hesabın var mı? giriş yap

  • 15 temmuz sonrası darbe bahanesiyle ihraç edilen ve cezaevine atılan hatta işkence yapılan askerler yerine ordu bunlarla dolduruldu. çok şaşırmamak lazım. yakında tsk'dan asker yerine menzilci hacı hoca mezun olursa hele hiç şaşırmayın.

  • elenmemiz aslında çok da kötü olmadı. bakanlıktan uçaklar dolusu bürokrat katar gezisi yapacaktı, futbolculara sonuncu olmalarında bile 50 milyon dolar prim dağıtılacaktı...

    her hanenin 150 tl vergisi israftan döndü.

  • yakın zamanda geberip gidecekler, hala ülkenin geleceği ile ilgili çıkıp konuşuyorlar ya.
    şurada 3-5 senen kalmış , belki de daha az. ülkenin gelecek 50-100 yılı ile ilgili kararları sen alamazsın ya. almamalısın.
    bak oğuzhan vardı bitane, o da çıkıp biseyler yapacaktı.
    küt gitti.
    sen de gidecen.
    az rahat bırakın ya, az gidin torun sevin ya.
    nedir bu dinazorlardan çektiğimiz ben anlamadım artık.

  • madem muhendis, bir tane üniversite arkadaşı çıkıp da benimle aynı sınıftaydı dememiştir.

  • jagger'ın, insanın karanlık yüzünü anlattığını (satanizme övgü olmadığını) söylediği şarkı aynı zamanda rolling stones'a -temiz çoçuklar the beatles'ın aksine - kötü çocuklar imajını sağlayan şarkıdır.

    parçanın orijinal ismi the devil is my name'dir. jagger şöyle anlatır:

    "şarkılar değişim geçirebilir. sympathy for the devil de bu şekilde başlayıp yazıldı ancak sonra ritmi değiştirmeye karar verdik. ardından tamamen farklı bir hale geldi. çok heyecan vericiydi. bir folk şarkısı olarak başladı ve ardından bir sambaya dönüştü. iyi bir şarkı her şey olabilir. hele ki içinde pek çok tarihi gönderme ve şiir varsa."

    sözlerde, mikhail bulgakov'un the master and margarita isimli kitabından esinlenildi (kaktus yukarıda bahsetmiş: (bkz: #11993620)). ingiliz şarkıcı marianne faithfull o sırada jagger'ın kız arkadaşıydı ve kitabı jagger'a o vermişti (üst sınıf bir aileden gelen faithfull, jagger'a kariyerinde pek çok başarılı fikir verdi). kitapta şeytan; üst düzey, sofistike, servet ve zevk sahibi bir karakter olarak anlatılıyordu.

    açılış cümlesi "please allow me to introduce myself i'm a man of wealth and taste," the toxic avenger part iii* isimli filmde rick collins'in canlandırdığı şeytan karakteri tarafından dile getirilir. aynı satır ayrıca 10 bölümlük resimli roman v for vendetta'nın 2. bölümünde de kullanılır.

    sözlerin bir bölümü,kasım 1998'de microsoft'un kartelleşme davasında intel başkanı steve mcgeady'nin ifadesinde de kullanılır. mcgeady, microsoft hakkında sympathy for the devil başlıklı bir yazı yazmıştır.

    "troubadours who got killed before they reached bombay" satırı bir görüşe göre hipi güzergahında (istanbul - yeni delhi) seyahat eden hipileri işaret ederken (birçoğu afganistan ve pakistan'da uyuşturucu satıcıları tarafından öldürüldü), başka bir görüşe göre de soygunlar ve katliamlarla ünlü thuggee isimli hint tarikatından bahseder (suffocated yukarıda bahsetmiş: (bkz: #27289765)). ölüm tanrıçası kali'ye tapan thug'lar, hindistan'a seyahat eden grupları topluca öldürerek değerli mallarına el koyarlardı. gelmiş geçmiş en ölümcül topluluklardan biri olarak kabul edilen thuggee tarikatı (2 milyon insan öldürdükleri söylenir) ingiltere'de de oldukça iyi biliniyordu. bu tarikata son veren de sömürgeleşme döneminde ingiliz ordusu olmuştu.

    "whoo - whoo" şeklinde ilerleyen arka vokaller, richard'ın kız arkadaşı anita pallenberg'in fikridir. pallenberg, kayıtlar sırasında kendi kendine bu şekilde mırıldanırken, bu vokal grubun hoşuna gider. parçada pallenberg, keith richards, brian jones, bill wyman (marakas), marianne faithfull ve jimmy miller arka vokalleri yaparlar.

    parçada samba ritmi esas alınmıştır. richards şöyle anlatır:

    "sympathy for the devil akustik bir folk şarkısı olarak başladı ve benim bass çaldığım bir çeşit çılgın samba olarak son buldu. işte bu yüzden bütün şarkılar önceden çalışılmış ve planlanmış olarak stüdyoya girmeyi sevmiyorum."

  • benim epey layk'ladığım test.

    valla hiçbir tahminim olmadan çözdüm, "aman canım doğa moğa bişeyler filan diyecek bana da zaar" şeklinde de bir önyargım vardı.

    paylaşmak istemeyeceğim kadar doğru çıktı. yani o kadar doğru ki, evet benim için gerçekten bir takıntı ve bundan pek de memnun değilim. bana zarar veren bir şey çünkü bu.

    *
    ashash aybunu anlatmam lazım. ek yapıyorum şu an:

    bu entry'yi yazdıktan sonra bir mesaj geldi, "benim sonucumu tercüme eder misin" diye. "ingilizce bilmiyorduysa testi nasıl çözdü ki? aman canım demek ancak o kadarına yetti, sonucu tam anlamadı..." diye düşünüp hemen çevirdim, elimden geldiğinde.

    tam bitirirken "lan" dedim, "zaten benim sonucum da tam olarak bu değil miydi? insanları kaybetme korkusunu takıntı yaptığım için lüzumsuzca korumacı ve yardımsever olduğum sonucu çıkmadı mı? şimdi yaptığıma bak... bu test gerçekten bir harika dostum..."

    neyse gönderdim.

    lan insan bi teşekkür eder lan. ayıp.

    işte benim hayatım böyle geçiyor. biri bişey ister, ben yaparım, teşekkür bile almam, ama sonra biri yine istesin yine yaparım. mallık bedava.

  • ön edit: burada onlarca benzer olayı yaşadığını söyleyen insanlar var, kimi entri girerek kimi mesaj atarak anlatıyor.
    belki bizim kontrol etmemiz gerekirdi, ama sürekli kaza olan bir kavşağa trafik ışığı konmaz mı yani. belliki bu sıkça olan, insanlara sıkıntı yaratan bir durum. bunu yine havaalanı yönetiminin kökten çözmesi gerektiğini düşünüyorum.
    en mantıklı ve kolay çözüm bence, eski kapıdaki monitöre bir not düşülmesi, bu uçağın biniş kapısı değişti artık şurası, şeklinde bir not, böyle bir problemi ortadan kaldıracaktır.
    -----------------

    3. havalimanı yada istanbul havalimanı dediğimiz yerdeki anons yapılmama rezaletine birde isim uydurmuşlar.

    sessiz havalimanı.

    bildiğin anons yok. bilgilendirme yok, sorduğunda da izahat yerine tehdit var.

    biz saat 4 deki uçak için saat 1 de vardık havalimanına. bileti aldık, üzerinde kapı numarası yazıyor. g2b.

    saat 3 gibi gittik ilgili kapıya, bir saat öncesinden bekliyoruz.

    zaman geçiyor buçuk oldu biniş saati geldi geçti, 45 geçti vs. hiç hareketlenme yok, eşime dedim heralde bizim uçak rotar falan yaptı, hiç hareketlenme yok.

    dedi bi bak bakıyım, uçak saatine 15 dakka var, biz kapıda bekliyoruz, 8 10 kişi de bizim gibi ne yapacağını bilmiyor.

    gittim baktım ekranların birine,
    biniş kapısı değişmiş,
    kırmızı kırmızı last call yazıyor

    lan amk, nasıl last call, biz mal gibi bekliyoruz orda, niye bize söylemediniz kapının değiştiğini?

    yeni biniş kapısı da g11 numaralı kapı, istanbul havaalanının en uzak kapısı, en dipte.
    çantaları topla koştur 10 kişi. genci var yaşlısı var turisti var.

    sonunda ulaştık biniş kapısına, oradaki görevlilere söyleniyoruz bu nasıl iş, neden bize haber vermiyorsunuz diye, diyolar ki - istanbul havaalanında anons yapılmıyor artık, siz takip edecektiniz.

    e amk ozaman bileti verirken öyle söyleyin, uyarın bizi deyin ki, anons yok, arada bakın şu zıkkıma.

    ben 3 saat önce gitmişim, biletimi almışım, biniş kapısına gitmişim daha ne diye ekranlara bakayım ki?

    madem sesli anons yok, böyle bir değişiklikte telefona mesaj at, ne bileyim mail at, bizim olduğumuz yere birini gönder duyur, bin türlü yolu var.

    bunların hiç birini yapma, milleti koştur.
    bu işte bi bokluk var demesek, 3 saat önceden gittiğimiz havaalanında uçağı kaçıracağız.

    demekki büyük güzel binalar yapınca iş burda bitmiyor,

    yaptığın binanın kullanışlı olması

    ve liyakat ile yönetilmesi gerekiyor.

    sizin de haberiniz olsun, gözünüz ekranlarda olsun. kapı değişir, uçak iptal olur, yarına ertelenir,
    kimse size bişey söylemez.

    mal gibi beklersiniz.

    edit: bir çok kişi destek verirken baya azımsanmayacak kadar kişi de kakdırıp kıçını baksaydın diyor.
    bazıları da anons kelimesine takılmış.

    ilk olarak ben bas bas bağırsınlar demiyorum, sessizliği ben de severim, ama bu uygulamadaki bir eksiklikten söz ediyorum.

    bilgilendirme

    anons bir bilgilendirme şeklidir, bunu yapmıyorsanız, yerine birşey koymanız gerekir, ben tek değildim, en az 10 kişi orada bekliyorduk, zaten garipliği de ben ve eşim farkettik, ve oradakilere söyledik. yoksa 10 kişi kaçıracaktık uçağı.

    en basiti bir ekşici yazmış. bizim orda gözümüz kulağımız, bineceğimizi sandığımız kapıda ve üstündeki monitörde. ama o monitör kapalıydı. en azından eski kapıdaki monitöre not düşülse, bu kapıdaki biniş şuradan olacaktır diye, tüm problem çözülecek.

    evet ben birçok kez havayolu kullandım ama böyle bir problemi ilk kez yaşadım.

    kaldı ki okuma yazma bilmeyen birisi de olabilirdim.

    belli bir saatten sonra kesilen biletlere yeni biniş kapısının numarasını yazmışlar, o yüzden biz orada 10 kişiydik.

  • bekarları "niye evlenmiyorsun", evlileri "niye çocuğun yok" diye sıkıştırmak. evet türk halkı bunlardan sapıkça bir zevk alıyor!

  • erteledikleri vakit zaman ayarlı ekonomi bombaları ellerinde patlar. bilakis bu ekonomi bombalarıyla maraş yıkımını yeni hükümete bırakmak için sabırsızlanıyorlar. yani olmayacak erteleme..

    sonra belki erdoğanı değil ama bu zihniyettekileri dezenformasyon yapıp yeni hükümet başarısızmış algısı yapmaya çalışırken göreceğiz. tabi mamaları kesilince ne kadar dayanırlar bilemiyorum..

  • recep ivedik 4'un 1 milyon 641 bin kisilik rekorunu sarsmis ama kiramamistir. buradan anlasiliyor ki nuri bilge'nin sahan gokbakar gibi olabilmesi icin on firin ekmek yemesi ve spor yapmamasi gerekiyor.