59 entry daha
  • en basit tanımı "sözün beste ile uyumu" olsa da işler bu kadar kolay değil.

    prozodi, antik yunan'dan bugüne önemini hiç yitirmemiş. şiire çalgıyla refakat konusunda epey titiz davranmışlar. homeros'un ilyada ve odeysseia eserleri müzik eşliğinde okunurken vurgulara müzikal anlamda dikkat edilmiş.

    türk müziğinde prozodiden ilk kez 20. yüzyıl başlarında bahsedilmiş fakat bugünkü gibi tam anlamıyla ele alınmamış. o dönemde yapılan yalnızca usûllerle aruz vezni arasındaki ilişkiyi tespit etmek ya da olduğu iddia edilen bu ilişkiyi ispatlama çabasıdır. bunun ilk örnekleri hüseyin sadeddin arel'in öncülüğünde çıkan şehbâl dergisinde bulunmaktadır.

    hüseyin sadeddin arel, prozodiyi "güfteli eserlerde sözün besteye taksim edilmesini anlatan ilim." olarak tanımlamış ve şöyle devam etmiş "prozodi, bestelenecek güftenin en iyi şekilde okunmasını ve terennüm edilebilmelerini sağlamak için onlara nasıl ses giydirileceğini, ne gibi vurgular verileceğini ve diğerlerine göre ne derece devam edeceğini gösteren bir ilimdir."

    bugün ise maalesef girişte kısaca tanımladığım şekliyle algılanmakta ve uygulanmakta. açık (kısa) hecenin kısa, kapalı (uzun) hecenin uzun seslere denk gelecek şekilde bestelenmesi diye özetlenip geri kalan unsurlar gözardı edilmekte. halbuki bazen kısa hece uzun ses ile besteleniyor. sebebi ise kelime vurgusunun kısa heceye denk gelmesi durumu. burada prozodi için vurgunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmış oluyor ki arel'e göre prozodinin temeli; "kelimelerin vurgularına dayanmaktadır ve asıl olan bestenin içerisinde vurguların hissettirilebilmesidir. dolayısıyla konu, usûllerin zayıf ve kuvvetli vuruşlarıyla vurguların sağlıklı şekilde uyuşturulması meseledir. bu husus açık-kapalı hecenin kısa-uzun seslere denk gelmesinden farklı bir anlayıştır."

    dikkat edilecek önemli noktaları sıralayacak olursak;
    - vurgu
    - usûl darblarının kuvvetliliği veya zayıflığı
    - kelimelerin hece sayısı
    - vurguya göre sesin pestleşmesi veya tizleşmesi
    - güftenin anlamı bakımından uygun bir ritm ve makam seçilmesi
    - güftenin anlamı bakımından bütünleşecek bir melodi giydirilmesi
    - güftenin anlamı düşünülürken tasavvufi imgeleri unutmamak gerekliliği
    - serbest mi, hece ölçüsü mü, yoksa aruz ile mi yazıldığı (aruz ise kısa-uzun hece ile ulama ve durak, hatta vurgu yerleri diğerlerinden farklı olacaktır)
    - güftede varsa noktalama işaretlerine dikkat etmek gerekliliği
    - ulama (mana değişecekse besteci ulama yapmamayı tercih edebilir, yapacaksa da ulama kısa-uzun hece tespitini değiştirebilir)
    - güftedeki dominant kelimenin bestede de vurgulanması gerekliliği (pestleşmek, tizleşmek, forte-piano gibi nüans işaretlerini belirtmek vs.)

    prozodi için sadece besteciye değil icrâcıya da büyük iş düşüyor aslında. şöyle;
    - her şeyden önce iyi bir şef önce güfteye, sonra notaya bakmalı ve güftenin manasına göre eseri icrâ ettirmelidir.
    - vurgusu yanlış bir eser okunuyorsa o kısmı solistin biraz daha piano okuması ve doğal olarak eşlik eden enstrümanistlerin de o kısmı daha piano çalmaları gerekir ki yanlışlık belli olmadan eser icrâ edilebilsin.
    - eseri okurken kelime bitene kadar herhangi bir şekilde kelimeyi bölmeden okunmalı. tabii burada bestecinin prozodi bilgisi önemli, durakları eserine bu hususu dikkate alarak yerleştirmeli. diyafram nefesi de bir yere kadar dayanıyor.*
    - icrâ edilecek eserin dönem özelliklerinin solist ve enstrümanistlerce bilinmesi de bir diğer önemli husus.

    bazen sözün anlamındansa melodinin güzelliği daha çok önemsenmiş tabii. yukarıda bir entryde hüseyin sadeddin arel'in bir sözü paylaşılmış ama ben bugüne kadar hiçbir yerde rastlamadım. bilakis hocanın şöyle meşhur bir cümlesi var:

    "doğru konuşmak prozodik açıdan doğru beste yapmayı beraberinde getirir."*

    yukarıda bahsettiğim vurgu, ulama ve şiir/kelime manasına göre prozodiyi örnekleyeyim.

    vurgu için en güzel örnek tatyos efendi'nin uşşak makamındaki gamzedeyim devâ bulmam isimli eseridir. gamzedeyim kelimesinde vurgunun yeri yanlış olduğundan dinleyen "gamzenin içindeyim" gibi algılayabiliyorken aslında mana "gam düşkünü"dür. burada iş icrâcıya düşmekte ve ilk heceyi vurgulu söylemek zorundadır, yoksa mana değişiyor.
    vurgu ile ilgili ikinci şahane örnek de prozodiye titizlikle dikkat eden gözümüzün bebeği bestekârımız selahattin içli'nin kürdi'li hicazkâr makamındaki gül açılsın dudağında gülüver isimli şahane eseri. sözlerinin ilk kısmı şöyle;

    "gül açılsın dudağında gülüver
    bana n'olur açılan her gülü ver
    buna ister darıl ister gülüver
    gül açılsın dudağında gülüver"

    bütün bu "gülüver"ler aynı vurgu ile bestelenmişken, "gülü ver"de vurgu "-lü" hecesinde çünkü iki ayrı kelime ve doğal olarak mana başka. dinlemek isteyenlere alaeddin yavaşca hocanın kadife sesinden buyursunlar.

    ulama için en güzel örnek ise "sev işte ah gönül" diye bir söz bestelenecek olsa "sev" ve "işte" arasında besteci ulama yapmayı tercih ederse "seviş de ah gönül" manası ortaya çıkacak ve konu çok alakasız bir noktaya gidecektir.*

    şiir/kelime manasına göre prozodi için de iki örneğim var. ilki hepimizin bildiği güftesi yahya kemal beyatlı'ya bestesi münir nurettin selçuk'a ait dönülmez akşamın ufkundayız isimli şaheser. güfte ne kadar pesimist ise beste için seçilen makam da o denli ağırbaşlı. dinleyeyim diyenlere sahibinin sesinden buyursunlar.
    ikinci örneğim de bu muhteşem ikiliden kürdi'li hicazkâr makamında bestelenen endülüs'te raks. şiir ispanya'yı anlatıyor tamam da beste de böyle güzel anlatabilir mi ispanya'yı? pek tabii efenim, pek tabii. yine dinlemek isteyen olur diye şöyle tık.

    buraya kadar okuduysanız birkaç faydalı bilgiyi de şöyle sıralayayım, bunu hak ettiniz.*
    prozodi konusunda türkçe kaynaklar -hüseyin sadeddin arel hocanın yazdığı ve pan yayıncılıktan 1992 temmuzunda tekrar basılan "prozodi dersleri" isimli kitap haricinde- kısıtlı, hatalı ve maalesef çok eksik. saadet güldaş'ın yazdığı bir kitap var, hocanın müzisyen değil edebiyatçı olması sebebiyle müzikal anlamda birçok hata mevcut. trt'nin yayımladığı "karşılaştırmalı ve uygulamalı türk musikisi prozodisi" isimli kıymetli hoca ahmet hatipoğlu'na ait kitapta ise vurgu konusuna hiç değinilmemiş.

    fikret şeneş, fecri ebcioğlu ve sezen cumhur önal vaktiyle yabancı dillerdeki şarkılara türkçe sözler yazdılar biliyorsunuz. bu çok güçlü üçlünün eserlerinde prozodi açısından hata bulmak epey zordur.

    dil bilmek önemli, işin içine müzik giriyorsa bin kat daha önemli. yoksa ortaya enteresan ve keyifsiz işler çıkıyor.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap