çare
-
cahit külebi 1940'larda yazmış çare'yi.
bu yerlerin havası ağacığım
bize yaramadı.
günden güne zayıflıyoruz
ne üst ne baş kaldı.
sen her gün akşama kadar ağacığım
anaya hasret, babaya hasret,
ekmeğe, insan yüzüne,
sokaklara hasret.
lavanta kokuları gelir uzak mahallelerden,
yel estikçe sıra sıra kavaklar sallanır,
bir yoksulluk, bir yalnızlık, bir gurbet
insan nasıl olsa katlanır.
türkiye uçsuz bucaksız ağacığım!
bu yerlerin havası bize yaramadı,
kalkıp başka şehirlere gidelim artık
çare kalmadı. -
"ben tek çare olarak yalnız evcek bizi alıp götürecek bir salgın, bir felaketle bu işler hallolur sanıyor, onu bekliyordum."*
-
ilahi aşka kapılmak...
-
kamburunda çoğalan herhangi bir yaranın susmaya başladığı uyku.
-
bir sonuca varmak icin, ortadaki engelleri kaldirmak icin bulunmasi gereken yol..
-
-
-
-
nahit ulvi akgun un yazdigi okudukca eglendigim, gunluk hal ve tavrimin siirlestirilmis adi.
ben can sikintisina care buldum
isim varmis gibi davraniyorum
asikmisim gibi yapiyorum
bekliyorum orda burda
ne bu telas diyor biri
treni kaciracagim diyorum
ne bu dalginlik diyor yanimdan gecen
iste bakin anlamiyor musunuz?
ya siz ?
ne yapiyorsunuz ? -
doğru yazılışı: çare.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap