hesabın var mı? giriş yap

  • dürüst bir türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı. kurallara uyarsın, borcun ödersin, iş sahibi olmak için sınavlara ve mülakatlara girersin bir karşılığı olmaz. diğer tarafta ceza yersin, vergi kaçırırsın, trafik magandasi olursun, mafya olursun..vs. devlet senin yerine hepsinin bedelini üstlenir. bu tamamen keriz silkeleme degil midir?

  • budizm'e göre gerçek aşkın dört unsuru vardır.

    birinci unsur, maitridir. yani, sevdiğimiz insanın hayatına mutluluk getirebilmektir. burada vurgulanan şey, mutluluk getirme isteğimizden ziyade, becerimizdir. çünkü bazen, tüm iyi niyetimize rağmen, karşı tarafı üzebilecek davranışlarda bulunabiliyoruz. budizm bizi bu konuda uyarıyor. ve diyor ki, bir insanı "doğru" bir şekilde sevip, onun hayatına mutluluk getirmek istiyorsanız eğer, her şeyden önce onu "anlamaya" çalışmanız gerek. ve bunun önemini zen ustası thich nhat hanh şöyle vurguluyor: bir adam, karısının en derin endişelerini, en derin beklentilerini ve çektiği en derin çilelerden bir haberse eğer, onu "doğru" bir şekilde sevip, hayatına mutluluk getiremez. çünkü, anlamak aşkın esansıdır. ve anlayamadığınız bir insanı mutlu edebilme ihtimaliniz imkansıza yakındır.

    peki anlamak için ne lazım? anlamak için zaman lazım. onunlayken tüm dikkatinizi ona verip, gözlem yapmanız lazım. sadece fiziken değil, zihnen de orada olmanız lazım. derin derin bakmanız lazım. onu görmeniz lazım. en derinine inmeniz lazım. ve ona sıradan bir insanmış gibi davranmak yerine, "iyi ki varsın", "iyi ki karşımdasın" diyebilmeniz lazım.

    bu emeği sarf etmediğiniz takdirde, elde ettiğiniz herhangi bi "anlayış" oldukça yüzeysel kalacaktır. bu yüzden budizm bize şunu sorar, sevmek için/gerçek aşkı yaşamak için yeterince zamanınız var mıdır? çünkü, bir insana verebileceğiniz en değerli hediye ona ayırabileceğiniz zamandır, varlığınızdır.

    gerçek aşkın ikinci unsuru, karunadır. yani merhamet ve şefkattir. yine, burada önemli olan şey, o insanın acılarını yok etme isteğimizden ziyade, becerimizdir. budizm der ki, bir insanın yaralarını sarabilmek için, her şeyden önce onun yaralarını bulup, ardında yatan hikayeleri öğrenmeniz gerektir. çünkü, anlayamadığınız bir şeyi iyileştiremezsiniz. ona neyin iyi gelip gelmeyeceğini bilemezsiniz. dolayısıyla, o insana yardımcı olamazsınız. bu konuyla ilgili thich nhat hanh şunu der, birini anlamaya çalışmak (iyisiyle/kötüsüyle), meditasyon yapmanın ta kendisidir. çünkü işin özünde, meditasyon dediğimiz şey, bir şeylerin en derinine inip, kalbinde yatanları keşfetmekten ibarettir.

    üçüncü unsur, muditadır. yani, neşedir. budizm'e göre, yaşadığınız "aşkın" içinde neşe yoksa eğer, o zaman yaşadığınız şey "gerçek aşk" değildir. çünkü sürekli acı çekiyorsanız, ağlıyorsanız ve ağlatıyorsanız, bu durum aslında aşkın tam tersidir. ve thich nhat hanh der ki, emin olun ki, neşe yoksa bir yerde, gerçek aşk da yoktur orada.

    sonuncu unsur ise, upekshadır. yani, özgürlüktür. budizm der ki, gerçek aşk size kendinizi özgür hissetirendir. tam tersini yaşıyorsanız, veya hissetiriyorsanız, o gerçek aşk değil, kafestir. bu konuyla ilgili thich nhat hanh'ın tavsiyesi şudur: öyle bir şekilde sevin ki, karşınızdaki insan hem kendi içinde özgürlüğü bulsun, hem de dışarıda. ve aşkınızı test etmek istediğinizde kendinize şu soruyu sorun. "kalbimde ve çevremde yeterince yer/boş alan var mı?" sorunun cevabı size gerçek aşkı bulup bulmadığınızı gösterecektir.

    not: aradığımız cevap tabii ki de evettir. çünkü, gerçek aşk sizi bir köşeye sıkıştırmaz, kısıtlamaz. tam tersi... sanki uçuşabilecekmişsiniz kadar hafif ve özgür hissetmelisiniz kendinizi. daha basite indirmek gerekse, bir bitki olduğunuzu düşünün. büyüyüp, çiçek açabilmeniz için geniş bir alana ihtiyacınız vardır dimi?

    yani, birbirinizi kısıtlamayın. büyüyün. büyütün. birlikte çiçekler açın.

  • 9,5 aylık bir kızım var ve zamanı geldiginde onu elin lavuguna vermeyi düşünmüyorum
    ona yan gözle bakacak oğlanlara da süprizler hazırlıyorum
    dexter'ın ta ilk sezonuna bastan başladım farklı bir gözle izliyorum artık

    adam haklı beyler

  • en basit tanımı " ölüm yolu " . kişinin artık döndürülemez sürece girmesi ve yavaş yavaş ölmesi, bu süreçte gösterdiği belirtilerin tamamı da agoni diye adlandırılmış tıpta. hastalıktan ölenlerde bu ölüm yolu daha uzun oluyor; kaza geçirip birden ölenlerin agonisi daha kestirme. çoğunuzun yazdığı gibi agoni döneminde yapılan tüm hukuki işlemler geçerli değil diye bir şey yok. uzman bir hekim tarafından bilincin ve iradenin düzgün olduğu tespit edilirse işlem geçerli kabul ediliyor. hasta çünkü bu ölüm yolunun başında farklı; ortasında farklı; sonlarına doğru daha da farklı.
    agoni döneminde sırasıyla önce görme, sonra işitme ve en son hissetme duyuları bozuluyor. atatürk'ün son demlerinde yanındaki saatin kaç olduğunu göremeyip sorması; yine dilini biraz daha uzatması söylendiğinde duyamayıp tam tersi içine çekmesi hep bu dönemde olduğunun göstergeleri.
    yine agonide, vücutta irade dışı hareketler oluşuyor. kişi bilinçsiz olarak kolunu bacağını oynatıyor. irade dışı hareketler içerisinde en karakteristik olanı elde para sayar gibi bir oynatma hareketi ki buna da karfoloji deniyor.

    özetle agoni ; ölüm halinin acıklılığını arttıran bir durum. hani filmlerde bazı sahneler vardır; zamanda bir şeyleri değiştirdikçe fotograftaki kişi de yavaş yavaş silinmeye başlar. galiba geleceğe dönüş filminde vardı böyle bir sahne . işte agoniyi de ben böyle görüyorum . yavaş yavaş kaybolma, yavaş yavaş kaybetme.