hesabın var mı? giriş yap

  • üç yaşına girmek üzere olan oğluma uyuması için masal anlatıyoruz. birkaç gündür de ihale bende. ışıkları kapattığımız için aç masal kitabını oku durumu olmuyor. haliyle, kaba tabirle uydurup uydurup anlatıyorum bir şeyler. aklıma da köyden başka bir şey gelmiyor. zihin ne dolu köyle. neyse masalı anlatırken bizimki her cümlede araya giriyor. misal "selim ve babası sabah uyandığında inekleri sağmak için ağıla gittiler" diyorum ve hemen "baba peki kuzular yok mu?" diyor. var oğlum olmaz mı diyorum. bu sefer "baba peki tavuklar yok mu?" diyor. var arkadaşım onlar da var az bekle :) işte sonra ineklere yemek olarak saman verdiler diyorum. hemen ardından "baba peki su verdiler mi?" diyor. ya hayır masal mı anlatıyoruz, soru-cevap etkinliği mi belli değil. madem hayal gücün iyi, sen anlat diyorum. bu sefer de "bir varmış bir yokmuş baba" diyor ve kalıyor orada. devamı yok. yaklaşık 20 dakika süren bu mücadelemiz sonrası anne olaya müdahil oluyor ve nasıl oluyorsa uyuyor bizimki hemen. işin özü ben çok kötü masal anlatıyorum, kabul.

  • karşıda araç varken yakmayı normal karşılayanların olduğunu da gördük. adam bir de utanmadan rahatsız olanlara düşük iq demiş. sanırım şoför olan herkes kimin düşük iqlu olduğunu tahmin eder.

  • arkadaşla kadıköyde akşamüstü vakti bir mekanda buluşulduktan sonra taksime geçilmiş, gece uzadıkça uzamış ve kalabalık olunmuştur.

    sabaha karşı taksim taraflarında başka bir arkadaşın evinde kalınır, öğlene kadar uyunur edilir..

    ertesi günü aynı şekilde geçer, zaten taksimde herkes, akşama doğru çıkılır evden yine içilir eğlenilir dans edilir, taksimde oturan aynı arkadaşta kalınır..

    3. gece taksimde içilirken ilk gün kadıköyde buluşulan arkadaşın cep telefonuna mesaj gelir;
    "ekmeğe gerek kalmadı."
    arkadaş bi duraksar, bi dalar ve bi anda suratı renk değiştirir..

    haliyle meraklanıp sorulur "ne oluyor lan ?"
    cevap : "abi ben ekmek almaya diye çıkmıştım."

  • xbox series s’imi seagate’in xbox logolu tasarladığı 2gb hdd ile kullanıyorum. x|s optimized oyunların internal disk ve hdd ile kullanımıyla alakalı bir kaç bilgi vereyim.

    öncelikle çoğu x|s oyun internal’da çalışıyor ve xbox series s’in depolama alanı maalesef x’e göre düşük olduğundan bunu da verimli kullanmak gerekli. her şeyde olduğu gibi bu durumun da istisnaları var. yani bazı x|s optimized oyunlar hdd’den de çalışıyor. bunu öğrenmek için;

    1-oyunu indirin (tamamen indirmenize gerek yok sadece kütüphanede gözükmesi yeterli.)
    2-kütüphanedeyken oyunun üstüne gelip gamepad’den görüntüleme tuşuna (view button) basın.
    3-sol tarafta dosya bilgileri var ona girin.
    4-çıkan uzun metinde sol aşağılara doğru “consoletype” göreceksiniz, eğer karşısında xboxgen9 yazıyorsa hdd’den oynanmaz, ancak xboxone yazıyorsa hdd’den de oynayabilirsiniz.

    not: bütün x|s optimized olmayan oyunları hdd’den oynayabilirsiniz.

    not2: eğer otomatik indirme yeri hdd olarak ayarlıysa (çoğu kişide internal hızlı dolacağı için böyledir diye tahmin ediyorum.) hdd’den çalışmayacak oyunlar için xbox zaten size uyarı veriyor.

    not3: bazı oyunlar store’da ve gamepass’te 2 versiyon oluyor, xbox one ve xbox series x|s optimized. benim için çok önemli bir oyun değilse genelde xbox one versiyonunu indirip hdd’den oynuyorum. (örn: fifa serisi)

    x|s optimized olup hdd’den oynanabilen oyunların bazıları:

    * ark survival evolved
    * desperados 3
    * halo mcc
    * mass effect: legendary edition
    * minecraft dungeons
    * ori and the will of the wisps
    * rocket league
    * sea of thieves
    * state of decay 2
    * star wars: squadrons
    * the division 2
    * warhammer: vermintide 2
    * we happy few
    * zombie army 4

  • sene 1997
    istanbul'a yeni gitmişim.
    çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.

    ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.

    kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.

    -işte böyle buluşuluyordu.

    şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.

  • öncelikle kendi yaşadığı şehri gezmeli bence. misal, benim bir arkadaşım vardı bu hayalini gerçekleştirmeye çalışan, havaalanına gitmeye çalışırken kurtköy dolaylarında kayboldu.