hesabın var mı? giriş yap

  • yaygın kanının aksine vardır böyle bir durum..

    şu şekilde gelişir:

    dekoltesi görünen bir bayan görüldüğünde, "hanfendi ayakkabınızın bağı çözülmüş", veya, "hanfendi yere para düşürmüşsünüz" şeklinde uyarılır.

    dekoltesi görünen kız ister istemez öne eğilecektir.

    siz ne sanmıştınızki?

  • sınava girenin kazandığı denilen bölüme, 15bin doktorun aylarca çalışarak girdiği bir sınavda taş çatlasa 1500. girebiliyor.

    tus öyle devlet kadrolarına, kpsslere benzemiyor canlar, tüm uzmanlık dalları toplamında 400-500 kadro olursa öpüp başımıza koyuyor ve türkiyenin en inek popülasyonuyla birlikte sınava giriyoruz.

    tus'a yönelik özel olarak en az 1 ay sıkı çalışmadan, okul birincisi olsa barajı geçemez hiçbir tıbbiyeli. çünkü hekimlik sorulmuyor, ayrıntı bilgi soruluyor. istediğin bölümü kazanabilmen için de hayatının en az 6-7 ayını tamamen vermen ve 10-15 bin tl arası da dersaneye bayılman gerekiyor.

    tus puanına göre iyi doktor kötü doktor ayrımı yapmamamız gerektiğini öğrendiysek; konu doktorluk değil bilim adamlığı ile ilgili hale geliyor. okumayı en çok sevenler ve başarabilenler, ilgileri olan ve çok başarılı olabilecekleri alanı değil, rahat ve parası iyi branşı seçmek zorunda kalıyor. çünkü saçma politikalar neticesinde temel bilimler para kazanmıyor, cerrahi bilimler davalarla ve hayati tehlikelerle boğuşuyor, dahili branşlar ise hasta ve iş yoğunluğundan başını kaldıramıyor.

    doktor bulamayacaksınız derken ne dediğimizi sanıyordunuz kuzum? kritik alanlarda, kritik anlarda doktor bulamayacaksınız. çünkü kimse elini taşın altına koymacak kendinden vazgeçip.

    dövdüğünüz doktorlar, öldürdüğünüz sağlık çalışanları, saygınlığını yok ettiğiniz bu meslek, gözünüzü boyadıkları bu sağlık sistemi en çok halka zarar verecek, en başından bağırdığımız gibi.

    fakat siz hiç dinlemediniz.
    kendi düşen ağlamaz umarım.

  • bu boktan satış stratejisi ayrı tartışılır ama şok market çalışanlarına üzülüyorum gerçekten.

    bugün sigara almak için şok'a gittim. kasada bir tane kızcağız önümdekilere yalvar yakar “bir tane piko alır mısınız” diyor. istemeyenlere lütfen, prim alamayacağım yoksa, bir tane alın falan diye kendini acındırıyor.

    sıra bana gelince kıza sordum. o bölgede 13 tane şok market varmış. aralarında piko satmak için yarışıyorlarmış. en çok satan markete de prim veriyormuş merkez. her hafta sanırım başka ucuz bir ürün sattırıyorlar böyle yalvar yakar, dilencilik yaptırarak.

    yazık değil mi lan insanları bu hale getirmek. ne vicdansız iğrenç insanlarsınız siz. yok bir de başka şok markete gitsem, orada da başka biri böyle yalvaracak. ondan alsam bu kez önceki kız prim alamayacak. yapacağınız işe sıçam.

  • maç sonrası spiker sabri sarıoğluna soruyor roma'da çok zor bir 90 dakika bizi bekliyor diyebilir misiniz?

    sabri : roma'da çok zor bir 90 dakika bizi bekliyor.

  • annemin kankası olan ayten teyze oğlu nişanlıyken müstakbel gelininin annesinin evde çocuk bakmasına kafayı takmıştı. müstakbel gelinin annesi ücret karşılığı, yarım günlüğüne 6-7 yaşlarındaki çocuğa kendi evinde bakıcılık ediyormuş. bunu da ek gelir olsun diye yapıyormuş. ayten teyze "vay efendim benim dünürüm nasıl çocuk bakar" diye kafayı takmış bi kere. sonunda ayten teyze oğlunun başının etini yiyerek "nişanlına söyle annen kaç para alıyorsa çocuk bakmak için, biz kendi maaşımızdan ona veririz de" diye beyin yıkama yapıyor. oğlan da nişanlısına bu cümleyi kurunca kız da küçük görüldüğünü anlayıp düğüne günler kala nişanı atıyor. ayrıca kızcağızın ilk küçük görülmesi değilmiş. birikmişlik varmış. her neyse ayten teyzenin oğlu şu an başka bi kızla evlendi. yeni kızın babası iflas ettiği için kız yıllardır babasının borcunu ödüyormüş. ayten teyzenin yıllar önce küçük gördüğü ailenin borcu harcı yoktu. ayağını yorganına göre uzatan bi aileydi. biraz ilahi adalet oldu sanki bu durum. *

  • devlet adamı kavramına(devlet adami/@ben) kissinger ile beraber en fazla yakıştırdığım adamdır hoover. kissinger’in devletin bekası adına dünyaya yaptığını, yine devletin bekası asayiş ve huzurun devamı için amerikalılara yapmıştır. bugün new york times gazetesinde yayınlanan bir habere göre, 1950’li yıllarda başkan harry truman’a, devlete tehdit ve vatan hainliği içinde olduğundan şüphelendiği için zaman içinde fişlediği 12 bin amerikalının, “habeas corpus” hakkından yararlandırılmadan, toplanarak, askeri cezaevlerine tıkılmalarını önermiş. yani bugünkü guantanamo hukuk ve insanlık faciasının fikir babası da meğer bizim hoover efendiymiş. red scare cagında, ağzını her sosyal adalet diye açanı, ya da amerikan politikasını her eleştireni “sovyet casusu” diye fişlemiş.
    insanlara çok fazla keyfi takdir yetkisi veren milli güvenlik rejimini savunanları hiç anlamamışımdır. öylesine paranoya ya da korkuya boğulmuşlardır ki, sarıldıkları yılanın en büyük düşmanları olduğunu bile göremiyorlar. işte görüyoruz, yeryüzünün her coğrafyasında hoover müsveddeleri var. hukuku, ne adina olursa olsun ayaklar altina alan devlet, devlet olma niteligini kaybeder. topluma bundan daha buyuk bir tehdit yoktur. gerçek yurtseverlik, hukukun üstünlüğünü savunmaktır.

    20’nci yüzyıl bize şunu gösterdi, sadece istihbarat notlarından beslendikleri için “sağlıklı” düşünme melekeleri körelmiş insanlara, asla ülke kaderi üzerinde tesir gücü ve yetkisi verilmemeli. bu insanlar, ne kişisel hayatlarında ne de toplumsal hayatta sağlıklı kararlar alma gücüne sahip değiller. bu psikolojisi bozuk insanlar, savunduklari sacmaliklara hepimizi inandirarak ya da inamamizi saglayarak, en tepe noktalara kadar cikiyor. cikmistir, yine cikacaktir! devletin her eylem ve kararinin toplumsal elestiriye ve hukuk denetimine acik olmasi, uc bes sosyalist gencin fantezisi degil, yuzyillar icinde olusmus bilgeligin geregidir.

    bakın hoover nasıl çalışmış; devlette, politikada yükselmiş ya da yükselme trendine girmiş herkes hakkında özel hayat raporları tutmuş. bugün yeryüzünde hemen herkesin, ailesinin, yakınlarının ya da toplumun bilmesini istemiyeceği şeyler vardır mutlaka. istihbaratın görevi, bu açığı bularak “gerektiğinde” kullanmak. o gereklilik ise çoğunlukla, hooverian manyaklığı devlet politikası haline getirmek şeklinde ortaya çıkıyor. bu psikolojik ortam sağlandığında da en masum soruyu sormak bile, vatana, devlete sadakat şüphesi uyandırır. bu iş sadece, devlet kanadı için kullanılmıyor. muhaliflerin de, dile getirdikleri muhalif görüşleri yerine, kamuoyunda, yaşamlarına ilişkin bir çelişkiyi ya da kişisel arızayı ön plana çıkararak itibarsızlaştırmada da kullanılıyor. hoover ve kissinger gibi reel politik dininin azizlerinin talebesi devlet adamları, “gerektiğinde” devletin en tepesindeki adam için bile “itlaf” kararı verebiliyor. jfk olayının arkasındaki isim hoover mı ispatlanamıyor ama, o suikasti tıpkı martin luther king ya da malcolm x suikastları gibi fail-i meçhul hale getirenin hoover’ın pis eli olduğu bugün artık nerdeyse herkesin bildiği bir sır.
    devletin ve toplumun kendilerine ihtiyacının sona ermemesi için bu dinin müntesipleri, sürekli kriz modundadırlar. kriz yoksa bile çıkarılmalı. “çözümlerin kabul ettirilmesi için krizlerin inşası” bu aşağılık şovun en büyük çalımıdır. suikastlarden, iç savaşlar çıkarmaktan çekinmezler. müdahaleleri için yılan gibi “koşulların olgunlaşmasını” beklerler. olgunlaşmayı hızlandıracak, kanlı eylemlerden çekinmezler. “sözkonusu vatan ise gerisi teferuattır” gibi bir sözün iyiniyetli gibi görünen çarpık anlamı üzerine bina edilmiş sakat psikolojilerden tetikçi, bombacı bulmaları çok zor değildir. devleti bazı hayati konulara yönlendirmek için, üç beş hatta yüzlerce, hatta binlerce insan ölse ne ehemmiyeti var. vatanın selameti için, bu tür politikalara ihtiyaç var. özünde bu türden bir “sorumluluk ahlakına” kendini refere eden devlet adamlığı dininin, pragmatizmle de birleştiği abd iç ve dış politikası bu gösterinin en şaşaalı uygulamalarına sahne oldu.
    artık biliyoruz, hoover ve kissinger iki arıza kişilik değil. birer markadır, birer karakterdir. etrafınıza baktığınızda bir kaçını görmemeniz olanaksız. cocuklariniz hurmetine, hukuku ayak bagi goren bu cakallara artik prim vermeyin. muhammed isa askina... yattiginiz, yatmakta oldugunuz, ya da birgun siraniz gelince yatmaniz muhtemel ranzalar askina...

  • kötürüm anneannesini tekmeleyen, çocuğuna fuhuş yaptırarak kazandığı parayla kumar oynayan, namaz kılanların üzerine napalm bombası atan, oruç tutanların midesine tulumbayla rakı basan, karısını nançaku ile döven bir ergenekoncudur.