hesabın var mı? giriş yap

  • johannes vermeer'in en ünlü, en etkileyici tablosu. kuzeyin mona lisa'sı.

    vermeer'in diğer tablolarının çoğunda olan dışarıdan bakma hissini kırıp geçen, sanki karşımızdakini tanıdığımız hissini veren bir tablo. konuşmak üzere olan sıradan bir kız. sıradan gibi gözüken, sıradışı bir tablo. bir kadını çizerek, kadına sosyal hak vermeye, sosyal düzende yer vermeye çalışan bir tablo. bir aristokratı/eşini veya rahibeyi değil de sıradan birini çizerek, halktaki baş kaldırışı destekleyen bir tablo. ve bunu büyüleyici bir sanat eseri yapabilecek kadar bakanı içine çeken bir tablo.

    tablo bugün hala hollanda'da duruyor. mauritshuis diye ufak bir müzede. oraya gidemeyenler için alabildiğine zoom yapılan haline buradan bakılabilir.

  • ülkesinde basın özgürlüğü olmayan, yürüyüş özgürlüğü olmayan, bırak peygamberi siyasi liderleri bile karikatürize edenleri linç eden iktidar partisinin başbakan'ının katılacağı yürüyüştür.

    bilin bakalım hangi ülke başbakan'ı!

  • travmatik bir dönemdir.

    bana kalırsa diğer büyük şehirlerde yaşayanlarla birlikte, özellikle istanbullular daha derinden hissetmiştir bu süreci. televizyonlarda acayip acayip programlar olurdu. saadettin teksoy, medyumlar, ister inan ister inanma programı*, sıcağı sıcağına vb. programlar o dönemin acayipliklerindendi. saadettin teksoy'un, a4 kağıdının altına çakmak tutarak, kağıtta cinlerin suretinin oluştuğunu iddia eden adamı konuk ettiği bölümü hiç unutamam mesela. sıcağı sıcağına programı'ndaki "çivici katil"e ne demeli! ister inan ister inanma gün ortasında yayımlanan, cam yiyen adam, ne bileyim yokuş yukarı kendiliğinden çıkan araba gibi haberlerin yapıldığı bir gerilim şöleniydi.

    sonra sokaklar da acayipti. her gün televizyon'da yürüyüş yapan memurların, işçilerin grevlerinden bahsedilirdi. bu o kadar fazlaydı ki faili meçhuller ve boğaz'da günlerce yanan tanker gemisi gibi önemli hadiselerle aklıma kazındı. sular yoktu istanbul'un göbeğinde ve günlerce de gelmiyordu. annemin kaç defa, kapı önüne gelen tankerden kovalarla su aldığını hatırlıyorum. bu tankerle su sağlanamayan mahallelere belediyelerce gönderiliyordu. köşe başları çöplükten geçilmiyordu, sokaklar yağmur sularıyla dolup taşıyordu.

    insanlar da acayipti. "ömür boyu aydınlık için bir dakika karanlık" gösterileri yapılırdı istanbul'da. akşamın bir vakti herkes penceresinde tencere tava çalardı ve seri şekilde ışıklarını açıp kapatırdı. bane şehri ele geçirmiş sanırdın. ben bütün bunlardan korkardım. parliament gece kuşağı'nda eski batman'i izlerken, beton yorganın altından korka korka tavana bakardım. tavanda, sobanın alevgizinin açık olmasından ve güğümün ve sobaya asılmış birkaç parça çamaşırın neden olduğu korkunç şekiller olurdu. o yüzden kalkıp da televizyonu kapatacak cesareti bulamaz ve bir başıma yattığım oturma odasında sabaha kadar açık kalırdı tv. sabah kızar, yaygarayı kopartırdı annem. okulda öğretmenim marangozdan yaptırdığı sopayla döverdi biz çocukları. neyse ki sınıflar en az 80 kişilik olduğu için sıra sık sık bana gelmiyordu. ne tv, ne sokaklar, ne okul, ne aile benim gibilere istediği sükunu vermiyordu.

    edit: birkaç tarih açısından bakarsak 94 yılını da bir miktar geçmiş karanlık dönemdir.

  • hem de hanım sivastan mı dedi o?

    tırnağınız taşa değmesin; ne güzel insanlarsınız siz öyle.

    o değil de 5 çocuk mu dedi o?

    mutlu bi adamla evlenen türk kızı. herkese böyle mutluluklar dilerim. ne güzel lan.

  • tuvalete giderken hesabı ödemiş +10 yazıyor ama tek amacın o tatlım +10000 falan yazmalısın, gerisi gereksiz jestler senin için. değerli olsaydı anı yaşardın, böyle siksok şeylerle uğraşmazdın.

  • aralarında olmaktan mutluluk duyduğum insanlar; vesikalık fotoğrafa bile tahammülüm yok, gerektiğinde yıllar önce mecburen çektirdiğim bir fotoğrafı yeniden tabettiriyorum.

  • homer ölecektir, son gece çocuklarını yatağında ziyaret edip onlar uyurken onlara güzel şeyler söyler, över tek tek. maggie'ye "ne tatlısın, ne şirinsin" der, lisa'ya "ne zeki, çalışkan b kızsın , övünç kaynağımızsın" falan der. sıra bart'a gelir, bakar bakar diyecek bir şey bulamaz ve:

    -bart, (bi kaç sn. sessizlik) ,yorganın çok güzel

  • üstedit: arkadaşlar ulaş bebeğimiz ve annesi 4. gün sağ salim bir şekilde çıkartıldılar şükürler olsun. darısı yardım bekleyen herkese, kayıpları olanlara allah güç sabır versin ve allah hiçkimseye bunu yaşatmasın bir daha düşmanıma bile.

    abim eşi 3 yaşındaki ve iki haftalık bebekleri saatlerdir enkaz altında. ses veriyorlar. herkesten rica ediyorum lütfen afad'ın ya da yardım edebilecek herhangi bir ekibin buraya bir an önce gelmesi için ne gerekiyorsa yapın. aynı binada başka insanlar da var. hamile bir kadın komşuları olduğu bilgisi de var.
    apartman ismi örnek apartman

    adres: cumhuriyet mahallesi ingiliz okulu caddesi no:12 kat 2 örnek apartman
    samandağ/hatay

    edit: arkadaşlar kendi çabamızla abimi ve üç yaşındaki yeğenimizi çıkarabildik. yengem ve iki haftalık bebeğimiz hala enkazda. haber bekliyoruz.
    elinizi uzatın yengemle onbeş günlük bebeği de kurtaralım.

    konum: https://goo.gl/maps/xlmqbaxr8smf3twb8

    edit 2 :başka bir yardım çağrısı
    https://mobile.twitter.com/…tus/1622919614513528833

    edit3: herkes beklediği güzel haberleri alsın inşallah bir an önce (bkz: #148710477)

    edit4:adres güncellendi

    edit5: allah herkesin yardımcısı olsun #148749206

    edit6: gören duyan varsa buraya da ulaşsın. #148774597

  • program suresi bekledigimizden cok daha kisa tutuldu (ya ali nesin surpriz oldu ya da israil askeri fotograflari beklenenden uzun surdu). o yuzden soylemek istedigim, soylemeyi planladigim bir yigin sey kaldi (google sansuru de dahil olmak uzere).

    3 konuk oldugumuzdan da bu kafamdaki sure planiyla ortusmedi. canli yayinda araya girme ve soz kesme mesrebine alismadigimdan da cok az sey soylemis oldum neticede.

    allahtan diger iki konuk tuna ve kaan'di da benim eksik kaldigim yerlerde tamamlayici olabildiler. diger konuklar alakasiz insanlar da olabilirdi.

    "hukuki moderasyon var, her sey yazilamiyor burada" benim ilk one cikarmak istedigim bir bakis acisi degildi. her site ofisinde bir hukuk burosu istihdam etme luksune sahip olamaz. elestiriye odaklanma sebebim bu oldu. elestiriye acik ve yasal duzenlemeleri duzgun bir toplumda moderasyona da ihtiyac yoktur.

    benzer firsatlar cikarsa bunu daha net ifade edebilecegim insallah yarabbi.