa vatan haini der, öbürü berikine gerici der.. vs. çok ilginç değil mi? her iki tarafın da mantıklı kanıtları vardır hep; demek böylesine paardokslar geçmişte de olabiliyormuş.] cicero bununla da yetinmiyor; octavianus'un her girişiminin senatoca onaylanmasını, hem onun hem de ordusuna katılan emekli askerlerin ve lejyonların övülüp ödüllendirilmesini önermiştir. yani bu şu demekti; octavianus 'a auctoritas yetkisi verilsin, antonius hain ilan edilsin! [cicero, auctoritas'ın yetki sınırlarını belirlememiştir.] cicero yetinmemiş efendim; d. brutus da senatoca övgüye değer bulunsun; ve onaylansın.. cumhuriyetçi ve gelenekçi cicero, caesar katillerine sıcak bakarken, diğer yanında j. caesar 'ın manevi oğlu octavianus 'a sahip çıkması naısl bir çelişkidir? veya kötünün iyisi midir octavianus? antonius olmasın da kim olursa olsun mudur?

    bakınız mehmet özaktürk hocam da yukarıda alıntı yaptığım makalesinde, bu hususta da aynen benim gibi düşünüyor;

    ".. antonius'un tutumu ve davranışları o denli kötüydü, o denli tiranımsı idi ki, onun konsüllüğünün elinden alınması ve kendisinin de vatan haini ilan edilmesi gerekiyordu; senato onun konsüllüğünü geçersiz kılmazsa,bu kez ona karşı gelen lejyonlar, emekli askerler, caesar octavianus ve d. brutus konsüle karşı gelmekten suçlu, hatta vatan haini durumuna düşüyorlardı; antonius, octavianus'un yasal olmayan girişimlerini, bir orduyla konsüle karşı geldiğini senatoya bildirme cesaretini bulamadığı için, vatan haini durumuna düşmüştü. (cic. phil. iii. 21).."

    cicero roma'nın geleceğini octavianus 'da ve brutus'da görüyordu, bu çok açık. yani, octavianus, devlete olan bağlılığını, tiran antonius 'u korkutarak, ona karşı koyarak, onun amaçladığı toplu kıyımları engelleyerek kanıtlamıştı.

    "..roma soyu özgür yaşamak için doğmuştu."
    "..antonius bir tirandı, ondan kurtulmak için en iyi ortam buydu."

    cicero, bu söylevinde, octavianus'u çok fazla över, gereğinden fazla olarak değerlendirenler bile vardır. cicero 'nun antonius'a vurmak istediği diğer bir mevzu da; gallia cisalpina eyaletinin d. brutus ve l. plancus 'un yönetimlerine verilmesini istemesidir. bu ne demektir? g. cisalpina 'da hüküm süren antonius'un tüm yetkisi geçersiz olacaktı böylelikle.. hatta brutus'un antonius 'a karşı her girişimi, yasal hale gelecekti. ve roma tarihinin gördüğü en büyük söylev ustası, roma edebiyatının tartışmasız en büyük ismi m.t. cicero bu önerisini senatoya kabul ettirmiştir sonunda!

    [phil. iv.2]
    "g. caesar, qui rem publicam libertatemque vestram suo studio, consilio, patrimonio denique tutatus est et tutatur, maximis senatus laudibus ornatus est."

    -devleti ve özgürlüğünüzü kendi çabası, kararı ve baba kalıtı sayesinde korumuş ve korumakta olan caesar (octavianus) senatonun en büyük övgüleriyle ödüllendirildi.-

    [phil. iv. 4]
    "quod autem praesiidum erat salutis libertatisque vestrae, si c. caesaris fortissimorum sui patris militum exercitus non fuisset? cuius de laudibus et honoribus, qui ei pro divinis et immortalibus meritis divini immortalesque debentur, mihi senatus adsensus paulo ante decrevit ut primo quoque tempore refferetur."

    -eğer octavianus'un kendi babasının yiğit askerlerinden oluşan ordusu olmasaydı, esenliğinizi ve özgürlüğünüzü koruyacak ne kalmıştı? onun hak ettiği övgü ve şeref ödülleriyle ilgili olarak -ona tanrısal ve ölümsüz hizmetleri için tanrıya yakışır övgüler ve şeref armağanları verilmelidir- biraz önce senato benim önerime uyarak "en yakın zamanda konunun ele alınıp görüşülmesine" karar verdi.-

    cicero sayesinde, octavianus'un özel ordusu ve girişimleri nizami hale geliyordu. imperium yetkisini almasına ramak kalmıştı artık.

    octavianus, kendi isteğini, askerlerin isteği gibi göstermiş: askerleri ona lictor ve fasces sağlayarak, onu praetor olması ve imperium yetkisi alması için kışkırtmıştır. bu senatoya karşı küç gösterisi niteliğindedir. octavianus bu isteği bastırmıştır ama ; "yine de senatonun sizin isteğinizi ve benim endişemi bilmesinde yarar var." demekten de kendini alamamıştır. [yazımın başlangıcında annesinin öğüdünü yazmıştım, şu ana kadar dikkatlice okuduysanız; hatırlayın hele.. ya da göz gezdirin yukarıya.]

    i.ö. 1 ocak 43 'de genel durum şöyleydi: antonius ordusuyla, d. brutus 'u mutina 'da kuşatmıştı. octavianus da antonius 'a saldırmak üzere ordusuyla oraya ilerlemekteydi. yeni konsüller a. hirtius ve c. pansa jupiter capitolinus tapınağında senatoyu toplamış ve devlet işleri konususnda senatonun görüşüne başvurmuştu. cicero beşinci philippica söylevindei antonius 'u vatan hainiilan etmeye çalışmış ve ona resmen savaş açılmasını önermiştir. fakat senato, bunu reddetmiş, antonius 'a elçiler gönderilmesini, ondan mutina 'yı kuşatmaktan vazgeçmesi istenmesini, roma halkı ve senatus egemenliğine boyun eğmesini ve ordusunu g. cisalpina 'dan rubico ırmağının güneyine çekmesini, fakat roma 'dan 320 km. (200 mil.) uzak tutmasını buyuran (phil. vi. 5) bir karar almıştır.

    cicero, beşinci phil. söylevinde octavianus 'u övmeye devam eder ayrıca. ona göre; octavianus olmasaydı, antonius brundisium'dan döndüğünde bütün senatör ve devletle bağlı vatandaşları öldürecekti. onu bir tanrı göndermişti roma' nın huzurlu geleceği için.. [daha sonradan, senatus tarafından, octavianus bizzat tanrı katına yükseltilecektir. belki de onun tanrı katına yükseleceğinin ilk sinyallerini cicero vermiştir..] ayrıca octavianus yoktan bir ordu kurmuştur, antonius 'un tiranlığına son vermiştir. [phil., v. 43-44] bu yüzden senatus, octavianus 'a imperium vermelidir. [zira imperium yetkisi olmayan biri orduyu yönetemez, askeri hareketlerde bulunamaz, kuramaz, savaş yapamazdı.]

    cicero bunlarla da yetinmemiştir; başka ayrıcalıkların da verilmesini istemiştir. eğer octavianus, julius caesar 'ın oğlu olduğu bir kez daha resmen onaylanırsa; kendisine rahiplik verilecekti. pontifex olacaktı, senator olacaktı; ünvan bakımından propraetor, fakat gerçekte praetor yetkilerine sahip olacaktı. yaşı 19 olmasına karşın, 29 yaşına basmış olma koşuluna bağlı olan yüksek kamu görevlerine aday olabilecekti.

    bazı senatorlere göre octavianus 'un yaşı küçüktü, ve bu tarz büyük sorumluluklar alamazdı. [bu iddiayı edenler genelde pompeius'culardı; özellikle de brutus ve cassius yanlıları onun bu yetkileri dilediğince kullanıp j. caesar 'ın öcünü alabileceğinden korkuyorlardı; antonius yanlıları da doğal olarak bu yetkiye karşıydılar.]

    büyük hatip cicero, bazı senatorlerin bu çekincelerini şöyle gidermeye çaışmıştır; makedonialı büyük iskender; delikanlılığında pek büyük başarılar kazanmıştır. öldüğünde 33 yaşındaydı ve roma yasalarının konsüllük için öngördüğü yaştan on yaş küçüktü. dolayısıyla erdemin yaştan daha çabuk geliştiği kanısına varılabilir.

    eski romalıların da yüksak devlet görevlerine atamayla ilgili yaş sınırı yoktu, daha sonradan, adaylar arası yarışmlardan ötürü bu yaş sınırları konmuştu. zira genç yaşta devlet görevlerine getirinel ve roma 'nın büyümesine, gelişmesine katkıda bulunan romalılar da mevcuttu: eski roma 'dan rullus 'lar, decius 'lar, corvinus'lar, daha yakın geçmişten ise konsül africanus ve titus flaminius .. [phil. v. 48]

    ovidius, ars amatoria adlı eserinde bakınız ne diyor;

    ..
    yakındır o başbuğun geleceği gün, yakın.
    yapamaz onun yaptığı savaşı değme delikanlı.
    yıllara sığmaz, onlarla sayılmaz yaşı tanrıların.
    ölçülmez günlerle caesar 'ların yiğitliği, erdemi.
    aşar yılları gökçe yaratıcı yetiler,
    katlanamaz uzun boylu boşuna bekleyişlere
    acı gelir onlara bu, daha çozukken ezmiş
    elleriyle iki yılanı hercules,
    ana karnındayken göstermiş juppiter 'e
    yaraşır bir soydan olduğunu...
    ey bacchus sen de pek gençtin hani,
    çocuk denecek çağda değil miydin hani,
    çocuk denecek çağda değil miydin, thyrsus 'unla
    hind ülkesini alt ettiğin, titrettiğin günler?
    baban kollayacak seni, kargı kullanacaksın
    ey çocuk, başarılar kazanacaksın
    babanın gözcülüğü altında, budur ilk işin
    taşıdığın yüce ada yaraşan budur.
    bugün gençliğin egemenisin, yarın
    yaşlılığın olacaksın, kardeşlerin varmış
    yok olmuş, al onların öcünü,
    koru baban için gerekli olanları.
    savutlar vermiş sana baban koruyasın diye
    anayurdunu, yavılar almak istediği gün
    başbuğluğu kutlu kargılar kullanacaksın.
    yavıların kanıyla boyanacak mızraklar,
    senin bayrağının altında yaşayacak
    doğruluk, düşkünlere acımak.
    ülküsü de, pusatları da aşağılıktır partlar 'ın,
    getirilsin, isterim latium 'a ey başbuğum
    onları varı yoğu, ey mars baba,
    caesar baba esirgemeyin yardımlarınızı,
    biriniz tanrıdır sizin, öteki de olacak.
    bildiriyorum üstün geleceğini, şimdiden
    övgüler döküyorum üstünüze, yayılacak
    bütün evrene ününüz çalınacak borularla...
    geçip önüne senin bölüklerinin, türkülerimle
    yüreklilik vereceğim onlara,
    atılgan kesikecekler benim yazılarımla.

    [ovid., ars am. i, 177-207 ; çeviren: ismet zeki eyüboğlu]

    cicero; beşinci phil. söylevinde julius caesar ile octavianus arasında bir karşılaştırma da yapar; j. caesar 'ın, bütün üstün yeteneklerini ve gücünü senatusa, ileri gelenlere karşı hür insanların dayanamayacağı bir biçimde kullandığını, octavianus ise herkesçe, her ileri gelence çok sevilip sayılan bir kişi oldupunu belirtir. zira o, devletin esenliğini kendi ünü ve geleceğinin önüne koymuştur! işte bu sebepten dolayı bile, roma 'nın özgürlük umudu octavianus 'un elindedir. kurtluşu o sağlayabilir. octavianus, tüm kişisel düşmanlıklarını devlet uğruna bıraktı, devleti kendine son sözü söyleyecek hakem seçti. devleti yıkmak değil, onu güçlendirmek için, kendini onun hizmetine verdi. octavianus, devleti herşeyden çok sevip sayıyor. senatorlerin otoritesini kabul ediyor.

    [phil. v. 51 'den]

    ".. ey senatörler, c. caesar 'ın [octavianus 'un], bugün nasıl bir yurttaş ise, her zaman öyle bir yurttaş olacağına; özellikle onun nasıl bir yurttaş olmasını istiyorsak ve diliyorsak, onun da öyle bir yurttaş olacağına söz veriyorum, kefil oluyorum, güvence veriyorum. [promitto, recipio, spondeo, patres conscripti, c. caesarem talem semper fore civem, qualis hodie sit, qualemque eum maxime velle esse et optare debemus.]

    bu kadar övgüden sonra; düşünülmeli ki; cicero ile octavianus 'un arası doğal olarak çok iyiydi. hatta octavianus, cicero 'ya baba [pater] bile diyordu. hayat ne garip ki; daha sonra octavianus, antonius 'la anlaşıp da triumviri yi tekrar kurunca, cicero babasını unutacak, ve onu antonius 'un kara listesindeki ismi gereğince öldürülmesine göz yumacaktır. paralel yaşamların tarihçisi plutarkhos, bu triumviri için "tarihin gördüğü en acımasız toplu kıyımı gerçekleştirmişlerdir." demiştir.

    senato sonunda antonius 'a karşı yapılacak savaşın yönetimini konsüllere ve caesar octavianus 'a vermiştir. octavianus aslında antonius 'a karşı savaşı, yalnız başına başlatmıştı ama henüz bir meydan savaşı yapmamıştı, bundan dolayı ve onun bu savaşı sürdürebilmesi için, senato ona olağanüstü ayrıcalıklar vermişti. octavianus, mart öncesi konsül a. hirtius ile birlikte mutina 'ya doğru yola çıkmıştı. konsüller a. hirtius ve c. pansa 'nın ordularına d. brutus 'un askerleri de eklenince, c. octavianus, antonius 'dan, askeri manada daha güçlenmiş bulunuyordu.

    konsül a. hirtius 'tan gelen ve senatoda okunan bir mektuptan anlaşıldığına göre; octavianus meydan savaşına katılmamış, yalnız bir kaç cohors birliğiyle ordugahı korumuş ve bu sırada ordugaha yapılan bir saldırıyı da püskürtmüştür. [tarihçi appianos 'a göre; octavianus cohors praetoria birliğiyle antoinus 'un cohors praetoriabirliğine karşı savaşmıştır. fakat tüm askerlerini yitirmiştir. c. pansa 'nın da öldürücü bir mızrakla yaralandığı söylenir.]

    antonius 'un ilk mutina savaşında yenildiği haberi kesin olarak 20 nisan 'da senatus'a ulaşmıştır.

    cicero 'nun altıncı phil. söylevi ilginçtir;c. pansa, a.hirtius ve c. octavianus adına tanrılara şükran töreni [supplicatio] yapılmasını önermiştir. son 20 yıl içinde adına supplicatio düzenlenen komutanlara imperator ünvanı verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. işte işin ilginç tarafı; bir romalıya karşı zafer kazanmış bir başka romalıya imperator ünvanı verilmesi, roma tarihinde bir ilktir. [50 günlük bir supplicatio önerisi söz konusudur.]

    [phil. xiv. 25]

    "quid? caesarem deorum beneficio rei publicae procreatum dubitemne appellare imperatorem? qui primus antoni immanem et foedam crudelitatem non solum a iugulis nostris, sed etiam a membris et visceribus avertit."

    -neden? tanrıların devlete bir nimet olarak verdiği ceasar 'a imperator demekte çekingenlik mi göztereyim? o ki, ilk olarak antonius 'un alçak ve çılgınca zelimliğinden yalnız bizim boğazımızı değil, uzuvlarımızı ve iç organlarımızı da kurtarmıştır.-

    [kimi tarihçiler; octavianus 'un mutina savaşı 'nda resmen savaşmadığını bu yüzden, savata yer almış diğer iki konsülle birlikte imperator olarak anılmasının gereksiz bir cicero isteği olduğunu belirtirler. hatta onun korkak olduğunu söyleyenler bile vardır. {suetonius, vita augusti, 10, 4} faat bu suçlama antonius 'tan gelmektedir. octavianus 'un birinci çarpışmaya ön sırada katılmamasının sebebi, savaş deneyiminin olmamasıdır. savaşı uzaktan yönettiğini söyleyebiliriz.]

    i.ö. 27 nisan 43 'de ikinci mutina savaşı yapılmıştır. antonius tam bir yenilgiye uğramıştır ve alpler 'in ötesine çekilmek zorunda kalmıştır. bu savaş sırasında konsül a. hirtius ve bir önceki çarpışmada ağır bir biçimde yaralanmış olan konsül c. pansa da birkaç gün sonra ölmüştür. octavianus 'un ordusu bu savaşı da kazanmıştır.

    ama yukarıda da belirttiğim gibi; octavianus yine antonius 'la anlaşmış ve [lepidus da dahil] kendisinin ikinci, roma tarihinin üçüncü triumviri 'sini kurmuştur. bu sağlam zemine oturmamış birliktelik için, cleopatra filminde şöyle bir mizansen kurulmuştur: cleopatra, sevgilisi m. antonius 'a "patronun [octavianus] senin aklını yine başından almış.." der, iki arada bir derede kalan m. antonius 'un psikolojik ve güç bakımından yıkılmaması olağanüstü olurdu.

    kara listeler hazırlanmıştır, octavianus 'un en büyük destekçisi cicero bile bu kara listeler gereğince öldürülmüştür, koynunda yılan besleyen büyük hatip büyük isim cicero, roma tarihinin en acıklı hikayesinde gelenekçi, cumhuriyetçi tavrından ötürü, doğru ata oynayarak hem de, kaybetmiştir. bu kaybediş öyle ki; günümüze de ışık tutar; seçtiğimiz yol, insanlar, bindiğimiz dallar, geçtiğimiz köprüler öyle zamanda ters yüz olur ki; kazanmışken kaybettiğimizi, kaybetmişken kazandığımızı başkalarından, hem de ölerek öğrenebiliriz.

    oysa ki; augustus bizlere birinci ağızdan, miras bırakmıştır yaşadıklarını; ankara anıtı 'na bakalım hemen; -söz savunmanın-

    i

    on dokuz yasimda, kendi ozel kararim ve ozel harcamalarimla bir ordu kurdum. bu orduyla devleti, altinda ezilmekte oldugu partinin gemenliginden kurtararak yeniden ozgurluge kavusturdum.
    bunlardan dolayi senato, c.pansa ile l.hirtius' un konsullukleri zamaninda, beni onurlandiran karariyla uyeleri arasina kabul etti. ayni zamanda, konsulluk yapmis olanlarla birlikte oy verme hakkini bagisladigi gibi, imperium da verdi.
    devletin bir zarara ugramasini onlemek icin propraetor niteligiyle benim de konsullerle birlikte onlem almami buyurdu.
    ayni yil her iki konsul de savasta olunce, halk beni konsul yapti ve devlete yeniden duzen verecek uc kisiden biri olarak secti.

    ii

    babami oldurenleri surgune gonderdim. boylece yasaya uygun olarak kurulmus mahkemelerle, cinayetlerinin ocunu aldim. sonradan devlete karsi savas actilarsa da, onlari savas alaninda iki kez yendim.

    iii

    butun dunyada, karada ve denizde, ic ve dis savaslara giristim. utku kazaninca, sag kalan butun yurttaslara acidim. tehlikesizce bagislanabilecek olan yabanci uluslari yok etmektense korumayi yegledim.
    bes yuz bin kadar romali yurttas, bana asker andiyla baglandi. hizmetleri sona erince, bunlarin uc yuz binden biraz cogunu kolonilere yerlestirdim ya da kendi municipium larina gonderdim. hepsine de tarafimdan satin alinmis arazi yahut arazi yerine kendi servetimden para verdim.
    uc sira kurekli gemilerden daha kucuk olanlari hesaba katilmamak uzere, alti yuz gemi ele gecirdim.

    iv

    iki kez ovatio zafer alayi yaptim, uc kez de curulis zaferi kutladim; yirmi bir kez "imparator" diye selamlandim. sonradan senato' nun onuruma yapilmasina karar verdigi bircok zafer alayini kabul etmedim.ayni bicimde, her savasta adadigim adaklari yerine getirirken defne dalindan celenkleri capitolium a koydum. tarafimdan ya da korumam altindaki legatlar tarafindan karada ve denizlerde kazanilan zaferlerden dolayi, senato elli bes kez ölümsüz tanrilara supplicatio yapilmasina karar verdi. zafer alaylarinda arabamin onunde dokuz kralla kral cocugu gidiyordu. bu satirlari yazmakta oldugum sirada, on uc kez konsul olmustum. tribunluk yetkimi otuz yedi yildir kullaniyordum.

    v

    m.marcellus ile l. arruntius' un konsullukleri zamaninda, hem yoklugum sirasinda , hem de roma' da bulundugumda, halk ve senato tarafindan onerilmis olmasina karsin diktatorlugu kabul etmedim. son derece buyuk bir yiyecek kitliginde, "yiyecek saglanmasi gorevi" ni ustlenmekten cekinmedim. bunu o denli basariyla yonettim ki birkac icinde harcadigim parayla butun ulusu korkudan ve ugradigi yikimdan kurtardim. ayni zamanda, her yil yenilenmek uzere yasam boyu verilen konsulluk gorevini kabul etmedim.

    vi

    m. vincus ile q. lucretius' un ve yine p. ile cn. lentulus' un ve ucuncu bir kez paulus fabius maximus ile q. tubero' nun konsullukleri zamaninda, senato ile roma halkinin elbirligiyle, beni en genis yetkiyle donatip yasalarin ve genel ahlakin koruyucusu olarak secmeye karar vermis olmalarina karsin, atalarimizin geleneklerine uygun olmayan bir memurlugu kabulden cekindim. senato'nun, tarafimdan alinmasini diledigi onlemleri tribunluk yetkime dayanarak aldim. bu yetkimde bana yardim etmek icin bes kez senato' dan bir calisma arkadasi istedim ve aldim.

    vii

    devlete yeniden duzen vermek uzere kurulmus olan ücler meclisi' nin araliksiz on yil uyeligini yaptim. bu satirlari yazmakta oldugum bugune dek, tam kirk yil princeps senatus konumunda bulundum.
    pontifex, augur, kutsal ayinlere bakan on bes uyeden biri, dinsel ziyaret hazirlayan yedi kisiden biri, arval kardeslerden "titii sodales" lerden biri ve fetialis oldum.

    viii

    besinci konsullugumde, halktan ve sanato' dan aldigim buyruk uzerine, soylularin sayisini artirdim. uc kez senato secimi yaptim. altinci konsullugumde, calisma arkadasim m. agrippia ile bir nufus sayimi yaptirdim. kirk bir yillik bir aradan sonra, iustrum yaptim. bu iustrumda dort milyon altmis uc bin romali yurttas sayildi. ikinci kez c. censorinus ile c. asinius un konsullukleri sirasinda, konsul yetkisiyle yalniz basima bir iustrum yaptim. bu ikinci iustrumda dort milyon iki yuz otuz uc bin romali yurttas sayildi. ucuncu bir kez sex. pompeius ile sex. appuleius' un konsullukleri sirasinda, yine konsul yetkisiyle oglum tib. caesar calisma arkadasim oldugu halde, iustrum yaptim. bu ucuncu iustrumda dort milyon dokuz yuz otuz yedi bin romali yurttas sayildi. yeni yasalar yaparak atalarimin eskiyerek uyulmaz duruma gelmis olan bircok gelenegini yeniden canlandirdim. kendim, bizden sonra gelecekler icin oykunmeye deger bircok ornek biraktim.

    ix

    senato, sagligim icin konsuller ve rahipler tarafindan yilda bir adaklar sunulmasina karar verdi. bu karara uygun olarak ben asarken, bircok kez, kimi zaman en yuksek dort rahip dernegi tarafindan, kimi zaman da konsuller tarafindan oyunlar duzenlendi. bunlardan baska, butun yurttaslar, ozel olarak ya da kasaba kasaba, butun tapinaklarda sagligim icin hic durmadan kurban kestiler.

    x

    senato' nun karariyla, adim salilerin ilahilerine katildi. ayni zamanda bir yasa yapilarak kisiligimin kutsal sayilmasi ve omrumun sonuna dek tribunluk yetkisini tasimam karar altina alindi. calisma arkadasim yasarken, onun yerine pontifex maximus secilmek istemedim. oysa, babamin elinde olan bu rahiplik konumunu halk bana veriyordu. birkac yil sonra, p. culbicius ile c. valgius' un konsullukleri sirasinda, ic savaslarda bir firsat bularak bu konuma gecmis olan adam ölünce, rahipligi ben kabul ettim. secilmem icin butun italya' dan gelen kalabalik oyle buyuktu ki, roma' da bu zamana dek boyle bir toplanti hic gorulmemisti.

    xi

    q. lucretius ile m. vinicius' un konsullukleri doneminde suriye'den dondugumde, senato donusumu kutlamak icin, porta capena' daki onur ve erdem tapinagi yakininda, yazgi tanricasina bir sunak yapilmasini, pontifexlerle vesta kizlarinin onun uzerinde donus gunumun yil donumlerinde, her yil kurban kesmelerini buyurdu ve bu gune, benim adim dolayisiyla augustalia adini verdi.

    xii

    ayni zamanda senato karariyla praetorlar ve halk tribunlerinden bir bolumu, konsul q. lucretius' la birlikte ve oteki ileri gelen kimseler campania' ya kadar beni karsilamaya gonderildiler. bu onur, o zamana dek benden baska kimseye verilmemisti.
    tiberius nero ile p. quintilus' un konsullukleri sirasinda, ispanya ve galia' dan bu illerin islerini basariyla bitirdikten sonra donerken, senato donusumu kutlamak icin, campus martius' ta pax augusta' ya bir sunak yaptirilmasi ve orada magistratlarin, rahiplerin, vesta kizlarinin her yil bir kurban kesmeleri icin buyruk verdi.

    xiii

    atalarimiz, her ne zaman roma imparatorlugu icinde, karada ve denizde kazanilan zaferler sonunda baris kuracak olursa, ianus quirinus tapinagi kapilarinin kapanmasini dilemislerdi. bunlarin ben dogmadan once, roma'nin kurulusundan beri, yalnizca iki kez kapandigi soyleniyordu. benim baskanligim sirasinda senato uc kez bu kapilarin kapanmasi icin karar verdi.

    xiv

    senato ve roma halki, bana karsi bir onur olmak uzere, talihin daha genc yastayken elimden aldigi ogullarim gaius ile lucius caesar' i on bes yasindalarken konsul yapti ve bes yil sonra magistratlik yasamina girmelerine izin verdi. senato, bundan baska onlarin forum' a goturuldukleri gunden sonra, resmi tartismalara katilmalarini karar altina aldi. ayni zamanda, roma sovalyelerinin hepsi ogullarima gumus kalkanlar ve mizraklar armagan ettiler ve onlari principes juventatis olarak selamladilar.

    xv

    babamin vasiyetnamesine uyarak, roma pleblerinden her bireye uc yuz sestert odedim ve besinci konsullugumde savas ganimetlerinden her kisiye dort yuz sestert verdim. onuncu konsullugumde, ikinci kez de kendi mirasimdan her kisiye dort yuz sestert tutarinda bir congiarium bagisladim.
    on birinci konsullugunde, kendi paramla satin aldigim yiyeceklerden on iki kez ozel bugday dagitimi yaptim. tribunluk yetkimi aldigimin on ikinci yili, ucuncu kez, kisi basina dort yuzer sestert verdim. bu bagislarim, hicbir zaman iki yuz elli bin kisiden az kimseye verilmedi. tribunluk yetkimin on sekizinci yilinda ve on ikinci konsullugumde, kent pleblerinden uc yuz yirmi bin kisiden her birine altmisar dinar verdim. besinci konsullugumde, savas ganimetlerinden somurgelerde yerlesmis olan askerlerimin her birine bin sestert bagisladim. utkumu kutlamak icin yapilan bu bagisimi, somurgelerde, asagi yukari yuz yirmi bin kisi aldi. on ucuncu konsullugumde genel yiyecek dagitimindan yararlanan pleblerden her birine altmis dinar verdim. bunu alanlarin sayisi iki yuz bin kisiden biraz coktu.

    xvi

    dorduncu konsullugumde (i.o. 30) ve sonra m. crassus ile cn. lentulus augur' un konsullukleri sirasinda, municipiumlara askerlerime dagitmis oldugum topraklara karsilik, birtakim paralar odedim. boylece odenen paranin toplami, italya toopraklari icin yaklasik olarak alti yuz milyon sestert; eyalet toprakalri icin iki yuz altmis milyon sestertti. italya' da ya da eyaletlerde, simdiye dek, askeri somurgeler kuranlar arasinda, yalnizca ben, ilk kez olarak bu bicimde davrandim. sonradan ti. nero ile cn. piso ve c. antistius ile d. laelius; l. pasienus ile c. caluisius ve l. lentulus ile m. mesalla; l. canius ile q. fabricius' un konsullukleri zamaninda, hizmetleri bittikten sonra kendi municipiumlarina gonderdigim askerlere para odulleri verdim. ve bu amacla, buyuk bir eliaciklikla davranarak hemen hemen dort milyon sestert harcadim.

    xvii

    dort kez devlet hazinesine kendi paramdan yardimda bulundum ve hazineye bakan memurlara, elimle yuz elli milyon sestert odedim.
    m. lapidus ile l. aruntius' un konsullukleri zamaninda, yirmi yil ya da daha cok hizmet etmis askerlerime odul verilmesi konusundaki tasarima uygun olarak kurulmus olan asker hazinesine, babamdan kalan servetimden yuz yetmis milyon sestert yatirdim.

    xviii

    cn. ile p. lentulus 'un konsul olduklari yildan sonra, her ne zaman illerin vergileri eksik toplandiysa, kimi zaman yuz bin, kimi zaman daha cok kisiye, kendi tarlalarimdan kaldirdigim urunle ya da kendi kisisel varligimdan para yardiminda bulundum.

    xix

    asagidaki yapilar, tarafimdan yaptirildi; senato ve yanindaki minerva chalkidicum tapinagi; palatan tepesinde revaklariyla birlikte apollon tapinagi; tanrisal iulius tapinagi; bir lupercal; flaminius alanindaki portik (bunun ayni yerdeki daha eski bir portigi yapan adamin adindan dolayi octavius adiyla anilmasina izin verdim.) ; circus maximus'ta bir tribun; capitolium'da iuppiter tonans ve iuppiter feretrius icin birer tapinak; aventinus tepesinde quinnus, minerva ve iuno regina ve iuppiter libertas tapinaklari; via sacra 'nin baslangicinda lares tapinagi; velia'da dei penates tapinagi; palatiam tepesinde iuventas ve magna mater tapinaklari.

    xx

    gerek capitolium tapinagi' ni, gerekse pompeius tiyatrosu'nu buyuk masraflar yaparak onarttim; her ikisinin uzerine de adimi yazdirmadim. eskiliginden dolayi bircok yerleri yikilmaya yuz tutmus olan su yollarini onarttim ve marcius adiyla anilan su kemerlerindeki su miktarini, kanalina yeni bir kaynak daha katarak iki katina cikardim. babamin yapimina baslamis oldugu ve hemen hemen bitirilmis olan forum iulium' u ve castor tapinagi' yla saturnus tapinagi arasinda bulunan basilicayi tamamladim. ayni basilica yaninca, arsasini genisleterek ustune ogullarimin adlari kazinmak uzere yeniden yapimina basladim. yasarken bitiremezsem, varislerimin tamamlamasi icin vasiyet ettim. altinci konsullugum zamaninda senato'nun buyruguyla, kentteki tanrilarin seksen iki tapinagini onarttim. bunlardan, o zaman da onarilmasi gereken hicbirini onarmadan birakmadim. yedinci konsullugum sirasinda, roma'dan ariminium' a dek, flaminius sosesini ve mulvius ile minucius kopruleri disinda olmak uzere, butun kopruleri yeniden yaptirdim.

    xxi

    kendi ozel topragim uzerine ve savas ganimetleriyle, mars ultor tapinagini ve augustus forumu' nu yaptirdim. apollon tapinagina bitisik tiyatroyu; buyuk bir bolumunu ozel sahiplerinden satin aldigim arsa uzerine yaptirdim. bunun uzerine, damadim m. marcellus' un adi kazinacakti.
    capitolium tapinagi' na ve tanrisal iulius tapinagi' na, apollon, vesta ve mars ultor tapinaklarina savas ganimetlerinden yuz milyon sestert degerinde armaganlar verdim. besinci konsullugumde aurum coronarium adi altinda italya municium ve colonialarinin zafer alayim icin verdikleri otuz bes bin altini geri verdim; sonra da, her imparator olarak selamlanisimda municipium ve colonialarin, daha once oldugu gibi, ayni eliaciklikla vermeyi karar altina almis olmalarina karsin, aurum coronarium'u kabul etmedim.

    xxii

    uc kez kendi adima, bes kez de ogullarim ve torunlarim adina, gladiator oyunlari duzenlettirdim; bu oyunlarda on bin kadar adam dovustu. iki kez halk icin kendi adima, bir ucuncu kez de torunum adina, her yandan cagrilmis olan atletlere bir gosteri yaptirdim. kendi adima dort kez, baska magistratlarin yerineyse yirmi uc kez oyunlar duzenledim.
    onbesler dernegi' ni dernek baskani olarak temsil edip m. agrippa calisma arkadasim oldugu halde, c. furnius ile c. silenus'un konsullukleri zamaninda yuzyil oyunlari duzenledim. onucuncu konsullugumde, ilk kez olarak ben, mars oyunlari yaptirdim. o zamandan sonra konsuller, sonraki yillarda duzenli olarak bunlari yaptilar.
    yirmi alti kez, halk icin circusta ya da forumda ya da amphitheaterda kendi adima ya da ogullarim ya da torunlarim adina vahsi afrika hayvanlariyla gosteriler yaptirdim. bu gosterilerde uc bin bes yuz dolayinda hayvan öldürüldü.

    xxiii

    halk icin, tiber irmaginin ote yaninda, simdi caesarlar korulugu' nun bulundugu yerde bir deniz savasi gosterisi yaptirdim. bu is icin bin sekiz yuz ayak uzunlugunda ve bin iki yuz ayak genisliginde bir yerin topragi kazildi. burada hepsi iki ya da uc cifte kurekli olan otuz kadar tigli gemi ve diger bircok kucuk gemi birbirleriyle savastilar. savasan filolarin uzerinde, kurekcilerden baska, uc bin dolayinda savasci vardi.

    xxiv

    zaferlerimden sonra, asya eyaletinin butun kentlerinde bulunan tapinaklara, savas sirasinda dusmanin tapinaklardan calarak kisisel kullanimina gecirdigi suslemeleri geri verdim. ayakta ya da at uzerinde ya da savas arabasi uzerine oturmus durumda, kentte (roma'da) dikilmis seksen kadar gumus yontumu kendim yiktirdim ve bunlardan elde edilen parayla apollon tapinagi' na kendi adima ve beni bu yontularla onurlandirmis olanlarin adina, altindan armaganlar koydum.

    xxv

    denizleri korsanlardan kurtardim ve barisa kavusturdum. bu savasta efendilerinin ellerinden kacarak devlete karsi silaha sarilmis olan otuz bin dolayinda koleyi cezalandirmak uzere efendilerine teslim ettim. butun italya kendiliginden bana baglilik andi icti ve actium zaferiyle sonuclanan savasta, benim baskomutan olmami istedi. ayni yolda, gallia, ispanya, afrika, sicilya ve sardunya eyaletleri de bana ant ictiler.
    o donemde, sancagim altinda askerlik hizmetini yapmakta olanlar arasinda yedi yuzden cok senator vardi. bunlarin icinden, o tarihten once ya da sonra, bu satirlarin yazilmakta oldugu zamana dek, seksen ucu konsul oldular ve yuz yetmis kadari rahipliklere secildiler.

    xxvi

    roma halkinin, imparatorlugumuza boyun egmeyen komsu budunlarla siniri olan butun eyaletlerinin topraklarini genislettim. gallia ve ispanya eyaletlerinde, germania' da, gades'ten elbe'nin agzina dek okyanusla cevrilmis olan butun bolgelerde barsi kurdum. adriyatik denizi'nin hemen yakinlarindaki bolgeden tirenyen denizi' ne dek alpler'de de guvenligi sagladim.hicbir budun, gereksiz yere tarafimizdan saldiriya ugramadi.donanmam, okyanus boyunca, rem irmagi agzindan doguya, bu zamana dek hicbir romalinin karadan ya da denizden gidememis oldugu kimberlerin sinirlarina dek gitti. kimberler, charydler, semnonlar ve ayni bolgede oturan oteki germen halklari, elciler gondererek, roma halkinin ve benim dostlugumuzu aradilar.
    buyrugumda ve korumam altinda, hemen hemen ayni zamanda iki ordu, biri habesistan'a oteki arabistan' in felix (mesut) denen bolgesine gonderildi. her iki irktan pek buyuk dusman gucleri savasta yok edildi ve bircok kasabalari ele gecirildi. habesistan'da ordu meroe' ye en yakin kale olan nabata' ya dek; arabistan' daysa sabaelerin topragindaki mariba kasabasina dek ilerledi.

    xxvii

    misir'i roma imparatorlugu'na kattim. buyuk ermenistan'i, krali artaxes'in öldürülmesinden sonra, bir eyalet durumuna getirebilirdim, ama atalarimi örnek alarak, o zaman uvey oglum bulunan tiberius nero araciligiyla bir krallik olarak kral artavasdes'in oglu ve kral tigranes'in torunu tigranes'e vermeyi daha uygun buldum. sonradan ayni ulus baskaldirinca, onlari oglum gaius eliyle bastirarak medlerin krali, artabazus'un oglu kral ariobarzanes'e, onun ölümünden sonra da oglu artavasdes'e verdim.bu sonuncu da ölünce, kralliga ermenistan'in krallik hanedaninin bir uyesi olan tigranes'i gonderdim. adriyatik denizi'nin ote yaninda, doguya dogru uzanan butun eyaletleri ve butun kyrene'yi yeniden ele gecirdim. oysa, bunlar o zamandan beri yabanci krallarin elinde bulunuyordu. daha onceleri köleler savasi'nda isgal edilmis olan sicilya ve sardunya'yi ayni bicimde geri aldim.

    xxviii

    afrika'da, sicilya'da, makedonya'da, her iki ispanya eyaletinde, achaia'da, asya'da, suriye'de, gallia narbonensis'te, pisidia'da askeri somurgeler kurdum. bunlara ek olarak italya'da, korumam altinda kurulmus olan yirmi sekiz somurgede, benim sagligimda, buyuk ve gonenc icinde bir nufus yasiyordu.

    xxix

    oteki komutanlarin yitirdigi askeri sancaklari, dusmanlari yendikten sonra ispanya'dan, galia'dan ve dalmacyalilardan yeniden geri aldim. partlari, uc roma ordusunun ganimetlerini ve sancaklarini geri vermek ve yalvararak roma halkinin dostlugunu istemek zorunda biraktim. sancaklari, mars ultor tapinagi'nin icine koydurdum.

    xxx

    bu zamanda hem uvey oglum, hem de vekilim olan tiberius nero araciligiyla pannonia boylarini yenerek roma halkinin egemenligi altina aldim. oysa, ben baskan olmadan once hicbir roma ordusu oraya ayak basmamisti ve ben illyricum eyaletinin sinirlarini tuna kiyilarina dek genislettim. dacialilarin bir ordusu irmagin bizde olan kiyisina gectiginde, komutanlarim tarafindan yenildi ve yok edildi. sonra da, ordum tuna'yi gecerek dacia boylarini roma halkinin buyruguna boyun egmek zorunda birakti.

    xxxi

    bana hindistan'daki krallardan bircok kez elciler gonderildi. bunlar o zamana dek hicbir romali komutanin ordugahinda gorulmemislerdi. bastarnlar ile iskitler, tanais irmagi'nin her iki yaninda yasayan sarmatlarin krallari, albanlar, iberler, medlerin krallari, elciler gondererek bizden dostluk dilediler.

    xxxii

    kacip bana siginan krallar arasinda part krali tridates ve sonradan phraates'in oglu phraates; medlerin krali artavasred; adiabenlerin krali artaxares; britanlarin krallari dumnobellaunus ile tincommius; sugamberlerin krali maelo ve marcoman sueblerin krali.. rus vardi. bundan baska, partlarin krali ve orodes'in oglu phraates, butun ogullarini ve torunlarini bana, italya'ya gonderdi. bunu savasta yenildiginden dolayi degil, cocuklarinin yasamini tutuya koyarak dostlugumuzu kazanmak icin yapti.
    baskanligim zamaninda, o doneme dek aramizda hic bir diplomatik iliski ya da dostluk olmayan bircok baska ulus, roma halkinin bagliligini kazanmayi denediler.

    xxxiii

    part ve med uluslari, kendi uluslarinin ileri gelenlerini elci gondererek benden kral istediler. partlar, kral phraates'in oglu orodes'in torunu vonones'i; medler ise kral artavasdes'in oglu ve kral ariobarzanes'in torunu ariobarzanes'i kral olarak kabul ettiler.

    xxxiv

    altinci ve yedinci konsulluklerimde, ic savaslari bastirdiktan sonra kamunun onayiyla butun imparatorlugun en yuksek yetkisi bana verildigi halde, devleti kendi yonetimim altindan senato'nun ve roma halkinin ozgur yonetimi altina devrettim. bu davranisim icin bana, senato karariyla augustus sani verildi; evimin kapi söveleri resmen defne dallariyla suslendi.
    kapimin uzerine yurttaslik taci takildi ve iulius senato yapisina altin bir kalkan konuldu. kalkanin uzerindeki yazidan da alnlasilacagi uzere; o bana senato ile roma halki tarafindan, erdemliligim, aciyiciligim, adaletim ve gorevlerime bagliligim icin bagislanmisti.
    bu zamandan sonra, sayginlik ve etkinlik sanlari bakimindan herkesten ustundum; ama, yetki bakimindan memurluk arkadasim bulunanlarin hicbirinden daha cok gucum yoktu.

    xxxv

    on ucuncu konsullugumu yaparken, senato, sovalyeler ve butun roma halki, bana "yurdun babasi" sanini verdi ve bu sanin, evimin kapisi ustunde ve iulius senato yapisina, senato karariyla augustus forumu'nda onuruma dikilmis olan savas arabasinin altina kazinmasini ferman buyurdu.
    bunlari yazarken, yetmis alti yasindaydim.

    ek i

    hazine'ye ya da roma pleblerine ya da terhis olmus askerlere verdigi paranin toplami, alti yuz milyon dinara variyordu.

    ek ii

    asagidaki su yeni yapilari yaptirdi; mars, iuppiter tonans ve iuppiter feretrius, apollon, tanrisal iulius, quirinus, minerva, iuno regina, kurtartici iuppiter, lares, tanrisal penatlar, genclik tanricasi, tanrilarin anasi, lupercal tapinaklari; circus' taki tapinak, yani basindaki minerva tapinagi ile birlikte senato yapisi; augustus forumu, iuliuslarin basilicasi, marcellus tiyatrosu, revaklar.. tiber irmagi'nin ote yanindaki caesarlar korusu.

    ek iii

    capitolium'u, tanrilarin seksen iki tapinagini, pompeius tiyatrosu 'nun su kemerlerini ve flaminius ylunu onarttirdi.

    ek iv

    tiyatro gosterilerine, gladyator oyunlarina, atletizm yarismalarina, yabanil hayvan dovuslerine ve deniz savaslarina; italya'da ve eyaletlerdeki deprem ya da yanginla yikilmis olan kentlere yaptigi bagislara; dostlarina ve yasal olarak istenen mulkleri tamamlamak icin senatorlere yaptigi yardimalra gelince; bunlar icin harcadigi tutar hesaplanamaz.

    bu entryde kullandığım kaynaklar:

    -belleten dergisi , cilt lix, sayı 224, nisan 1995, ankara; ttk -mehmet özaktürk`
    -ovidius, ars amatoria / çeviren:ismet zeki eyüboğlu
    -server tanilli / yüzyılların gerçeği ve mirası , cilt:1
    -ankara anıtı / çeviren: hamit dereli
    -istanbul üniversitesi / klasik filoloji türkçe latince arşiv ve fikir sitesi: http://www.latince.net/ [by jimi the kewl]
  • julius caesar'in olumunden sonra cikan kargasada marcus antonius ile muttefik olup caesar'in intikamini almislardir. ancak roma'nin yonetimini ele gecirmek icin ikisi arasinda kacinilmaz olarak baslayan mucadeleye actium adli yerde yapilan bir deniz savasi ile nokta konulmus, antonius ve muttefiki kleopatra kaybetmis ve intihari secmislerdir.

    tahta ciktiginda octavien olan adi augustus olarak degistirilmis, uzun ve mureffeh bir yasam surmus, roma'yi imar etmis, sevilen bir imparator olmustur. ahlakci birisidir, halkina ahlak ogutlemis ancak kendisi buna pek riayet etmemistir.

    omrunun son yillarinda roma sinirlarini genisletmek icin baslattigi sefer teutoburg ormani faciasi ile son bulmus, bu nedene buyuk uzuntu icinde olmustur. yerine tiberius gecmistir.
  • temmuz ayının isminin sezar'dan, ağustosun da augustus'tan geldiği bilinmekte ne var ki normal döngüde temmuz ayının 31 ağustosun 30 çekmesi gerekirken augustus'un sezar'dan altta kalmayarak kendi adını verdiği ayın da 31 gün olduğunu ilan etmesi ile 29 çeken şubat ayı 28'e düşürülmüştür.
    dolayısıyla o tarihten sonra doğan her 29 şubatlının augustus'un güzel anasına sövme hakkı vardır. ancak anasını da pek sevmediğini düşünürsek kendisi ile ilgili korkunç dedikodular etmemiz gereken zattır.
    iktidarda ibnelik farzdır.
  • rahmetli, "roma'yı tuğladan yapılmış olarak aldım, mermerden yapılmış olarak bırakıyorum" demiştir.
  • julius caesar'ın mirasını ve ismini bıraktığı manevi oğludur. son derece akıllı ve ileri görüşlü bir devlet adamı olan jül sezar, daha çocuk yaştayken ondaki cevheri görmüş olacak ki onu vasiyetine dahil eder. octavian (sonraları augustus) da bu güveni boşa çıkarmaz. jül sezarı katledenleri doğduğuna pişman eder. bunların arasında meşhur brutus, cassius ve cicero da vardır. aslında octavian'ın yükselişi inanılmaz bir tarihi ironidir. bir tiran olduğunu düşündükleri sezardan kurtulmak isteyen ve bu amaçla onu katleden senatörler, karşılarında çelik iradeli bir imparator bulurlar.

    octavian genç bir yönetici olup roma'da söz sahibi olduğu andan itibaren jül sezar'ın senatoda öldürülmesinde rol oynamış herkesi tarih sahnesinden siler. (bkz: philippi) bunları yaparken kendisine faydası dokunmuş olan (fakat bir taraftan onu hep küçük gören) jül sezar'ın eski generali marcus antonius'u da ortadan kaldırdıktan sonra (bkz: aktium savaşı) kanuni sultan süleyman misali, çok uzun yıllar roma konsülü olarak kalır ve sonraları bir imparatorluk haline getirdiği roma'yı yönetir. (ünlü generali marcus agrippa'nın da yardımı ile...)

    octavian adıyla hüküm sürdüğü dönemde büyük olayları şiddetle bastıran, entrikacı bir tiran iken, augustus ismini aldıktan sonra daha yumuşak ve adaletli bir imparator olur. (tabi artık rakibi kalmadığı için). ayrıca hükümdarlığında roma imparatorluğu inanılmaz sınırlara ulaşır. ardıllarına bıraktığı imparatorluk yüzyıllarca ayakta kalacak ve sanata, mimariye, adalete büyük bir miras bırakacaktır.

    (bkz: roma imparatorluğu/@justinian)
  • ankara'ya nefis bi tapinak yaptirtmistir.
    duvarina da nah kocaman harflerle kendi muhimligini yazdirmistir (muhim bi adamdir o ayri).

    hacibayram camii'nin oraya yolunuz duserse bi ugrayiveriniz. gormeye deger bir anittir. insanin tapinasi gelir.
  • asıl adı gaius iulius caesar octavianus olan augustus, agorada top oynadığı esnada annesinin kendisini yemeğe çağırmak için seslenirken çatlayarak can vermesi sonucu ismini değiştirmiştir. gerçekçi olmayan ve tarihçiler tarafından kabul görmeyen bir diğer iddiaya göre ise, diğer triumvirleri safdışı edip tek adam olduktan sonra m.ö. 27 yılında tüm dinsel yetkileri eline geçirmiş ve augustus* unvanını almıştır. ilk roma imparatoru olan augustus, aynı zamanda yaşarken** tanrılaştırılarak adına tapınaklar yapılan ilk romalıdır.
  • gaius octavius.
    roma imparatorluğunda caesar'ın varisi ve halefi imparator.
    40 yıl iktidarda kalmıştır.
    kendini konsül seçtirmek konusunda adeta bir sihirbazdı.
  • kendisinin sahip olduğu bazı unvanlar:
    -princeps(birinci yurttaş)
    -primus inter pares(eşitler arasında birinci)
    -tribunicia potestas(tribunusluk yetkisi ve veto hakkı)
    -imperium maius proconsulare (senatus eyaletlerinin idaresine müdahele edebilme yetkisi)
    -pontifex maximus (devlet dininin lideri)
    -pater patriae(vatanın babası)

    (bkz: toplanak allah diyek)
hesabın var mı? giriş yap