• oldschool punkın the clash veya sex pistolstan ibaret zevzek bir müzik olmadığının en büyük kanıtlarındandır crass. kaldı ki, içelim sıçalım ooh hayat da ne güzel sikerim ben bu şehri deyip otobüs durağına işeyerek inanılmaz aktif ve protest takılan arkadaşlar -ki bu nüfusun türk gençliğindeki artışı da azımsanamaz- abik gubik müzik endüstrisinin de açlıklarını doyurmasıyla punkı tabiri caizse sikip atmışlardır (bkz: piyasa). ayrıca bir insanın dışardan pasif ama içinde öle pek aktif durması da kimseyi ilgilendirmez, zira bu onun varoluşuyla, yaşam tarzıyla ilgilidir, kaldı ki dışardan aktif durup ona buna sataşıp sikerim otoriteyi deyip de polis minibüsü görünce ortamlardan fıyan zibidilere de bin kere tercih edilesidir bu insanlar (bkz: kanımca).
    şu da unutulmamalıdır ki, çıktığı yıllarda punk'ın eleştirel, antagonist ve anti-otoriteyi destekleyen tavrının yanı sıra özeleştiriyi de getiren en önemli 3 gruptan biridir crass - diğerleri için (bkz: minor threat) (bkz: dead kennedys). punk'ın moda olmasına, milletin 2 rider 1 mohawk denklemiyle içinin boşaltılmasına şahit olup, bundan şarkılarında (bkz: punk is dead) bahseden, punk'ın eleştirel tavrını kendine de döndürmesine yardım eden nadir gruplardan da olduğunu unutmamak ve eleştirirken crass'ın bir yavşak nofx veya satanic surfers olmadığını da hatırlamak gerektiğini düşünüyorum...

    ve tabii
    fight war not wars!
  • duruslari ve adimlari ile harbi punk temsilcisi oldugu dillere destan edilen guruh.

    ***

    dis mihrak adli fanzinde yer alan ve crassi en iyi tanitacak yazi;

    1976’da punk ilk defa kendini ‘do it yourself’ mesajını kustuğunda biz farklı yollardan bu işi yapıyorduk zaten. rotten, strummer vs. en sonunda yalnız değildik.

    bir grup kurmayı hiçbir zaman ciddi olarak düşünmedik. basitçe oluverdi. steve ve penny (zaten) beraber yazıp, söylüyorlardı. 77’nin yazının başında dilenerek, çalarak ve ödünç olarak bir grup olmak için gerekli araç, gereci toplayabildik. ve artık bir gruptuk : crass

    beş şarkı çalmayı becerdiğimizde konserler başladık ve yola çıktık. yetersizliğin ve bağımsızlığın kaotik gösterileriydi bunlar. orada, burada çaldık. şimdilerin efsanevi club’ü olan roxy club’den kovulmuştuk o zamanlar. onlar akıllı uslu çocuklar istediklerini söylemişlerdi. gitar ve mikrofonları sikilesi oyuncaklar mı zannediyorlardı?

    şu anda anladık ki önder punklar olan pistols, clash söyledikleri gibi değillerdi. kimseye yardım etmediler; kendilerin başka. yeni, kolay bir moda başlattılar. londra'nın trendy caddesi olan king’s road’a geçici bir hayat stili getirdiler. bunu devrim olarak sundular. biz ise gene kendi yolumuzdaydık.

    alkolik pusuya rağmen bizler, görevimizin gerçekten alternatif bir müzik yaratma olduğuna karar verdik. biz daha çok veren bir şeyler yapmak istedik. tüm bunların ötesinde hayatta kalacak şeyler yapmak istedik. sahnede verilen sözlerin çoğu caddede unutuluyordu.

    canlandırdığımız en iyi şeyleri taklit eden şarlatanların artmasıyla beraber biraz dışa kapandık ve içip-sıçmaya ara verip kendimizi daha ciddiye almaya karar verdik. kendini beğenmiş, tavus kuşlarına benzeyen boyalı punklara tepki olarak siyah giyinmeye başladık. fikirlerimizi anlatmak için el yapımı kağıtlar hazırladık ve bir gazete çıkarmaya başladık...uluslar arası ilahi. `(international anthem) 77/78’in uzun süren yalnız kışındawhite lionveputney’de onlar çalarken dinleyicilerin çoğunuuk subs`; onlar çalarken de seyircilerin çoğunu biz oluşturuyorduk. bu zaman zaman umut kırıcı olsa da genellikle eğlenceliydi. her şey sıkıcı ve kötü gitmeye başladığında charley harper'in punk'ın insanların müziği devrimci bir müzik olduğuna tam inancı ve hevesi bize ilham veriyordu. mc'laren ve yandaşları bunu asla hayal edememişlerdi.

    konserlerimiz vahşi ve düzensizdi. şarkının yarısına geldiğimizde her birimizin farklı şarkılar çaldığını yeni fark ediyorduk. bütün bu kaosa rağmen ortada kocaman bir eğlence vardı. kimse çayında süt olmadığı için inlemiyordu ve kimse bakunin'den monologlar nasıl okuduğumuzda sıkılmışa benzemiyordu, kimse anarşi ve barışın nasıl bağdaştırıldığını merak etmiyordu.

    fikirler açıktı ve kendi yaşantımızı kendimiz yaratıyorduk. bunlar güzel yıllardı ta ki yarattığımız özgür alternatifler dar kafalı kurallar yığını haline dönüşene dek. gerçek punk dediğimiz şeyin anektotlara sıkışıp kalmasına kadar. bir kere rock againts racism konserinde çaldık. bu konserde çaldığımız için bize para ödenen tek showdu. biz adama ;bu parayı olay için kullan dedik. adam bize olay bu dedi. bir daha para da almadık.

    78 yazının sonuna doğru pete sennetsmall wonder records- bizim bir demo kaydımızı dinleyip beğendiğini söyledi. bir single çıkartmak istiyorduk. hangi şarkı olacağına karar veremedik. böylece yaptığımız bütün bir 45liğe doldurduk. adını feeding of five thousand koyduk. çünkü 5000 basabildiğimiz en büyük rakamdı.

    müzik basını ise albümden ve bizden nefret etti. british rock tarihinin en etkileyici gruplarından biri olduğumuzu iddia etmek çok abartılı olmaz. evet müziği çok fazla etkileyemedik ama sosyal olaylar üzerindeki etkimiz gerçekten büyüktü. en başından beri müzik basını bizi görmezlikten geldi. ancak koşullardan dolayı bazen istemiyerek de olsa bize kredi veriyordu. aslında bu çok basit ticari mantık: eğer sen onların oyununu oynamazsan; onlar da seninkini oynamaz. insanlar sadece grupların kasetlerini almıyorlar. aynı zamanda medyaya da para ödüyorlar. şarlatanlar hayal edemeyeceğimiz kadar derine yayılmışlardı

    bununla birlikte tehlike olduğumuzu farkedince ilk teklifler düşmandan geldi: mr. big bizi ucuz şarap ve 50 000 pounda satın almak istedi. bize purkeys packac'e katılmamızı önerdi. ve eğer kendisiyle anlaşmazsak asla başarıya ulaşamayacağımızı söyledi. bu reddettiğimiz bir sürü tekliften biriydi. jimmy pursey hakkında çok fazla bir şey duymadık sonradan.

    79 ilkbaharında feedin’ geldiğinde; ilk şarkı (the sound of free speech) biraz yavaştı. asylum ve shaved woman ile bir 45’lik haline getirdik; hatta kapağını bile evde kendimiz yapmıştık. halktan gelen şikayetler üzerine, polis dükkanlara baskın yaptı. biz de scothland yard’ı ziyaret etmek zorunda kaldık. orada çay içerek öğleden sonramızı geçirdik. serbest bırakıldığımızda bize bir not yazmışlardı: şimdi serbestsiniz, artık uslu durun. gibilerinden bir şeydi. doğamızda olan özgürlük, uslu durmamıza engel oldu. şimdiye kadar da polisle sürekli muhatap olduk.

    bu zamana kadar katıldığımız tek radyo programı john peelin proğramıydı. ondan sonra da bir dizi showa katıldık. bütün bunlar bizim bbc'nin kara listesine girmemiz için yeterli olmuştu. tabi ki folkland hakkındaki muhalif gözlemlerimizde bbc'yi sıkıştıran muhafazakarlar için kabul edilmezdi. basın bizim için haydutlar diyordu. bizi yok etmeye çalıştılar. biz ise logomuzun yanında birde anarşist simge kullanmaya başladık. bu simge yuvarlak içinde bir a idi, o zamanlar belli yerlerin dışında kullanılmazdı. bizim simgemizde önce ceketlerin arkasına, badges olarak; sonra duvarlarda vs. kullanıldı. yavaş yavaş tüm ülkeye yayıldı. oradan da birkaç yıl içerisinde tüm dünyaya. rotten kendini anarşişt olarak gösteriyordu. ama anarşizmi milyonlarca insan için popüler bir harekete dönüştüren bizlerdik.

    yaptığımız işin gerçek etkisi rock'n rollla sınırlı kalmadı. gates of greenhem'den berlin duvarına, stop the city hareketinden polonya'daki underground konserlere kadar; binlerce insanı kapsıyordu. bizim anarko-pasifizm anlayışımız punkla eşanlamlı olmuştu. ve bu tamamıyla kendiliğinden olmuştu.

    77’nin başlarında londra’nın merkezinde bir “grafiti duvarı” yaptık. fight war ve stuff your sexist shit gibi radikal mesajlarımızı yazdık. ingiltere’de bu türdeki ilk çalışmaydı. ve bu ilham ile koca bir harekete dönüşmüştü. ancak şu anda bunun trip-hop’çuların elinde amerikan kültürünü yansıtmasından dolayı üzgünüm.

    sprey boya ile elde etytiğimiz bu başarımızdan dolayı bir sonraki albümün ismini stations of the crass koyduk. kapakta da grafitisini bizim yaptığımız bir istasyondan çekilmiş fotograf vardı.

    small wonder records’tan pete (dükkana çizdiklerimizden dolayı) polisin sık sık gelmesinden bıkmıştı. biz de borç para alarak stations... '‘ kendimiz çıkardık. ve oldukça iyi sattı. elde ettiğiğmiz paray6la kendi plak şirketimizi kurduk. crass records.. zounds’tan bir 45’lik ile işe başladık. bu daha sonra insanlara tanıtacağımız bir sürü iyi gruptan biriydi.

    80 ilkbaharında hapisanedeki anarşiştler için bir dizi konser verdik. onlara paradoksal bir şrkilde “persons unkown” deniyordu. bize bir anarşist merkez açacaklarını ve katkıda bulunup bulunamayacağımızı sordular. bizde poison girls’le bloody revolutions’ı kaydedip bu projeye katkıda bulunduk. yaklaşık bir yıl kadar persons unknown’daki eski tüfek anarşiştlerle anarko-punklar arasında mutsuz muhabbetler oldu. ideolojik baskılar sonucu merkez kapatıldı sonunda.

    tam bu sıralarda bir feminist hareket başlattık. bazen can sıkıcı bir grup olduğumuızdan haberdardık. çalışmalarımızdaki feminist hareket tamamıyla gözardı ediliyordu. biz de penis envy’i piyasaya çıkarttık.

    piyasaya çıktıktan bir hafta kadar sonra 15 numaradan listeye giren penis envy doğal olarak öteki hafta ilk 100 içinde yoktu. major plak şirketleri kendi plaklarını ilk 100’e sokmak için para öderse bazılarının dışarıda kalması gerekir. emi tarafından sevilmediğimizi biliyorduk. emi’sdan birisinin crass elemanı ile görüşmesi yasaktı. dükkanlarında hiçbir materyalimiz satılmıyordu. bloody revolutions’taki posterden dolayı uyarı uyarı aldıktan sonra.

    kolay değildi; yaratmak istediğimiz herşeyi onklar yok ediyorlardı. stonehenge festivalinde çalmak istedik, ama bisikletlilerden dayak yedik. national front ve ship tarafından engellenen konserlerimiz oldu. bunun gibi bir sürü belamız vardı ama yine de eğlencemizi sürdüyorduk.

    1981’de christ- the album’ü kaydediyorduk. 82’de piyasaya sürdüğümüzde bela eğlencenin üstüne çıkmıştı. çünkü ingiltere savaşa girmişti.

    güney georgia isminde, daha önce ismini duymadığımız, bir adeadaki olaylar; falkland denilen daha önce ismini hiç duymadığımız bir başka adaya sıçramıştı. yüzlerce genç insan ölmeye başlayınca şarkıılarımız protestolarımız, marşlarımız, sözlerimiz ve fikirlerimiz ciddiye alınmaya başlamıştı. thatcher savaşı seçim için imaj olarak kullanıyordu. o açıkça savaş istiyordu.

    hainj olatrak görünme riskine rağmen anti-falkland savaşı kampanyalarımıza devam ettik. basın trafından da hain olarak adlandırldık. devlettende adımlarıımıza dikkat etmemiz emize yönelik mesajlar uyarılar aldık. barış hareketi çok iyi gidiyordu. insanlar savaş istemiyoruz diye haykırıyordu. ve artık bir savaş vardı.

    savaş bittiği zaman how does it feel to be mother of a thousand death? albümümüz çıktı. fanlarımız tarafından çok beğenildi. thatcher albümü dinledikten sonra içişleri bakanlığında cezalandırılmamızın kaçınılmaz olduğunu söylemişti. radyo programının bitiminde tim eggar’ın tam bir deli olduğunu söylememiz işin tuzu biberi olmuştu. parti ile başımız belaydı. tambu sıralarda opposition üyelerinden destekleyici mektuplar almaya başladık.

    kendimizi garip ve korkutucu bir arenada bulduk. bizler fikirlerimizi açık görüşlü insanlarla paylaşmak istiyorduk. ama görüntümüzün içinde kara gölgeler vardı şimdi.

    christ- the albüm’ün hazırlanışı ve çıkışı bayağı uzun sürmüştü. bu tembelliğimiz ve bunun üzerine falkland asavaşı vs. ile tam bir moral çöküntüğsü yaşıyorduk. tam bu noktada82’nin sonunda ateşleyici bir şeye ihtiyaç hissettik ve ilk squat konserimizi organize ettik. şimdiklerin zig-zag klübü olan o zamanki işgal evinde bağımsızlığımızı bir kere daha ilan ettik. bu sefer yaklaşık yirmi grupta bizimle beraber idi. gerçek anlamda punk olan yirmi grup. yirmidört saatlik bu enerji patlamasını sağlamamız dünya üzerindeki bir çok organizasyona ilham kaynağı olmuştu. dersimizi almıştık. ve do it yourself hiç bu kadar gerçekci olmamıştı.

    yes sir i will isimli albümüz ilk taktik karşılığımızdı. bu çalışmamızdaki mesajımız çok gürültülü ve açıktı. kendimizden başka otorite tanımayın.

    politik pozisyonumuz gittikçe uçlara yaklaştıkça, nedenlerimizi açıklamak için daha temiz birşeyler yapmamız gerekiyordu. “kendi” kavramı üzerinde durduk. zaman zaman slogancılık yapıyoruz diye şuçlandık. şimdi gerçekleri açığa çıkatrmanın zamanı. sinirimizin sebebi aşktan geliyordu., nefretten değil. söylediklerimiz ve yaptıklarımız bizi rahatsız etmeye başladı. gerçekten kansız bir devrim yapmak mümkün müydü? gerçekten gerçekmiydik? yoksa kendi paradokslarımız bizi yok mu ediyordu.

    bu sıralarda thatchergate kasetlerini dünya basınına yolladık. bu kasette reagen ve thatcher'ın belgranonun batmasınkın sorumluluğu üzerine konuşmaları vardı. bunun sonucunda thatcher’i avrupadaki nükleer silahlar için tehdit ediyordu. bu olay bir sürü diplomatik muhabbete neden oldu. gazeteler çok fazla bahsettiler. başımıza iş açılacağından korkmuştuk. derken the observer’dan bir gazeteci bizimle konuşmak istedi. ilk başta yalanladık ama sonradan tüm sorumluluğu üzerimize aldık. kasetin kaynağı konusunda hiç sır vermedik.

    daha önce grafiti ve benzeri eylemler yapmıştık. ama bir kaset olayı başkaydı. telefon hiç susmuyordu. bizden bir grup punk diye bahsediyorlardı. bir çok röportaja katıldık. tv showları vs vs. hep anarşist bir çerçevede konuşuyorduk. artık medyastarı olmuştuk.

    yollardaki yedi yıldan sonra; fikirlerimizi açıklayacak bir platform bulmuştuk ama anlayışımızı kaybetmiştik. eskiden cömert ve canayakınken şimdi, insanların iyi olduğuna inanmayan, alaycı ve içe kapanık olmuştuk. neşeli iken mutsuz olmuştuk. optimist olmamız sebebimizken şimdi pesimist idik artık.

    1984'e gelindiğinde herşey orwell’in romanındaki kadar kötüydü. işszlik, evsizlik ve açlık. polis gücü gerçek olarak karşımıza çıkıyordu. süren mahkemelerimiz umudumuzu kırıyordu. kısacası sizi konuşturmamak için bir çok yolumuz var demeye getiriyorlardı.

    o yaz son sahne showumuzu yaptık. güney galler maden işçilerine destek olarak düzenlenen bir konserdi. sahnede özgürlük savaşının bitmediğini söyledik ancak eve döndüğümüzde hepimiz bir şeylerin bittiğinin farkındaydık. fikirlerimizi açıklayacak yeni yollara gereksinimimiz vardı. bir iki hafta sonra hari nona kendi yolunu aramak içişn gruptan ayrıldı. kendimizden başka otorite tanımayız diyorduk ama biz kendimiz olmayı unutmuştuk. çünkü biz crass olmuştuk. class war'dan christians for peace'e kadar tüm hareketler kaybettiği değerleri tekrar yakalamak zorundaydı. düşmanı tanımlayamadığımız için hepimiz suçluyuz..

    onlar ve siz diye bir şey yok; sadece sen ben ve biz varız. kendimizi bulmak zorundayız. olmak için karatenin amacı, kırmayı istediği o tuğla değil ; gerisindeki boşluktur. işte bu örnekten öğrenecek çok şeyimiz olduğuna inanıyorum.

    bize şiddet ve terör olarak olarak dönen şeytanın gölgesini yok etmek için çok fazla zaman enerji ve ruhumuzu harcadık.,. o gölge geldi kalplerimize oturdu. ve şimdi kalplerimizi ışığa çıkarmanın zamanıdır.

    dünyadaki hastalığı yeteri kadar biliyoruz. bu hastralığa daha fazla eklememek için dikkatli olmalıyız. hepimiz kaybettik ve hepimiz başardık. eğer bir şeyler yapmak istiyorsak; yapacak kadar güçlü olmalıyız. crass; aşk, barış, özgürlük demekti. şimdi bunu daha iyi biliyoruz.

    (1) rock against racism: clash'în felon'da katıldığı bir dizi anti-faşist gösteri

    (2) feeding of five thousand : 5000 kişiyi beslemek

    (3) stations of the crass: crass in istasyonları. yer altı istasyonlarına grfiti çizmelerini göderme yapıyorlar.

    (4) persons unknown: bilinmeyen insanlar

    (5) how it feel to be a mother of a thousand death: bin ölünün annesi olmak nasıl bir duygu. burada falkland savaşında ölen insanlar için thatcher'a gönderme yapıyorlar
  • şöyle bir adım geri çekilip, olan biteni temâşâ edip, punk is dead diyebilmeleri ne güzeldir. hayır değildir, kendilerini ne sanıyorlar da pistols'la clash'i aşağılıyorlar? aşağılarlar elbet, isyankârlığın ortalamaya hizmet eder hâle gelmesinden sorumlu değil mi bu punk takılan popüler gruplar? peki ama ortaya çıkan her alternatifi kendine dahil ederek ehlileştirmekte ustalaşmış kültür endüstrisini johnny rotten mı yarattı anasını satiim? yaratmadı belki, ama crass'ın pistols'ı ya da clash'i eleştirmesi için illâ ki içine düştükleri bu quasi-muhalif eğlencelik kültürün bütün sorumluluğunu onlara yüklemesi gerekmez ki...

    iyi ama crass punk değil mi? "her müziği kategorize etmeye kasan zihniyet" diye bkz. vererek kurtulabilir miyiz bu sorudan? pistols olmasa crass olabilir miydi gibi dibi gelmez geyiklere savrulmaktan kaçışımız yok gibi.

    yine de, öyle 80'lerde filan değil, '78 senesinde punk is dead diye bağırmışlar. küflü bir helal olsun kopuyor gönülden, uzaktan:

    movements are systems and systems kill.
    movements are expressions of the public will.
    punk became a movement cos we all felt lost,
    but the leaders sold out and now we all pay the cost.
    ...
    i see the velvet zippies in their bondage gear,
    the social elite with safety-pins in their ear,
    i watch and understand that it don't mean a thing,
    the scorpions might attack, but the systems stole the sting.

    punk is dead. punk is dead. punk is dead.

    (sözlerin tamamı için #3949177)

    başka ne demişler? "mickey mouse fuck off"* demişler (seneler sonra rammstein, vor paris steht mickey maus derken, bilmeden de olsa -ya da belki bilerek- crass'ı yankılıyor sanki). "i'll neither live nor die for your dreams, i'll make no subscription to your paradise"* demişler. iyi demişler, hoş demişler.

    ama, en azından bugün için, ilgiye layık olmalarını sağlayan su götürmez muhalefetleriyle sisteme ettikleri küfürler değil, sisteme küfretmeyi de sorgulayan, şu en başta söylediğim bir adım geriye çekilip etrafa bakan tavırları herhâlde. bir de, ağır mı ağır ingiliz aksanlı vokallerle dolu, 3-5 akorlu, kendileri ne derse desin dinleyene "a-ha hardcore punk bu işte" dedirten müzikleri elbette.

    onlara inat ve onlar sayesinde yazıyoruz, çengelli iğneyle de olabilir, punx not dead.
  • adam gibi punk grubu.pek severim.
    'so what if jesus died on the cross
    so what about the fucker i don't give a toss
    what if the master walked on water
    i don't see him trying to stop the slaughter'
  • sevenlerinde radiohead** misali bir baska hic bir seyi begenmeme haline yol actigi icin hafiften tirsilan, aslinda eve libertineiyle falan hos ama ortamlarin hastasi bisiye donusebilen grup.
    (bkz: crass records)
  • crass 1977'de kurulmuş bir ingiliz punk grubu. 1978'de çıkardıkları ilk albümleri the feeding of the 5000'ın ilginç bir hikayesi var. basılması için gönderildiği fabrikadaki irlandalı işçiler bu işe ellerini sürmeyi reddetmişler. sebep, albümün "asylum" adlı ilk parçası. işçiler nasıl olduysa şarkıyı dinlemiş ve isa'ya edilen küfürleri hazmedememişler. gösterdikleri tepki o kadar büyümüş ki plak şirketi albümün basılması için bu parçayı albümden çıkarttırmış. crass grubu ise bunun üzerine asylum parçası yerine iki dakikalık bir sessizlik koymuş. bu sessiz parçanın adını da "the sound of free speech" yapmışlar. bu olaydan sonra crass grubu kendi bağımsız plak şirketini kurup "asylum" parçasını "reality asylum" adıyla yayınlamışlar. grup bunun üzerine scotland yard tarafından şarkının sözlerinden dolayı sorgulanmış ve hüküm giymekle tehdit edilmiş. sonunda dava düşmüş.
    the feeding of the 5000 (beşbin kişinin beslenmesi) incil'de anlatılan ünlü mucize hikayelerinden biridir. isa çok az miktardaki bir yiyeceği hiç bitmeden 5000 kişiye dağıtır ve hepsini doyurur. asylum şarkısı da şu şekilde:

    ı am no feeble christ, not me. he hangs in glib delight upon his cross, above my body. christ forgive.... forgıve? ı vomit for you jesu. shit forgive. down now from your cross. down now from your? papal heights, from that churlish suicide, petulant child. down from those pious heights, royal flag bearer, goat, billy. ı vomit for you. forgive? shit he forgives! he hangs in crucified delight nailed to the extend of his vision, his cross, his manhood, violence, guilt, sin. he would nail my body upon his cross, suicide? visionary, death reveller, rake, rapist, lifefucker, jesu, earthmover, christus, gravedigger.

    you dug the pits of auschwitz, the soil of treblinka is your guilt, your sin, master, master of gore, enigma. you carry the standard of your oppression. enola is your gaiety. the bodies of hiroshima are your delight ...the nails are your only trinity, hold them in your corpsey gracelessness, the image ı have had to suffer.? the cross is the virgin body of womenhood that you defile. you nail yourself to your own sin. lamearse jesus calls me sister, there are no words for my contempt, every woman is a cross in is filthy theology, in his arrogant delight. he turns his back upon me in his fear, he dare not face me. fearfucker. share nothing you christ, sterile, impotent, fucklove prophet of death. you are the ultimate pornography, in your cuntfear,? cockfear, manfear, womanfear, unfair, warfare, warfare, warfare, warfare, warfare, warfare, warfare, warfare.

    jesus dıed for hıs own sıns, not mıne.

    http://www.youtube.com/watch?v=4vxqksrvfrm
  • kimden sonra geldiği , kimlere öncülük ettiği ya da kime ayar verdiği kimbilir belki de kimlerden ayar alddıgı düsünülmeden yazdıkları çizdikleri ve de yırtındıklarını dinleyerek bi yere gelinebilecek ve ey genc adam sana kültür mirası bırakabilecek bir grup.

    kaliteli müziğin adı.

    gerekli olabilitesi olan linkler

    (bkz: oldschool)
    (bkz: sex pistols)
    (bkz: buzzcocks)
    (bkz: spermbirds)
    (bkz: anti flag)
    (bkz: wire)
  • 1- deri montumda patch*i olan grup
    2- lp ve cdleriyle tüm albümlerine sahip olduğum grup
    3- streetsoccer ve rashit tolga sayesinde tanıştığım inanılmaz grup
    4- zamanında iskoçyada bir dağ evinde komün şeklinde yaşayan grup
    5- dış mihrak fanzin'de bol bol adından söz edilen, şarkı sözleri yazılan grup
    6- şu aralar aynı isim ama farklı bir müzik projesi üzerinde çalışan grup
    7- şu anda kaynağını tahmin bile edemiceğimiz davranış&sloganları çıkartan, grafiti kültürünü yayan grup
    8- kendi müzik şirketlerini kurarak d.i.y.'e ilk teşkil edicek grup
  • ing. kaba, incelikten yoksun, hissiz.
  • http://www.bigtakeover.com/…p-ten/aj-morocco-110130

    "ten things you should know about crass

    everyone has an opinion about crass, that is exactly how the band wants it. their iconography and jargon is designed to get your attention. in george berger’s book the story of crass, he says the band is “despised…with a rare venom rarely reserved for bands”. that seems pretty accurate to me. to some people, crass sounds wrong or even backwards. other people worship them. no matter what you think, 2011 will be a busy year for the crass corporation. last week they reissued their first two lp’s – feeding of the 5000 and stations of the crass on cd complete with new artwork, 64 page booklets and tons of bonus tracks. their third full length, penis envy was also reissued on cd but so far it’s only available in the uk. former crass singer steve ignorant is touring north america in march, playing 2 dates in canada and 7 here in the states. this will probably be the first and last time most americans get to experience crass live (pretty damn close to it anyway) and i’m guessing the shows will be pretty crazy. so here are ten things you should know about crass, because behind the back patches is a group of people who pioneered diy punk with a pious call for sanity.

    1.exit

    long before punk rock was even thought up, pete wright, mick duffield and penny rimbaud were playing in an experimental art-rock band called exit. the band referred to themselves as “the last of the hippies” and were exactly that. they never charged money at their shows and refused to pay themselves. exit set up the groundwork for crass to begin – the band printed their own flyers, used fake names and invited people to join them onstage for improv sessions. in august of 1972 they played with john cage and 300 other bands at the international carnival of experimental sound. the london based festival was organized by a former fbi agent and blacklisted american communist party member harvey “job” matusow. matusow was prosecuted under the mccarthy hearings and spent three years in prison before moving to england to find a job.

    2.i wanted in

    in 1976, steve williams was 18 years old. he was living in bristol and working at a hospital when he saw a flyer for a punk rock show – the sex pistols and the clash. he went down and checked it out and really liked the energy behind punk. at the end of the show, he noticed some kids were yelling insults at the clash. “joe strummer told them that if they could do better to get their own band together. it was like a battle cry. i came away from that gig vowing to do it. i wanted in. that got me back to london”. when he moved back to dial house, he started crass with penny rimbaud and eve libertine. and of course, he became steve ignorant and crass began playing shows later the next year. the first show they played was in 1977, and it took place outside one afternoon on the sidewalk.

    3. rumor control

    rumors about crass have been around since the band began. after all, the band created their own controversy wherever they went simply by being there. berger’s book confirms and denies a few of them, here are some of the true ones that i like: the band got into a fight with no wave legends james chance & the contortions. singer gee vaucher moved to new york city in the late 70’s and got a job as a political artist with the new york times. rimbaud’s father was a civil engineer and helped design disney world. which is kind of outrageous, but apparently true. he talks about his family moving to orlando and visiting them in the book. but the best rumor of them all is one we’ll never verify: john lennon wrote “nowhere man” about penny rimbaud. in 1964, penny appeared with the beatles on a tv show called ready steady go! where he was submitting a piece of homemade beatles artwork. the piece was based on the new beatles single “i wanna hold your hand” and featured a series of mannequin arms. upon winning the contest, rimbaud was congratulated by john lennon, who remarked “‘that’s nowhere, man. i’ll get you for that’.
    4.thatchergate

    in 1983, crass was at the center of international controversy. band members engineered and released a fake telephone conversation between ronald reagan and margaret thatcher. the tape was made by splicing together impersonators and recorded speeches, and it fooled a lot of people. the san francisco chronicle and the sunday times in the uk reported that the tape was created by soviet kgb agents and the us state department got involved. in 1984, much to the surprise of crass, a british newspaper revealed that the tape was in fact a hoax and that crass was behind it. the band is still unaware of how the newspaper found out they made it because they went to a great deal of trouble to protect their anonymity.

    5.there is no authority but yourself

    alexander oey directed a great 70 minute documentary about the band in 2006, which premiered at the raindance film festival in london. the film is streaming for free here

    6.c.r.a.s.s.

    in 1981 the band tricked a teenage girls magazine into releasing a flexi 7”. calling themselves the creative recording and sound services, they offered the magazine the recording to be included with loving magazine. magazine editors fell for the prank and the magazine was released with the free 7”. the record featured a controversial song written by joy de vivre called “our wedding” and the fallout of the incident landed them on the cover of nme. in berger’s excellent book (which again, was a great reference for this top ten, also makes a great valentines day gift) rimbaud explains why they pulled the stunt. “…to expose all this absolute shit they’re shoveling out. i mean, they actually put out our wedding, which is totally over the top. i don’t see how anyone could have taken it seriously. we were amazed when they agreed to put it out.”

    7. dial house

    like all good punk bands, crass lived together under the same roof at a place called dial house. but this was no ordinary flop house, the oldest part of the building dates back to 1400. during the nineteenth century the house was occupied by author primrose o’connell, who wrote the agricultural notebook, a reference book about farming which is still in print today. while crass lived at dial house they had a strict policy of no alcohol or drugs allowed inside, mainly because they were the victim of unannounced, warrant-less searches by the local police. the farming commune is located in south west england and was purchased at auction by by members of crass, leaving them £100,000 in debt.

    8.crass records

    after recording their first lp in 1978, feeding of the 5000, the band entered into a record deal with small wonder records, a post-punk label that had released 7” singles by the cure and cockney rejects. but they had one small problem. workers at the pressing plant refused to finish pressing the record due to the lyrics of the first song, “reality asylum”. as a compromise, small wonder allowed the plant to remove the song and replace it with two minutes of silence. the record got printed and distributed with the empty track, which in turn prompted crass to set up their own record label. under their own management, they decided the rules. they re-pressed the 17 song lp with the original “asylum” intact and sold the whole thing for £1.99, which was half the price of most lp’s at that time. the record label was hugely successful, releasing records by poison girls, honey bane (a teenage runaway who lived at dial house), conflict, mdc and kukl, a band from iceland that bjork sang in prior to joining the sugarcubes. there is a great article about crass records over at no class

    9.logo & graphic design

    the band spray painted statements and infamous quips all over england using cardboard stencils. slogans like “fight war, not wars” and “destroy power not people” were spread by crass and are often cited as an inspiration for a legion of street artists and culture jammers. since the band was made up of art school students, it made perfect sense that they would design their own art. and they produced this propaganda the same way they produced their music: by doing it themselves. they handed out screen printed cards, bags of seeds, handmade posters, pamphlets and collages. their logo was designed by dial house resident dave king, who was inspired to create an iconic logo using the techniques of jasper johns and the no-bullshit simplicity of the dada movement. the logo, which can be seen on tattoos and t-shirts worldwide, is something of a mashup of a cross, a british union flag, and an ouroboros (a snake eating it’s own tail).

    10.john loder

    the unofficial ninth member of crass was a former jingle writer named john loder. john recorded most of the crass records, was a sound man in exit and started a recording studio called southern. he was instrumental in helping crass records and crass the band get off the ground, as well as getting releases on dischord records pressed and distributed in europe. loder also acted as de facto manager of crass whenever the need arose."
hesabın var mı? giriş yap