• dün akşam yine sultanlığını ilan etmiş bir arkadaş tarafından yine sarf edildi bu cümle. yine yeni yeniden. tamam da arkadaşım sen sultanlığını ilan ediyorsun ama senin imparatorluğunu tanıyan yok , benden habersiz para mı kestirdin , hutbe mi okuttun , harem mi kurdun , sefere mi çıktın da duymadım?

    saptamayı mantıklı hale getirmek için kullanılan argümanları buradan tek tek çürütüyorum , evli erkeklere kıyağım olsun.

    - ben tek kadına bağlı kalamam aga , daldan dala konmak istiyorum : tabi tabi , seni tanımasam inanacağım geliyor da geceleri pornodan pornoya koşmak dışında ve bahar gelince karı tavlamak için mekan mekan gezip geceyi laleli de sonlandırmaktan başka bir dal , ağaç , kütük göremedim ben şu 30 küsur yılık hayatında. gören de her limanda başka sevgili , her mevsime göre ayrı manitan var diye inanacak .

    - evde sürekli tertip düzen beni sıkar , kendime ait düzenim var benim : geldik evine gördük düzenini. evi böcek basmış olm kendine bir çeki düzen ver , arada bir de havalandır evi resmen apış arası kokuyor lan evin içi. üstündeki kıyafet yer yer çürüme belirtleri göstermeye başlamış sen de çürüyeceksin dikkat et. valla ben bir çıkarttığımı bir daha giymiyorum , evet ayakkabılarla eve giremiyorum , ama akşamları mis gibi kokuyor yastığım bok değil.

    - çocuk büyük sorumluluk ben kaldıramam hocam : peki bize geldiğinde sarpı severken çıkardığın sesleri kameraya aldım desem ne dersin bu işe? saçını başını yoldurup oyun adasında beraber maymuna vurma oyunu oynadığınızı anlatmıyorum kimseye. sokakta üstüne saldıran kızlara karşı ayıp olmasın.

    - evlilik sırf masraf kardeşim , düğünü var tektaşı var , var da var : bak buna çok fazla itiraz edemiyorum , galinlik var balayı var organizasyonu var , hakikaten var da var ama hiç olmazsa yabancıya değil , hanıma aldığın , yaptığın herşey zaten senin , ama senin cumartesi akşamı hatun verir mi heyecanı ile boğazda açtırdığın şaraplar ve verdiğin hesap gece ele mahkum eve döndüğünde havaya uçtu gerçekten.

    - kadınlar sadece gelecek garantisi için evlenir , aşık oldukları adamla evlenmez : senin gibi 35 yaşına gelmiş , x kızları gitsin y kızları gelsin , kısa kızlar aktif uzun kızlar da uzun gibi , yaladım elledim muhabbeti yapan adama öylesi bile denk geliyorsa ne mutlu sana zira sana daha beteri müstehak. valla ben evlenme teklifime evet yanıtı aldığımda işim bile yoktu , askere bile gitmemiştim , yaşadığım evin tamamı girişten görülebiliyordu , bilmem anlatabildim mi?

    - her sabah aynı suratı görecek olmak , düşüncesi bile kötü : her sabah sevdiğin kadını görerek uyanmak , her geçen gün hayatın farklı heyecanlarına birlikte uyanmak , anne baba olmak , hiç yalnız olmamak , alo sultanım sesim geliyor mu?
  • "bekarlığın tadını çıkarıyorum" demek, tamam doğru, çok mantıklı.. ama maalesef ki bizim ülkede bekarlığın tadı çıkmıyor..

    yani her gün ya da her hafta farklı kadınlarla/erkeklerle sevişebiliyor musunuz?
    -hayır!
    habire bir yerlere, yurtdışına gidebiliyor musunuz tek başınıza? yeni aşklar, güzelllikler keşfedebiliyor musunuz?
    -hayır!
    gıcır gıcır bir araba alıp gezebiliyor musunuz?
    -hayır!
    ee? nasıl çıkıyor bekarlığın tadı?
    "bol bol 31 çekiyorum", böyle mi çıkıyor?

    "bekarlık sultanlıktır", bunlar afaki, böyle laf olsun torba dolsun türünden.. insanı zorla söyletiyorsunuz..

    türkiye'de yaşatmıyorlar ki bekarlığı özgürce.. "gülme karı gibi", "gülme o..pu gibi".. gençler de ne yapsınlar erkenden sevişmek için evleniyorlar ne yazık ki..
  • bekar adam: kral gibi ya$ar, köpek gibi ölür.
    evli adam: köpek gibi ya$ar, kral gibi ölür.

    tercih sizin
  • - canım ya kusura bakma açamadım telefonu ağzım doluydu
    - ne yiyosun?
    - hiiç, sosisli yumurta, domates peynir filan.
    - sen akşamları hep sosisli sucuklu filan yumurta mı yiyosun?
    - dışarda yemediğim zaman evet.
    - ciddi misin?
    - ciddiyim... tatlım napim yemek yapsam kalacak dökülecek... gelirken canım patlıcan çekti baya, baktım 5'li 6'lı paketler halinde satıyolar. napim ben o kadar patlıcanı, adamlarla "bana bi tane lazım" diye muhatap olmak istemedim. makarna pilav yapacağıma yumurta yiyorum işte, daha kolay daha faydalı.
    - iyi madem...

    bu hikayedeki mal benim. kendini yumurtaya vuran tip yani.

    bu mu abi sultanlık?

    ben aile ambiansını seven bi tipim, tiptim ya da. market indirimi kovalayan, sonbahara girmeden turşu kuran, komşunun tabağını boş vermeyen filan bi tiptim ben, o zaman mı içimdeki berduşu bastırıyordum, şimdi mi içimdeki teyzeyi bastırıyorum bilemiyorum. noldu abi, bütün gün deli gibi çalışmak mıdır beni bozan? ailesizlik midir, kendine güvensizlik midir, bilemiyorum. ama böyle kepaze oluyorum işte sevgiliye. şimdi dicek ki "bundan ne köy olur ne kasaba" e haksız da değil.

    "bekarlık" galiba bi yadsıma hissi. evde bekleyen, ya da bekleyen demeyeyim de gelip gelmemeni umursayan biri olmayınca umursanma hissini yadsıyorsun. kendini özgürlük aldatmacası içinde buluyorsun ama özgürlük hiçbir bağın olmaması demek değil aslında; bağlara rağmen kendini gerçekleştirebilmek. bir şeyin zıttıyla varolması meselesi yani; seni umursayan kimse yoksa özgürlük olmuyor o, hiçlik oluyor.

    yalnız yaşama fantazisi kuruyorum uzun zamandır. belki bu akşamdan sonra kurmam bir daha, bilemiyorum. ama istiyorum ki kendi evimde yaşayayım, işten gelirken arkadaşlarımla geleyim, tercihen moda'da olsun bu ev, sahilde takılmaya gelen arkadaşlarım bana uğrasın, renkli eşyalarım olsun, falan filan.

    kimi kandırıyorum ben allasen. ben tek başına olunca bırak ev için bişeyler yapmayı, yemek bile yemeyen biriyim. ev arkadaşlı halimle bile makarna kaynatmayan biriyim ben, bir de yalnız olsam nolucam kestiremiyorum.

    ya kimse gelmezse ben tek yaşarken, yalnızlıktan ölmez miyim ben? kesinlikle ölürüm. sevgilim gelir evet, bu hoşuma giden bi fikir. anahtarı olur, benden erken çıkıyor işten, eve gelir tv izler takılır filan... ama bunun için "benim evim" olması gerekmiyor ki oranın, kendi evi de olabilir ve ben o eve gidiyor da olabilirim. ayrıca, benim yalnız yaşantımın sevgilimin eve gelip gitmesine bağlı olması ziyadesiyle ironik gelmiyor mu kulağa? sevgili olmazsa ne olacak? ben yine bir ev arkadaşı arayışına mı gireceğim, ya da sırf eve geldiğimde “ben geldiiim” diyebilmek için ailemin yanına mı döneceğim?

    “ben geldiiim” ya da “hoşgeldiiin” demek çok hoş bişey. bu başkasına bağımlı olmak değil katiyen, birlikte olmayı sevmekle alakalı. ben sanırım asıl bunu seviyorum, birlikte bir şeyler yapmayı. birlikte film izlemeyi, birlikte dolaşmayı, birlikte uyumayı... ama tüm bunları yaparken “farklı kişiler” olmaya devam etmeyi. d&r’da o tuvalet kitapları ararken gidip sair ıvır zıvırlarla uğraşmayı. aynı kareyi farklı açılardan görmeyi. farklı yerlerdeyken bir şekilde düşünmeyi ve düşünülmeyi. seviyorum bunları.

    belki o yüzden, bana göre bekarlık aslında sultanlık filan değil. bildiğin sefillik. öğrenci hayatına devam etme durumu. tabii ben uzun süreli ilişkisi olanları bekar saymıyorum bu arada onu da belirteyim, “de facto evlilik” diye bişey var hayatta. birlikte yaşayanlar zaten evli, birlikte yaşamayıp yıllardır beraber olanlar da kafada zaten tek bir kişi olmuşlar artık.

    entry’nin başındaki diyalogla birlikte kendini berduş gibi hissetmeye başlayan ben, yalnız takılmayı seven bi insanım öte yandan. bundan 2-3 saat önce, “aman eve gidip napıcam allasen” diyerek cadde’de bayağı bir dolaştım.gittim kendime çok uzun zamandır beğendiğim paşabahçe tabaklarından aldım hatta. çok hoşuma gitti yalnız başıma bir şeyler yapmak, yabancı olduğum bir his değil.

    ama bunun çıkışı da yine aynı: eve gidip gitmememin umursanmıyor oluşu.

    insan kendine mutlaka zaman ayırmalı, o başka bişey. iletişim kurmanın bile zahmet geldiği hallerde özlellikle, tek başına takılmalı; ya da bazen sadece canı öyle istediği için. ama bunun “geçici” olduğunu bilmeli. “kalıcı” olanın “umursanıyor olmak” olduğunu bilmeli insan.

    cadde’de ağzını ayırıp vitrinlere bakmakla zaman öldürdükten sonra eve gittiğinde öpecek biri olmalı insanın. “tatlım bak o tabaklardan aldım nihayet” diyebilmeli. “canım dizinin tekrarını kaçırdın hay allah” filan denmeli, cevaben “olsun ya diziport’tan filan bulur izleriz” diye çözüm üretilmeli, havadan sudan konuşulmalı, insanlar birbirini özlemeli, ne bileyim, böyle şeyler olmalı.

    eve gelip sosisli yumurta yiyerek yaşamamalı insan.

    çok yaşlanmışım be sözlük...

    *
    update:

    artık yalnız yaşıyorum, evle gayetten de ilgiliyim hatta ev arkadaşımla olduğumdan çok daha ilgiliyim, artık doğru düzgün yemek bile yapıyorum, sevgilimse gelmiyor.
    tahminlerimin tamamı yalan oldu. kısmen iyi de oldu.
  • bu lafı iyi açamıyor günümüz insanı sanki; olay şu aslında,

    evlenmek istemiyordun, evlenmedin = sultansın
    evlenmek istemiyordun, evlendin = sultan değilsin
    evlenmek istiyordun, evlendin = yine sultansın
    evlenmek istiyordun, evlenemedin = evde kaldık

    ...

    yukarıdaki çıkarımın kadını erkeği yok aslında.

    sıkıntı şurada başlıyor,

    türk toplumunda, kadının fabrika ayarı "evlenmek istiyor" zannedildiği için, evlenmediği zaman default olarak "evde kalmış" yaftası yapıştırılıyor. yanlışlık burada. yani bekâr kadın da sultan olabilir, bekâr erkek de evde kalmış olabilir. bi yerde nasip işi :)
  • tam üçyüzaltmışbeş gün dokuz saattir bekarım. itiraf ediyorum; stajyer avukatın biri çok daş gibiydi mahkemede, bi ara gözüm kaydı. tam o an hakim: kabul ediyo musun diye sordu. eheheveet dedim. sonra kızılay’a gidip çorap aldım kendime.dedim bekar da olsam ayağım kokmayacak. 3 çift aldım, 5 lira verdim. karlı bi alışverişti. hmmm dedim sonra. ev yok, arayan yok. napiim? gündüz birası içmeyeli çok olmuştu. sakarya'ya gittim her memur kafalı angara'lı gibi. avukat aradı. nassın oğlum iyi misin, dedi. yağmur olmasa dışarda içerdim, diye düşündüm içimden. süperim, dedim. takma, dedi. bittabi, dedim. sonra yağan yağmura bakıp hıçkırarak ağlamaya başladım... şaka şaka... geyirip bir tane daha bira istedim... işedim, bira hamallık dedim. kazı kazancı geldi. kazıdım, çıkana iki daha aldım, kazıdım çıkana bir daha aldım, kazıdım... adam sıkıldı. bekleme otur, dayıya bira getir, dedim. istemem çalışırken almıyorum, dedi. sanki genel cerrah mnkym diye geçirdim içimden. aha 200 bin mi lan bu, dedim. yok abi biri 20 bin dedi gitti. birileri aradı sonra. üçüncü birayı bitirirken telefonu açmamaya karar verdim. bir ara güneş açtı, kapının önünde sigara içtim. sarhoştum. hiçbir şey düşünmemeye karar vermiş bir kafayla mekandan çıkıp yukarı, kocatepe camisi'ne doğru yürüdüm. minarelerin büyüsüne kapılmış yürürken, tek istediğim kubbelerin altında dua edip az da olsa huzur bulmaktı. ne huzuru la, deyip şaman'a girdim. iki bardak bira söyledim. biri benim için, bu da babam için. ama babam bira sevmez. zaten karşımda oturan bıyıklı adam babam değil, kazı kazancıymış. alsana, dedi kaşlarını yukarı aşağı oynatıp biletleri göstererek. aldım. bi bok çıkmadı. bira teklifin hala geçerli mi, dedi masanın üzerine doğru eğilip kollarını kavuşturarak. ben mi sarhoşum sen mi kırıksın, dedim. üç çocuk okutuyorum üniversitede, dedi. her şeyi yaparım onlar için. kırılırım bile... aksanın ne güzel, dedim. ingilizcem de iyidir, dedi. nerden mezunsun, dedim. milli piyango anadolu lisesi ne sandın yapraam, deyince kendime geldim. elimdeki kredi kartını bozuk parayla kazımıştım... sarhoşken dalarsın ya bazen. uyur gibi... göz kapaklarımı zorla araladım. tanıdığım herkes yanımda oturuyordu. daha büyük bir masadaydık. herkes derken, medeni halim evliyken hiç misafirliğe gitmediğim, gelmeyen herkes. vaaaay, dedim. özlemişim. bira ver dedim herkese. sırtımı sıvazlarken sesini hafif alçaltıp yüzüme doğru eğildi bir kadın. iyi misin, dedi. çok iyiyim ya, dedim. yüzüm gülüyo artık... mutluluk bu, dedim. selpak vereyim mi, dedi. yan masaya çıkmış kazı kazancı çok güzel oynuyordu. kaçırmayın bu manzarayı, dedim. yüzümden gözlerini çekmediler hiç. olgunlar sokak bu kadar dik değildi eskiden, dedim. hadi saçmalama artık, dediler. içelim... kafamın içi helezon gibi dedim. more than twist in your sobriety o zaman, deyip güldüler. noluyor, dedim... bu ne şimdi? herkesin kuyruğu vardı. bir konserde elden ele sahneye taşınmak için çok geç diye düşündüm. hem taşıyıp çıkarsalar napıcam? soliste “meraba” mı diycem? ne saçma... abi çorabın düştü, dedi biri arkamdan. paçamı kaldırıp baktım, yerindeydi. getirdi elime tutuşturdu çorapları. la kazı kazancı yine mi sen, dedim. ne yine mi birader, dedi. karşılaştık mı daha önce? la içtik ya beraber ya da içmedik, dedim. haaa hatırladım dedi. bıyığı niye kestin, diye sordum. senin kafa güzel olmuş birader bi taksiye bin, dedi. yok yaaa arkaaşlar götürür herhalde dedim. bi sessizlik oldu... etrafıma baktım kimse yok... la bi baksana, dedim. 200 bin çıktı dimi aslında, kandırdın beni... hee hee, dedi. çıktı amk, ondan sürünüyom sokakta hala... garipti ifadesi... fazla mutlu... döndü arkasını yürümeye başladı. meşrutiyete kadar gittim peşinden. plakasız bir arabaya bindi, gıcır gıcır. kökledi gazı. hep mi kandırıldım diye düşündüm kafamı eğip. kocatepe'ye doğru yürümeye başladım. duayı havaya doğru etmek lazım, dedim. en yukarıya. kendimi atsam buradan, nasıl incem de tutcam kendimi, deyip güldüm. şizofrene göre değil bu türkü. ekim'de önce minareler soğuyo demek. kubbeler onların arkasından. dua da bilmiyor muşum zaten, edemiyormuşum... hoppaaaa diye bağırdım. babam fırlatmış gibi havaya, tutacakmış gibi. elimi ağzıma götürüp yumruğumu gülerek ısırmışım. beğendik mağazası'nın arka çıkışındaki çöp tenekesinin kapağında parçalanmışım...
  • evet, bekarlık sultanlıktır ve sarayı da bekar evidir. işte bekar evi ne kadar saray ise, bekarlık da o kadar sultanlıktır... hatta bu bakış açısını şöyle geliştirebiliriz;
    sultanın palyaçosu, bekarın bilgisayarı
    sultanın av gezisi, bekarın kaçamak denemesi
    sultanın atı, bekarın akbili
    sultanın kaftanı, bekarın kotu, penyesi
    neyse işte, sultanın nesi varsa bekarın da bir cevabı var kendi cinsinden.
  • nasıl sultanlıksa arkadaş ben anlamadım bu olayı.

    akşam 11:30'a kadar çalış, eve gel gömlek ütüle, bok püsürü temizle derken zaten şaftı kaymış olan bünye pelt oluyor.
    lan hangi sultanın bok temizlediği, yemeğe bulaşığa giriştiği görülmüş. haftada 2 gün kafana göre takıldın diye sultan mı oldun.

    başlık öyle değil böyle olur.
    (bkz: bekarlık sultanlıksa sikeyim saltanatı)
  • "bekarlığın sultanlık olduğunu anlamak için önce evlenmek gerekir"

    (bkz: bay j)
  • caddeler benim
    geceler benim
    arayan soran yok
    rahat yaşıyorum.
hesabın var mı? giriş yap