• "onun üzerinde çimler bitmiş,
    benim gözümde yaşlar.

    onun taşı buz kesmiş,
    benim kalbim.

    ve o gitmiş,
    ben özlemişim.

    ben gitmemişim,
    o özlemiş..."
  • yokluğu pis koyandır. ikinci ve üçüncü babadır onlar. daha siz küçücükken elinizden tutup sizi gezdiren, sizinle geçirdiği vakitten zevk alan, yaşına başına bakmadan sizin temponuza ayak uydurarak sizinle oynayandır. üstünden o kadar yılların nasıl geçtiğini anlamadığım, çok sevdiğim, daha doyamadan beni bırakıp giden neden bu kadar erken bıraktınız beni demekten kendimi alamadığım her şeydir onlar. bana berkim, torunum diye seslenişleri hala kulağımda olandır, sevilendir, özlenendir.
  • yatağa düşmeden önce osurunca verdiği "kim yaptı lan?!?" tepkisi ve bu esnada muzip bir gülümsemeyle bakışı göz önüne geldikçe üzülmekte insan. ne var ki en son o esprisini yaptıktan 1 hafta sonra yatağa düştü. sayıkladı, sayıkladı ve 2 hafta dayanabildi onun o alzheimer hastalıklı bedeni bu hayata. mutlu olundu. daha fazla görmediği için bu dünyayı.. ama özlendi o...
  • balıklarımdan biri öldüğünde hüngür hüngür ağlarken uzun süre susmayacağımı tahmin ederek "amannn prensesim onlar çoktan ölmüştü de ben sen üzülme diye yenilerini alıp koymuştum. hadi ağlama artık onlar senin balıkların değildi zaten." diyerek beni teselli etmeye çalışırken ağlama krizine sokan ton ton ve melek kalpli insan.
  • hayatimin en onemli iki kahramanindan basrolde olanidir. kalk artik sabah oldu her taraf nurla doldu gunes dogdu ufku acti okul vakti yaklasti.. diyerek sarkilarla uyandiran ve gece binbir cesit masalla uyutandir. saati ogrenebilmem icin kartondan saat yapip basucuma birakan, yemek begenmeyince baskalari yemek vermezken peynirli pul biberli tost yapip yanima getiren, carpim tablosunu kendi eseri bir sarkiyle ogreten, her sabah okula goturup yine biraktigi yerden alan, bikmadan usanmadan saclarimi tarayan, butun mezelerin yapimini ogreten, sacina toka takilmasina kizmayan, matematik ve ingilizce ogreten, beraber bulmaca cozmesi en keyifli olan, bikmadan usanmadan elektrik tellerine takilan ucurtmalarima yenilerini ekleyen, herseyim.

    artik kimse kimseyi sarkilarla uyandirmiyor, sanirim ondan bu donuklugum, mutsuzlugum. uzun yillar gecsede gormeyeli gozleri gozlerimden gitmeyecek , cennette olduguna yemin edebilecegim insan.
  • 22 ocak 2008 itibariyle güzelim sürmeli gözlerini bu dünyaya tamamiyle kapatan ve ebediyete yelken açan annebabam.
  • bugün hayata geri gelecek olsa fakat ikimiz de sadece 5 yıl yaşayabilecek olsak yine de kabul edeceğim yegane insan..
  • ormancıydı
    doluydu hep çiftesi
    geyik etiyle rakı içerdi
    deliormanda namını cok söyletti
    devrildi bir gün ormandaki meşe gibi
    herkes gibi o da
    zamansız gitti
    delikanlı adamdı
    dedemdi...
  • kuşlarla konuşan adam.gittiğinden beri yeryüzündeki bütün kuşlar sessiz sanki.
  • yeryüzünün yavaş yavaş yürüyen yayalarıdır. sabah bindiğim iett otobüsüne binmeye çalışan ama durağın gerisinde kalan dede elinde kartı, yetişmek için bir hamle yaptı ama otobüs harekete başlamıştı bile. orta kapının yanında idi hemen sonra otobüs tekrar yavaşladı başka bir yolcu için, dede de son bir atak yapmak istedi ancak bacakları olabilecek en yüksek hıza ulaşmıştı bile. bu sırada hala orta kapı civarında idi, dolayısıyla ön kapıya 2-3 metre vardı. gene de ön kapıya yetişemedi. bu sırada genelde gözlüklü ve yaşlı amcalarda görülen ağzı açık gezme durumu benim gözümden de kaçmadı *. şoföre de biri yavaşlaması için seslenir diye etrafa bakındım ama kimse sallamadı. bende de "bana ne ya şimdi adam zaten bu otobüse binmez filan sonra boşuna gözleri üstüme çevirmeyeyim, bana ne sanki . allahın yaşlı herifi bir ayağı çukurda, otursun oturduğu yerde. şu insanları niye sokağa salıyorlar anlamıyorum. ölse ya bunlar, ne gereksiz. fuck you. asi gençlik " şeklinde bir düşünce balonu oluştu birden. yaşlı dede de otobüse falan binemedi.

    (bkz: güzel başlayıp bok olan entryler)
hesabın var mı? giriş yap