65 entry daha
  • hrant dink'in öldürüldüğü yerde sabaha kadar nöbet tutarken rastadığım olaylar, bu lafın ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. mumları resimleri gören birçok insan sabaha kadar arabaları durdurup cinayet yerine geldiler. nöbette herkesin sandığı gibi binler, yüzleri bırakın onlar bile değildik. 6 kişiydik, 2 ermeni, 2 kürt 2 türk sabaha kadar beklerken, birçok insan yanıma geldi "başınız sağolsun" dedi, başlarda bu "siz"li hitabı anlamadım, sonra anladım ki, gelenler beni de ermeni zannediyordu, "ben türküm" dedikçe bir şaşkınlık vardı. garip bir durum garip bir duygu, hrant dink bir türk ölseydi, tutup "başınız sağolsun" demezdi, "başımız sağolsun" derdi. kendini aslında onlar bizden daha çok bize ait hissediyor, ama biz onları "ayrı" kabul ediyoruz, "başınız sağolsun" derken bir gaf daha kırıyoruz. biz onları ayrı hissettiğimiz için onlar ayrıydı. gece boyunca bir çok ermeni geldi, sanki saklanıyorlardı, hızlıca istavroz çıkarıp (böyle mi denir bu ifade bunu bile bilmiyorum) çiçeklerini bırakıp hızla uzaklaştılar. oradaki dink'in bir tanıdığı olan kürt arkadaş da bahsetti, aslında şurada topu topu altı kişiyiz ama şu arkadaki mahallede en az 1500 ermeni aile var ve buraya gelip beklemeye korkuyorlar. ama hepsi korkar, öyle sıkıntılar öyle eziyetler yaşamışlar ki, aralarında ramazanda kendilerini farklı hissetmemek için "oruçluyuz" diyenler var." korkarlar çünkü, biz onların "ayrı" olduğunu her seferinde farkettiriyoruz. en son bir ermeni kadın geldi, sessizce ellerime sarıldı "başımız sağolsun" dedi, "hepimizin" dedim, "ben sizi kiliseden tanıyorum" galiba dedi, ben yine garip bir hisle "ben türküm" dedim. utandı ama yüzüme gülümseyerek baktı ve gitti.

    tüm bu olayları yaşarken aslında bir ruh vakası şeklinde dinlediğim bir arkadaşın babasının hikayesi aklıma geldi, yine ermeni olan bu ailenin babası, devlet dairelerinde gördüğü muameleler sonucu "devlet dairesine gitme fobisi" olmuş kendisinde, yine bir tapu mapu gibi akçalı bir işte günlerce tapu dairesine gidememiş, sonra mahallenin muhtarıyla arkadaşlık kurmaya çalışmış, belki o yanında olursa belki o da takip ederse bu fobisini yenebilirdi, muhtar ise bir kurt çıkmış, vekaletname vs derken nereseyse evlerini ellerinden alacak hale gelmiş, karşılığında bir sürü senet vererek vekaletnameyi iptal ettirebilmişler. babası 50 yaşında depresyona girmiş bu olay sonucunda, hiç evden çıkmaz hiç konuşamaz hale gelmiş. düşünsenize bir insan 50 yaşında artık yeter deyip ruhunu kapatıyor tüm dünyaya. 50 yaşında bir insan genç bir ergen gibi uyumsuzca kalıveriyor hayatın ortasında.

    yine bir ermeni geldi, benim türk olduğumu öğrenince biraz da üzüldü, "keşke bizimkiler de olsa, 10 tane gencimiz bir daire oluştursa, ellerinde çerçevelerle bekleyebilse ama zor zor hrant'sız zor, biz ölsek hrant bunu organize ederdi, o ölünce kalmadı artık sahibimiz, iyice içe kapanırız artık" dedi ağlayarak gitti. bir ermeni elinde beyaz bir karanfil, ağlayarak inip geldi arabadan, "babamız öldü babamız, bu pazar nikahım var, soracak memur "babanızın adı ?" "hrant dink" diyeceğim. babamız öldü" dedi ve gitti.

    işte sayıları binlere inen bir cemaatin "biz" deme çabasını yok eden bu bizim "siz" diye seslenişimiz. hrant dink, türklerin zehirli kanlarını ermenilerin temiz kanlarıyla değiştirelim" dedi. biz olmaya davetti bu, kendi diasporası tarafından da sevilmez di hrant o da ermenilerin zehirli kanından uzak durmaya çalışırdı. ama bu zehirli kan yine vucuda egemen oldu ve kurşun olup yağdı hrant'ın üzerine. gelin bu zehirli kanı hep beraber temizleyelimi hepimiz ermeniyiz diyelim. ha dersiniz bik bik bik, sevgili arkadaşım sevgili kardeşim, "biz temiz kalalım" bırak pislikler, zehirliler ne bok yerse yesin ama sen bu bik bik bikin pesinden gidersen "ama .." diye başlarsan söze, bu zehir temizlenmez akar durur birilerinin üstüne
552 entry daha
hesabın var mı? giriş yap