hesabın var mı? giriş yap

  • bu da böyle bir nesil işte. çok abartmamak lazım.

    gerekli doneler:

    -bayatlamaya yüz tutmuş, istiflenmekten ezilmiş bir somun ekmeğin yarısı
    -dün akşamdan kesilmiş domatis
    -az yağlı bol sulu peynir
    -kağıt inceliğinde üç dilim salam
    -arzuya göre zeytin ezmesi, salça
    -yanına fruko ya da kahverengi cam şişede tamek
    -sandviçi oturup yemek için kapı önünde konuşlanmış meyve kasası (yandan çivi fırlayanından)

  • aç kalsalar yemek üzerine kahve içmezlerdi diye tahmin ediyorum.

    hava limanında normal şartlarda da pahalı olan yere oturursan az bile. madem doyacaksın çantana at bir iki ekmek arası bisey önceden hazırlanmış streçli falan aç ye yani.

  • mesela saate bakıyorum şu an 01:27. bir de türkiye saatine bakıyorum 02:27. tabi ki bu şimdilik. neden? çünkü biliyorum ki imf'ye borç vermeye başlamış bir ülkeyiz artık. allah'ın izniyle bir kaç seneye bu saat farkını da iyice açarız şöyle 3-5 saate çıkarırız gibime geliyor.

    allah ak parti'nin yar ve yardımcısı olsun.

  • pek şaşırtıcı bir olgu: partnerlerinin hamileliği sırasında baba adaylarımızın da onun yaşadığı semptomların aynılarını yaşaması; misal olarak kilo alması, sırt ağrısından, sabah bulantılarından, yorgunluktan yakınması, depresyondan, uykusuzluktan muzdarip olması. çocuk doğar doğmaz kesiliyormuş bu belirtiler...
    bir arkadaşımla bunu konuşurken "keşke bizim kocalarımız da böyle olsa" demişti. eh, tabii. böylesine empati, böylesine karşılıklı hissiyat hoş şeyler bunlar. bir yerde de çekmesin tabii, yazıktır.
    bana biraz da phantom agriları çağrıştırdı bu sendrom.

  • paradan sifir atmakla paranin degerlendigini zanleden troll sicmigi. o degilde para nasil bu kadar degersizlestirilir lan. bir ara euro 1.8 lerdeydi 2006larda simdi 2.9 cidden oha amk.

  • eski şehir bölgesi ve şatosu için bile görülmeye değer şehir. yeni şehir kısmında pek bir numara yok, özellikle de bir pazar günü yolunuz düşerse eski şehir'den çıkmayın derim, zira sıkılırsınız. tam bir hayalet şehir. şatoya girerken ingilizce rehberli turu alın, 45 dakikalık tur için ekstra para ödemiyorsunuz ve normalde kendinizin gidemeyeceği surlar üzerinde yürüyerek şatonun hikayesini dinliyorsunuz. turunuz bittikten sonra biletinizle tekrar içeri girip kendinizin gezebileceği yerleri (şato'nun iç mekanı ve doğu surları) gezdiniz mi verdiğiniz 8,5 euluk giriş parasını helal edersiniz. şatoyu gördüğünüzde ortaçağ filmlerini çekmek için ideal bir yerde olduğunuzu anlayacaksınız.

  • son kalan tek dilim ile tost yapamayacaginizdan onu tamamlamak için yeniden uno tost ekmeği almaya teşvik ediyor olabilirler. mantik hatasindan ziyade taktik de olabilir.

  • 25 hâtunu ve 45 çocuğu olan sultan abdülmecid'in ismi geçmektedir genelde bu çapkınlık konusunda ama katılmıyorum. kendisi en yakışıklı osmanlı padişahı imiş yine de:)

    sarı selim de cariyelere çok düşkündür ve hatta haremde hâtun kovalarken öldüğü söylenir. üçüncü murad'ın da 100 küsür çocuğu olduğu belirtilir. padişah öldüğünde hamile olan bir sürü cariyesi denize atılmıştır sonrasında malûm.
    lâkin bunlar çapkınlık olarak belirtilebilir mi? adamlar zaten kendi haremlerindeki hâtunlarla birlikte olmaktadırlar. mesela padişah ibrahim de ( canım benim çok severim kendisini ), yediği doğal ilaçlar sonrasında hâtun delisine dönmüştür. bu da sayılmaz.
    bu padişahlar olsa olsa cimâ müptelası herifler olarak söylenebilirler.

    gelelim en çapkın padişah sıralamasında bence zirvede bulunan isme:

    evet, sultan abdülaziz!

    kendisi malûmunuz ki osmanlı tarihinde seyahat için ülkesinden ayrılan ilk ve tek padişahtır.
    işte bu seyahatin fransa ayağında fransız hükümdar napolyon'un hâtunu kraliçe eugenie ile tanışır padişahımız haşmetlimiz.

    bu geziden aylar sonra kraliçe eugenie, mısır'a ziyarete gidecek iken istanbul'a da uğramaya karar verir.
    beylerbeyi sarayı, kraliçe için hazırlanır.
    kraliçe istanbul'a ayak basınca yemekler, eğlenceler düzenlenir.
    kraliçeye ufak bir istanbul gezisi yaptırılır. sonra kraliçeyle birlikte padişahımız sultan abdülaziz, saraya gelirler.
    sonrası dedikodular... dedikodular...

    dönemin fransız gasteleri dahi bu dedikodular üzerine " kraliçe artık vatanına dönmelidir " diye haberler yaparlar.

    türk dil kurumu, " çapkın " kelimesini " okşayıcı bir seslenme sözü " diye tanımlar.*

    örnek cümle: ayaklarımdan saç tellerime dek süzdüğün yetmedi mi çapkın?

    osmanlı döneminde " çapgun " şeklinde kullanılan bu kelime hızlı koşan atlar için söylenmişse de abdülaziz reis, bir hışımla fransa'ya gidip gelüp bir de oradan bir kısrak düşürerek bu kelimenin günümüzde anlam genişlemesine uğramasında büyük pay sahibi olmuştur.

    günahları boynuna:)

    dipçe-i ayine: sabah akşam burada milletin karısını kızını konuşanların konu osmanlı padişahları olunca kendilerini evliyaullahtan hallice bir tipe büründürüp padişahlara sallamaları da alkışlık hareket.
    kim bunlar la?