ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
duşun altında ayakta 69 yapmak
-
kayıp düştükten sonra pozisyon 112ye terfi edilir.
27 eylül 2016 elon musk mars programı açıklamaları
-
vay be neler dedi neler.
yalnız harbiden neler dedi lan anlamıyom olum ben ingilççe falan birisi açıklasın sevabına.
ukraynalı sığınmacıların çöp toplaması
-
muhtemelen suriyeli sığınmacıların attıkları çöpleri topluyorlardır.
bülent ecevit'in en büyük icraatı
-
memleket toprağı söz konusu olunca, değil peşmerge'ye yol vermek, bunların ağababası amerika'ya bile orta parmak işareti yaparak dehlemesidir. bunu hem gençliğinde kıbrıs harekatına karar vererek, hem de yaşlılığında 2. körfez savaşında komşusuna saldırmak isteyen amerika'ya yol vermeyerek yapmıştır. bir beyzbol sopasıyla hizaya gelip, sabah söylediğini akşam yalayan çakma liderlere nazire olunur.....
belgesellerde geçen klasik cümleler
-
serengeti'nin geniş düzlükleri kendisine yeni bir aile arayan bu genç aslan için tehlikelerle dolu.
koltukta uyuyan sevgiliyi odaya taşırken düşürmek
-
-ya salak mısın sen?
-aşkım vallahi elimden kaydın
-ne demek elimden kaydın ya hasta
-bak iyilik edelim dedik kötü olduk iyi mi?
-resmen başım ağrıyor
-migrenin mi?
-yok salaklığın
-hadi, başa döndük yine...
allahım canımı al da kurtulayım. sakarlık dediğin ne noktalara kadar ilerleyebiliyor şaşırıyorum bazen. koltukta uyuyakalmış sevgiliyi, romantizm, aşk adamlığı adına; sarsmadan, bomba imha ekibi amiri gibi kavrayıp; odaya, tertemiz yatağımıza taşıyayım, yatağa koyunca uyanır, uyanınca da bu ilgi karşısında duygusallaşıp kesin beni arzular diyerek çıklan yolda sevgiliyi yatak odası ile salon arasındaki o daracık koridorda elinden kaçırmak da neyin nesi? hayır kız düştükten sonra üstüne basmayayım diye sıçrarken kızın koluna takılmak, darbenin ve kolunu ezmenin acısıyla bir anda uyanan nazlı yarin seni zeybek oynar bir halde görmesi nasıl izah edilir.
neden aşkım hadi yatağa geçelim, uyuyorsun bak demek varken 60 kiloluk sevgiliyi kucaklayıp odaya taşıyabileceğini düşünmek ve sonuç odaklı hareket ederken asıl mevzuyu elden kaçırmak da neyin nesi? dünya üzerinde, komik videoları saymazsak kaç kişi vardır böyle yapan? biz kaç kişiyiz sevdiceği odaya taşırken yere düşürüp üzerinden geçen?
-bak aşkım vallahi kazaydı
-gülüyordun ama
-ya ne gülmesi seni ezmeyeyim derken
-bi de ezseydin
-olur mu hiç, yere düşen sahibini at bile çiğnemez
-salaksın yemin ediyorum
-kolun iyi mi?
-acıyor
-bastım ya ondandır
-aa sahi mi? embesil
fakirlerin ortak özellikleri
-
yaklasik 4 gun once evimden kovuldum. 4 gunumu sigindigim abla evinde geciriyorum. sehremini'nin surlara yakin eski bir mahallesi burasi.
birbirine yapisik apartmanlar, daracik sokaklar, carsisi. yolun ote tarafinda buradan degisik hayatlari ile fakir bir semt burasi. ve tabi oturanlari da fakirlikten bol bol nasiplenmisler.
cok uzaga gitmeden kaldigim evden baslayayim.
bir oda, bir salon bir apartman kati. giris kat. bu evde buyumus iki tane delikanli var. babalari eski topkapi kabadayilarindan. allah rahmet eylesin iyi bir adamdi ama, beraber yasadiklari babasinin gazina gelip cok dovmuslugu vardi ablami.
galiba fakir insanlarin bir ozelligidir; sahipsizlik...
sokaginda, kucuk cocuklar yirtip pirtik elbiseleri ve sumuklu suratlariyla top kosturuyorlar. yuzlerinden okunuyor aslinda cok iyi bakildiginda ve en cok cocuklarin fakirligi uzuyor insani.
ki, isil isil da mutlu bu cocuklar.
galiba, fakir cocuklarin uzerlerinde bir mutluluk halesi var. mutlular, fakir olduklari henuz onlara ogretilmedigi icin. bunu kiyaslayacak insanlar henuz hayatlarina girmedigi ve bunu yuzlerine yansitmadigi icin.
hem cocuk olmak demek; eski bir top, ucu yirtik bir ayakkabi ile sokaklarda mutlu olabilmek de degil mi ?
ablam, hayati boyunca parasizliktan cok cekmistir biliyorum. kocasi cok calismayi seven bir adam degildi. en cok eski bir kamyonetin arkasina koydugu meyve sebzeyi satardi ki, cani isterse.
ben iclerinde cok kaldim. bilmediklerinden degil, bu sartlari daha iyi bir hale getiremediklerinden de degil.
sadece bunu bir kader olarak gordukleri icin, bu sekilde ve bu sartlarda yasamaktan bile mutlu olabilecek detaylar bulduklari icin... galiba kadercilik de fakir insanlarin ozelligi.
ha su da var; belki fakirlik degil ama yoksulluk biraz. ac degil, acikta degiller ve bulunduklari sartlari kabullenmis ve dahasini istemez vaziyetteler.
ha surda durdugum yerden ve sartlardan dolayi kimseyi fakir, yoksul diye nitelendirmem ne kadar dogru bilmiyorum.
neticede kalacak baska bir yerim olmadigi icin buraya siginmis biriyim.
galiba burdaki en fakir benim.
ortak ozelligim olmayacak kadar hem de...
taharet musluğu
-
kucukken cocukların elini yıkaması icin yapıldığını sanardım, pek sevinmiştim bizi adam yerine koydukları ve boyutumuza gore bisi yaptıkları icin. ama annem o anda beni yakalayıp napiosuuunn sesiyle acı gerceği anlatmıstı. butun bu sebeplerden ilk hayal kırıklığımı yasamamı sağlayan olaydır taharet muslugu.
atm önünde çektiği parayı sayan adam
-
kameranın önünde saymak için duruyordur.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
bekar evine sonunda bir dvd player alınmıştır. artık bilgisayarda -aman takıldı, ay bunu açmadı, alet kilitlendi. ctr+alt+del yapalım- gibi problemler ortadan kalkacaktır. uzanıp insan gibi film izlemek nasip olacaktır. ilk kez dvd tecrübe edilecektir. iki arkadaş yere attıkları minderlerin üzerine uzanırlar. filmin yaklaşık 20. dakikasında şu diyalog yaşanır;
-abi niye dürtüp duruyorsun kumandayı?
-ne dürtmesi?
-e ittirip duruyorsun aleti
-haaa ekran koruyucu girmesin diye
-??????