hesabın var mı? giriş yap

  • var bir sebebi doğru. geri girerken ki esnada sağı solu rahat görebilirsin çünkü dışarıdasın ama geri çıkarken hiçbir bok göremezsin tehlike yaratırsın boş yere.

  • vardır böyle insanlar. ama benim başıma bundan daha ağırı geldi.

    bir gün aynı ofiste çalıştığım bir kızla iş için beşiktaş'a gittik. arabayı kadıköy'de park edip vapurla geçtik karşıya ve bir saat verip beşiktaş iskelesi'nde buluşmak üzere sözleştik.

    ben saat yaklaşırken başladım beklemeye. sonra saat 5-10 dk geçince aradım bunu ve bana; ayh yoldayım geliyorum, çok sıcak, şöyle oldu, böyle oldu gibi şeyler söyledi. ben de beklemeye devam ettim. 10 dk oldu 20 dk, 20 dk oldu yarım saat... ben bunu tekrar aradım, ne kadar sürer gelmen diye ve yine aynı rahatsız ifade ile 10-15 dk sonra oradayım dedi.

    ben de beklemekten sıkıldığım için barbaros bulvarı'ndaki starbucks'a kadar yürüyeyim hem bir kahve alırım hem de vakit geçer dedim.

    starbucks'a bir girdim ki ne göreyim. bu, masasında bitmiş bir kahve bardağı elinde bir dergi oturuyor. yanına gidip selam verdim sakince.

    beni görünce şeytan çarpmışa döndü ama öyle bir hale geldi ki açıklama bile yapamadı. nedenini bile sormadım çünkü bu kötücüllükte olan insanlara asla "neden" diye sorulmaz.

  • büyük üstad hakkında ilginç bilgiler

    - gitar soloları muazzamdır ve albümlerinde özellikle doksanlı yıllarda çıkan albümlerinde sound değişikliğine giderek klasik gitarla bestelerini yapmıştır...gittin o gidiş, kanayan gül, içim yanar ve dönebilsem bilinen en muazzam örnekleridir...kendisi james hetfield'a taş çıkartmasa da kendi çapında elektro gitar'ı saz kıvamında çaldığı da olmuştur:) işte o canlı performanstan ufak bir kesit...

    https://www.youtube.com/watch?v=-2tm9_yddp4

    - huzurum kalmadı bestesi 1977'de tutmasına rağmen şarkıyı seneler evvel yapmıştır. 72 yılında falan olması lazım...demekki demlenmesi gerekiyordu ortaya çıkması için.

    - adana'da sayısız yardım kuruluşlarına bağışı vardır ve hiçbirinin ortaya çıkmasını istememiştir. çukurova tv'de ya ortaklığı ya da bizzat tek başına kendi hissesi vardır.

    - ülkede muadillerine nazaran yani orhan, müslüm, ibo'dan farklı olarak türkü kasedi çıkarmamıştır. salt arabeskin yansımasıdır.

    -gülhane konseri rekoru daha kırılamamıştır...200 bin kişiydi sanırım guiness rekorlar kitabındadır hala.

    - 250'yi aşkın bestesi vardır ve ortaklaşa yaptıkları bestelerde kendisinin adını kullanmaz beste ortağının adını verir mesam'a.

    - marmaris'te koy satın alabilecek kadar da bu işten para kazanmıştır...hakkıdır.

    -klasik ve elektro gitar haricinde piyano ve bağlama çalmayı da bilir...işin mutfağında bulunur ancak bu müzikal bilgisini pek lanse etmez...

    - 250'ye aşkın bestesi olan bu insan sapına kadar alaylıdır...okuma-yazmayı hamaldan öğrenmiştir:)

    -müslüm gürses'in bizzat hastane masraflarını karışılamak istemiştir.

    ailemden kalan yegane unsurdur ferdi tayfur...14 yaşında ağlamazsam uyuyamam dinlenen bir evde aşık olmadan aşk acısı çektiren, fadimenin düğünü ile kente göçün saçma sapan sonuçlarından mizahi bir dille ve kilple bahseden bu yüce gönüllü insana allah uzun ömürler versin.

    gelen mesajlar sonrası edit: debe'ye ikinci siradan girmesi çok şaşırtıcı oldu ve tonla mesaj geldi geri donemediklerim kusura bakmasınlar...bunlar sadece buzdaginin görünen kısmı part 2 en kısa zamanda gelecektir.

  • bir değil bin tane var ama ben birine yoğunlaşacağım çünkü ben uzun zamandır bunu yaptığım için layığımı buldum;

    arkadaşlar, yöneticiniz ile hakkınız olan şey için konuşun, kariyerinizin nasıl şekilleneceğini, mutlaka konuşun . öyle yılda 1 defa değil, yılda 3-4 defa konuşun.
    size bir yol çizmesini, ne zaman terfi vereceğini belirlemesini mutlaka sağlayın, o sizden iş için bitirme saatleri tarihleri ister ya, siz de ondan kariyer yolunuz ile ilgili yapılacak çalışmalar için bitiş tarihi isteyin.

    ben yapmadım; saygılı olayım, gidip ağlamayayım, habire şikayetlenen bir konuma düşmeyeyim dedim. onlar zaten anlar benim hakkım olanı verirler dedim. bu beni insan olarak yüceltti ama beni onların gözünde "daha iyi çalışan" yapmadı.
    aksine isteksiz olduğum için operatif biri olarak göründüm belki.

    diyeceğim o ki, vaktim yok konuşamamlara kanmayın, sen daha yenisin neyin terfisilere kanmayın, çünkü bendeniz çok köklü çok kurumsal bir şirkette çalışmama rağmen 2 senede 2 terfi alıp hiyerarşik olarak üstüme basan insanlar gördüm. ben ise 2 sene de bir konuşup bana ne zaman terfi vereceksin diye soran bir insandım. demek ki bu arkadaşlar senede 4 defa konuşmuş, gitmekle tehdit etmiş. ben hiç tehdit etmedim, saçma bulurdum ama bir çok iş arkadaşımın gitmekle tehdit ederek maaşlarını arttırdığını öğrendim.

    bu pis dünyada başka türlü iyi maaş almak ve hatta ayakta kalmak zor.

    edit: mesajlar geliyor sıklıklar diyorlar ki ben tehditi savurunca terfi aldım, zam aldım, şu an için 10 kişiden 1 kişi tehdit olmaz dedi, ama denememiş, tehdit eden diğer arkadaşlar ise muvaffak olmuş. bu da bizim türk kafasının korku ile ittirildiğinin ibaresi. ben de tehdit etsem mi diye düşünmüyor değilim.

    yıllar sonra gelen edit: entry' den 2 sene sonra şans da yardım edince tehdit de işe yarayınca 2 kademe birden atladım. hiç hoşuma gitmedi tehdit ama, mecbur bırakıldım

  • moğolistan / 2011

    harhori (karakurum)- orhun abideleri.

    moğol çadırlarında konaklıyoruz. çadırların az ilerisinde derme çatma da olsa wc olarak kullanılan ufak barakamsı bir yer var. kapı yok.

    ben :-neden kapı yok ki burada?

    yerel rehber :-neden olsun?

    ben : ımm!!? wc yahu burası

    yerel rehber : ee?

    ben : ee si, kimse hacet giderirken görülmek istemez, o nedenle kapı olması gerekir

    yerel rehber : evet kimse hacet giderirken görülmek istenmez, o nedenle burada kimse hacet
    giderilen yere bakmaz, kimse bakmayacağı için de kapı yoktur.

  • 1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
    iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
    bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
    her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
    1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
    sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
    3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
    sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
    arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
    gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.

    çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
    o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.