2389 entry daha
  • dün takipçileriyle kalabalık bir zoom yayını yapmış, bugün onu izliyordum, sanırım hayatım boyunca hatırlayacağım bir şeyle karşılaştım.

    elazığ'dan bir lise son öğrencisi söz aldı, ben bir monolit dikmek istiyorum dedi. sevan anlamaya çalıştı, ne yapmak istiyorsun, taş mı bu, ne büyüklükte, neden bunu yapmak istiyorsun diye sordu. çocuk dedi ki, benim lisemde neredeyse hiçbir şey yok, doktor mühendis yetiştiren sıradan bir okul, benim gibi başka birisi yok, ben benden geriye bir şey kalmasını istiyorum, onun için bu taşı dikmem lazım dedi. üstüne de "burada hiçbir şey yoksa bile bu taş var." yazmak istiyorum dedi. sonra sevan da takdir etti, tavsiyeler verdi filan.

    çocuğun içinde bulunduğu insanlık halini çok çarpıcı buldum. hatta gerisini de ben söyleyeyim. aslında o lise yok, o şehir yok, o şehirdeki insanlar yok. uzun bir zamandır yoklar, uzunca bir zaman da olmayacaklar. biz hiçbirimiz yokuz. şahsiyetine böylesine sahip çıkmak olağanüstü bir erdem. umarım o taşı dikersin, dikemesen bile, sedet imkan verdikçe, bu sözlükte başka hiçbir şey yoksa bile bu hikayet dursun.

    edit:
    gelen bir mesajda birisi neyi önemli bulduğumu sordu. bu not entri yayına girdikten ve çok sayıda kişi tarafından beğenildikten sonra yazılıyor, dolayısıyla kimin niye beğendiğini bilmem ve kimsenin adına bir açıklama yapmam mümkün değil. bu isteğini dile getiren arkadaşımızın da ne düşündüğünü bilmem ve onun adına bir açıklama yapmam da mümkün değil. amacım hadiseyi aktarmaktan ve not düşmekten ibaretti, o yüzden kimin bundan ne anlam çıkaracağını, nasıl hissedeceğini herhangi bir açıdan bağlamak, etkilemek de istemiyorum. fakat benim ne düşündüğümü daha detaylı olarak merak eden olursa, kısa bir açıklama da şimdilik burada dursun.

    çoğumuz, çoğu şeyin kendimiz tarafından belirlenmediği bir hayat yaşıyoruz. dünyanın neresinde, hangi aileye doğacağımızı bilmeyerek başladığımız hayatlarımız, yine bizim dışımızda etkenler tarafından şekilleniyor, büyük oranda bizim için çizilmiş olan bir yoldan yürümeye devam ediyoruz. bununla birlikte insan olmak, kendini bir insan olarak eşsiz bir şekilde inşa etmeye mahkum olmak demek. buna mahkumuz çünkü anlam ancak bizim yorumumuzda ortaya çıkıyor, o da öznel olmak zorunda, dolayısıyla başka türlü var olamıyoruz. politik tarafına çok girmiyorum ancak bunu içinde yaşadığımız dünya tarafından bize dayatılan bir çelişki olarak bir tarafa koyalım.

    yine bütün bunlar olup biterken hepimiz ama az ama çok bu çelişkinin farkına varıyoruz. bir insan olabilmemiz yine bir başka insan tarafından olduğumuz halimizle görülmemize, tanınmamıza, öyle algılanmamıza bağlı. bunu göremediğimiz zaman da güçlü bir yalnızlık duygusu duyuyoruz. bu hissedilen yalnızlık sanırım herkesin zaman zaman hissettiği bir şey, buna istinaden yine de bu dünyadaki kendi yerine dair güçlü bir hak iddiası çok güzel bir şey. bu duyguyla karşılaştığımızda, içimize kapanarak küsmek ya da kendimizi yontarak bu farklılıklarımızı ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, ben benim diyebilmek ve bu dünyada sadece insan olmaktan ileri gelen, bir kişi, bir şahsiyet olarak tanınma hakkını talep etmenin çok değerli bir şey olduğuna inanıyorum.
2192 entry daha
hesabın var mı? giriş yap