• oğlum, okul çıkışı suratı asık bi şekilde yanıma koştu. sesi ağlamaklıydı. en yakın banka oturtup sordum. oyun oynarlarken burak arkasından çekmiş, onun da kafası çocuğun ağzına çarpmış ve sallanan dişi biraz kanamış.

    "ben vurmadım gerçekten, herkese benim vurduğumu söyledi ama ben vurmadım." dedikten sonra aniden suratıma bakıp "bana inanıyor musun?" diye sordu.

    "tabi ki inanıyorum." deyip detayları öğrenmek için yeni sorular sordum. sonunda "yarın babasını okula çağıracakmış, beni dövecekmiş babası."

    içimdeki şeytan zevklenmiş bi şekilde kahkaha atarken, dışımdan adeta bir akil adam gibi "arkanda dağ gibi anan var evladım, dert etme!" dercesine sakince gülümsedim; saçlarını koklayıp banktan kaldırdım ve elinden tutup evimize doğru yürümeye başladık.

    wollo, filmlerde felan hep böyle oluyor. çocuklara uzun uzun laf anlatmıyorlar. çocuklar da yetişkin gibi cevaplar veriyorlar. mesele tam da anlatılmak istendiği gibi çocuklara iletilmiş oluyor.

    fakat hayat filmlerden ibaret değil, zaman öğretiyor işte.

    akşam olunca oğlum yine kaygıyla "anne! ya babasının güçlü kolları varsa? ya onları yenemezsek?" diye sordu.

    zaten hava kararmış, benim akil adamlığımın şarjı bitmiş, gece delirmesine girmişim. kollarından tutup sarstım. "bana bak çocuk! onların güçlü kolları varsa, bizim de ağzımız var, ağzımızın içinde de dilimiz var anladın mı?" diyerek ona ihtiyacı olan güveni verdikten sonra balıkçı azize dansıma dönmek üzereydim ki muzipçe yüzüme baktığını gördüm.
    kıkırdamamak için kendini zor tutuyordu.

    dansımı yarıda kesip sordum:
    -n'oldu?
    +adamı yalayacak mısın anne?

    ilkokulda mecazi mürsel'i hangi derste öğretecekler acaba ya?

    güçlü kolları olan adamları yalamam beklentisinin yükünü daha ne kadar taşıyabilirim?!
  • başındaki ekin, iki anlamını veren "di" değil, karşılıklı anlamını veren "dia"* olması nedeni ile, diyaloğun yalnızca iki kişi arasında gerçekleşen bir şey olması, en azından kelimenin oluşumu itibarı ile şart değildir.
  • dinlerken kuruduğum bir ciwan haco parçasıdır aynı zamanda..

    sozleri aşagıdadır..

    bi sûnd bi peyman
    ezê nehêlim kuç liser kuç
    kit jê nahêlim
    ezê bajher bikim
    dojeha liser riwê erdê
    da "gawir" vegerine
    ser riya "ala"yê mezin
    bere êdi şirnex bêje
    xwezi bi dêrsimê geliyê zilan
    xwezi bi helepçe
    de lêxin "gurên boz" lêxin
    kit ji wan nehêlin
    bira zanibin
    cihê şûrê me lê bilind bibe
    ti seri xwe ranakin dibê
    dixindirine newala
    lêxin "aslanlar" lêxin
    mizginiya "mirinê" bighênine
    qulpe û xwişmakên wê
    bêjin vaye hat "mirina zer"
    bere ev çiya û zinar
    nasbikin ez kime
    ezim "sayar"im
    neviyê "xanê" mazin
    yê "ata" û yê "lsmet inönü"

    pesnê xwe nede
    xezeba te ji tirsa nara teye
    alem pesnê xwe bi mirovaniyê
    dilovaniyê zanyariyê dide
    tu bi şûr
    hin gelek ditin bahozên "zer"
    li vhi erdi gelek niv-mirorê
    di çav xwede "fêris"
    di nava xwede "newêrek" û
    "bêbext"
    derbas bûne
    gelek hatine bablisokên "zer"
    te basa "'xanê" mezin
    'ata" û "lsmet" kir
    ew hatin û çûn
    lê ez livirim
    ez iivirim
    liber diwarê birca amed
    ez livirim mina surhê me

    li ser singa te
    mina direhê me
    di gewriya tede
    di çavên tede
    bablisoka ji agirim
    mina surhê me liser singa te

    birçî tazi bider serê xwe natewênimo
    siruda welat dixwinim
    kolonan dadigrim
    bi rê ketiye 'meşa azadiyê"
    zindan min kiriye mala rûmetê
    dibistana şorêşê
    bûme diwarê qalind liser singa te
    livirim
    nobedarê dara gwizê me
    tiwa li hewşê
    nobedarê tenura dayka şêrinim
    ez livirim hevirtirşim
    di legena hevirê welat de
    ez dipêjim hanê "kurdayetiyê"
    e saben min ji cemeda kurra
    "agrî"
    di dilê mide dojeha sor
    dema ez lidibim latê diguvêşim
    ax hanê mine eger birçibim
    lê disa livirim
    ba rnakim her livirim
    sûrha giranim liser singa te
    ez bazim û helina mine
    "bagok" û "herekol"
    ez pêşmerge me 'egidim"
    diwarê qalindim liser bedena te
    bipirse ji 'îskenderê mezin"

    ewê bêje te
    çend dijware tîra min
    ewê bêje te çiroka min
    ev çiya carekê rabune
    go hew bitewin
    sûrhim li ser singa te

    livirim û bang dikim
    biraye xwe li pişta xetê
    li başur li barêş
    were ba min kadestê xwe?
    pişta teme "sûrha çin"
    bawer meke gotinê "marê zer"
    "rih dibê post, lê dijmin nabê
    dost"
    paşayâ "kor" mirê rewandiz
    mina bedirxanê botan
    na gotin , bakur û başhur
    dane ber xwe
    ji dersim. heta bi mûsil, kerkuk
  • kimi durumlarda hayati önem arz eder; olmadık küslükleri giderir:
    http://www.youtube.com/…q&feature=player_embedded#!
  • geyikle karistirlmamasi gereken eylem. diyalog bir tür varolma bicimidir. ogreten ve ogrenen olmaktir. varolma kaygisi içinde ötekiler ile iletisime gecme cabasidir. geyikse varlik kaygisini ortmeye, ondan kacmaya yonelik bir eyleme turudur. karsinizdaki insan(lar)la iliskinin yolunu acar, ama bu iliskinin nasıl bir yol izleyecegi bu geyigin diyaloga donusup donusmemesi ile ilgilidir. hayat geyik olarak da yasanabilir diyalog olarak da. size kalmis.
  • iki kişilik konuşma anlamına gelmez, birden fazla kişinin katıldığı (2 olur, 3 olur, 7 olur, yüz bin milyon olur) her konuşma diyalogdur. zira dia iki anlamına gelen bir önek değildir, "di" iki anlamına gelen bir önektir. "sadece iki kişinin arasında geçen konuşma" demek istiyorsanız duolog demeniz gerekir. (bkz: duo)
  • yönetmenliğini ali tansu turhan'ın yaptığı, oyuncu kadrosunda hare sürel, ushan çakır ve funda eryiğit'in yer aldığı film.

    film, dünya prömiyerini 58. antalya altın portakal film festivali'nde gerçekleştirecek.

    sinemaya içeriden bakan bir hikaye sunan film, daha ilk dakikasından itibaren seyircisini farklı bir anlatım tarzıyla karşılaşacağının sinyallerini dikey şekilde üçe bölünen ekran, filme içinde ön hazırlıkları yapılan bir film ve o filmi çekecek yönetmenin (funda eryiğit) sadece sesinin duyulması gibi ayrıntılarla veriyor. filmde ilişkilerinin sonuna doğru yaklaşmış bir çifti canlandıracak karakterlerin gerçek yaşamlarındaki yakınlaşması da filmin içindeki zıtlıkları farklı bir boyuta taşıyarak anlatımı dinamik kılıyor. özellikle filmin ilk yarım saatlik dilimindeki yoğun diyalogların varlığı hikayeyi takip etme noktasında zorlasa da bu kısmın ardından gelen tam tamına 32 dakika süren tek plan sahne seyircinin biraz olsun soluklanmasını sağlayıp karakterlerin de gerçek hayatlarındaki ilişkilerine geçiş yapmayı sağlıyor. türü ve anlatımı bakımından her seyirciye hitap etmeyecek bir yapıda olan film, yönetmenin ilk uzun metrajında aldığı risklerin karşılığını vermekte geri kalmıyor şahsi kanaatimce. karakterlerin gerek psikolojik gerekse sosyolojik ve felsefik noktalardan farklı boyutlarla rahatlıkla ele alınabileceği film, altın portakal'ın sürpriz yapma olasılığı bulunan işlerinden biri kesinlikle.

    filme puanım: 6/10
  • ali tansu tarhan'ın yönetmenlik koltuğundaki ilk filmi. nesne simgeselliği kullanımını, kamera planlarını, oyunculukları başarılı buldum. keşke film için de aynı şeyleri söyleyebilsem. yönetmen, film içindeki boşlukları, seyircinin doldurmasını istiyor ne yazık ki. film, bir şeyleri anlatmaktan, anlatabilmekten aciz kalıyor böylece. sinemanın kutsal bir dili vardır, bunu seyirci değil, yönetmen kullanmalıdır. yönetmenin aklında kesinlikle bambaşka bir sinema algısı var. bu yüzden de filminin altı dolu değil, kopartıp alacak bir şey yok. bu boşluğu seyirci yaratmaz, anlasa da anlamasa da alır.
    ushan, hale ve yönetmenin ilk defa buluştuğu evdeki diyaloglar beni çok şaşırttı, “ulan nasıl konuşuyor bunlar, ne dolu insanlar böyle.” dedim içimden, hoşuma gitmedi de değil, art arda derin anlamlı cümleler kuruyorlar, hangisini düşüneceğini şaşırıyorsun.
    son olarak sanat yönetmeni gizem kahya iyem'i de tebrik ederek sözlerimi sonlandırmak istiyorum.
  • az önce58. antalya altın portakal film festivalinde ilk defa gösterilen filmdir(dünya prömiyeri). ali tansu turhan yönetmen koltuğunda, oyuncu kadrosunda ise hare sürel, ushan çakır ve funda eryiğit'in sesi var.

    filme girmeden ödül alacak film diye konuşuyorduk, koltuklar neredeyse doluydu. yani beklenti büyüktü. izledikten sonra diyorum ki “neden? neden böyle bir film çektiniz?” ilk 15 dk dışında gereksizdi. dakikalarca sokakta yürüme sahnesi çekmeyip kısa film yapabilirdiniz. vallahi yarısında çıkmamak için kendimi zor tuttum.
  • pazartesi günü yedinci sınıfa geçecek kız kardeşimi öptüm, yatağına yatırdım:
    +heyecanlı mısın okul için?
    -yok, heyecanlı değilim aslında, mutluyum. ama okul açıldığı için değil, hayat güzel olduğu için.
hesabın var mı? giriş yap