• geçen sene hürriyet seri ilanlar'da çeyrek sayfa ilan vermişti dot. proje asistanı aranıyor diye. özellikler anlatılmış vs. cv gönderip başvuruda bulundum. randevulaştık. şu ana kadar her şey kurumsal.

    görüşmeye gittiğimde kapıda gişede duran gençler var ya öğrenci mi koltuk gösterici mi kimdir bilemiyorum onlardan biri karşıladı beni. ayaküstü görüşmemizde - sahiden ayakta soruları yanıtladım - ilk cümleleri şu oldu "yalnız bu gönüllü bir iş hiçbir ücret vermiyoruz" !!!

    bunu yazmayın ama o koca çeyrek sayfa ilanda e mi? gidince direkt yüzümüze söyleyin ki bön bön kalalım öyle...

    kısacası tiyatro sanat kültür vesaire... ama kurumsallaşmak her şey için elzem. yani biz sanat yapıyoruz diye böyle bir imaj çizmek hiç yakışmıyor. üstelik aldıkları bilet fiyatları ortada, g-mall kira bedeli alıyor mu bilemiyorum ama murat daltaban'ın iyi bir geliri olduğunu tahmin ediyorum. açıkça stajyer arıyoruz da demiyorlar ki stajyerler için kabus olan en kötü yerler bile (bkz: iksv) yol+yemek veriyor. daha düzgün yerler (bkz: digiturk) asgari ücret+ssk bile veriyor.

    herhalde o kapıdaki çocuklar da tiyatro öğrencileri filan, bir gün rol çıkar umuduyla takılıyorlar orada. ama tiyatro sever diye insanları bedava çalıştırmak bana tamamen emek sömürücülüğü olarak geliyor ve dot gibi karşıt bir tiyatroya bu kadar kapitalist bir tutumu yakıştıramıyorum.

    tekrar gazeteye ilan vereceklerse, belki sadece hayranımız öğrenciler değil daha deneyimli insanlar da başvurabilir diye düşünerek umarım en azından *gönüllü* aradıklarını belirtirler...
  • bilet fiyatları biraz daha ucuz olsa hoş olur ama... onlar da haklı. herkes tiyatro izlememeli türkiye'de. yoksa insanların birbirinden farkı kalır mı? özellikle öğrenciler hayatta izlemesin. işleri ne değil mi? o paraya gitsinler başka şeyler yapsınlar.

    misal 31 lira ile bir öğrencinin yapabilecekleri:

    31 günlük öğle yemeği parası (yemek 75 kuruş ise 41 gün yemek + 2 ciklet)
    62 poğaça
    5 dersin not parası
    2 kitap

    bunları yapmak varken niye tiyatroya gidelim değil mi?

    not: yaptıkları işleri kötülemiyorum ama en azından izleyebilelim be.
  • efendim sormuşlar dot adını niye aldınız diye;

    murat daltaban da açıklamış; dot, yani nokta. bir hedef gösteriyor, bu kelime. bir yandan da bizim internet adresimiz, go-dot, hem ingilizce karşılığı var, hem de godot’nun bir hecesi. çok derinlemesine birşeyi ifade etmek yerine, içini doldurabileceğimiz bir kelimeyi seçtik.

    kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/342731.asp
  • kendine has bir seyirci kitlesine ulaşmış olan tiyatrodur. medyadan takip edip hasbelkader oralara yolu düşmüş insanların, yolunun düşmemesi gereken tiyatrodur. zira ne oyunların bu tür izleyiciye torelansı vardır, ne de her izleyicinin böyle oyunlara.

    burada her şey suratınıza bir tokat gibi çarpılabilir. küfür, cinsellik, şiddet oyunlarında en sıradan halde bulunur. hatta ara ara eşcinsellik gibi şeyler de. oyunlar hayata dairdir ve feci halde varoluşcudur. bunlara toleransınız yok ise, size değişik gelen her şeye kıkırdama, anlamadığınız her şeyi yanınızdaki ile fikir teattisinde bulunarak seyretmek gibi huylarınız varsa burada pek işiniz yoktur kanımca. zira dot'un oyunlarında her seyirci oyunla kendi ilişkisini kurar ve oyuna dahil edilir. ve dot sizin hayatınızda olmasa dair, tamamen hayata dair olan şeyleri iyisi ile kötüsüyle ve hatta çoğu zaman kötüsü ile sansürlemeden, ayrımcılık yapmadan ortaya serer. ve dot'da gerçek oyunculuk vardır. oraya sadece oyun değil sanatçı izlemeye gidersiniz.

    reklam gibi oldu biraz ama abuk subuk insanlarla seyirci / oyuncu / oyun ilişkisinin çok yoğun yaşandığı aynı ortamı paylaşmak gayet oyundan koparıcı. zira burada oyunu pek izlemiyor, oyunu bayağı bir yaşıyorsunuz.

    (bkz: in yer face)
  • marc jacobs´un cok yakinda piyasaya sürecegi yeni kadin parfümü.
    puantiyeli ve cicekli sisesi ugur böcegini andiriyor.
    koku bögürtlen, hanimeli, yasemin, hindistan cevizi suyu, portakal cicegi, vanilya ve misk notalarindan olusuyor.
  • yüzyıllar evvel 'dot yeni oyunlar projesi'ni yapmışlardır. sonrasında ise türk metnine üvey kardeş muamelesi yapmışlardır. daltaban kel başını okşayadursun...
  • sihirli kutu, büyük oyuncağı
    vurucu çarpıcı oyunlar bulup çıkaran
    hasta zihinlerin haslıklarının ötesine geçen zeki ve dürüst oyunlar
    hele o dekorlar yok mu ? insan her oyunda; "acaba bu sefer nasıl bir dekor bulacak bizi" diye
    adeta çocuk gibi heyecanlı heyecanlı süpriz beklerken buluyor kendini
    değişmeyen tek şey güzel müzikler arasına sıkıştırılmış sinir bozucu sesler .....
    bir gün bekliyorum tepe aşağı oturtup bambaşka bir şeye gene tuhaf bir açıdan
    biraz hastalıklı ama çok zeki bir oyunu izletecekler bana
  • 10. yaşını kutlayan tiyatro. başından beri sergiledikleri eserleri izledim. değişimi, gelişimi, mekanlarını gördüm. eğitici bir deneyimdi açıkçası.

    ben çocukken ailem beni daha çok kenter tiyatrosu, dormen tiyatrosu'na götürürlerdi. arada sırada devlet tiyatroları, ferhan şensoy tiyatrosuna giderdik. o zaman kaç tiyatro vardı bilemiyorum ama hatırımda kalan tiyatrolar bunlardı. lise yıllarında edebiyat öğretmenimiz sağ olsun biz bale ve opera ile tanıştırdı. annemle pazar günleri akm'deki pazar sabahları klasik müzik konserlerini de hatırlıyorum, sezonluk bilet alırdık. üniversitede arkadaşlarla devlet,şehir tiyatrolarına giderdik. ama özel tiyatroların sayısı hep sınırlıydı. en azından benim hatırladıklarım ....

    kaktus sağ olsun 10 sene evvel dotla tanıştım. hayatıma tuhaf kavramlar getirdi gösteri sanatları ile ilgili. mesela sahne ile aynı seviyede oturma düzeni. her oyuna göre değişen, oyun düzeni. numarasız koltuklar. ama daha da ilginci bir apartman dairesinin salonunda, mısır apartmanı, oynanan oyun. kaç kişilikti acaba 60-80 ? akm'den sonra, hatta küçük sahneden sonra ufacık sahne. her oyuna göre değişen sahne. ve tabi dil .... nedense tiyatro sanatçılarının tiyatro yaptıklarını buram buram hissettirdikleri, oyunlardan ziyade gerçek durmalarını, küfür etmelerini, seks yapmalarını, insanı öldürecek kadar gerçek olmalarını seviyorum. belki benim eksikliğim.

    hani sonra yeni başka bir kavram; misafir mekanlar. bilsar'da kısaları izledik, mobilya satış mağazasının bahçesinin ortasındaki bir çadırda, koleksiyon sarıyer, festen'i izledik. bir ara iksv'ye misafir oldular, sonra gmall ve şimdi de kanyon ... favorim elbette mısır apartmanı.

    sonra sponsorluk müessesi ile tanıştık. kıyafetler, mekanlara hep birileri sponsor oldu. onların ismi ile projeler anıldı; dotbilsarda, dotkoleksiyonda, dotmarsta (gmall'deki yer ilk dotmarsta adı ile açıldı) kıyafetlere birileri sponsor oldu. sonra kaplarına sığamadılar iki mekana çıktılar,sonra teke indiler. umarım kanyonda iki mekanları olacak .....

    sonra tuhaf tuhaf oyunlar oynadılar. oyunların gerçekçi olması değildi mesela. hani 1950'lerde 1960'larda sinemada aktör aktrisler hem şarkı söyler, hem dans eder, hem de rol yaparlar ya .... bir baktık spor salonuna yazılmış boks öğreniyorlar, bir baktık sahnede orkestra şarkı söylüyorlar, dans ediyorlar .... devamlı tiyatronun yanına bir şey ekleyip performansa performans katıyorlar. hatta son son komedi oyunu bile yaptılar ..... dot'un komedi yapması biraz tuhaf bakmayın öyle.

    hala dotbilsarda vur yağmala yeniden maratonu yaparken upuzun masalarda iki oyun arasında oyuncularla yediğimiz kurabiyeleri unutamıyorum. karnımızı doyurma işini büyütüp başta kendileri yemek, arada bizi beslemek için mekan açtılar, ciddi ciddi kafeye dönüştü.

    şimdi bakıyorum. etrafımda bir sürü alternatif / küçük ne isim takarsanız takın tiyatro var. inyerface oynuyorlar. eskiden oyun alırlardı, şimdi yazıp oynayan bir sürü tiyatromuz var. illa salon olmasın, bir apartmanın ikinci katı olsun, bir mekan olsun biz tiyatroya çeviririz diyorlar.

    eskiden gitmek istediğimiz tiyatroları bulmak zordu, şimdi hangisi gitsek seçemiyoruz. bazıları da bayağı yaşlandı, her sene yanetki'den,kumbaracı'dan, tiyatro hal'den yeni oyunlar izlemeye çalışıyoruz. ve tatmin de oluyoruz. tabi kentsel dönüşüm nedeniyle bir çok tiyatro mekanını kaybediyor ama diğerleri destek oyunlar oynuyor, misafir gidiyor ve bir sürü değişim var.

    dot'un duruşu başka. dot daha profesyonelim, daha snobum, daha pahalıyım diye kendini başka bir yere konumluyor. dot'un en sevmediğim tavrı bu sanırım. kanyon'da mekan açması bile bu fazlasıyla hissettiriyor.

    ha dot'un yukarıda diğer tiyatrolar hakkında yazdığım şeylerin sebebi olduğu söylemiyorum elbet. ama tiyatro seyircisinin bakış açısının değişmesinde, diğer tiyatroların açılmasında önemli etkisi olduğu düşünüyorum.

    ama diğer tiyatroların birbiri ile etkileşimi, birbirlerine destek olması, tiyatro mekanlarını ortak kullanmalarına bayılıyorum. snoplukla ve kendini farklı yere konumlandırmakla değil, beraber / birbirlerine destek olarak iş yapılacağına inanıyorum. her gün twitter'da başka tiyatroların birbirini destekler şekilde, diğer tiyatroların o günkü oyunlarını paylaşmaları bile yüzümü güldürüyor. iyi ki varlar.

    not: melih anık dot'la ilgili bir yazısını da paylaşmak doğru olacaktır bence;
    http://melihanik.blogspot.com.tr/…ot-ve-malafa.html
  • kalıcılığı hakkında çok da olumlu şeyler söyleyemeyeceğim ancak ilk kokladığım an kendine aşık eden marc jacobs daisy 'yi bir kenara attıracak kadar güzel kokuyor, gerçekten çok başarılı. belki çiçek kokuları daha ağırlıklı olabilirmiş ama bu durum tüm gün burnum bileğimde gezmeme engel olamadı. çok güzel! şişesinden bahsetmiyorum bile.
  • oyuncu secmelerine sadece universitelerin tiyatro bolumu son sinif ogrencileri ya da mezunlari katilabilmekte. bu kosulu kismen anliyorum, universitede tiyatro okuyan birinin her sey bir tarafa hayatini oyuncu olmak uzere programlamis oldugu, benzer bir egitimden gecmis insanlarin hic degilse asgari bir ortak dile sahip olacagi varsayilabilir. yine de dot gibi sistemi sorgulayan bir tiyatronun boyle bir onkosul koymasini tuhaf buluyorum. "ailem izin vermedi, isletme okuyup bankaci olmak zorunda kaldim ama icimdeki tiyatro atesini sonduremedim" insanlarindan bahsetmiyorum ama gercekten sistemin disinda kalmayi tercih etmis, boyle bir bilince ve sansa sahip biri olsa... gerci boyle biri olsa, dot'a gitse...
hesabın var mı? giriş yap