hesabın var mı? giriş yap

  • beni rahatsız etmiyor. özgürlük diye sokağa çıkıp sonra başörtülü görünce rahatsız olan insanları da hoş karşılamıyorum.

    cumhuriyetten beri bu insanları hor gördünüz. bu insanlarda tepkisel bir birikme yarattınız. şimdi de sizin yüzünüzden akp ile uğraşıyoruz. bu ülkeye bu iktidarı getiren biri varsa onlar sizin "anadolu çomarı" dediğiniz insanlar değil, sizin gibi laikliği bağnazlığa vardıranlardır.

    bir arkadaşım vardı. üniversitede başörtü olayları sırasında başörtülü kızlara arkadan yaklaşıp başörtüsünü çakmakla yakmak istediğini söylüyordu. böyle limon beyinliler var aranızda.

  • bu sabah, bahçeköy bilice börekteydi tek başına kahvaltıya geldi 200 kişi foto için sıraya girdi 10 dakika içinde, en son " - bari benim çayı da biri içsin" dedi tebessümle, üzüldüm adamın o durumuna vallahi, sevilmek, ünlü olmak iyi güzel de (ben de çok severim ayrıca) bi rahat bırakın adamı yahu bi pazarı var insanın....

  • futbol oynadığı yıllarda beşiktaş'ın ceza sahası civarında serbest vuruş kazanmasıyla, hınca hınç dolu semt meyhanelerini sessizliğe boğan adamdı.

    topun başına geçtiği zaman, kafa kıyaklığından sandalyelerinde yamuk oturanlar kendilerine çeki düzen verirdi. herkes yerlerinde şöyle bir doğrulurdu. garsonlar servise ara verir, ocakçılar televizyona doğru döner, gözlük kullananlar gözlüklerinin camlarını silerdi. meyhaneye bir sessizlik çökerdi. saygı duruşu bir nevi. öyle nadide bir yetenekti sergen.

  • işlerine geldi mi "yeryüzü bize seccadedir" derler, işlerine geldiğinde de çamlıca tepesine cami yaparlar. peki bu iki şeyin ortak noktası nedir? evet bildiniz din gösterisi.

    iki rekat tutarlı olsanız da dünya size seccade mi yoksa iki adıma bir cami yaptırmak mı lazım ona bir karar verseniz, insanlar da sizin bu işinize geldiği gibi davranma hastalığınızdan rahatsız olmasa.

  • henüz yurt dışında kahvaltı yapmak zorunda kalmamış veya yurt dışından gelen arkadaşlarına türkiye'de kahvaltı yaptırmamış insanın içi boş düşüncesidir. reçelinden peynirine, sucuğundan kaşarına, yumurta çeşitlerinden zeytin türevlerine kadar uçsuz bucaksız bir mutfağa sahiptir türk kahvaltısı.

    biz almanlar gibi bir dilim ekmeğin üstüne her şeyi boca etmeyiz. ingilizler gibi sabah sabah kuru fasülye yemeyiz. fransızlar gibi günün en güzel öğününü bir kahve bir kruvasanla geçiştirmeyiz. şişko amerikalılar gibi corn flakes'e abanmayız. afrikadan meksikadan bahsetmiyorum bile. dünya üzerinde türkler kadar kaliteli kahvaltı yapan & hazırlayan başka bir millet ben henüz görmedim, duymadım.

    son olarak... van kahvaltısı ulan!

    edit: imla

  • geçenlerde yeni açılmış acıbadem akasya starbucks'a gittim. önümde bir müşteri siparişini verdi, setcard uzattı. starbucks görevlisi henüz o kartla ödeme alamadıklarını söyledi. müşteri de yanında başka kartı veya nakiti olmadığı için tamam iptal edelim o zaman siparişi dedi. görevli sorun değil ikramımız olsun deyip müşteriye ücretsiz olarak siparişini teslim etti.

    yani sadece kahveleri değil ticaret ahlakları da güzel.

  • insan kaynakları bölümünün çalışanlar kaynaşsın diye çeşitli aktiviteler düzenlediği bir şirkette sabah dokuz akşam altı çalışan, ikea'dan aldığı eşyalarla donattığı evinde muhakkak kablolu tv bulunan, hangi günler eğlenecekleri bile sistem tarafından belirlenmiş insan tipinin canını yakmak için yapılmış filmdir. son dönem norveç sinemasının en iyi örneklerinden biridir ayrıca. aynı erkek oyuncunun oldugu ve benzer eleştirel sularda gezinen başka bir başarılı film için bkz: tatt av kvinnen

  • david weber'in honor harrington serisinden, hayatımda grdüğüm en "abi gel senle bir rakı içelim" karakterlerden biri olan karakter.

    ilk kitapta karşılaştığımızda horace harkness bir chief petty officer'dir. (kıdemli üstçavuş) kariyeri boyunca 12 kere senior chief (başçavuş) olma şansını yakalamıştır, hatta iki kere olmuştur da, ama horace harkness'in iki küçük sorunu vardır.

    birincisi, çarşı izninde herhangi bir mekanda bir marine uniforması görürse, üniformanın içindekini hastanelik etmenin kendisi için nefes almak gibi fiziksel bir zorunluluk olması...

    ikincisi de tanrı, kraliçe ve amirallik lordlarının büyük bilgeliklerine rağmen yaptıkları ufak hataları düzeltmek adına kendini aynı gemiyi paylaştığı silah arkadaşlarına gemide normalde bulunmayan ufak tefek rahatlıkları sağlamayı kendine bir görev edinmiş olması.

    ama harkness buna rağmen donanmadan atılmamıştır, çünkü çoğu zaman eline geçirdiği herhangi bir elektronik parçasıyla yapabildiklerini buweaps'taki r&d uzmanları aylarca düşünüp çözememektedirler.

    bir sokak dövüşçüsünün suratına, bir dövüş horozunun duruşuna ve ustura keskinliğindeki bir zekaya sahip bu ihtiyar kurt, honor harrington'un kuyruğuna takılıp genç teğmen scotty tremaine'i kanadı altına aldıktan sonra hayatta pek bir ileri gitmiş...

    --- spoiler ---

    ...hatta honor harrington hikayesine dahil olmuş en korkutucu kadınlardan biri olan marine başçavuşu iris babcock (ki sıradan humanoidleri çekirdek gibi ayıklamak üzere tasarlanmış ana karakterimiz bu abla tarafından er meydanında patates çuvalı gibi sağa sola savrulmaktadır. askere gitmiş vatandaşlarımızın gördükleri en felaket başçavuşu hatırlamasını istiyorum. işte o ceberrut başçavuş bu ablanın yanında masum kedi yavrusu gibi kalıyor) ile dünya evine girip evinin erkeği, üstüne bir de çektiği bir başka akla hayale sığmaz kulamparanın neticesinde sir horace harkness bile olmuştur.

    --- spoiler ---