hesabın var mı? giriş yap

  • müş. ozan bey bu dll dosyaları çok yer kaplıyodu ben hepsini sildim
    ben. ee
    müş. şimdi makine açılmıyo.
    ben. haklı

  • mühendislere sallamak adına bilgi sahibi olunmadan yine fikir sahibi olunmuş. ülkenin en büyük problemlerinden biri de bu sanırım. bilal'e anlatır gibi anlatalım o zaman.

    zira örneğin renault'nun dünyaca ünlü 1.5 dci k9k motoru bursa oyak-renault fabrikasında yapılır. zira çoğu kişi bilmez, mercedes a serisi, nissan qashqai gibi markalar da bursa'da üretilmiş bu motoru kullanır. sen alman arabası diye mercedes alırsın, motoru bursa yapımıdır. bu 1.5 dci bu motorun yerlileştirilmiş parça oranı da hayli yüksek olup, her geçen süre de artmaktadır.

    mercedes, veya alman mühendisler bu kişilerin iddia ettiği gibi motor yapmayı bilmiyordur da bursa'da yapılan motoru mu almaktadır? hayır. motor yapmak artık know-how değil, çalısma prensibi yüz yıla aşkın süredir biliniyor. ancak otomotiv sektöründe artık yarış o kadar sert ki, her şey maliyet. maliyet de seri üretimin çokluğu ve sayısı ile ilgili. sayı ne kadar artarsa maliyet düşüyor. o yüzden yeni motorlar üretip, yeni motorlara yatırım yapmak yerine, halihazırda üretilen ve sayısal üretim fazlalığından dolayı maliyetlerini optimuma çekebilmiş motorları alıyorlar. yani kısaca bu renault motoru o kadar tutulmuş ki, üretim adetleri artmış, üretim adetleri artınca alt parça üretim adetleri de artıyor, ve pazarlık şansı dolayısıyla üretim maliyetleri de azalıyor tedarikçilerden alınan parçalarda. siz buna "sürümden kazanmak" diyebilirsiniz kısaca.

    bu yüzden motor yapmak ve lisansını almak değil, piyasada tutunabilecek, yarışabilecek, daha doğrusu maliyeti bu motorlarla yarışabilecek motor yapmak zor. zira köşe başları hep kapılmış. hem de yüz yıldır. dizel motor piyasası fransız markaların elinde mesela, renault ve psa gibi. almanlar bile bu piyasayı kolay kolay ele geçiremiyor. örneğin volkswagen'in dizel motor emisyon konusunda abd'de nasıl gümlediğinin üzerinden de çok geçmedi, hatırlanır.

    yine aynı mantıkla lüks araba piyasasında köşe başlarını da almanlar tutmuş, buraya yerleşmiş mesela. yine aynı örnekten gidelim, örneğin renault lüks araba yapmayı bilmiyor mu? fransız mühendisin kapasitesi mi yok? hayır, ancak lüks araba segmenti alman markalar tarafından tutulmuş, köşe kapılmış. artık renault pahalı araba bile üretse bu segmente giremiyor. pahalı araba üretmek de artık bir know-how değil, vites dişlisini sessiz olsun diye fosfat kaplamak yüz yıldır biliniyor. ya da kasa daha geç dağılsın, daha az ses çıkarsın diye punta kaynak yerine lazer kaynakla birleştirmek de sır değil. ancak bu maliyet getiriyor, maliyet getirince araba pahalılaşıyor. ve bu segmentte zaten mercedes var, ne kadar pahalı araba üretsen de artık bu segmentin köşe başını tutmuş markalar arasına giremiyorsun. yine aynı mantıkla orta alt segment de fiat, opel, renault gibi markalar tarafından tutulmuş mesela (ki fiat alfa romeo'yu da üretir). mercedes de bu segmente girmeye ve küçük ve daha ucuz araba üretmeye çalıştı, ancak modeli piyasada başarılı olamadı, hatta yollardan toplatıldı (eski küçük a serisi). bu macerayı bıraktı, kendi segmentinde devam etti. yani sorun üretememek değil, üretmemek, yani piyasada o segmentte tutunabilmek.

    motorun en önemli parçası motor bloğu, yanma içinde gerçekleşir. volkswagen ve audi gibi markaların motor blokları izmir çiğli'deki türk tedarikçide yapılır mesela. ya da bentley'nin milleri gebze'deki tedarikçide yapılır. ford'dan bmw'ye, lexus'tan maserati'ye çoğu markanın o bayıldığınız alüminyum jantları izmir'deki türk tedarikçide yapılır. pistonlar izmit yapımıdır. sen alman diye alırsın, içindeki çoğu parça türkiye yapımıdır. bu tarz birçok örnek var. en son çip krizi de buna örnek, çip yapan birkaç firma var, ancak piyasayı tayvan'daki tedarikçi öyle bir ele geçirmiş ki, zira sürümden dolayı o kadar optimum ve az maliyetle ürettiğinden tüm markalar bu tedarikçiden parça alıp buna bağlı kalmışlar ki, adamlar üretimi azaltınca tüm markaların üretimi durdu. diğer tedarikçilere de acil olarak geçemiyorlar, zira hem pahalı alacaklar, hem de kapasite ve hat yatırımı vb. gerekir yeni tedarikçide. otomotiv sektörü artık globalleşti. hiç bir araba artık yüzde yüz alman veya fransız değil. konu daha ziyade maliyet. bunları bilmeden bu tarz yorumlar yapmak komiklik veya en basit tabirle bilgisizlik.

    edit: bir çok soru geldi, edit yaparak toplu olarak cevaplamış olayım; başlıkta metal alaşımlı motor bloğunun malzemesinin büyük sır olduğu ve bu yüzden yapılamadığı gibi bir bilgi varmış, bu konuda yorumum sorulmuş. sektörde deneyimli her mühendis size benzer cevabı verir: bu bilgi doğru değildir. zaten yazdığım üzere en büyük metal alaşım alüminyum enjeksiyon motor bloğu üreticilerinden biri izmir çiğli'dedir. dünyanın en büyük otomotiv üreticisi volkswagen grubun bazı modellerinin motor blokları burada dökülür ve üretilir. yine aynı şekilde oyak-renault 'nun da kendi alüminyum motor bloğu üretim tesisi vardır bursa'da. yine yukarda bahsettiğim gibi büyük markaların motorlarının ve vites kutularının birçok kritik parçaları da türkiye'deki türk tedarikçilerde üretilir ve örneğin peugeot'ya, ford'a, toyota'ya, mercedes'e vb. gönderilir. balata üretimindeki karışımlar metale göre daha özeldir mesela, ancak bu da öyle ulaşılmaz bir sır falan değildir, kendi reçetesi ile balata üreten de türkiye'de birçok tedarikçi vardır uluslararası büyük markalara parça veren.

  • konuşmadaki taraflardan biri olduğum için mi bana bu kadar komik geldi bilmiyorum ama bir örneğini bugün yaşadım. 4 yaşındaki anaokulu öğrencisi küçük kaselerde verilen ve suyu fazla olan barbunya yemeğini kaşığıyla karıştırırken düşünceli gözlerle dalıp gitmiştir. haliyle merak eder ve sorarım.
    ben: göksu ne düşünüyorsun?
    göksu: bu çorbayı ısırarak mı yemeliyim onu düşünüyorum.

  • sayısı ile ters orantılıdır eğer 2 yaprak nane varsa tabaklar kare ve küçüktür hesabı iyi giyimli garson getirir ve sağlam girer.

    15-20 yaprak varsa köy kahvaltısı yapıyorsunuzdur 10-15 lira hesap gelir.

    ama yok 1 avuç nane varsa kesin köy evindesiniz para vermessiniz hatta çıkışta elinize poşetle meyve sebze süt tutuştururlar.

  • bu embesil müzik türünden 24 milyon dolar kazanmış olması... vallahi alnına elmas çaktırmasında değilim.

  • aşırı beğendiğim tarantino filmi. fazla övmeden önce biraz zaman vermek istiyorum ama “malum trajik son” yaklaşırkenki gerilim ve o sonu muhteşem.

    70ler los angeles’ı renkler falan da apayrı şahane. brad pitt çok çok iyi.

    acaba polanski ne hissetti bu filmi ve sonunu izlerken, bunu düşündüm filmde. filmden daha çok keyif almak isterseniz 1969’da polanski’nin hamile eşinin los angeles’da öldürülüşünü bir google’layıp okuyun. film o trajik olayın gerilimini fazlası ile kullanıyor.

  • buradaki asıl sorun türkçe bilmeyen insanların vatandaş olması değildir.

    asıl sorun, sadece bir kişinin istediği olsun diye bu kadar insana vatandaşlık verilmesidir.

  • zaman.

    insan çocukluğundan uzaklaştıkça, hayat kavgasının içerisine girdikçe, yakınları, büyükleri birer birer dünyayı terk etmeye başlayınca duygusuzlaşmaya başlıyor. özlemle yad edilen şeyler, eski dostlar, hatıralar aynı tadı vermiyor.

    nerede o eski bayramlar diyorlar ya... bayramlarda bir sıkıntı yok, biz duygusuzlaşıyoruz işte.