ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sgk'nin ilaçlarda taban fiyat ödemesi başlatması
-
bilale anlatır gibi anlatmaya çalışacağım.
iki ilaç arasında aynı etken maddeye rağmen fiyat farkını oluşturan iki değişken vardır.
1- ilacın etken maddesinin yapıldığı ülke
2- etken madde eşdeğerlik kontrol ve testlerinin yapıldığı fabrika-ülke
yani ucuz ilaç, hindistan-çin menşeli etken maddeden yapılmıştır ve yine bu ülkelerin kurallarının geçerli olduğu labratuvarlardan eşdeğerlik-etkinlik onaylarını almıştır. buna karşılık pahalı dediğiniz marka ve bilindik ilaçlar örneğin fransa veya almanya gibi avrupa ülkelerinde üretilir ve test edilir ve haliyle bu ülkelerin ürettiği ve test ettiği ilaçlar daha güvenilirdir. etrafınızdan sıkça duyduğunuz "falanca ağrı kesici bana iyi gelmişyor ama filanca şak diye ağrımı kesiyor" hikayesi bununla ilgilidir.
yani arkadaşlar olayın pek çok boyutu mevcut. söz konusu olan karmaşık organik moleküller topluluğudur. üzerinde etken madde aynı yazıyor diye içindeki kimyasal da aynı olmak veya aynı etkiyi göstermek zorunda değildir.
son söz: konunun doktorla, eczacıyla, mümessille falan alakası yok. devletin sağlık harcamalarını subvanse etme yeteneğinin sonuna geldik. yani para bitti. kapitalist sistemde paran bittiyse donlarını avm den değil, çarşamba pazarından alırsın.
yeni rakı'nın almanya'da yayınlanan reklamı
-
yurt dışındakiler reklama, yurt içindekiler rakının fiyatına ağlıyor.
reklamı seyrederken bile cebimden 20tl vergi çıktı
ahmet hakan
-
ben öğretmenim.
iki tane 7.sınıfım var.
7.a şubesinin dersleri genel olarak hep sabah saatlerine denk geliyor. 7.b hep öğleden sonra...
birinde hepimiz taptazeyken ders işliyoruz, diğerinde hepimiz yorgunuz...
hak geçmesin diye 7-b ye tenefüs zili çalmadan, pür neşe, motivasyon giriyorum.
ekstra testler hazırlıyorum. fotokopiler havada uçuşuyor!
sonra diyorum 7.a kendimi istedi sabah derslerini, onların suçu ne! dururmuyum, orda da havada uçuşmalar!!!
birine bir kelime eksik anlatsam, huzursuz oluyorum. dengeyi kurmak için çırpınıyorum.
allahtan korkuyorum. gerçi insan olanın hakkaniyetli davranması için kimseden korkmaya ihtiyacı da yok...
şimdi sana soruyorum:
ben bir kelimenin hesabını bile yaparken, sen geceleri nasıl rahat uyuyorsun?
cidden hayret ediyorum...
zamanın çok hızlı geçtiğinin fark edildiği anlar
mısır'da yapılan balkona sıfır köprü
-
mısır piramitlerini yapan ataları görse herhalde yüzlerine tükürür dediğim durumdur.
sözlükçülerin ben de oradaydım dediği olaylar
-
ekşi itiraf başlığına yazacaktım ama bu başlık daha uygun gibi.
(bkz: 16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı)
oradaydım ve bununla da yetinmedim. maç sonunda sahaya inen ve timsah yürüyüşü yapan grubun içinde yer aldım.
ne yazık ki; şaka yapmıyorum..
şu hayatta nefret ettiğim 2 kişi var. birincisi 2-2 anonsunu yapan adam, ikincisi de uzun.
gelen mesajlar üzerine edit: 5.sıradaki beyazlı gerizekalı.
başbakanın arapça yazılarla karşılanması
-
darısı uğurlamaya
http://www.ruyatabirlerikitabi.com/…23375951229.jpg
eeey sevgili
uzatma dünya dünya sürgününü şunun ya
inşaat mühendisi
-
bu mesleğin en acı tarafı şu: çok güzel bir gökdelenin, konser salonunun, stadyumun önünden geçerken insanlar "binaya bak ne kadar güzel, mimarı kim acaba?" diye sorar. kimse inşaat mühendisi kim diye sormaz.
kendi kendine duruyor o bina ayakta çünkü.
cıvık komedi filmi çekerek voliyi vurma sanatı
-
(bkz: gora)yı oraya koymak teorinin tüm güvenilirliğini iki paralık etmiştir.