hesabın var mı? giriş yap

  • terör örgütleriyle vatansever kemalistlerin adını aynı cümlede geçirmeden önce bir ağızlarını çalkalasınlar. kemalistleri kimse kandırmadı, kemalistler kimsenin adamı da olmadı, "ne istedilerse" vermediler de... kemalistler hep, "söz konusu vatansa, gerisi teferruattır." dediler, vatanperverlikten bir adım geri gitmediler. o yüzden, beylik laflar etmeden önce gitsinler bir ağızlarını çalkalasınlar.

    ne dediğini bilmeyenlerin ayrımcı yazısı. (bkz: ajan provokatör)

    edit : gg.

  • hiçbir şey. sen o öğrenciyi dövüp sövüp sınıfı mum gibi yapsan paşamızın ağırına gidip ertesi gün çıkışta karnına bıçağı takmayacağının garantisi yok. bir sınıf dolusu asayiş vakaya bir tane öğretmenin çıkıp eğitim vermesi bekleniyor. devlet önce öğretmeninin can güvenliğini sağlasın sonra eğitim beklesin. şu durumda öğretmenin yapacağı suya sabuna dokunmadan maaşını almaktır.

  • kiracı hatalı. konu belli ki kirayla ilgili değil, merdiven boşluğuna koyulan ayakkabılarla ilgili. neredeyse bir ayakkabı reyonunu dolduracak kadar ayakkabı var merdivende.. belli ki ev sahibi daha önce defalarca uyarmış ama merdivene ayakkabı koymaya devam etmişler. ki merdiven de daralıyor haliyle..

    kiracının üslubu da hiç doğru değil. evsahibine "deli karı" diye hakaret ederken, evsahibi ise evin içini gösterip ayakkabıları kastederek "buraya koy yavrum" diyor.

    köydeki gibi ayakkabı falan dışarda kalsın diyorsanız apartmanda oturmayacaksınız, köye döneceksiniz.

  • "imamoğlu'nun tokatladığı genç"ten sonrasını okumadığım troll (bkz: furkan bölükbaşı) uydurması.

    lan siz ne çeşit bi arsızsınız. utanmazlık, ahlaksızlık içinde yüzerken bir de adama iftira atıp insanlıktan bahsediyorsunuz. önce evriminizi tamamlayın sonra konuşun.

    edit imamoğlu: bkz

    edit imamoğlu 2: entrynin bu kadar fav almasına takılanlar olmuş. mesele entrynin bu kadar fav alması değil. mesele iftiracı, kişiliksiz, şeref ve haysiyet yoksunu insanların iftiraları ile sözlüğü bulandırması. o kadar görüntüye rağmen hala çıkıp bir insanı "bilmem kimi tokatladı" diye lanse ederseniz, göz göre göre yalan söylerseniz ve ne çeşit bir mal ve maşa olduğunuz zaten biliniyorsa, şereften uzak şahsınıza giydirilen basit bir entry bu kadar fav alır.

  • bir ülkenin göz göre göre içine sürüklendiği rezilliğin bayram olarak kutlandığı gün. şahsım olarak ben, tiyatrolar günü olarak kutluyorum.

  • bir çare olabilir.

    1903 yılında kurulan ve merkezi istanbul'da olan firmamızın futbol şubesinde görevlendirilmek üzere aşağıdaki niteliklerde takım arkadaşları aramaktayız.

    - sağ bek mevkinde en az 5 yıl deneyimli,
    - 25 yaş ve üzeri,
    - askerlikle ilişiği ve yurtiçi-yurtdışı seyahat engeli bulunmayan,
    - iletişim becerileri güçlü, sorumluluk sahibi ve disiplinli,
    - tercihen yurtiçi-yurtdışında gerçekleşen büyük ölçekli turnuvalarda yer almış,
    - gerektiğinde stopere ve liberoya kayabilecek,
    - veli'yi görünce korkmayacak,
    - yedek kalmanın bir ceza değil fırsat olduğunun bilincinde,
    - tercihen çat pat da olsa meramını anlatabilecek kadar ingilizce bilen,
    - takım çalışmasına yatkın, başarının sinerjiden geçtiğini bilen,
    - tff, uefa ve benzeri federasyonlardan mevcut cezası bulunmayan,
    - kronik sakatlığı, disiplin, uyum, adaptasyon sorunları yaşamayan,

    takım arkadaşları aramaktayız. senelik ücret dolgun olup kahvaltı ve öğlen yemekleri tesislerimizde ücretsiz olarak verilmektedir.

    müracaat: süleyman seba tesisleri, fikret bey, ahmet nur bey, mete bey.

  • emlak ilanlarında karşıma çıkarak beni dumura uğratmış, bir tür geleneksel mülk satış yöntemi.

    "yaşlılara her ay bir miktar maddi kaynak sağlayıp miras hakkı kazanmak" gibi bir şey olduğunu zannetmiştim ben bunu uzunca bir süre. bazı konumlarda, "satış türü" filtreleme seçenekleri arasında görünce şüpheye düştüm, biraz araştırınca anladım ki olay biraz farklıymış; başka bir tür satın alma yöntemiymiş meğerse. 1600'lerden beri orta avrupa'nın birçok ülkesinde, az da olsa hâlâ kullanılıyormuş bu eski usûl.

    şimdi efendim, sistem şöyle işliyor:

    bir mülk var içinde yaşadığınız ve tapusu size ait. bu rağmen maddi imkânlarınız kısıtlı. hatta belli bir yaşa gelmişsiniz, istiyorsunuz ki artık çalışmayayım ama para sıkıntım da olmasın. dolayısıyla bu mülkü elden çıkarıp belirli bir gelir ederek hayatınızı idame ettirmek istiyorsunuz. lakin düzeniniz bozulacak, elinizden gidecek mülk belki yıllardır yaşadığınız ev. bunca değişimi göze alamıyorsunuz. işte viager tam olarak burada devreye giriyor.

    diyelim ki evinizin bedeli 300.000 euro ve siz 60 yaşındasınız. viager ilan veriyorsunuz; her ay düzenli olarak 2000 euro verebilecek kişi, ben öldükten sonra evimin sahibi olacaktır. bu süre zarfında kendi evinizde yaşamaya devam ediyorsunuz ve aylık güzel bir geliriniz oluyor. peki ne zaman ölecek bu insan? işte işin piyangosu da bu kısım. bir ay sonra ölürse 2000 euro'ya 300.000 euroluk ev satın almış oluyorsunuz. 30 yıl sonra ölürse vay halinize. çünkü yaptığınız anlaşma kanun nezdinde bağlayıcı ve ödediğiniz para, emlak değerini fazlasıyla geçse bile ödeme yapmaya devam etmek zorundasınız. işte bu sebeplerden dolayı, viager ilanları veren kişiler genellikle 70 yaş üzeri insanlar oluyor ki ilan talep görsün. mesela şu ilandaki evin sahipleri 82 yaşında bir amca ile 88 yaşında bir teyze. evin piyasa değeri 662.500 euro. bu çift çok yaşlı olduğu için önden üçte bir oranında toplu para da istiyor (çünkü alıcının riski çok az) ve ilave olarak aylık 1800 lira para talep ediyorlar. yani bu şu demek; beş yıl daha yaşasalar bile yarı fiyatına evi almış oluyorsunuz. kulağa biraz acımasızca geliyor sanki farkındayım ama sistem böyle işliyor. anlaşırsanız, ölmelerini bekliyorsunuz artık.* ne zaman göçerlerse öteki tarafa, o zaman siz de evinize kavuşuyorsunuz.

    -"türkiye'de olsacılar" için not düşeyim; bizde bu sistemin işlemesi biraz zor! evi satan kişi bir seneden fazla yaşadı mı ortalık karışmaya başlar. alıcının rüyalarını, öldürme planları süsler. diyelim ki vadesi doldu, çok yaşamadı. bu sefer oğlu kızı girer devreye. ölen kişinin kılığında bankadan emekli maaşını çekmeye giden akrabalar yaşıyor bu memlekette. heyy yavrum, yedirirler mi hiç? daha mirasçı olduğunu düşünenlerin kavgalarına girmiyorum bile.-

    hasılıkelam efendim; eğer bombacı mülayim gibi bünyesi olan birine denk gelmezseniz viager sistemi, alacağınız mülkü neredeyse yarı fiyatına indiren bir tür vefa/yaşama saygı sistemi. çok yaşlı değilse ilanı veren, ön ödeme de yok. kira öder gibi para ödeyip ev sahibi oluyorsunuz. tek sıkıntılı tarafı, bu parayı öderken satın aldığınız evde oturamıyorsunuz. (eski sahibi ölene kadar) hatta bazı alıcılar, pazarlık yapmadan önce satıcıların sağlık durumlarıyla ilgili detaylı bilgi edinmek istiyormuş. kronik hastalığı ya da uzun süreli rahatsızlığı olan birinin evi, daha kolay alıcı buluyormuş.

    çok garip yahu. bir yönüyle akılcı ama diğer yüzü çok acımazsız. bir insan ölüyor ve sevenleri yas tutuyor, aynı gün bu ölüm sizi evinize kavuşturup mutlu ediyor.

    hayat...
    tuhaf şeysin.