hesabın var mı? giriş yap

  • kullanıcı profilinden troll olarak işaretlediğiniz yazarların sadece mesajlarını almamakla kalmıyor, yazdıkları entry'leri de görmüyorsunuz. o kişi sizin için sözlükten uçmuştan farksız oluyor. beter oluyor. bedbaht oluyor. kısmeti kapanıyor.

  • arab’ın amcaoğlu israil nasıl oldukları ortada.
    filistin’li müslüman arab’ın kardeşi suudi arap şu an festivalde.
    bi zahmet bu toksik aileden uzak kalalım.
    ne şam’ın şekeri ne arab’ın yüzü diyenler boşuna dememiş

  • başlık : karıncayı yalancı duruma düşürdüm amk

    1. dün güzel bi hava var neyse yerde bi karınca ufak bi şeker parçasını yüklenmiş gitti fazla değil 6-7 metre ilerde yuvasına girdi tekrar geldi gibimin kurnazı yere küp şeker bıraktım geldi bu lavuk kaldırmaya çalıştı baktı kaldıramıyorum diğer karıncaları çagırmaya gitti yuvaya sonra giderken şekeri aldım ordan kalabalık 15-20 karınca şekerin olduğu yere dogru ilerlerken öndende bizim karınca bi baktı şeker yok lan sevgi kodumun arkaü bizi mi atlatıyon amk sahtekarı la olm harbi burdaydı lan hay amk diye bi tartışma yaşandı aralarında sanırım
    (depeyi ?, 24.02.2012 14:29)

  • hibernasyon veya estivasyon değildir. derin uyku diyelim biz.

    genelde bilimkurgu konusunda işlenen "uzun süreli uyku" durumu olarak geçer. hypersleep de olan bir kişi uyandırılana kadar sürekli uyku halindedir. bilinci kapalıdır, "uyandırılana" kadar bu evresini korur. bu uyku durumu yılları bulabilir.

    hypersleep geçiren gibi cryonics gibi "tıbben ölü" değildir. yani nefes alır, idrar üretir, kan dolaşımı devam eder. yani beslenmeye, suya ihtiyacı vardır.

    hypersleep denen nane neden önemlidir?

    birincisi, cryonics teki gibi ölü vaziyette bekleyip "tekrar çözülmeyi" beklemediği için hypersleep den tekrar dönmek hayli kolaydır. bu sayede eğer o gün tedavisi bulunamamış bir hastalık geçiriyorsa eğer (patojenler -bakteri, virüs gibi- değil, fizyolojik ve histolojik bir hastalık gibi örn. parkinson, alzheimer, kanser) kişi hypersleep evresine geçirilerek hastalığın ilerlemesi hayli yavaşlatılabilir hatta tamamen durdurulabilir. çünkü metabolizma oldukça yavaş çalışmaktadır ve zararı oluşturan şeyin gücü, azaltılır.

    ikincisi, sosyolojik ve psikolojik bir karar olabilir, kişi bulunduğu çağı beğenmeyebilir, savaşlar olabilir, depremler bulunabilir vs. ya da bir mahkum, hypersleep evresine geçirilerek toplumdan yıllarca uzak tutulabilir.

    üçüncü ve bilimkurguda sıkça işlenen durum ise, uzay yolculuklarında kullanılmasıdır. şimdiki ön görülen yakıtsız (lazer itkisi) veya yakıtlı (fisyon, füzyon) teknolojileri ile uzay yolculukları en az bir 40-50 yıl alabilir. bu durumda, eğer uzay-zaman ile ilgili oldukça değişik yol kısaltan teknikler bulunmaz veya ışık hızına atlatabilecek tekolojileri geliştirilmezse (takyon, ucundan da olsa antimadde, warp drive) bu insanların lojistiğinin (besin, su, oksijen) ve psikolojik durumlarının (yıllarca sürecek bir yalnızlık, ayrışmalar vs.) ağırlığından ötürü insanlar uyutulabilir ve vardıkları yerde uyandırılarak, bu yüklerin azalması sağlanabilir.

    peki, hypersleep güzel birşey olmasına karşın, neden şimdi mümkün değil?

    birincisi, hypersleep evresine geçirecek herhangi bir kimyasal veya fiziksel bir etki henüz yok. anestezi ile her ne kadar insanlar uyutulabilse de bir yerden sonra bu kimyasallar insanlara zarar verebilir. günü geçtim aylar ve yıllar gerektiren bir süreçtir.

    ikincisi, bu kişiler nasıl uyandırılacaktır? ilk maddedeki sıkıntı aşılsa ve insanlar "koma" ya sokulsa da, bilinçleri nasıl getirilecektir? koma mekanizması bu konuda ilginç bir örnektir. koma daki bir insan bilinci kapalı bir şekilde yıllarca kalabilmesine karşın, şu an hiçbir tıbbi yöntem, bilinci yerine getirememekte.

    üçüncüsü, hypersleep geçiren bir insanın beslenmesi nasıl olacaktır? damar yolundan verilmesi gereken besinler ne olmalıdır? damar yolu sürekli açık kalan bir insanın kangren veya başka bir hasar almaması mümkün müdür?

    dördüncüsü, hypersleep geçiren bir insanın fizyolojik sorunları nasıl giderilecektir? ağır hastalar ve koma durumundaki insanlar hareket edemedikleri için organları ödem toplar ve canlı canlı çürür. sırf bu yüzden bu insanlar hareket edemeseler de bir şekilde hareket ettirilir. kaldı ki, beslenemeyeceği için sindirim, hareket edemeyeceği için kas ve iskelet sistemi oldukça zayıflayacaktır. uzayda 6+ ay kalan insanlar yer yüzüne döndüklerinde şiddetli kas ağrıları çekmektedirler, örneğin. (uzay yolcuğundaki hypersleep i düşünürsek)

    beşincisi, hypersleep geçiren insan, uyandığında hayli zorlanacaktır. çünkü uyuyarak oldukça zaman geçmiştir ve zaman algısını yitirmiştir. arkadaşları yaşlanıp ölmüş, ülkeler, devletler, toplumlar ve normlar yıkılmış olabilir. kaldı ki çok uzun bir hypersleep de insan yaşlanabilir de.

    hypersleep çok yönlü bir mevzudur anlayacağınız.

  • kendisine anlatır gibi açıklamıştır. bu durum şüphesiz ki garip bir paradoksa tekabül etmektedir.

  • nostalji gibi bir kavramımız var, "bilgi çağında" memnun olmadıkça ona sığınırız- ilah gibi kelime, karşıladıklarıyla, karşılayamadıklarıyla. thoreau, hafızamın bir köşesinde her vakit canlı canlı yer tutan bir isim. gün geçtikçe nostalji kalma tehditi baş göstermiyor değil, zira hafızamın o köşesi bile nostaljik bir umuşa terk edilmek üzre. ara sıra birçoğumuzun heyecanlı ve öfkeli ziyaretler yaptığı o tarifsiz istek, çevremize zamanla daha da güçle örünen ve insanı dehşete düşüren yalanın, aslında tükenişe varan hızlı değişimlerin uzağında gerçek varmış gibi yaşamak- thoreau gibi, tolstoy veyahut salinger gibi, hatta kısmen gauguin gibi. thoreau, aristokrat hayatı terk edip, gene de kendi ahlakçılığını koruyup walden gölünün kıyısına "ilkel" bir klübe inşa edip, arazinin her metrekaresini değerlendirip, herhangi bir günün herhangi bir öğününe denk gelecek yiyeceği topraktan olduğu kadar takvimlerden de çıkarır. bilinç, sadece hayatı zorunlu gereksinimleri karşılayarak yaşamak değil, zamanı da bütünüyle kullanma bilgeliğidir. thoreau bunu o kadar ustaca yapmış ki, sanki yazdıklarına bile bu bilinç eklemlenmiş. thoreau okumadan önce, şimdi daha da şiddetlenen aptallığın, basitliğin hüküm sürdüğü, herkesin vaaz verme çılgınlığına eriştiği hayattan kaçma isteği, bin bir alternatifle kafamda koşuşturuyordu- rousseau, daha o yüzyılda bile medeniyetin zincirlerini kırıp öze, doğaya dönmeliyiz demişken, thoreau'nun walden hayatını kasabaya olan yürüyüşleriyle, ektiği ürünleri hesabıyla, diğer insanlara olan bilgiç mesafesiyle ve moderniteye, aristokrasiye olan sakin hıncıyla anlatırken nasıl vazgeçilmez, kıskanılmaz olabilir? diyor ki, bir korkuluğa güzel elbiseler giydirin, bakımsız insandan daha çok saygı görecektir- benzer cümleleri bugün tüketme arzusuna, yenileme iştahına ve sergileme hastalığına karşı kurmuyor muyuz? ama fark şurada ki, thoreau, evet biraz da içinde bulunduğu yüzyılın şansıyla sanki rövanşist şekilde, eyleme dökmüşken betimliyor reddedişini, biz ise boşluğa, aynalara, karşımızdaki aptallara, sefil ses tonumuzla ve çaresizlikle, kelimeleri tüketerek, tükenerek anlatmaya çalışıyoruz. bir zaman sonra biz de inanmayarak.

  • olabilir diyenler ilkokul terk sanırım. borsadan çok para kazananlar var ama bu rakamlara inananlar kendine dikkat etmeli.

    size 1 saat verseler ve son 3 aydaki borsa hareketlerini bir deftere yaz sonra da seni zaman makinesiyle 3 ay öncesine yollayacağız deseler bile büyük çoğunluk o parayı 1500 katına çıkaramaz.

    boğa falan diye mal mal konuşmayın.

  • dua'ya inanıyorsanız dua, enerjine inanıyorsanız enerji.. neye inanıyorsanız inanın ama yeterki iyi bir niyette bulunun.. en azından insanlık bunu gerektirir ve ben hala insan ! olduğumuza inanıyorum.

    edit: düşüncelerimiz biraz değişti.

  • yıl 2004.
    yer batı taraflarda bir üniversite.

    salsa, chacha, merengue kursu açıldı. gittik kayıt yaptırdık ama kurs açıldıktan sonra ne görelim 30 kız var kursta ve toplam iki erkeğiz yurttan oda arkadaşımla. kızlar bizimle eş olmak için adeta yarışıyor. sırayla bütün kızlara eşlik ediyoruz. her akşam kurs çıkışı yemek ve kahve bahanesi ile kızlar bizi evlerine davet ediyor. bir nevi öldük ve cennete düşmüş hayatı yaşadık 1 hafta boyunca.

    daha sonra salsa kursumuzda erkek açığı var afişleri asıldı kampüsün bazı yerlerine. lanet olsun ki asan kişi gidip bir tane de teknik eğitim fakültesinin kantinine asmış.

    ertesi gün kursu yıktılar. bildiğin haçlı ordusunun saldırısına uğramış gibiydik. cengizhan'ın ordusu sıraya girmiş kayıt formu dolduruyor.

    o günden sonra da her kurs çıkışında halı sahaya gittik. zamanla kız stoğu tükendi. en son kurstan kaydımı sildirdiğim gün 3 tane erkekle ayrı ayrı eşleşmiştim. 30 kız 2 erkek olan kurs 300 spartalı oldu çıktı. daha sonra da sanırım kursun adını değiştirip kardeşler kebap salonu yaptılar.

  • sokaga cıkıyor, kendi ulkesinde gormedigi kadınları goruyor. elde edemiyor deliriyor.
    elbette onları ahlaksızlıkla suclayacak.
    avrupaya gideni de boyle.
    heryerde boyle bu model.
    korede cuma namazına giderdim tek konu bu olurdu. nerde karıya kıza bakabaka delirmis ortadogulu var konu minietek olur.

  • ekşi sözlük'e hakaret etmekte kendince haklıdır. çünkü burada her yerden insanlar var ve kimsenin pislikleri gizli kalmıyor. dolayısıyla ekşi sözlük kendilerine zarar veren bir ortam. mesela şu an gibi.

    gelin size bu adam hakkında bilmediğiniz bir şey anlatayım.

    bu adam 2018 yıllarında ıstanbul aydın üniversitesi'nde medya işlerine bakıyordu. okulu asker gibi yöneten mütevelli heyeti başkanı mustafa aydın'ın da has adamıydı. kendisini akademik kadroya almaya çalıştılar fakat yök'ün gereksinimlerini karşılamadığı için almayı başaramadılar.

    iletişim fakültesi dekanına ve öğretim üyelerine baskı yaptılar. öğretim üyeleri bu kişiyi istemedi. çünkü lisans diploması yoktu. kendilerine verilen diploma da şaibeliydi. böyle bir kişi öğretim üyesi olamazdı. daha sonra kendilerine yakın olan sosyal bilimler müdüründen işi çözmeye çalıştılar. lisans öğrencilerine ders veremeyecek adam yüksek lisans öğrencilerine ders verecekti. sosyal bilimler müdürü ne kadar uğraşsa da hocaların duruşu sayesinde yine işi görülmedi. hocalar bu yüzden çok büyük baskıyla karşılaştı. bu da olmayınca basit idari görev verdiler meslek yüksek okullarında takıldı bir süre. sonra ne oldu bilmiyorum

    elinden gelen her hukuksuzluğu yaptı öğretim üyesi olup, bu sıfatı televizyonlarda kullanabilmek için. isteyen araştırabilir bu konuyu.

    şimdi ben bu olayın içinden bir şahit olarak bunu buraya yazabiliyor, kendisinin bilinmeyen pisliklerini ortaya dökebiliyorum. biri ismini arattığında google'da bu yazıyı okuyabiliyor. işte bu yüzden ekşi sözlük bu adama göre lağım çukuru. işte bu yüzden bu zihniyet sosyal medyayı tehlike olarak görüyor.

    fuatçığım bunu okursan burdan sana selam olsun nasıl da almadık seni aramıza ama.