• kökleri çok gerilere giden, ama ilk 18. yüzyilda montesquieu'nün persian letters'larinda ifade bulan, özünde saçma sapan, fakat bir dönem büyük çapta kabul görmüs bir teoridir; irkçidir, etnosentriktir, dayanaksizdir.
    bu teoriye göre, bati monarsilerle yönetilirken, doguda despot bir yönetim tarzi gerekliydi, sebebi de suydu: bati tarimini yagmur suyuyla götürürken, kurak dogu ekonomisini sulama üzerine kurmustu; ve bu sulama islerini ayarlamak, insanlari çalistirmak, topraklari dagitmak için despot bir lider, despot bir yönetim sekli lazimdi.
    despot ülkeyi keyfine göre yönetirdi, birey diye bir sey olmadigi için haliyle bireyin hakki, özgürlügü, temsili diye bir sey sözkonusu degildi. bu yüzden cehalet yuvasiydi, gerilik yuvasiydi bu ülkeler (ki osmanli da dahil tüm asya ülkeleri için geçerliydi bu tanim). kendilerine gerekli olan su rahmet seklinde gökten düsen batidakiler ise yönetime bagimli degillerdi, kendi kararlarini kendileri veriyorlardi, rasyonellerdi, bireylerdi, demokratiklerdi, süperlerdi ya, müthisti onlar, bir bilseniz.
    teori avrupalilarin doguyu asagi görüp bunu hakli göstermeye çalismalarinin meyvelerinden biriydi. ama basarisizdi tabii, çünkü her seyden önce dogulular sulamaya bagimli degildi, birçok ülkede yagmur suyu da kullaniliyordu (misir disinda), sulamanin sebebi üretimi arttirmasi, verimli hale getirmesiydi...
    marx da bu fikirden feyz alarak bazi yorumlarda bulunmus, asian mode of production tarzi nosyonlar gelistirmistir.
    iste, böyleyken böyle yani.
  • gerçekten de kanımca montesquieunün desteksiz atışlarından biridir. cemil meriç hiç sevmez zat-ı şahaneyi...
  • olduğuna inandığım bir kavram ancak doğu'dan kastım yalnızca ortadoğu değildir. bunun içine tarihsel olarak; bizansı, geçmişten günümüze iran'da hüküm sürmüş tüm devletleri, rus devletlerini, çini, japonya'yı da katarım. peki neden, bir nevi aşağılayıcı gözüken bu kavramın varlığını kabul ediyorum? çünkü olaya meta structure olarak bakıyorum. doğu'nun kültürel olarak içine işlemiş birçok şey devleti ve yöneticileri despotlaştırmış, bir nevi sorgulanamaz tanrı seviyesine çekmiştir. birkaçını sıralamak gerekirse;

    1-) aileye, ustaya, hükümdara tam itaat gösterme zorunluluğu
    2-) eleştiri kültürünün olmaması
    3-) devletimiz var olsun da gerekirse ölelim anlayışı
    4-) dinin devletin emrinde halkı kontrol etmek ve dizginlemek için kullanılması
    5-) tepeden inme bir şekilde halkın güdülmesi gereken koyun olarak görülmesi
    6-) tüm bunların getirdiği birey olamama problemi

    sonuç olarak, ceberrut, otariter bir devlet düzeni ve buna karşı itaatsizliği bile aklına getirmeyecek insan yığınları...
  • devlet ile birey arasına giren yapıların eksikliği doğu despotizminin kaynağıdır deye aşağılıyordu doğuyu montesquie... cemil meriç'in sana gıcıklığı boşa değilmiş...
    ulan siz monarklar altında inim inim inlerken doğu osmanlı'nın kanatları altında özgür ve bağımsız kurumları ile ruh üflüyor dünyaya.
    doğu despotizmi deye pisliginizi üstümüze atarak doğuyu yendik sanıyorsunuz. bekleyin; bu akılla sömürdüğünüz doğu dayandı kapınıza. insanlığın kadim değerlerini merhamet kutbunun burcu olan doğudan öğreneceksiniz. haz despotizmini dayattığınız halklarınızı doğunun mazlumları insanlığına kavuşturacak.
  • 2008 turban olaylari sirasinda yalcin kucukun islamofasist koalisyonun hedefledigi rejim olarak orneklendirdigi duzen.
  • (bkz: ibni haldun)
    (bkz: asabiyet)
    cemil meriç bir eserinde bu kavramdan uzun uzun bahsetmiştir...
hesabın var mı? giriş yap