hesabın var mı? giriş yap

  • - benim numarası verilmemiş, buna rağmen çalışan, numarası olmadığı halde çalışan, ..., düşünebiliyor musunuz kardeşlerim? numarası verilmediği halde çalışan (ağlamalar)...

  • yurt dışındakiler reklama, yurt içindekiler rakının fiyatına ağlıyor.

    reklamı seyrederken bile cebimden 20tl vergi çıktı

  • uçak bakım camiasındaki anlamı, herhangi bir nedenden dolayı uçamayan, yerde bekleyen ve muhtemelen de uzunca bir süre yerde kalacak uçakların işe yarar parçalarının sökülüp o anda arıza yapmış ve parça değişimi ile arızası faal edilebilecek durumda olan ama elde o yedek parçadan olmadığı için yatmak zorunda bırakılmış diğer arızalı uçaklara aktarılması demektir.

    bu işlem pek tavsiye edilmez ama operasyonel nedenlerden ötürü bunu yapmanız gerekir. elinizde 2, 3 veya 4 tane parça bekleyen uçak olmasındansa 1 tane parça bekleyen uçak olması ve diğerlerinin uçabilir olması daha önemlidir. dolayısıyla bir uçak yatmaya başladığında bir kısım sinsi, pusuda bekleyen bakımcılar avına yaklaşan aslan gibi yandan yandan uçağa yanaşmaya başlar. klasik bir şekilde önceleri "yav bir durun dalmayın uçağa" diye söylense de eğer beklenen parçanın 20-30 günden önce gelmeyeceği haberi duyulursa o uçak artık masai mara'daki yalnız ve gariban antilop gibi potansiyel bir hedeftir. fazla sürmez, hemen ihtiyaç duyulan parça(lar) sökülüp bekleyen diğer arızalı uçaklara takılır. elbette beklenen parça gelince bu defa da orası burası sökülmüş olan uçak yeniden toplanmaya başlar ve farklı bir uçağın parça bekleme aşamasına gelmesi beklenir. bu döngü böyle döner gider.

    elbette bazı parçalar zinhar bir uçaktan diğer uçağa geçirilmez çünkü hem alındıkları hem de takıldıkları uçağı daha beter bir hale sokmaları ihtimal dahilindedir. mesela hidrolik sistem parçaları buna güzel bir örnektir. bu parça aktarım işleri elbete bazı kurallara dayandırılmıştır. öyle gidip kafanıza göre bir parçayı alamazsınız. hem gerekli izinleri almak, hem belirli şartları sağlamak hem de işlem öncesi ve sonrası detaylı kayıt kürek işlerini halletmeniz gerekir.

  • filmin baş tarafındaki yanık bölümün geçilmesi amacıyla ilk bir kaç pozun çok da gerekli olmayan çekimlere harcandığı, film makarasının sonunda ise "hadi yaaaa!.. bitti!.." diye hüzünlere gark oldunduğu zamanlardı. geziye gidildiğinde yanına bir kaç makara fazladan boş film almaktı. başkalarının pozlarını çektiğinde kendine de kalsın diye fotoğrafçıya "kafa + 1 sayıda basılacak usta!.." diye tembihlendiği, manzara pozlarında ise bazı şaşkın fotoğrafçıların "ulen kafa yok ama iyisi mi iki tane basayım bundan..." diyerek hesabı şişirdiği günlerdi. okul gezilerinden sonra fotoğraflar dağıtılırken para toplama ya da para verme telaşıydı. önce birer tane örnek baskı alınıp daha sonra çoğalttırılırken, "ulen bu da falancanın filanca kuzeniymiş, nerden görecem herifi bir daha?!?" deyip sayıya dahil edilmediği, sonra da o falancanın "aaaa, kuzenim için yok mu?!?" diye arıza çıkarttığı bir dönemdi.

    hey gidi hey.

  • gülmek zor şu günlerde.
    yarılmak ateş pahası.
    ağlanacak hale düştük,
    acı bir tebessüm hatırası;

    nasrettin hoca bir gün hava alsın diye eşeğini dama çıkarmış. bir süre sonra artık yeterli diyerek eşeği indirmeye çalışmış ama bir türlü indirememiş. en son pes edip "ne halin varsa gör" demiş ve aşağı inmiş. oynama alanı bulan eşek hoplamış, zıplamış ve en son damla birlikte aşağı düşerek ölmüş. âkibeti ibretle izleyen hoca bu olaydan şu dersi çıkarmış:

    "demek ki eşeğin mertebesini yükseltirsen hem bulunduğu yere zarar veriyor hem de kendine"

  • hakkını alamayan insanların sinirini neden hakkını alan insanlar bozuyor? hakkını vermeyenler bozsa ya sinirlerini? belki o zaman bir şeyler değişir.

  • kinyas ve kayra, okudugum güzel kitaplardan bir tanesidir. hani; tüm elestirilerin ve yaklasimlarin disinda "okuyun len bunu" diyebilecegim..

    yazarin genc yasinin verdigi deneyimsizligin, kurgusal hatalarin/basitliklerin ve diger elestirilerin önemi yoktur; önemli olan bu kitap okunmaya deger güzel bir "yolculuk" kitabidir. cünkü hicbir zaman elinizden birakmak istemiyorsunuz. türlü monologlarla "sikici" bir eser olunmasi beklenirken yoluculuga cikar iken aldiginiz gerilim romanlari misali sizi sikmiyor. cunku sürekli size dokunuyor yazar. kinyas ve kayra'nin yasama bakisinda mutlaka ki sizden bir parca isliyor. üstelik bunu kimi zaman öyle siirsel bir dil ile yapiyor ki; cokca okudugunuz sayfayi yeniden okumak istiyorsunuz.

    zihinsel ölümün pesinde giden iki anti-kahraman. neden boyle bir ölümü gerceklestirmek istedikleri ilgimi cekmedi. kurgusal basitlikler de hicbir sekilde bozmadi. hazir birisi iyi olmus iken digeri kötü olsun gibi sonu bastan belli kurgular.. hicbir sey önemli degil. sadece yasama dair söylevlerindeki siirsel dil ve yakaladigi ayrintilar o kadar hos ki; elimden birakamadim. bir bes yüz sayfa daha olsa okurum, üstelik bitmesin bitmesin diye hayiflanarak.

    spoiler olarak belirtmek gerekirse; kayra'nin gercekdisi olarak algilanmaya musait zihinsel ölüme giden yolculugu; cok daha gercekci olan kinyas'in yasama dönüsünden daha gercekciydi. daha elle tutulur, daha bir ilgi cekici. kinyas'in yasama dönüsü okur iken zorlama bir kurgu gibi geldi.

    bu kitabi bir bas yapit olarak ele alirsaniz, tutunamayanlar ya da dostoyevski eseri kivaminda yaklasirsaniz bu güzellikleri kacirmaniz olasidir. elestirel gözle yaklasacak derece beklentileriniz olmamasi keyfinizi artiracaktir.

    yazar; 24 yasinda idi bu eser yayimlandiginda. her bakimdan saygi duyuyorum. elias canetti, dostoyevski degil ama onlar gibi genc yasinda ve ilk eserinde "muhtesem" bir basari yakalamistir .

    ilerleyen zamanlarda kaleminden cikan her türlü zehire talibim hakan günday'in.