• boşnakça da karpuz manasına gelen kelime.
  • buy:fars dilinde koku, rayiha anlamına gelir
    -istan: mekan bildiren son ek
    kokusu hos yer manasındadır. boston'un bunla bir ya da birden fazla ilgisi var mıdır bilinmez
  • hıyar tarlası
  • on dönüm olanında osman'ın yan gelip yattığı mekan...
  • kavun ve karpuz tarlası.
  • sadi şirazi'nin değerli bir eseri. eserin bir kısmında şöyle söyler yazar sadi:

    “haberin var mı
    ,
    ey kemikten kafes? senin canın
    ,
    nefes dedikleri bir kuştur!kuş
    ,
    bir kere ipten kurtulup kafesten çıktıktan sonra
    ,
    ne kadar çalışırsan çalış
    ,
    onu bir daha avlayamazsın. sakın fırsatı kaçırma
    ,
    çünkü dünya bir tek nefesten ibarettir ve bilgin kimsenin nazarında bir kafeslik zaman dünyadan daha kıymetli değildir. vaktiyle dünyaya hükmeden iskender bile ölürken bir anda dünyayı bıraktı fakat dünyayı verip bir nefes alması mümkün olamadı.

    herkes ölür ve ne ektiyse onu biçer; nihayet kendisinden iyi kötü bir isim kalır. mademki dostlar gitmiş
    ,
    bizler de yoldayız
    ,
    o halde bu kervansaraya niçin gönül verelim? dünya dilberine gönül bağlama. bu dilber kiminle oturduysa onun kalbini koparmıştır. insan bir kere mezara yatınca
    ,
    yüzünün tozunu ancak kıyamet günü temizleyebilir. şimdi gaflet yakasından başını kaldır ki yarın utançla önüne bakmayasın...“
  • şeyh sadi şirazi'nin padişahlara ve yöneticilere ayar verdiği öykü kitabı...

    "padişahım sen adalet isteyenlerin iniltisini nasıl duyabilirsin ki karyolanın cibinliği zuhal yıldızına bitişiktir"

    bostan
  • şeyh sadi şirazi* eseri.
    kısa hikayeler anlatır ve hikaye üzerinden öğütler verir.

    "allah'ım! bağışından umudumu kestirme."
  • tam olarak neyi ifade ettiğini, tanımını merak edip araştırdım. anladığım kadarıyla bostanı bostan yapan ne yetiştirildiği değil. bostan, bildiğin tarlayla aynı şey, sadece tarlanın kentte veya yerleşim yerinde olanı. bu nedenle de küçük. kolay yetişen sebzelerin uzaktan gelmesindense yakında yaşayanlara yetecek kadarının oracıkta yetiştirilip tüketilmesi ilkesine dayanan lojistik bir akıllılık. “domatesimi biberimi bahçemde yetiştireyim” kafası yani, o bahçenin büyüğü, tarlanın küçüğü. urban tarla. belli şeylerin yetiştirildiği yer olarak bellenmesi de sanırım teknik limitlerden kaynaklanıyor. ne de olsa yerleşim yerinin ortasında tütün, pamuk, patates, ginseng (oha) tarımı yapacak halin yok, kolay yetişen ve koparıp yiyebildiğin/satabildiğin şeyleri yetiştiriyorsun, kavun, karpuz, hıyar, kabak, trüf mantarı (yuh), goji berry (çüş) gibi.
hesabın var mı? giriş yap