• yirminci yüzyıl başlarında istanbul'un yaşadığı bir efsane, ayrıca türk müziğini icra eden ilk kadınlardandır.
    şöyle ki, bir dönem istanbullular geceleri denizden gelen ve şarkılar söyleyen esrarengiz ve büyüleyici bir genç kız sesi duymaya başladılar. kısa sürede sırf bu sesi dinlemek için boğaziçi'ne akın edenler oldu. ve bu kim olduğu bilinmeyen sesin sahibine 'denizkızı' lakabı yakıştırıldı. zamanın bestekarlarından biri bu sesten öyle etkilendi ki hatta, o dönemlerde çok popüler olan "gel ey denizin nazlı kızı" adlı besteyi yaptı. bu gizemli denizkızımız, büyükdere kıyılarında yaşayan eftalya'ydı elbet. bazen müziği çok seven babasının çalgıları eşliğinde, bazen de yalnız denize açılmakta, şarkılar söylemekteydi. elbet gün geldi, denizkızının kimliği belli oldu, ama etrafında taşıdığı büyülü, gizemli havadan bir şey kaybetmedi eftalya, eftalya sadi hanım daha doğrusu. assolist oldu, şarkılar, türküler söyledi, konserler verdi, plaklar doldurdu, ve hatta atatürk'ün huzurunda söyledi. ölümü de şöhreti gibi denizlerden geldi, jübilesini yaptığı şirket-i hayriye vapurunda üşütüp hastalanan eftalya uzun süre kendini toparlayamadı, can borcunu ödedi.
    kalan müzik birkaç yıl önce "denizkızı eftalya" albümünü çıkarmıştı, ilgililere..
  • asıl adı atanasia yeorgiadu olan darülelhan adına plak dolduran ilk rum ses sanatkârı.*

    darülelhan adına columbia plak şirketinden çıkan bu seride 100 kadar eserin 57 tanesini eftalya hanım okumuş.

    fransız pathé, sahibinin sesi şirketlerinden tutun da columbia plak'a kadar birçok şirkete plak dolduran ve denizkızı eftalya olarak bilinen atanasia'nın ismi plakların üzerine uzun süre yazılmamış, sadece "soprano" ya da "hanım" olarak not düşülmüş. sadi ışılay ile evliliğinden sonra yani 1930'dan sonraki plaklarda "deniz kızı eftalya sadi hanım" yazılmış.

    şirket-i hayriye tarafından 1936 yılında adına düzenlenen mehtabiye konserinden sonra üşütüp hastalandığı, bu hastalık sonrasında sağlığını bir türlü toparlayamadığı dolayısıyla konserin vefatına sebep olduğu söylenir. 48 yaşında 15 mart 1939'da tüberküloz sebebiyle vefat etmiş.

    aleko bacanos hepimizin dinlemeye doyamadığı gel ey denizin nazlı kızı isimli acemaşiran makamındaki şahane şarkısını eftalya hanım için bestelemiş ve deniz kızı eftalya sadi hanım da şöyle şahane okumuş.

    hayatıyla ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmak isteyenler "kadın eserleri kütüphanesi ve bilgi merkezi vakfı"nın 2008 yılında yayımladığı "istanbul temaşa hayatında kadınlar" isimli ajandanın 31 ve 32. sayfalarına şuradan bakabilirler. bu birbirinden güzel ajandaların tamamına ulaşmak için ise buradan tık.
  • 1891'de istanbul'un büyükdere semtinde doğdu; 15 mart 1939'da aynı şehirde öldü. jandarma yüzbaşısı yorgaki efendi'nin kızıdır. babası musikisever bir insandı; evine gelen konuklar için saz çalar, genç eftalya da babasının sazı eşliğinde şarkı söylerdi. "deniz kızı" lakabının ilginç bir hikayesi vardır. eftalya hanım genç kızlığında sıcak yaz gecelerinde bazen babasıyla, bazen de tek başına, büyükdere'den sandalla denize açılırdı. "mehtabiye" denilen musikili boğaz gecelerinin bu yüzyıldaki bir uzantısı sayabileceğimiz bu sandal safalarında eftalya gece boyunca şarkılar söylerdi. halk gece karanlığında yüzünü göremediği, sadece sesini uzaktan duyabildiği bu esrarengiz genç kıza "deniz kızı " adını takmıştı. aleko bacanos'un "gel ey denizin nazlı kızı " sözleriyle başlayan çok ünlü acemaşiran şarkısı eftalya için bestelenmiştir.

    eftalya hanım "deniz kızı" adıyla ünlendi, galata'nın çalgılı kahvelerinde bu adla sahneye çıktı. ilk plakları şarkı ve türkü formlarındadır. bunlar belirli bir icra zevkini yansıtan plaklardır. eftalya, daha çok kantocuların mekanı olan galata kahvelerinde de büyük ihtimalle bu tür ezgiler okuyordu. çünkü, o dönemin kantoculari arasında eftalya adı hiç geçmez. ilk plaklarını, 1923-1926 yılları arasında fransa'da pathé şirketi adına kocası kemani sadi bey'le [lşılay] birlikte doldurdu. eftalya hanım o yıllarda avrupa'da konserler de vermiştir, bu konserler dizisini daha sonra ortadoğu ülkelerinde de sürdürmüştür.

    eftalya plaklarıyla ününü istanbul dışına taşımıştır. deniz kızı efsanesi uzun yıllar bu plaklarla canlı kalmıştır. cumhuriyet döneminde çok sayıda plak okuyan eftalya, darülelhan adına plak dolduran tek gayrimüslim okuyucudur. kocasının iyi bir eşlik sazendesi olması eftalya'nın sanatını geliştirmesine yardım etmiştir. nitekim, sahne çalışmaları her zaman için seviyesini korumuştur. deniz kızı eftalya sahnelerin ilk assolisti sayılabilir.

    1927'de istanbul'da faaliyete geçen columbia plak şirketinin yayımladığı ilk plaklar darulelhan kayıtlarıdır. darulelhan yetkilileri çıkarmayı düşündükleri plaklar için columbia ile işbirligi etmişlerdi. bu kurumun anadolu'dan derlediği halk ezgilerinin plaklara okunması derleme çalışmalarının son aşamasıydı. bu plaklar ticari ve ticari olmayan kayıtlar olarak iki grupta toplanmıştı. 100 dolayındaki plak columbia etiketiyle piyasaya verildi. bu plakların 56 sı türkü plaklarıydı, bunların da yarıya yakın bir kısmını tamburacı osman pehlivan'ın tamburası eşliğinde eftalya hanım okumuştu. kimi plaklarda da darülelhan saz heyeti sanatçıya eşlik etti. bu plakların hiçbirinin etiketine eftalya adı yazılmamıştır. bunun gerçek nedenini bilemiyoruz. bazı plaklarda da sadece "soprano" kaydı vardir. deniz kızı eftalya gene aynı yıllarda " ....hanım" adı altında gene aynı şirket için en az 11 plak doldurmuştur. şirketin bu plakları isimsiz olarak piyasaya sürmesi eftalya hanım'ın gayrimüslim oluşuna bağlanabilir. columbia yöneticileri sanatçının adnı ticari kaygılarla gizlemiş olabilirler. "sultaniyegah" makamının "milliyegah" a çevrildiği bir ortamdı bu. eftalya hanım atatürk'ün huzurunda şarki söyleyip onun sevgisini ve övgüsünü kazanınca. 1930'dan itibaren doldurduğu columbia plaklarında adını artık gizlememiş; yesari asım'ın refik fersan'ın ve sadettin kaynak'ın şarkılarını "deniz kızı eftalya sadi hanım" adıyla yayımlamıştır; tıpkı pathé plaklannda oldugu gibi.

    eftalya sadi hanım 1934'te artık sahibinin sesi okuyucusudur. bu şirketin 7 nolu kataloğunda bir fotoğrafı da vardır. katalogda musikiseverlere eftalya hanım şöyle tanıtılıyor;

    "deniz kızı bayan eftalya sadi'yi musiki aleminde tanımayan hemen hiç kimse yok gibidir, muhteşem ve kudretli sesiyle senelerden beri musiki erbabını peşinden sürükleyen ve hala bugün bile sanat sahasında aynı zevk ve lezzetle dinlenen deniz kızı daima okuyor ve alkışlanıyor, o bu sifatı çocukken kazanmıştır. pederi çok musiki meraklısı idi. mehtaplı gecelerde boğazın binbir gece masallarını yaşatan sahillerinde saz alemi yapılırdı. bayan eftalya o zaman şakrak ve gür sesiyle sakin suları dalgalandırır, kayalara çarpan nağmelerin akisleri dinleyenleri çıldırtırdı. hayranları ona pek haklı olarak deniz kızı ünvanını verdiler. birkaç sene evvel bayan eftalya kıymetli sanatkarlarımkzdan bay kemani sadi'yle evlenerek bu suretle sanatını dahi evlendirmiş oldu. kendilerinden daha çok büyük muvaffakiyetler bekleriz."

    eftalya hanım'ın sahibinin sesi repertuarı daha çok o dönemin zevkine göredir. o yıllarda daha çok sahne çalışmalarına yöneldiği, plak çalışmalarını ise ikinci plana ittiği anlaşılıyor. eftalya hanım'ın, hikmet feridun es'in 1933'te yayımladıği söyleşide deniz kızı efsanesini adeta yıkmak istercesine, sıradan bir ev kadını izlenimi uyandırmaya çalıştığını görüyoruz. çamaşırı ütülerken, ev işlerinden söz ederken, çok sevdiği yassı kadayıfı yerken yirmi-yirmibeş yıldır taşıdığı efsanevi kimliğinden sıyrılarak farklı bir kimilik çizme gayreti içinde görünüyor. o yıllarda artık bir sahne okuyucusunun ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaştığı için muhtemelen gündelik hayattaki kişiliğiyle de tanınmak istemiş olabilir.

    1936 ağustos'unda şirket-i hayriye boğaziçi'nde bir "mehtabiye" düzenlemişti. bu deniz gezintisi bir bakıma efsanevi şarkıcı için düzenlenen bir şükran gecesi, bir jübileydi. bir sal üzerinde göz kamaştırıcı derecede suslü bir sahne hazırlanmış; bir saz heyeti bir zeybek takımı ve şehir tiyatrosu aktörlerinden hazım körmükçü bu salda yerlerini almışlardır. tam dört şirket-i hayriye vapurun donatıldığı 4 ağustos gecesinde istanbullular 375 kuruş karşılığında bu vapurlara doluşmuşlardı. vapurlar bebek'ten hareket etmişlerdi. boğazın yaşadığı en şenlikli gösterilerden biri olan bu mehtabiyenin uğrakları olan iskeleler, kanlıca, yeniköy, beykoz ve büyükdere'ydi. vapurlara binemeyenler ellerinde renk renk fenerlerle vapurları kıyıda karşılayarak eğlenceye katılmışlardı. deniz kızı da sal üzerinde kurulu sahnede şarkılar tiüküler söylemiş, bir yandan da, çok sevdiği zeybek havaları eşliğinde "zeybekiko" oynayanları seyretmişti.
    eftalya hanım'ın bu sal gezintisinde üşütüp hasta düştüğü, ondan sonra da toparlanamadığı söylenir. deniz kızı bir zamanlar plağa okuduğu "leyla" [nazar] fantezisindeki kızla aynı kaderi paylaşmışti belki de. efsanevi okuyucu ölümünü de bir efsaneye çevirmişti böylece...
  • kendi ağzından okuyalım: (bkz: alıntı yapıyorum)

    ---
    ben beş altı yaşından beri bu ismi taşırım. hatta daha garibi "eftalya" ismini yadırgarım. asıl ismim "deniz kızı" imiş gibi gelir. "deniz kızı" ismi bana nasıl verildi? çok küçüktüm. babam saza pek meraklı idi. misafirleri geldiği zaman o saz çalar, ben de şarkı söylerdim. büyükdere'de otururduk. mehtaplı gecelerde daima saz alemleri yapardık. o zaman babam bütün gece bana sandalda şarkı söyletirdi... sesim az zamanda bütün boğaziçi'nde meşhur olmuştu. geceleri mehtapta bizim sandalın arkasına 20-30 sandal takılır beni dinlerlerdi... fakat hiç kimse benim kim olduğumu bilmiyordu. halbuki incecik sesiyle şarkı söyleyen bu gece şarkıcısına bir isim takmak lazımdı... "deniz kızı"... "deniz kızı" demeye başladılar. işte bu "deniz kızı" beş yaşındaki eftalya idi. o zamandan beri deniz kızıyım...
    ----
    (bkz: mehtabiye)
    (bkz: deniz kızı)
  • nazim hikmet'in adinin yavas yavas duyulmaya basladigi zamanlarda ismi atatürk'ün kulagina da gelir. atatürk kendisini saraya cagirtmak üzere polis gönderir evine. nazim kapiyi acar, polis kendisini atatürk'ün saraya bekledigini söyler. nazim hikmet de polise "oglum pasaya söyle ben deniz kizi eftelya degilim" der. atatürk'ün tepkisi de "aferin cocuga... iste sair dedigin böyle olmali" olmus.
  • kendisi istanbullu rumlardan olup, bir türk ile evlenerek soydaslarinin türkiyeyi terketmek zorunda kaldigi olaylar sonrasinda da istanbul'da yasamaya devam etmistir. eftalya yunanca'da deniz kizi anlamina gelen bir kelimedir ve zamanin rebetleri: rembetarasindayunanistan`da epeyce meshurken, türkiye'de yayinladigi ilk plaklarina isminin yazilmasi yasaklanmis. ancak, daha sonralari, isminin önüne deniz kizi ibaresini eklemesi sartiyla ismiyle yayinlayabilmis plaklarini.
  • öyle ki bir kayıkla boğazdan geçerken,
    boğazın iki yakasından da
    güzeller güzeli sesi duyulurmuş.
  • 1956 tarihli ece ayhan şiiri. yort savul'da bulunur.

    neden üç aylar girerken kurşun harflerle salılara
    hiç soyutlanmamış ırmaklarda boğuluyor ibrahim
    ismail soda içen kalabalıklara doğru cumhuriyet olmuş
    anlamıyorum şey yani ishak bakır kapılarda bakır tokmak
    denizkızı eftalya cumhuriyette ağaçlara benzer öldü diye

    yahu istanbul bu yahu neden birdenbire istanbul bu
    istanbullu ölümcülere takılıp kalıvermiş bir salaş tiyatrosu göğünde
    yalnız üç aylarda salı günleri otuz birle rumba da rumba
    bizim laternada dokuduğumuz deli çocuklar gibi bir gök budalası
    en eski ipek saçlarıyla uzamış topuklarına kesilmiş göz kapakları
    kuyularda yarısı harita deniz yarısı hatırlanmamış eftalya

    ve kuyulara eğilip ölümcülere selam verirken eftalya
    neden ibrahim'in ismail'in ishak'ın anaları gibi
    halklar olmak istemişti cumhuriyette üç aylar salılara.
  • keşke dedirten sanatçımızdır. nur içinde yatsın. az önce öğrenme fırsatım oldu kendisini. bundan dolayıdır üzüldüm. böyle bir sesi çok daha önceden dinlemem gerekirdi dedim.

    keşke şimdi de 30'larda olduğu gibi türk musikisi altın çağını yaşasa. yine böyle bir denizkızı yalnız başına açılsa kayığıyla denize...söyleyese şarkısını biz de mest olsak. müzeyyen senar olsa mesela, okusa şarkılarını bir bir bize, keyiflensek, birlikte söylesek. ne de güzel olurdu...

    keşkelerle geçip giden şu ömürde türk müziği de olmasa, böyle kadife sesli eftalyalar olmasa halimiz yaman be sözlük.
  • vaktiyle kalamış'taki şu anda iş bankası olan binanın yerindeki evde ikamet eden eftelya, akciğer tüberkülozu olmuş ve bu evde vefat etmiş, hoş bir hanımdır.
hesabın var mı? giriş yap