• herkes bu adamı çılgın dahi, huysuz ihtiyar vb. diye güzelliyor ama katıldığı programda fatih altaylı'nın fransızca bildiğini hesaba katmayacak kadar aptal bir adamdır gerçekte.

    bilmeyenler için hatırlatayım, fatih altaylı'nın programında yusuf halacoğlu ile tartışırken, fransızca bir kaynaktan çeviri yaparken, o metinde yazmayan şeyleri uydurmuş ve kendi argümanlarını bu şekilde desteklemişti. daha sonra fatih altaylı metni görmek istemiş, burada böyle bir şey yazmıyor diye düzeltmiş ve sevan nişanyan da gak guk diye kıvırmıştı.

    herhangi bir tartışmada haklı gözükmek için muhatabının bilmediği dilde hikayeler uyduracak kadar ahlaksız ve moderatörün kim olduğunu bilmeyecek kadar da aptal bir adam bu. gözünüzde çok büyütmeyin.

    ekleme: @trulli, @amat ve @haberk2002'ye teşekkür ederim, videonun linkini bulup göndermişler:

    https://www.youtube.com/…atch?v=0xkrrysu9og&t=2824s
  • asala militanlarının filistin kamplarında yetiştirildiğini, filistin'in ermeniler azeri katliamı yaparken ermenistan'a gidip sözde soykırım anıtı ziyaret ettiğini, soykırım pulu çıkardığını bilmeyenler için garipsenebilir.

    türkler burada filistin için protestolar yapsın filistin ile ermenistan müttefiktir.
  • #26657025'de buyurmuş ki: "sırf dersim’de 13.000 kişiyi köpek gibi itlaf ettirdi, hem silahlarını toplatıp liderlerini bertaraf ettirdikten sonra. isyan misyan ettikleri yoktu, korkudan paniğe kapılmış taş devri aşiretleri idiler. devlet başkanının alkol ve iktidar hastalığıyla zıvanadan çıkmış fantezisinin eseri, “almanlar yapıyorsa bizim neyimiz eksik”ten öte bir mantığı olmayan bir manasız katliamdı.."

    yazarın notu: almanlar yapıyorsa bizim neyimiz eksik.. demek? sevan ya senin tarih bilgin cidden gani imiş(!). alman'lar neyi yaptı acaba? naziler'in yaptığı soykırıma dem vurmak istiyorsan eğer, mustafa kemal o dediğin hadiseye tanık olacak kadar yaşamadı maalesef. dolayısı ile almanlar yaptı bizim neyimiz eksik cümlesi senin uydurman.. haleti ruhhiyenin dışa vurumu. fütursuzca dil uzatıyor ve soykırım yapmış bir kişi ile özdeştirmeye çalışıyorsun atatürk'ü ama o iki gıdımlık bilginle olmuyor, olamıyor...
  • atatürk, türk kurtuluş savaşı ve türkiye cumhuriyeti'mizin kuruluşu ile ilgili, insanlık virüsü ciasal islamcılar ile birlikte kuyuya attığı taşları teker teker toplayıp kavanozuna istiflemeye başlamış bugünlerde.

    güzel.

    özetle "...türkiye cumhuriyeti'ni ingilizler kurdu, kurtuluş savaşı yalandır, birinci dünya savaşından sonra burada galiplerin işine gelen bir rejim kurulması gerekiyordu. o rejim 1923'te aynen istedikleri gibi kuruldu. hepsi budur..." türü geçmiş tükürüklerini bugünlerde yalamaya başlamış.

    ki ingiliz gizli raporlarıyla ortaya dökülen onca gerçeğe rağmen baklayı nihayet ağzından çıkarmış ama yine hafifçe salınarak götü ayrı başı ayrı oynatmaktan da vazgeçmemiş:

    "...tc rejimi şüphesiz ingiltere ile bir dizi açık ve kapalı müzakere sonucu kuruldu; ingilizlere birtakım önemli tavizler verildi; karşılığında 1933'e dek üstü kapalı, 1933'ten sonra açık ingiliz desteği alındı. ama bundan tc'yi ingilizler kurdu sonucu çıkmaz...".

    ~

    lütfen bu konularla ilgili gerçeğin ne olduğunu, savaş halinde olduğumuz ingiliz kaynaklarından bellemek için aşağıdaki bakınız içeğini okuyunuz:

    (bkz: ingiltere'nin türkiye gizli raporlarını açması)

    bu belgelerden gazi mustafa kemal atatürk'ün ingiliz uşağı değil, vatan ve millet aşığı yurtsever bir türk önderi olduğunu anlıyoruz.

    ne acı ki aslen ingiliz uşağı olanların ve türk direnişine karşı işgalcilerin köpekliğini yapan işbirlikçilerin de islamcılar olduğunu görüyoruz.

    nihayetinde nutuk'ta yer alan her bir cümlenin gerçek olduğunu ve kanla yazıldığını öğreniyoruz.

    son olarak, yıllarca "vahdettin hain değildi, atatürk ingilizlerin adamıdır, kurtuluş savaşı danışıklı dövüştür" diye yırtınan siyasal islamcıların, sol gericilerin, ikinci kinci cumhuriyetçilerin ve yobaz liboşların özünde ruhlarını emperyalizme satmış yalancı sahtekar namussuzlar olduklarını epeydir biliyoruz.
  • ayakları yere basmayan iddiaların türkiye'de belki de en popüler ismi, entelektüel imajıyla da kendisine sahte bir otorite yaratan şarlatan. mevcut bütün uluslararası meselelerde putin'in rusya'sı ile taraf olur, hiçbir rasyonel sebep de sunmaz. mesele türkiye olduğunda ise atatürk ve atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin aleyhinde ne var ise onu savunur. atatürk ve cumhuriyete karşı olan liberaller ise onlarla saf tutar, komünistler ise onlarla, tarikatlar ise onlarla. hiçbirine de açık destek vermez, sinsi sinsi ben beğenmesem de saygı duymak lazım, gibi liseli ergenlerin hararetli siyaset tartışmalarını andıran argümanlarla ortaya çıkar. şu tweet'i ile yine şaşırtmamıştır beni bu modern şarlatan. bir tarikat liderini övmekten geri durmayıp altına da “tc devleti bu kadar güçlü bir şeye müsaade etmez, ezecektir” diye devlet zorbadır buyurmuşlar. kendisi kız çocuklarını 40 yaşında adamlarla evlendiren bu pislik yuvası tarikatın ezilmesini devletin zorbalığına bağlayacak kadar aşağılık bir çıkarcıdır. bu adam için önemli olan ahlaki doğruluk, siyasi dürüstlük, namuslu bir yaşam değildir; kendisi atatürk ve cumhuriyet düşmanı bütün yapılarla, tarikat dahi olsa saf tutacak kadar aşağılık bir kişiliktir.
  • ne kadar garip bir ülkede yaşıyoruz. sevan nişanyan'ın son yazdıkları üzerine kopartılan kıyamet de gösteriyor ki bizden bir cacık olmaz.

    ne demiş nişanyan;

    "bundan yüzlerce yıl önce allah’la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir."

    demiş.

    bu mu hakaret? bu mu nefret suçu?

    "allahla kontak kurduğunu iddia eden" cümlesi mi batıyor insanlara. manyak mısınız? zaten bahsi geçen kişinin gerçekten allah ile kontak kurduğunu, hali hazırdaki kitabın allah tarafından yazdırıldığını/indirildiğini düşünüyor olsa senin dinine mensup olur. pokemon evreninde mi yaşıyorsun? ne sanıyorsun yani insanlar bahsi geçen kitaba ve peygambere inanmadıkları halde sırf sen inanıyorsun diye "elbette allah ile melekler vasıtası ile kontak kurmuştur, kitap da allahtan gelmiştir ama ben sırf puştluğuma inanmıyorum" diyecekler. inanmayan insanlar elbette, "yok yahu ne allahla kontağı, kendisi uydurmuş" diyecekler. hani sen değiştirilmiş diyorsun ya milyonlarca insanın inandığı incil, tevrat gibi kitaplara, hani sen diyorsun ya "hehühe adamlar ineğe tapıyor, manyak len bunlar" , işte o hesap senin dinine inanmayanlar da senin dinin için gerçek değil diyecekler. işte bunun adı ifade özgürlüğü. kimse kusura bakmasın ama "cin, melek, peri hikaye, yalan bunlar" diyen insan sırf senin kitabında "var" denilen şeylere yalan dediği için nefret suçu işlemiş olmuyor, olmayacak da.

    "siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmesi" kısmı mı batıyor sizlere? ne yani bahsi geçen kişi, gayet sizin itikadınız üzerinden okuma yapsak bile siyasi, mali ve cinsel menfaat elde etmedi mi? yalan mı yani bahsi geçen menfaatler. arada kutsal kitabı açıp okuyun. enfal 1 'de savaş ganimetleri hakkında ne söylüyor. arada açıp hadis kitaplarını okuyun bahsi geçen liderin, ganimetlerden ne pay aldığına bakın. cinsel menfaat konusunda yine kitabınız ve hadisler üzerinden bir çok yararlı bilgiye ulaşmak mümkün. o konuda çok yazılıp çizildiği için burada tekrar tekrar bahsetmeyeceğim. bahsi geçen kişinin siyasi, mali ve cinsel menfaatleri doğrudan sabitken, siz nasıl olur da sizin dininize inanmayan birisi tüm bunları görüp hala "yok abi kendi bireysel menfaati için değil kamu yararı için yapmış" demesini bekleyebiliyorsunuz?
  • lan oğlum bir karar verin atatürk nedir?

    biri çükü kalkmaz der öbürü libidosu yüksek der beriki gay der başka biri pedofili der. kafayı mı yediniz siz anlamadım ki. ne oğlum bu adam? bir de siz niye cinsellikle kafayı bu kadar bozdunuz?

    libidosuyla bilinirmiş demiş bir de. ulan cahil diyeceğim ama cahil biri de değil ki. ne diyeceğimi şaşırdım. ben tarihçiyim. şu zamana kadar zibilyar tane hükumdarın resmi/gayrı resmi hayat hikayesini okudum. mustafa kemal'in bütün gayrı resmi kaynaklarını dahi birleştirseniz libido yönünden bırakın ilk ona girmeyi ilk yüze sokamazsınız. 100 küsür çocuğu olan padişahtan tutun da, kendi öz kardeşine atlayan krallar oradan da kutsal bekaret yeminini bozup genç kızı hamile bırakan papaya kadar (bu arada hamile bıraktığı kızın kendi öz kızı olma ihtimali var. daha da acayip bir durum.) okudum. hatta sahabelerin anlattığına göre tek gecede 9 eşiyle zifaf yaşayan hz. muhammed'e kadar gittim. nerede mustafa kemal libidosuyla tanınıyor? görende zanneder dolmabahçe sarayında orgy partileri yapıldığıyla ilgili söylenti var. iması bile yok oğlum nereden kanaat getirdin adamın libidosunun yüksek olduğuna?

    aslında ben biliyorum. zsa gabor'un yazdığı bir anı kitabı vardı. hoş onu da o mu yazdı belli değil ya. "56 yaşındaki atatürk ile deliler gibi seviştim. bir kadını nasıl mutlu edeceğini biliyordu. 15 yaşımda bekaretimi verdim." falan diyordu. zsa zsa gabor 1917 doğumlu. anlattığı söylenilen anı 1937 yılında geçiyor. yani zsa gabor 15 yaşında olamaz. bu arada atatürk o dönem siroz anasını satayım. ağır hasta adam anlayacağınız ne delisi ne sevişmesi. ha bir de bunun dışında ulaşabileceğiniz başka bir kaynak yok. dedikodu yok, ima bile yok lan. bir tek böyle bir anı var. anıda da elli tane hata var.

    öf be arkadaş gece gece sinirim zıpladı yine. zaten adamın da amacı bu ya. aferin sinirlendirdin beni. çok iyi bok yedin.

    edit: bazı arkadaşlar kitapta tarih yazmadığı, video'da da kızın 15 atatürk'ün 51 yaşında olduğunu söyledi. arkadaşlar zaten ben yorumlama yaptım.
    şimdi zsa gabor'ın iddiası ne?

    kadın 1917 doğumlu. 1932'de isvçirede okurken sıkılıp "büyüdüm artık benimle evlen" demiş burhan belgeye. hemen evlenmişler ve türkiye'ye ye gelmiş. atatürkle restoranda tanışmışlar. kızlığını atatürk'e vermiş ve ona aşık olmuş. (bu videoda anlattığı şey)

    1. kadın kaynaklarda 1933'de isviçrede gözüküyor.

    2. 14 yaşında miss america oldum diyor. aradım taradım hiçbir şey bulamadım. 1934 yılında miss hungary'de derece almış. 1936 yılında da yanlış anlamadıysam kazanmış miss hungary'i ama bundan pek emin değili.

    3. bu arada 1934 yılında sanırım bir oyunda yer alıyor. hala türkiyede değil.

    4. 1935 yılında ise resmi kaynaklı evlilik belgesi var. yani burhan belge ile evlendiğinde 14 yaşında değil 18 yaşında.

    5. kadının türkiye hayatı da muamma ama aktif olduğu senelere bakarsak karşımıza 1936-1937 yılı çıkıyor ki o da muamma.

    atatürk bu yıllarda tanısı konulmamış tam ama siroz. siz siroz nedir bilir misiniz? karaciğeriniz iflas etmeye başlar. vücudunuz artık gerekli şeyleri yapamaz hale gelir. su birikimi yaşanır. bütün vücudunuz alarm verir.

    yani tarihler ortada arkadaşlar. gizli saklı bir şey yok. kadın bildiğiniz katıksız uydurmuş anasını satayım.

    ama ben şunu anlamıyorum. mustafa kemal'i bu kadar sindirememek neden? kafir görüyorsan bence kafir de geç. niye uyduruyorsun? sevan nişanyan gibiysen "sevmiyorum lan ötesi var mı?" de geç. yahu şu atatürk'ü öveceğim diye 70 takla atan insanlardan da gömeceğim diye habire yalan atanlardan da bıktım anasını satayım.

    bilinçaltınızda devamlı bir cinsellik dürtüsü var ya. adama demediğiniz şey kalmadı. gay, pedofili, ayaklı libido, iktidarsız vs. zsa gabor da ne diyor? "kadınların ret edemeyeceği bir kral, tanrı, aşk adamı." öeh be. zannedersin adam kurtuluş savaşında düşmanları hardcore seks yaparak yendi. tövbe tövbe neler söyletiyorsunuz adama? bakalım sırada ne var? "lgbt'i atatürk kurdu." falan mı diyecekler? eşeğin aklına da karpuz kabuğu kaçırdık ama kısfmet.
  • düz dünya teorisini savunmaya başlamadı mı bu hala? henüz başlamadıysa siz yardımcı olun. canlı yayında "hocam, düz dünya teorisi sizce de saçma değil mi" şeklinde bir soru sorun. mümkünse bayan adına sahip biri sorsun. soruyu bu şekilde sorarsanız, saçma olmayabileceğini anlatmaya başlayacaktır. sonraki günlerde gelecek eleştiriler üzerine de teoriye iyice sahip çıkacak, dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyenleri aptal veya yalancı ilan edecektir.
  • dün takipçileriyle kalabalık bir zoom yayını yapmış, bugün onu izliyordum, sanırım hayatım boyunca hatırlayacağım bir şeyle karşılaştım.

    elazığ'dan bir lise son öğrencisi söz aldı, ben bir monolit dikmek istiyorum dedi. sevan anlamaya çalıştı, ne yapmak istiyorsun, taş mı bu, ne büyüklükte, neden bunu yapmak istiyorsun diye sordu. çocuk dedi ki, benim lisemde neredeyse hiçbir şey yok, doktor mühendis yetiştiren sıradan bir okul, benim gibi başka birisi yok, ben benden geriye bir şey kalmasını istiyorum, onun için bu taşı dikmem lazım dedi. üstüne de "burada hiçbir şey yoksa bile bu taş var." yazmak istiyorum dedi. sonra sevan da takdir etti, tavsiyeler verdi filan.

    çocuğun içinde bulunduğu insanlık halini çok çarpıcı buldum. hatta gerisini de ben söyleyeyim. aslında o lise yok, o şehir yok, o şehirdeki insanlar yok. uzun bir zamandır yoklar, uzunca bir zaman da olmayacaklar. biz hiçbirimiz yokuz. şahsiyetine böylesine sahip çıkmak olağanüstü bir erdem. umarım o taşı dikersin, dikemesen bile, sedet imkan verdikçe, bu sözlükte başka hiçbir şey yoksa bile bu hikayet dursun.

    edit:
    gelen bir mesajda birisi neyi önemli bulduğumu sordu. bu not entri yayına girdikten ve çok sayıda kişi tarafından beğenildikten sonra yazılıyor, dolayısıyla kimin niye beğendiğini bilmem ve kimsenin adına bir açıklama yapmam mümkün değil. bu isteğini dile getiren arkadaşımızın da ne düşündüğünü bilmem ve onun adına bir açıklama yapmam da mümkün değil. amacım hadiseyi aktarmaktan ve not düşmekten ibaretti, o yüzden kimin bundan ne anlam çıkaracağını, nasıl hissedeceğini herhangi bir açıdan bağlamak, etkilemek de istemiyorum. fakat benim ne düşündüğümü daha detaylı olarak merak eden olursa, kısa bir açıklama da şimdilik burada dursun.

    çoğumuz, çoğu şeyin kendimiz tarafından belirlenmediği bir hayat yaşıyoruz. dünyanın neresinde, hangi aileye doğacağımızı bilmeyerek başladığımız hayatlarımız, yine bizim dışımızda etkenler tarafından şekilleniyor, büyük oranda bizim için çizilmiş olan bir yoldan yürümeye devam ediyoruz. bununla birlikte insan olmak, kendini bir insan olarak eşsiz bir şekilde inşa etmeye mahkum olmak demek. buna mahkumuz çünkü anlam ancak bizim yorumumuzda ortaya çıkıyor, o da öznel olmak zorunda, dolayısıyla başka türlü var olamıyoruz. politik tarafına çok girmiyorum ancak bunu içinde yaşadığımız dünya tarafından bize dayatılan bir çelişki olarak bir tarafa koyalım.

    yine bütün bunlar olup biterken hepimiz ama az ama çok bu çelişkinin farkına varıyoruz. bir insan olabilmemiz yine bir başka insan tarafından olduğumuz halimizle görülmemize, tanınmamıza, öyle algılanmamıza bağlı. bunu göremediğimiz zaman da güçlü bir yalnızlık duygusu duyuyoruz. bu hissedilen yalnızlık sanırım herkesin zaman zaman hissettiği bir şey, buna istinaden yine de bu dünyadaki kendi yerine dair güçlü bir hak iddiası çok güzel bir şey. bu duyguyla karşılaştığımızda, içimize kapanarak küsmek ya da kendimizi yontarak bu farklılıklarımızı ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, ben benim diyebilmek ve bu dünyada sadece insan olmaktan ileri gelen, bir kişi, bir şahsiyet olarak tanınma hakkını talep etmenin çok değerli bir şey olduğuna inanıyorum.
  • söylediğini ciddi bir şekilde dinledim ve iki sorum var;

    atatürk'ün evlatlık kızları bir tane değil bir kaç tane. bu bir kaç tane kızdan herhangi birisi yıllar sonra (inönü ya da demokrat parti döneminde) "ya atatürk bana karşı şöyle böyle yaptı" diye bir iddiada bulunmuş mu ? ben hiç böyle bir şey duymadım.

    atatürk'ün dolmabahçe sarayında bir sürü hizmetçisi vs vardır illa ki. bu kişilerden hangilerinin şahitlikleri kaydedilmiş anti-atatürk neşriyatta ? böyle altın bir fırsatı atatürk düşmanı kesimlerin edebiyatçıları kaçırmazdı bence. ben böyle bir şeyi de hiç duymadım. "atatürk'ün annesi hayat kadınıydı" diyenlerin böyle bir konuda temkinli yaklaşacağına hiçkimse inanmaz.

    dolayısıyla bu iddianın tek nedeninin sevan nişanyan'ın atatürk düşmanlığı olduğu sonucuna varabiliriz. hiçkimse hiçbir şey iddia etmiyor ama "efendim neden sadece kız çocuğu evlatlık aldı kesin pedofili" demek bildiğin götverenlik. ki kız çocuğu evlatlık edinmesine de kadınların yüzlerce yıldır ikinci sınıf olarak yaşamasına karşı gösterdiği bir pozitif ayrımcılık olarak bakılabilir. inandığı fikirlerle gayet tutarlı bir davranış yani.
hesabın var mı? giriş yap