hesabın var mı? giriş yap

  • ''gökyüzüne bakan fotoğraflı parti liderlerine sesleniyorum: biz aşağıdayız... ''

  • yıllardır kullandığım, eğer belli takıntılarınız yoksa ve kafası eser miktarda çalışan biri iseniz faydasını göreceğiniz platform. en büyük dezavantajı ise, belli takıntıları olan ve kafası eser miktarda çalışmayan kimi tüketicilerin ceremesini çekiyor oluşunuz.

    nadirkitap'a yönelik şikayetlerinizin hiçbiri bu platforma özel değil. türkiye'de sahafçılık (elbette istisnaları tenzih ederek söylüyorum) ayakta adam öpme sanatıdır.

    temel sorunları şöyle özetleyebilirim:

    baskısı olmayan eserlerde fiyat meselesi çok sıkıntılı. "baskısı yok, fiyatı da bu" dayatmasının asıl sebebi, baskısı olmayan kitabın ederinin gerçekten o olması değil, sahafların biçtiği abuk fiyatı veren donanımsızların olması. misal atlas vazgeçti... seti 1200 liraya falan gidiyor en ucuz. neden bu fiyata bu kitabı alırsınız, sahiden izahı yok. benim kişisel olarak en sevdiğim eserlerden biridir ve keşke herkes okusa. ama 1200 lira mı? saçmalamayın gözünüzü seveyim. kitapta bir rayiciniz olmalı. o rayiç de karamazov kardeşler'dir.

    dünya edebiyat tarihinin en büyük eseri tartışmasız karamzov kardeşler ise ve türkiye'de bu eseri iyi bir yayınevinden, iyi bir çeviri ile 35-40 tl'ye alabiliyorsanız, bir kitaba vermeniz gereken en yüksek bedel budur. (yazıldığı dilde 1. baskı vs. değil ise) bir kitaba 300-400 lira ve-ril-mez. vermeyin. ölümsüzlüğün sırrı yok hiçbir kitapta. olsa karamazov kardeşler'de olurdu o sır. okumak zorunda değilsiniz.

    yukarıda istisna olarak altını çizdiğim bu eserin birinci baskısı olayı da türk sahaflarının büyük çakallıklarından biri. bakın bir eserin sadece orjinal dilinde 1. baskısı değerlidir. yüzyıllık yalnızlık'ın değerli olan 1. baskısı yalnızca 1967 yılında kolombiya'da basılanıdır. bizdeki sahaflar ise türkçe çevirilerinin birinci baskılarını değerli gibi gösterip, ona göre fahiş fiyatlar çekiyorlar. pek çok önemli eserde bu böyle. düşmeyin bu tuzağa. değerli ya da koleksiyonluk bir kitap almıyorsunuz, paranızı çöpe atıyorsunuz.

    kitap konusunda ilk paragrafta "takıntılı okuyucu" değil de "takıntılı tüketici" nitelemesini yapmamın sebebi de, kimilerinin saçma obsesyonlarının olması ve sahafların bunları kullanması. misal otostopçunun galaksi rehberi... bu kitabın geçmişte kabalcı yayınları'ndan yapılmış olan baskısı, alfa yayıncılık'tan yapılmış baskısından 100 lira daha fazlaya satılıyor. üstelik çevirmen aynı. benim kitaplığımda kabalcı baskısı olsun takıntısı, cebinizden 100 lira fazla para çıkmasına sebep oluyor. sahaflar da sizin bu takıntınızı kullanıyorlar.

    bir diğer takıntı aynı yayınevinin farklı kapaklarında ortaya çıkıyor ki, sahiden akıl alır gibi değil. sahaf'a gidip (yine örneğin) can yayınları'dan saramago'nun körlük'ünün fiyatını sorduğunuzda size "70-80 lira der" insaflıysa (!), hele 1. baskı ise 200 lira bile ister. sebebi de bunun hem can yayınları olması, hem de beyaz kapaklı edisyonlarından olması. can yayınları'nın aynı çevirmenden çıkan kitapları beyaz kapaklı olduğunda sahaflarda fahiş fiyatlara satışa sunulur. neden?.. çünkü "kitaplığımda beyaz kapaklı olsun" diye kendine dert edinen tüketiciler var. aynı şey kapak stilini değişirdiğinden beri yky'de de yaşanıyor.

    sahaftan alışveriş yaparken 2 şeye dikkat edeceksiniz:

    1) halihazırda baskısı olan kitapların sıfırı internet alışveriş sitelerinde %30-35'lik indirimlerle, sahaftaki ikinci elinden daha ucuz olur. oradan tercih edin. çünkü hem daha yeni kitap almış olursunuz, hem daha ucuz olur, hem de vergi/telif katkısı yapmış olursunuz alışverişiniz ile.

    2) bilhassa klasiklerde yayınevi değil, çevirmen peşinde olun. bu prensip sizi nadirkitap'ta çok karlı hale getirir. örneğin engin yayıncılık diye bir firma vardır. bunların kitapları kitapçılarda satılmaz. bildiğim kadarıyla bu set hazırlayıp okul, iş yeri dolaşan pazarlama firmalarından biri. ve fakat bugün büyük yayınevlerinden çıkan çevirileri kullanırlar baskılarında. tam metin ve nitelikli çevirileri basarlar. ve pek kimse bu yayınevini bilmediği için nadirkitap'ta ve sahaflarda çok daha ucuza satılır onların klasikleri.

    türkiye'de sahafçılık, ülkedeki her sektör gibi esnaflık kültürünü içselleştirmiş değildir. bu yüzden siz de uyanık olacaksınız. elbette ilk başta belirrttiğim gibi istisnaları tenzih ederim.

    not: bizdeki sahafların fiyat politikası dışında eleştirilecek bir başka noktası da, dükkan hacimleridir. türkiye'deki 100 sahaftan 98'inin dükkanında, kitaplardan başka bir de sahafın kendisinin sığacağı kadar yer vardır. girip içeride kitap bile karıştıramazsınız. sahaflar bizde gidip kapısından aradığınız kitabı soracağınız depolar şeklinde dizayn edilmiştir.

  • milletin bir anda kahramanı olmuş, kızların hayatları boyunca bekledikleri prens, teyzelerin bir anda evlatlarıyla mukayese ettiği yiğit, amcaların ise bahçe işlerinde koşturmak istedikleri bir ırgat. artık o sade bir vatandaş değildir. üstündeki bayağılık gitmiş yerine pelerin, briyantili saçlar gelerek parıldayan bir kişilik gelmiştir.

  • türkiye'ye gelmesi halinde şahsıma cine 5 decoderi aldırtacak dünyanın en iyi savunmacısı.

  • bilmiyorum yorumlar bana mı garip geliyor yoksa siz her şeye çok mu alıştınız ama söylemeden geçemeyeğim. arkadaşlar o sarı şey dünya kupası ve tüm dünyanın en iyisini seçmek için yapılan bir organizasyon sonucu sadece 1 ekibin seçildiği ve sonucunda verilen ödül. bunun daha üstü yok.

    biz yerel ligde bir kupa aldığımızda servisin ön koltuğuna koyup emniyet kemeriyle bağlayıp tüm ilçeyi korna çalarak gezmiştik o hafta gece gündüz mutluluktan yerimde duramadığımı hatırlıyorum siz gelmiş "dünya kupası" kazanan birinin kupa ile paylaştığı pozu eleştiriyorsunuz. o zaman siz de alın ve nasıl poz verilmesi gerektiğini gösterin bize.

  • şimdi bana şu ilginç geliyor.
    bu nihal daha geçenlerde liseyi bitirmedi mi? taş çatlasın 18-19 yaşında kız. evleniyorum diye babasının burnuna yüzüğünü sokuyor. yahu ben 25ime bastım, evlenicem diye babam depresyona giriyor, daha küçüksün ayağı yapıyor, ki kendisi böyle robdöşambrla felan gezmiyor bildiğin atletli pijamalı baba. bu ednan bey'in "eee ergenliğe girdi, zamanı da geldi" dercesine köylü tavrı nedir anlayamadım. bana 19 yaşında çocuğu evlendirmek medeniyettir dedirtemezsiniz.
    "kendileri karar versin istedikleri zaman evlensin" dediğin kişi daha çocuk yahu, adam gibi bir sevgilisini dahi görmedik daha.

    ee ednan, bu kadar genişliğe karşı hakettin sen bunları. yeğenin hem karını aldı, hem kızını, tren yapıyor. adam olmuş matrix sen hala mermidesin kurşundasın. allahtan anan vaktinde hakkın rahmetine kavuşmuş. onun haricinden bir kulak arkan kaldı. ona iyi bak diyor gözlerinden öpüyorum.