• %40lık alkol oranıyla dünyanın en "çaktırmadan kafa yapıcı" içkilerinden olan, karayip adalarında yetişen acı ve tatlı portakalların karışımından yapılan, enfes kokusuyla içmeden sarhoş eden karizma içki.
  • shot bardağına koyduktan sonra kibrit yardımıyla ateş ile üstünde mavi bir alev görülene kadar yakıldıktan sonra el yardımıyla bardağın üstü kapatılıp sallandıktan sonra afiyetle genize dökülür. bu işlemden hemen sonra bardağın içinde kalan portakal aromalı gazı ciğerlerinizin taa içine çekerek orgazmın doruklarına ulaşmanız için başka gereken hiçbir şey yoktur. afiyet olsun.
  • kuan-tro diye okunur. ikinci hece tro'dur yani. r'nin bogazdan çikmasinin sebebi budur. ismini söylerken bogaziniz agridiysa ufak bir bardak cointreau iyi gelir.
  • açılın ben eski barmenim.
    b52 kokteylinin yanan üst içkisidir.
    tarifi veriyorum:
    bir adet shot bardağının en altına kahlua ( kahve likörü 5 cl.
    üstüne bar kaşığı yardımıyla baileys 5 cl. kaşığın arkasını kullanarak az az döküyoruz.
    en üste ( yine kaşığın arkasıyla) cointrau 5cl.
    ortaya 3 katlı bir kokteyl çıkacak.
    şöyle: görsel
    cointrau yanıcı bir likördür.
    bir çakmak yardımıyla cointrau'yu yakıyoruz. bardak çok ısınmadan (bir pipet yardımıyla) tam içmeden önce üfleyerek söndürüp hemen içiyoruz. burada önemli olan söndürmeden içmeye kalkmamak yanarsınız.
    içilirken önce kahlua sonra baileys en son cointrau tadı alınır gerçekten mükemmel bir tadı vardır.
    afiyet olsun.
  • 3 gün için gittiğim münih de litreliğini 25 euroya bulmamla 3 şişesini sırt çantama attığım, kokteyllerin olmazsa olmazı içki.

    türkiyede 1 lt si 1650 tl. almanya da 500 tl. sadece bu alışverişten ettiğim kar 3450 tl.

    bu ülkede bizi fena sikiyorlar aga.
  • yaz aylarinda ic serinleten ve lezzetli, cointreau fizz adli bir kokteyl de vardir.

    5 cl bundan koyuyoruz
    2 cl lime suyu (hani limonun ufak ve yesil olani)
    10 cl maden suyu (gazli su)

    daha fazlasina suradan ulasabilirsiniz.
  • on numara tavsiye edilir. kalite kokar.
  • tek başına da son derece keyifli bir şekilde içilebilen aşmış fransız likörü.
  • attila ilhan'ın paris serüveninin etkisiyle yazdığı 5 serilik kaptan şiirinde bahsi geçen içki

    --- spoiler ---
    kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim kaldırımlara senin resmini çizerdim herkes seni çiğnerdi bistroya yıkılır çırılçıplak bir quantro içerdim
    --- spoiler ---
  • valkyrie filmi yüzünden aklımda yer eden likör.

    izleyenler hatırlayacaktır, filmde hitler’e suikast düzenlemek isteyen bir grup asker, cointreau şişesine zaman ayarlı bir bomba gizler. şişeyi berlin’deki bir dostlarına iletilmek üzere hediyeymiş gibi hitler’le birlikte uçağa binecek olan bir subaya verirler. subay da “cointreau mu? umarım uçuş sırasında susamam.” diyip sırıtarak şişeyi bunlardan alır. sonra o bombanın havada patlamayacağı tutar.

    bu sahneden dolayı senelerce merak ettim ben bu meretin tadını. pahalı da bir şey olduğundan, elim her gittiğinde bir şekilde kendimi vazgeçirdim.

    babamla aram pek iyi değildir. adı konmuş bir küslük yok ama aramayız birbirimizi. senede birkaç kez görüşürüz ama doğum günlerinde ve yılbaşında hediyeleşilir mutlaka. artık atkıdır, kazaktır, kravattır falan senelerdir ala ala bokunu çıkardım. geçen sene bir farklılık olsun diye içki hediye etmek istedim. hediye olacak içki öyle çok ucuz olmaz, bizimki de öyle viski miski çok içmez. yakın zamanda ablam cin hediye etmiş. o zaman dedim bari ben de cointreau alayım. sonuçta likör, çoğu içki seven kişi likör içer. hem babamın eşi de viski gibi içimi zor içkilere edemese de, liköre eşlik edebilir, gerekirse seyreltir. beraber içecekleri bir şey olur. hem de dedim anasını satayım, biz bu valkyrie filmini babamla birlikte sinemada izlemiştik zamanında, belki bir zahmet hatırlar.

    ben bu düşüncelerle tekel bayiine gittim. yolda da düşünüyorum, lan içkinin adını nasıl telaffuz etsem diye. koantğo falan diye olmayan fransızcamla artistik yapsaam, hem adam anlamayabilir hem ben rezil olabilirim. kointro diyim bari dedim, hem harfleri çok değiştirmiyorum hem de çok köylü bir telaffuz sayılmaz. filmdeki aktör de buna yakın bir şey diyordu hem. iyi peki, öyle diyeyim.

    girdim dükkana, şu diyaloğu yaşadım:

    - abi size ne verelim?
    - kointro alacaktım da ben…
    - kantri?
    - tamam kantri.

    tamam kantri olsun, senin skin sağolsun, bana istediğimi ver de şu sosyal anksiyete panayırından kurtar beni bir an önce. kredi kartımı da epey ısıtan bu alışverişten sonra gittik babama.

    aman hoş geldiniz beş gittiniz, börek yedin mi, benim böreğim güzel olur, işler nasıl, ay çayın içine bisküvi düştü faslından sonra hediyeleşme evresine geldik. hediyeyi uzattım babama, o sırada başka bir şeye baktığı için almadı. seslendim falan ama duymadı. artık utandığı için eşi aldı benim hediyeyi. açtı, teşekkür etti. “bak oğlun sana ne almış” diye babama göstermek istedi. adam yine oralı olmadı. tekrarladı, yine adamın umrunda değil. en sonunda büfeye, diğer içkilerin arasına koydu kadıncağız. babam da sonradan merak edip neymiş o diye büfeye tekrar bakmadı. muhtemelen sonra da bakmamıştır.

    baba sen niye böylesin ya? bak bu olayı hatırladıkça ben gülüyorum. gülmemin sebebi, kendi salaklığım. bana daha önce defalarca böyle şeyler yaşatmış olduğun için akıllanmayıp, o sefer farklı olacağını zannederek hâlâ ince bir hediye falan düşünmeye çalışıyor olmam. mallık işte.
hesabın var mı? giriş yap