ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1827 istanbul'unda pantolon giyen iki kişiye linç
-
1827 senesinde padişah ikinci mahmud, batılılaşma adımlardan biri olarak gördüğü kılık kıyafet yeniliklerini yürürlüğe koymayı planlar. lâkin halkın ve ulemânın böyle bir yeniliğe hazır olmadığının da farkındadır.
ikinci mahmud zeki adamdır hocam. kendisini severim. büyük saygı duyarım. yeniçeri ocağı'nı kaldırmaya giden süreçte ahâliyi, yeniçerilerin ölünce hortlak olarak geri döndüklerine ve yakılmaları yahut kazığa geçirilmeleri gerektiğine inandırmış bir adamdır. ilk defa anadolu gezisine çıkmış padişahtır. halkı yeniliklere alıştırmak ister. adam fransız usûlü konser bile verdirmiş izmir'de. " silahlarımız dandiktir " demiş. askerlere; " ulan bu başınızdaki tüylü şeyler hem ağır hem de ıslanınca görüşünüzü engelliyor. gelin değiştirelim! " demiş; ulemâ feslerin püskülünün boyunu tartışıp cevaz verip vermeme tartışmasına girmiştir. bu adam büyük zorlukları yenmiştir hanımlar beyler.
konumuza dönelim; ikinci mahmud, osmanlı imparatorluğu'nda ilk defa " pantolon " giyen padişahtır malûmunuz. işte bu pantolonun devlet-i âliyye'ye nasıl getirileceğini ve halka nasıl kabul ettirileceğini düşünürken avusturya'dan pantolon sipariş eder.
bu yenilik için de iki kurban sever: avni bey ve kuruçeşmeli hasan.
bu iki garibim, hayatlarında ilk defa gördükleri pantolonları giyerler ve mısır çarşısı'nda gezinmeye başlarlar.
amaç; halkın nabzını ölçmektir anlayacağınız üzere.
kuruçeşmeli hasan ve avni bey, muhtemelen korku dolu gözlerle etrafta gezinirlerken ahâliden sesler yükselmeye başlar:
" bu ne biçim kıyafettir? ayıptır! " deyu. sesler gittikçe artar ve kalabalık, bu iki kurbanı orada tekme tokat döver.
tabii bu olay istanbul'un her semtinde hemen yayılacaktır. bunu bilen ikinci mahmud, kahvehanelere ve çarşılara dedikodu yapmak üzere adamlarının gönderilmesini emreder. bu kişiler olayın pantolon yüzünden değil de bu iki kişinin ramazan ayında çarşıda yemek yedikleri için linç edildikleri yalanını yayacaklardır. böylece devlet de pantolon yeniliğinin daha büyük bir tepkiyle karşılaşmasını engeller.
bu iki kurban da bursa ve izmir'e sürgün edilirler ki devletin bu kişileri cezalandırdığı görülsün!
evet, bu topraklara pantolonun geliş hikâyesi de böyledir vesselam.
ayna şakasını türkiye'de yapmak
-
ikinci videodan çıkan sonuç gerçekten vahim.
ancak ben şakayı yapan arkadaşların iletişiminde de bir sorun olduğunu düşünüyorum.
orjinalinde, "arkanızdan gelen kızların ne kadar güzel olduğunu farkettiniz mi?", "arkanızdaki çift sizce de çok uyumlu değil mi?" gibi iltifatlar hoş ve naif bir ses tonuyla söylenirken, türk versiyonunda söylenen "dünyanın en güzel/ dünyanın en karizmatik..." gibi ifadeler dalga geçiyormuş izlenimi uyandırıyor.
ilkinde güzelliğinizin farkına varın gibi bir sosyal mesaj veriyorken, ikincisi fazla abartılı bir yaklaşımla "hadi lan oradan" cevabını hak ediyor.
aynı deneye maruz kalsam, ilk yaklaşıma gülümseyip teşekkür edecekken, ikincisine, "bu mu lan dünyanın en karizmatik adamı" cevabını yapıştırırdım.
dönüp bakmaya tenezzül bile etmeyenlere ise diyecek bir sözüm yok.
yurt dışında ermeniyle karşılaşmak
kuş regline ekmek banmak
-
(bkz: vegan terörü)
çocuklarla girilen trajikomik diyaloglar
-
eren -ki kendisi 9 yaş, ilkokul 3 seviyesinde- son iki haftadır evde babaanne ve dede olduğundan, yayları iyice gevşetmiş, hoşgörüyü dibine kadar kullanmış, anne-babayı saç baş yoldurma seviyesine çıkarmıştır. aferin.
saçımızı başımızı yolmamız yeterli gelmediğinden bi akşam şöyle ciddi bir ayar olsun diye, salonda masaya oturduk üç kişi ve başladık konuşmaya. arada o cevap vermediğinden monolog şeklinde gelişen konuşma şöyle;
baba- eren sen böyle değildin ama!
anne- yaptığının yanlış olduğunu biliyorsun değil mi?
baba- oğlum babaanne ve deden çok yaşlı insanlar, onları kandırmak kolay ama kendini kandırırsın bak.
anne- oğlum bak bu hayat bilgisi ödevin yapılmamış ama dedene yaptım demişsin, hoş bir şey mi bu?
önünde cevaplanmamış iki sayfa test, tüm söylediklerimizi sadece bir baş sallamayla dinledi. baba her zaman olduğu gibi söylendikçe sinirlendi, sinirlendikçe söylendi, en sonunda kaş-göz etmemle kapıyı çarpıp odadan çıktı. yalnız kalınca "oğluşum hiç bir yorumda bulunmadın, ne düşünüyordun biz konuşurken, sence haksız mıyız?
- yok haklısınız da anne, şey düşünüyordum; şimdi bana çok kızdınız ya siz, birden bir süper kahraman olsam, hemen fışşşt diye iki sayfa testi çözüversem, sonra siz şaşkın şaşkın bakarken sarılsam size, beni affediverseniz. böyle düşünüyordum, bunu hayal ediyordum.
ben de düşünüyorum; birden bir süper kahraman olsam, çocuğumu üzmeden en doğru şekilde davranarak fışşşt diye büyütüversem, sarılsam ona sımsıkı, yetiştirirken istemeden de olsa yaptığım hatalardan dolayı beni affediverse.
baba bak ben de öleceğim
-
edit; depremde hayatını kaybeden elif'in babasına gönderdiği ses kaydını dinlemek için; tıklayınız
" antakya’daki elit apartmanı’nda yaklaşık 150 kişi yaşamını yitirdi. mümtaz gövce o gece istanbul’daydı. enkaz altında kalan 10 yaşındaki kızı elif , “baba bak ben de öleceğim” diyerek ses kaydı ve fotoğraf yolladı.
hiçkimse gelmeyince kendi başımızın çaresine bakmaya çalıştık. şehir dışından getirttiğimiz kepçe ve vinçlere afad el koydu.
üç günün sonunda afad’ın bize arama kurtarmaya gelmediği yerde biz onu aramaya çıktık. karayolları’nın önünde yaklaşık 150 kepçe ve 50 kadar vincin bekletildiğini gördük.
bu neden yapıldı, bilmiyoruz. en sonunda başka yerden ayarladığımız vinç ve kepçeleri (afad el koymasın diye) ara sokaklardan dolaşarak enkazın olduğu yere getirdik.
mümtaz gövce, ailesini kurtarmak için her şeyi yaptı ama olmadı "
5 ekim 2020 kanzuk ve alexandraarzat'a açık mektup
-
paşalar,
sizin bu kendinize yaptığınızı, sizden başka kimse size yapamazdı gerçekten.
alexandraarzat'a yolun açık olsun paşam yazdıran tatminin ne kadar kısa süreceğini bir düşünün isterseniz:
kocan vasıtasıyla türkiye'nin en büyük, en etkili, en güçlü sosyal mecrasında patronluk taslayıp tatmin olabilirsin, fakat o saatten sonra türkiye'nin en büyük, en etkili, en güçlü sosyal mecrasında ömrün boyunca senin hakkında yazılacak olanlara kocan dahil hiçbir güç engel olamaz.
bu ironinin büyüklüğünü bir düşünün istedim.
bu işin benle ya da bu başlıkla alakasız olarak iki doğal çözümü var:
1- siz insan gibi çıkar özür dilersiniz, uçurulan yazarları geri getirirsiniz ve yazarlar da helal olsun büyüklük yaptılar derler ve bu olayı unuturlar. küçük bir tatsızlık olarak kalır, herkes hayatına normal devam eder.
2- bunu yapmazsanız ve tavrınızda diretirseniz, memlekete ikinci meltem banko vakası hayırlı olur. olmasını ister miyim? istemem şahsen. gerek yok, kimsenin hayatı mahvolmasın. evlilik bu hem, hiçbir şeye benzemez. fakat diretirseniz siz de biliyorsunuz ki kimse buna engel olamaz.
çünkü, network'ten gelsin: you have meddled with the primal forces of nature, mr. beale. o zaman da uzun bir yol sizi bekler. yolunuz açık olsun paşalarım demekten başka çare kalmaz.
saygılar.
edit: başlığı yanlış tarih formatıyla açmışım. mod'lardan ricam, 5 ekim 2020 olarak düzeltmeniz.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: ulan hiç unutmuyorum sırf forma alamıyorum diye
1. atletimi forma yapmıştım o zamanlar 8 yaşında filandım mahallede maç yapacağız beni oynatmıyorlar neymiş formam yokmuş o zamanlar fakiriz tabi amk gittim atletimi çıkardım arkasına "10" bi de "hagi" yazdım. önüne de "marshall" yazdım. ne gülmüştü o. çocukları... neyse yıllar geçti hala fakirim amk bir şey değişmedi her şey aynı... bu da böyle bir anımdı.
eylemcilere söven esnaf
-
ürkütücüdür. eylem süresince eylemcilere karşı öyle aşırı tepkiler duydum ki kanım dondu. yok kafalarına sıkacakmışsın, yok bilmem ne yapacakmışsın... komşunun oğlu/kızı belki oradaki, senin insanın ya? bu nasıl bir vahşet? allah akıl fikir versin hepinize. zaten baştakilerin çok daha basit şekilde bitirebilecekleri bir eylemi kışkırtmalarla bu noktaya getirmelerinin amacı da buydu. şimdi kim provakatör kim oyuna gelen söyleyin?
edit: biz göçmeniz, bosna'da akrabalarımız var. yıllarca bosna savaşının vahşet hikayelerini dinledik. orada birlikte gülüp eğlendiği, düğününe derneğine katıldığı komşuları katletti boşnakları. sırf dini farklı diye. işte sizin o sırp kasaplarından hiç farkınız yok, bilesiniz.
özcan deniz'in i feel good performansı
-
izledikten sonra soğuk lahmacun yemiş kadar mutsuz olduğum gudik performanstır. o nasıl bir gırtlak kullanımı, o nasıl bir ingilizce, bu nasıl sistem, bu nasıl teokrasi...
vay anasını sayın seyirciler.
so guu so guu... on dakika ara...
http://youtu.be/vbx9rue9mwk