hesabın var mı? giriş yap

  • cumartesi arkadasimin dugunune gidicem. cok da tanidigim samimi oldugum biri degil, arkadasimin arkadasi ama kirmayalim diye gidelim dedim. neyse beni gelip alacaklar sonra dugun salonuna gidicez. gomlegimi, pantolonu falan utuledim suslenip puslenip bunlari(beni alacak arkadasi) beklemeye basladim. lan ne gelen var ne giden. ariyorum caliyo caliyo telefonunu acmiyo. mesaj atiyorum cevap vermiyo. kizdim sinirlendim, atladim bi dolmusa kendi basima dugunun yapilacagi mekana gittim. kapida karsilama fasli falan tabii ben samimi olmadigimiz icin gelinle damadin anne babasini da dogal olarak tanimiyorum. neyse oturdum bi masaya, ufak ufak atistiriyorum falan derken bi alkis kiyamet koptu konfetiler falan gelinle damat geldi. lan o da nesi?! kizi tanimiyorum, damadi hic tanimiyorum... hemen elimi telefona atip facebook'a girdim. basimdan asagi kaynar sular dokuldu, meger dugun yarinmis ve ben hic tanimadigim birilerinin dugununde alkis tutuyorum yiyorum iciyorum. neyse hic caktirmadan oturdum yerime, kalktim dans ettim, halay cektim, ickimden yudumladim yedim ictim mekani terkettim. kimse de bana "aga sen kimsin?" diye sormadi. turk insaninin ne kadar misafirperver oldugu bi kere daha tescillenmis oldu. muhendiz bi cocukla tanistim cerenle nerden arkadasiniz, okuldan mi dedi. evet diyip hizlica konuyu degistirdim. lan ne ceren'i ben burcu'nun dugune geldim amk. adamlar yarin gerdekten sonra acip dugun kasedini izliycekler. ortalikta dolanan bi tip halay cekiyo oturmus iciyo falan kim lan bu diycekler ahahah

    ertesi gun yani bugun oldu arkadas aradi. hadi in seni almaya geliyoruz diye. yok abi ben ateslendim cok kotuyum diye savusturdum gitmedim. simdi bugun de gitsem mekan sahibi, garsonlar diycek lan bu dun de burdaydi, gene gelmis diye.

    bu da boyle bi ani olarak not dusulsun.

  • bankta tek başıma maskesiz otursam polis gelir ceza yazar. ama uludağ'da parti yapsam bir şey olmaz.

    hafta sonu gidip iki bira alamıyorum marketten. ama uludağ'da sıcak şarap içebilirim.

    ama aynen bakanım koronaya karşı savaşımız tam gaz devam ediyor. biz kazanacağız:d

  • socrates fc'nin 131'inci bölümünde ilhan özgen, luis figo belgeselinden bahsederken kendi değerlendirme kriterlerini şöyle sıralamıştı:

    -olayın kahramanları yeterince konuştu mu konuşmadı mı?
    -kahramanı rahatsız edecek tezatlıklar yaratılmış mı? (barcelona başkanının figo hakkında söylediği "kalleş, hain" sözlerini örnek veriyor)
    -kurgu nasıl?
    -sadece bir olaya değil o döneme ışık tutabilmiş mi?

    işte ben de fatih terim belgeseline de objektif olarak ilhan özgen'in bahsettiği kriterlerle yaklaştım ve sonuç aslında tam da benim beklediğim gibi oldu.

    -ilk kriterimi ele alarak yorumlayacak olursam fatih terim ve çevresi haricinde olayların kahramanlarının görüşlerine neredeyse hiç yer verilmediği görülüyor. galatasaray'dan ayrılış dönemlerinde keşke olayları bir de yönetimler tarafından dinleyebilseydik mesela. yahut milan döneminde inzaghi, shevchenko, pirlo gibi oyuncuların görüşlerine de yer verilseydi. hiç olmadı ünal aysal konuşsaydı da fatih terim'in ayrılığını neden tv'den öğrendiğini bilseydik. ancak bunların hiçbirini göremedik. zaten fatih terim'in çevresindeki insanların, belki de onlarca röportajda anlattıklarının ötesine gitmeyen görüşleri vardı sadece. bu yüzden, bu kriterde sınıfta kaldı belgesel.

    -ikinci kriterde ise zaten ben sanmıyorum ki bir kişi bile fatih terim'i rahatsız edecek olayların/durumların belgeselde yer alacağını zannetmiyordu. bakın ben demiyorum gidip kebapçı ile konuşsunlar ya da ne bileyim figo belgeselindeki gibi biri çıkıp hocayı sert sözlerle yerden yere vursun. sadece bir kişi de yok muydu acaba fatih terim efsanesine anti-tezler üretebilecek? en basiti, tüm kulüplerinde neden bütün yönetimlerle ters düştü sorusuna bile yer verilmiyor burada. haliyle baş kahramanı rahatsız edecek hiçbir şeyin yer almadığı yapımlar da "belgesel" olmuyorlar. çünkü belgesel dediğimiz şey biraz daha objektif bir gözle tüm tarafların söz haklarına yer vermeli zannediyorum.

    -belgeselin en zayıf yönlerinden biri de kurgusu. banu yelkovan - arda turan geçişi dışında kurguya dair elimizde çok az numara var. üstelik hiçbir beklentim olmamasına rağmen en azından belki fatih terim'in kişisel arşivinden bir şeyler görürüz diye heyecanlanıyordum ama o da yok. bu arada bodrum'daki evi gerçekten şahaneymiş. umarım ailesi ve torunlarıyla çok mutlu günler yaşarlar.

    -dönemi yansıtma kriterinde ise ne yazık ki yine sınıfta kalıyor demeliyim. 2000'lerde türkiye'nin dışa açılma politikalarını, galatasaray ve fenerbahçe'nin avrupa'da aynı dönemde çeyrek-yarı finaller yapmasını, fatih terim'in futbolculuğunda futbol sosyolojisini vs. hemen hiçbir açıdan dışarıya çevrilmiyor kameralar. hep içeride, hep fatih terim'in ekseninde. oysa fatih terim'in hayatı aslında birçok noktadan türkiye'nin geçirdiği dönüşümle de kesişiyor. buralar da es geçilmiş.

    sözün özü, terim yapımı bir belgesel olmamış. fatih terim'i yeni kuşaklara tanıtacak, ona saygı kuşağı cinsinden bir yapım olmuş. bu yönüyle sınıfı geçebilir belki ama tamamen fatih terim'in sportif kişiliğinden bağımsız olarak söylüyorum ki bir yapım olarak vasatın altında kalıyor. hele eldeki malzemeyi düşününce...

  • ekşi yazarlarının yazdıklarından para kazanıyorsa ve ekşi hukuk gönüllülük esasına göre değil "***profesyonel***" işliyorsa buradaki mesajlara eşşşek gibi cevap vermek ya da praetorlara yönlendirmek zorundadır. parasıyla değil mi? skype-turkcell-facebook, benim herhangi bi sorunum için iletişim araçlarından yardım/destek talebi ettiğimizde ilgileniyor, aynı konumda olan ekşi sözlük sorumluları neden yapmıyor? yok efendim mesajı görmemişmiş. vallahi bunu webrazzi summitlerinde söylemeyin, dalga geçerler. böyle girişimcilik mi olur?!

  • (bkz: #95819691)
    (bkz: #95740668)

    serinin 3. adamı. kurtlar vadisi'nin az zamanda çok ve büyük etki yaratan kahramanı. oktay kaynarca tarafından hayat verilmiştir.

    * babası, bir camii avlusunda süleyman yanında iken sırtından vuruldu. kendi ifadesiyle o günden sonra hayatındaki ilk yol ayrımı gerçekleşmişti. "allah ile yollarını ayırmıştı" çakır. babası, memleketten laz ziya'nın da ahbabı idi.

    * babasının ölümünden sonra annesi ve kız kardeşi ile istanbul'a geldi. kız kardeşinin okuması için çakır nohut-pilav satmaya başladı. günün birinde belalı bir zabıta, süleyman'ı pilav satarken dövmeye başladı. kendisini korumak isteyen derya'yı da dövmeye başlayan zabıtayı sırtından bıçakladı ve içeri girdi.

    * hapiste iken kendisine duran emmi'yi şişlemesi söylendi. ailesine bakılacağını, çok para alacağı söylendi. önce reddetse de "ha biri ha beşi" diyerek kabul etti. duran emmi abdest alırken sırtından bıçaklayamadı. vazgeçti. duran emmi de çakır'ın emmisi oldu. emmi de dışarıdaki bacısına ve anasına baktı. bacısının okumasına, süleyman'ın yaşamasına sebep oldu.

    * yine hapiste iken, 4 kişinin kendilerine itaat etmesi için sıkıştırdığı memati baş'ı kurtararak can yoldaşı yaptı.

    * memlekette bir düğünde, nesrin'i görüp vuruldu. derya ile haber yolladı. nesrin "olur" dedikten sonra lacileri çekip yola düştü. yolda kavga dövüş, ağız yüz kan ter halinde laz ziya'nın yanına gitti. kızını istedi. daha sonra da kızı ile evlendi.

    * kumarhane açmak için konseyin verdiği görevleri eksiksiz yapan bir tetikçi idi. barış bulmaz, behiç türkcan ve önder zülfü koşar cinayetlerini gerçekleştirdi. bu 3 cinayet, kurtlar vadisi operasyonunun başlamasına sebep oldu. çünkü, kurtlar konseyi'nin üyelerine rakip olacak isimler ortadan kalkmış, konsey büyük güç sahibi olmuştu.

    (bkz: savaş buldan) pervin buldan'ın da kocasıdır.
    (bkz: behçet cantürk)
    (bkz: ömer lütfi topal)

    * bu 3 başarılı operasyondan sonra kumarhane izni alan çakır, istanbul sefiri olan şevko ile ters düştü. üsküdar'daki araziler yüzünden de emmi ile şevko'nun arası açıldı.

    * "çakır ortadan kaldıracağın bir hedef değil. onun dostu olmanı istiyorum yakın bir dost, çok yakın, bir nefes kadar..." direktifi ile polat alemdar, emmi ve çakır'ı ortadan kaldırmak isteyen şevko'nun silahlı saldırısına karşılık ikisinin hayatını kurtardı ve çakır'ın yanına yaklaştı.

    * binbir badire sonrası kumarhanesi açılan çakır, ilk gece baldızının kayınpederini vurması yüzünden baldızını öldürmeye karar verdi. kayınpederi de aynı niyette idi. polat, ikisinden de önce davranınca ikisi birbirine düştü.

    * uçaksavar sevkiyatında şevko, tuncay kantarcı ve nakliyeci sefer ile iş yapan tombalacı mehmet başarısız olunca herkesi ortadan kaldırıp, ihaleyi laz ziya'ya yıkmaya kalktı. laz ziya da çakır ve polat ile gerçeği öğrenince damadı ile birlik oldu. tombalacı da en sonunda çakır'ın kumarhanesini taradı. çakır'ın kız kardeşi dahil 38 kişi öldü. hapisler, savcı ölümü, suikastler derken sonunda tombalacıyı ortadan kaldırdı. istanbul sefirliği verildi.

    * sefirliği sırasında uyuşturucuya savaş açtı. uyuşturucu ile çok büyük kaynak sağlayan konseye karşı bir hamle olarak algılanan bu mesele yüzünden, çakır'ın kalemi kırıldı. aslında, taklaya gelmesinin sebebi, polat alemdar'ın perde arkasından konseye doğru ağır ağır yürüyor olmasıydı. baron da bunu açığa çıkartmak adına çakır'ın üstünü çizdi.

    * cerrahpaşalı halit tarafından 5 kurşunla vuruldu. ameliyatı 3 bölüm sürdü. polat alemdar'ın 34 plt 34 plakalı bmw x5 jeepi meşhur oldu. hastaneye ilk ziyarete gelen testere necmi idi. böbreği ile uğraşan doktorun, böbrek üstü bezlerine yanlış müdahalesi yüzünden durumu kötüleşti ve hayatını kaybetti. kendisi toprağa girmeden, istanbul konseyinde bulunan diğer babalar da toprağa girdi.

    * kendine ait bir adalet anlayışı vardı. tecavüzcüyü, tacizciyi yaşatmazdı. uyuşturucuya karşıydı. "adem'den beri" çocukların, babalarının günahını çektiğini söylerdi. devlete kurşun sıkmazdı. ölüme bile türkü söyleyerek gitmişti.

    * diziden ayrılmasının gerçek sebebi osman sınav ve şaşmaz biraderler dışında kendisinin bildiği bir hadisedir. lakin, çakır ölmeden bir süre önce tombalacı mehmet'in elini öptüğü sahne yüzünden alaattin çakıcı tarafından "ben çakır gibi el öpmem" şeklinde bir açıklama yapması ve gerçek hayatta alaattin çakıcı ile tanış olan oktay kaynarca'nın da role kendisini çok çok fazla kaptırması olarak lanse edilir. diğer taraftan da devletin baskısı da vardır. haftalık dergisi röportajında da oktay kaynarca bunu dile getirir.

    * dizide aslan akbey ile hiç karşılıklı sahnesi olmamıştır.

    * azdan az çoktan çok gider.

  • yıllardır deprem vergisi toplayıp, o vergiyle "önlem almadığı bir deprem sonrası" yıkılan evlerin yerine yenisini yaparak hak iddia eden troll saçmalaması.

    he buydu amk. yalnız ne türkçe bilmez bir kitlesi varmış arkadaş. 10 yorum okudum, beynim yandı.

    debe editi: devleti reislerinin toprağı, kendilerini de reisin marabası olarak görmeyen bir türkiye için, her türlü sosyal mecrada, meclisin açıldığı günden itibaren, insanlara beklenti veren tüm sorumlu partilerin yaptıklarının takibini yapıp, söz verip de yapmadıkları için hesap sormamız dileğiyle.

  • bu sabah itibariyle bana düşen 12000 dolar hesabıma yatmış.
    artık geleceğe daha umutlu bakıyorum. çok yaşa akp çok yaşa rte.