hesabın var mı? giriş yap

  • iş gorüşmesi için gazeteden telefonunu aldıgım şirketi arayınca:

    - iyi günler, iş ilanı için arıyorum ben
    - evet, ben yardımcı olayım.
    -.....
    -.....
    (buralar kısa bir öngörüşme ve adres alımıyla geçti)

    - isterseniz şimdi gelebilirsiniz gorüşmeye
    - tamam geliyorum, birşey lazım mı gelirken alayım (evet aynen böyle dedim)

  • sayıştay raporlarına göre iski'ye ait cliolar 100 km'de 63 litre yakıt yakarak adeta akaryakıtı içmiş.

    iski'nin diğer araçlarının yakıt tüketim ortalamaları;

    1-renault clio: 100 km’de 63,19 litre
    2- fiat doblo: 100 km’de 34 litre,
    3- fiat doblo: 100 km’de 33 litre
    4- fiat doblo: 100 km’de 27 litre
    5- fiat doblo: 100 km’de 24 litre
    6- ford tourneo: 100 km’de 42 litre
    7- ford tourneo: 100 km’de 37, 45 litre
    8- renault fluence: 100 km’de 22,32 km

    link

  • bizim burada bi tantunici var, adam rica etti direkt bizi ara, yemeksepetinden söyleme diye, 2-3 kez öyle yaptım, hep çok sipariş var diyor, geciktiriyor, tekrar yemeksepetine döndük, 10 dakikaya getiriyor ibne. size komisyon bence %50 olmalı, ibne çakallar.

  • böyle saf, sürekli gülen çocuklar olur ya, münevver öyleydi işte. suratından gülücük eksik olmazdı.

    tanıyan tanımayan herkes melek diyor ya hani, gerçekten melek gibiydi. bir tövbe tövbeee demesi vardı, sırf onu söyletmek için sınıfta saçma saçma şeyler söylerdim. he bir de sürekli saçlarıyla oynardı, bir parmağı sürekli saçlarının uçlarındaydı. elleri de minicikti. sonra hadi fal bakalım diye tuttururdu, meraklı melahat derler ya münü'ye uygun bir lakaptı bence. konuşmaya başlayınca yanaklarını sıkası gelirdi insanın. böyle bıcır bıcır... bir gün sınıfa elimde browni falan girdim sırada oturuyordu, pislik yapayım dedim. gittim yanına bak münü şimdi ne yapcam dedim, baktı, browniden koca bir parça ısırdım çiğnedim, o da meraklı gözlerle bakıyor, sonra açtım ağzımı ööö diye, bir ıyy diyerek kaçışı vardı kopmuştuk sınıftakilerle.
    o kadar iyi niyetliydi ki, herkesi kendi gibi sanardı. kuşummm kuşumm diye ortalıklarda gezinirdi. parça parça bunları hatırlayıp, onu düşününce bir gülümseme yerleşiyor suratıma. unutmuyor insan sesini, gülüşünü. keşke diyoruz ama...

    okuldaki son günü de dün gibi düşününce.

    doğum günü için yer ayarlamaya gideceklerdi onunla birlikte. yine o parlak sarı ugg'larını giymişti. çok dalga geçerdim o ayakkabısıyla da. o gün geldi kuşum dedi sence pantolonumu ugg'ların içine sokayım mı yoksa üstünde mi kalsın. bende dalga geçtim yine kızım o ne ayakkabı ya çıkar bence komple diye. ya söyle hadi dedi. söyledim. meğer son kez dalga geçmişim münü'yle. hayatında ilk kez, sevgilisi dediği adamla doğum günü için yer ayarlamaya gidecekti. içi içine sığmıyordu, mutluydu, nişantaşında olacak, bir yer var diyip duruyordu. sürekli sırıtıyordu. sonra ders bitti. okuldan çıktık. o çıkışta bekliyordu, taksi geldi, binip gitti...

    insanın aklının alamayacağı şeyler vardır ya hani, bu da onlar biri. böyle bir insana, böyle bir kader mi diyim ne diyeyim bilemiyorum... ama bildiğim tek bir şey var, onu tanıyan biri kesinlikle onu unutmayacak. hep gülücükleriyle hatırlayacak.

  • bazen anne ya da babanın "iftara davetliyiz hocam, bizim kızı alsak olur mu" diyerekten dersten alınan nesille aynıdır sanırsam. o bendim çünkü evet.

  • fantastik romanlara yıllarını vermiş biri olarak rowling'in tolkien ile kıyaslanması kesinlikle hakaret filan değildir. tolkien'in romanları müthiş zengindir, diller, alt kültürler, ırklar, coğrafyalar, destanlar, şiirler... rowling'in romanları ise farklı bir çeşitlilik içerir. büyüler, eşyalar, mekanlar, isimler, karakterler.... ayrıca rowling'in dili daha basit olduğu için çok daha akıcıdır. son kertede tolkien'in eserleri ciddi anlamda ağır bassa da, rowling'in eserlerinin yaşattığı coşkun mutluluk duygusu da yabana atılamaz. bu nedenle iki yazarı da birbirleri üzerinden küçümsemek çocukça bir sidik yarışından başka bir şey değil. ikisi de iyi ki varlar.

  • 19-20 yaslarindayim. erkek arkadasimin babasi uzun yillar sigara tiryakisi. ne yapsa kurtulamiyor. en son careyi akapunkturda bulmus. sisli'de bir akapunktur uzmanindan randevu almis. giderken bize siz de gelin benimle dedi. ben, erkek arkadasim ve babasi sisli'deki akapunkturcunun muayenehanesine gittik. eski, kohne bir apartman dairesiydi. adam da doktor falan degil, duvarda uyduruk biryerlerden akapunktur sertifikasi olan tuhaf biriydi.

    adam arkadasimin babasini yatirdi. biz de seyrediyoruz. orasina burasina igneler soktu. sonra yarim saat bekleyecegiz dedi. gecti masasina oturdu. biz de erkek arkadasimla karsisina gectik oturduk. odaya derin bir sessizlik hakim.

    adam hic konusmadan birden masasinin altindan bir baglama cikardi. basladi calmaya. hem caliyor. hem turku soyluyor. biz aniden sasirdik. icimden oyle bir gulme geliyor ki, dudaklarimi isiriyorum, aklima kotu seyler getiriyorum gulmemek icin. kafami cevirip erkek arkadasimin suratina baktim. surat olmus domates gibi kipkirmizi. gulmemek icin dudaklarini buzmus, kafasini onune egmis. dokunsam patlayacak. adam arada baglamadan kafasini
    kaldirip yuzumuze baktiginda yanaklarimi yana gererek hem egleniyormus havasi veriyorum hem de gulme stresini biraz azaltiyorum. o yarim saat bana 10 saat gibi geldi. yarim saat boyunca adam hic ara vermeden caldi, soyledi. sonra aniden dondu, vucudunda ignelerle muayene masasinda yatmakta olan arkadasimin babasina;
    - istek var mi? diye sordu. arkadasimin babasi da yattigi yerden;
    - antalya dolaylarindan bir turku var ama ismini hatirlayamadim dedi. bunun uzerine adam;
    - onu sormuyorum sigara icme istegi var mi? dedi.

    biz orda artik dayanamadik. koptuk. sanki yillardir gulmemisim gibi guldum. arkadasimin babasi mi? hala sigara tiryakisi.

  • neden volvo sorusunun cevabını veremeyecek kazadır.

    bu hiç bir şey ifade etmez. fren yaparak alçalıp tamponun altına girersen volvo da aynı hale gelir. radyatör ve kaput kapağının bu hale gelmesi sadece görüntü kirliliğidir, güvenliğin ölçüsünü buradan anlayamazsınız.

    sadece 20km hızla giderken volvo s40 ile kırmızı ışıkta aniden duran mercedesin yüksek tamponlu minibüsüne arkadan vurdum, görüntü aynı oldu. bir de zaten kaza yapmışım, canım sıkkın, mercedes sürücüsü geçmiş karşıma "hani volvo sağlamdı bu ne hal" dedi. dallamaya bak, bu muhabbetin yeri mi şimdi. ben de dedim "birader aynı tip araçları al, hangi marka olursa olsun bu şekilde kaza yaptır, yine en iyi volvo çıkar içinden ama görüntü hep buna benzer olur."

    isteyen aynı kazayı s80 ile deneyebilir, yine fotoğraf atarsınız artık.

    debe edit: yaptığım kazanın fotosu bu şekilde çarpınca mercedes'e de bir şey olmuyor görüldüğü üzere.