hesabın var mı? giriş yap

  • lisedeyim. daha az kira vermek için okuduğum lisenin yakınından 5-6 km ötedeki daha küçük bir daireye taşınmıştık. çoğu zaman bana verecek dolmuş parası olmuyordu, okula yürüyerek gidip geliyordum. giydiğim montun fermuarı bozuktu, kışın kendimi rusya'daki napolyon'un askeri gibi hissederdim.

    evde ödeyebildiğimiz tek fatura elektrik faturası ancak o ay onu da ödeyememişiz. o sabah uyanınca zifiri karanlıkta üstümü giyindikten sonra yiyecek bir şey olmadığı için kahvaltı etmeden evden çıktım. akşam bayağı sağlam kar yağmış, yollar ve kaldırımlar buz tutmuş. tek tesellim yolların her zaman olduğu kadar dolu olmamasıydı çünkü yürürken ayakkabının da dandikliği yüzünden sürekli düşüp kalktım. yol o sabah beni o kadar zorlamıştı ki normalde 30 dakikada gittiğim yolu sanki 2 saatte gitmişim gibi hissetmiştim. okulla aramdaki son engel olan dik yokuşa geldiğimde bacaklarım artık hissizleşmeye başlamıştı, burnum çeşmeye dönmüştü ve ellerim ile dizlerim ise yara bere içindeydi. kaydırak tırmanmaktan pek farkı olmayan o buzlu yokuşu da bir şekilde atlattıktan sonra sonunda okula vardım. ancak bahçe kapısına geldiğimde kapının kilitli olduğunu fark ettim. daha sonra ise okula dikkatimi verdiğimde olağan dışı bir sessizlik ve sakinlik olduğunu fark ettim. bahçede öğretmenlerin arabaları da yoktu.

    tam o sırada arkamdan geçen yaşlı bir adamdan okulların tatil olduğunu, dün akşam haberlerde duyurduklarını öğrendim. tabii televizyonu elektrik olmadığı için izleyememiştim.

    onca yolu boşa gitmiş olmama rağmen okulun tatil olduğunu öğrenince yolda harcadığım gücüm geri geldi, bütün ağrı ve sızılarım geçti. eve geri neşeli bir şekilde yavaş yavaş gittim, düşe kalka gittiğim yolları paten yapar gibi kaya kaya geldim. apartmanın dış kapısına vardığımda ise güneşin sonunda çıktığını fark ettim.

  • tespitteki bahsedilen tipler bu ülkenin sırtındaki kamburudur. yok olması gerekir.

    debe editi: böyle kekoların üstünden debeye girmek istemezdim.

  • bakın belki koca'nın söylediği doğrudur, söz konusu miktarda aşı söz konusu zamanda gelecektir ama aşıların geldiğini görene kadar asla inanmıyorum. inanmıyor oluşumun da suçlusu ben değilim.

  • ilginç bir metafor barındıran program. eski ibo yerinde duramazdı, enerjikti, mutluydu tıpkı eski türkiye gibi. şimdiki ibo'nun ise başına gelmeyen kalmamış, acı bir şekilde gülümsüyor sadece. tıpkı şu anki türkiye ve bizler gibi.

  • kısa yanıt verme özelliklerinin olmaması.
    22 yaşındayım, şu ana kadar annemin evet ya da hayır diyerek cevap verdiği tek cümle duymadım bilmiyorum.

    *anne ebru beni aradı mı?
    -aradı. duşta dedim. tamam teyzecim çıkınca beni arasın olur mu dedi. ben de tamam kızım ben söylerim arar o dedim. o da sağol teyzecim iyi akşamlar dedi. sen sağol kızım dedim.

    *anne hava soğuk mu?
    - ne soğuk ne sıcak. kaban alma terlersin. hırka da az gelir. şal al bi de yanına. takma şalı istersen çantanda dursun üşürşen sarınırsın.

    *anne botlarımı gördün mü?
    - gördüm tabi. atmışsın yine birini bi yere birini bi yere. aldım temizledim gazete sepetinin üzerine koydum. oradadır. sen nereye bıraktığını bile hatırlamazsın tabi. kaç yaşına geldin...

  • gıdalara aroma arttırıcı olarak eklenen bir maddedir. aşağıdaki mantıkla çalışır;

    tad alma duyumuz diğerleri gibi bir uyarıcı ile sinirlerde oluşan sinyallerin beyne ulaşmasıyla oluşur.

    fakat beyindeki ilgili bölge ilk uyarıdan sonra tadı oluşturan madde ağzımızda olduğu sürece (-ki yuttuktan sonrada tad ağzımızda kalır) sinyallerin seviyesine karşı duyarlılığını hızla düşürmeye başlar. bu sebeple bazen çok tatlı bir yiyecekten sonra alınan gıda (örn.içilen çay) bize şekersizmiş gelir. çoğu kez farkında olmasak bile yemek yerken de aynı olay gerçekleşir. aynı yiyeceğin ilk lokması ile son lokması arasında tad azalması mevcuttur, buna duyarlılık azalması neden olur. aroma arttırıcı ihtiva eden gıdalar hariç. örneğin mono sodyum glutomat tad alma bölgemizi uyararak daha fazla hassaslaştırır ancak bu hassaslaşma sadece o ürünü tüketirken görülür. reseptörlerle ürün teması geçince tad duyusu normale dönmektedir, bu tip gıdaların yoğun tüketilmesinden sonra diğer msg içermeyen gıdalardan tad almamız azalır.
    hazır çorba ile başlanan yemeklerde bu açıkça gözlenebilmektedir.

    glutamat 2 cinstir. proteine baglı ve serbest amino asitli. gıdalarda doğal olarak iki cinsi de bulunur. serbest olan en çok rokfor, parmesan, domates, maya ve soyada bulunur. serbest olan aroma arttırıcıdır. serbest glutamat üretmek için proteinin hidrolize edilmesi (fermentasyona benzer) gerekir.

    monosodium glutamat en cok deniz yosunundan ve soyadan yapılır. uzakdoğu mutfagında çok fazla bulunur. sadece paketli ürünler değil, restoranlarda da cok kullanılır. kişisel hassasiyete ve birlikte alındığı gıdalara bağlı olarak kaşıntı, batma hissi , nefes darlığı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi yan etkilerine neden olabilir. günde (kiloya bağlı ama) ortalama 3 gr dan fazla alınmamalı imiş...