aynı isimde "harry potter (dizi)" başlığı da var
2095 entry daha
  • 2022'de çok uzun yıllar sonra tekrar okuyup bitirmiş olduğum fantastik edebiyat serisi. gençlik yıllarımda anlayamadığım veya gözümden kaçmış olan pek çok ayrıntıyı fark etmek açısından güzel bir deneyimdi. dürüst olmak gerekirse asıl amacım hogwarts legacy oyunu öncesinde bilgilerimi tazelemekti ama seriyi tekrar okumaktan dolayı hissettiğim mutluluk ilk amacımın önüne geçmiş oldu. 30 yaşında harry potter serisini en baştan ele almak da ilkine kıyasla farklı bir deneyim oldu benim için.

    1. özeleştiri ile başlayalım: büyücülük ve cadılık aleminde hermione granger gibi bir kitap karakterine daha çok saygı duymam gerekirmiş. aynı anda hem rasyonel hem de yücelik seviyesinde idealist olmayı başarabiliyor çünkü. hogwarts okulundaki kurallara, sihir dünyasındaki yönergelere ve kitaplarda yazılı bilgilere göre hareket etmeye dair takıntılı olsa bile ortada bir yanlış gördüğünde bununla tüm gücüyle mücadele ediyor. üstelik bunu düzen sahibi olmaya yönelik takıntısına rağmen yapıyor. işini iyi yapan öğretmenlere karşı tutumu ile fudge'un kuklası olan veya karanlık lord için çalışanlara karşı tutumu çok farklı; şahgaga'nın infazına karşı mücadelesi ve kimse umursamazken ev cinleri için çaba göstermesi bunun işareti. kesinlike ron weasley'den daha iyi bir dost. üç büyücü turnuvasında ron harry'i yalnız bırakıyorken kendisi harry'e yardımcı olmaya devam etti. aynı şekilde horcrux arayışında da ron harry'i tekrar yalnız bırakmasına rağmen hermione büyük bir fedakarlık yaparak harry'i kötülüğe karşı savaşında asla yalnız bırakmadı.

    2. seriyi ilk okuduğumda (lise yıllarımdayken) dobby'nin kaybedilmesi beni en çok üzen an olmuştu. neden böyle oldu bilmiyorum. tekrar okuduğumda ise en üzüldüğüm an harry'nin ruh emicilerle her karşılaştığında ölen annesinin çığlıklarını duymasıyla ilgiliydi.

    3. bu çığlıklar ile ilgili ilginç bir detay var. aşk iksiri etkisinde (irade dışı sevgi yaratan sihirli iksir; tom riddle'ın annesi ve babası arasındaki ilişki) dünyaya getirildiği için sevgi duygusunu hissetme yeteneği olmayan ve öldürmekten haz alan karanlık lord, lily evans'a bir seçenek sunuyor. ona eğer kenara çekilirse (lily, harry'nin önünde kendini siper ediyor voldemort'a karşı) yaşamasına izin vereceğini belirtiyor. bu voldemort için son derece sıradışı bir durum. voldemort tarafından tüm seri boyunca gösterilen tek merhamet anı buydu fakat bu aslında bir merhamet değil, bir anlaşma olabilir gibi geldi bana tekrar okuyuşumda.

    4. işte burada ben severus snape'in aslında neden ölüm yiyen olduğunu anlıyorum. yani fark eden var mı bilmiyorum, ben denk gelmedim ama muhakkak vardır elbette benim gibi fark etmiş olanlar veya benzer bir teori geliştirmiş olanlar da muhakkak vardır herhalde. neyse. snape, harry'e zihnebend dersleri verirken karanlık lordun kurban olarak seçtiği kişilerin zihinleriyle bir oyuncak gibi oynarken en büyük korkularını, duygusal zayıflıklarını ve hassasiyetlerini öğrenip bunu onlara karşı kullandığını; en büyük silahlarından birisinin insanları bu duygusal zayıflıkları doğrultusunda manipüle etmek olduğunu söylüyordu.

    * bu kısımdan itibaren sadece tahmin ediyorum: voldemort'un severus snape'in zihnebendde bilgi sahibi olmadığı yıllarda lily'e yönelik hassasiyetlerini kavradığını ve eğer kendisine katılır ise lily evans'a yaşaması için fırsat sunacağını söylemiş olduğunu düşünüyorum. ben severus snape'in lily'i korumak için ölüm yiyen olmuş olabileceğine neredeyse eminim. voldemort muhtemelen snape'e kendisine katılırsa lily'nin yaşamasına izin vereceğini fakat eğer kendisine katılmaz ise lily'e hiç kimseye yapmadığı kadar büyük acılar çektireceğini söyledi. voldemort'un lily evans'a eğer kenara çekilirse yaşamasına izin vereceğine dair merhamet göstermesinin başka hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.

    * severus snape, voldemort'un sözünü tutmayacağı ihtimalinden dolayı güvensiz hissediyor, dehşete düşüyor ve bu dehşetin etkisiyle albus dumbledore'a yalvarmaya, lily'i kurtarması için ne isterse yapacağını söylemeye gidiyor. lily evans'ı kurtar, ne istersen yaparım diye açıkça belirtiyor...

    * dumbledore, voldemort'un severus snape'in zihnini okuyabildiğini zannetmesinden faydalanıyor ve kitapta/filmlerde anlatılmayan bir süreçte severus'a zihnebend dersleri öğretiyor.

    * zihnebendde yıllar içinde ustalaşan severus snape, voldemort geri döndüğünde karanlık lordu hala onun zihnini okuyabildiği konusunda (hiçbir şey değişmemiş gibi) kandırabiliyor çünkü en baştan beri dumbledore'un snape'in ikili ajan olması konusundaki inandırıcılığına dair güven faktörü bu zihnebend blöfüydü. benim tahminim snape zihnebend tekniklerini sonradan dumbledore sayesinde öğrendi. godric's hallow ile harry'nin hogwarts'a ilk katıldığı yıllar arasında dumbledore ile bunun üzerine çalıştılar.

    * dumbledore'un seri boyunca tam manasıyla güvendiği sadece iki karakter var. birincisi hagrid. (ilk kitapta dumbledore hagrid hakkında "ona canımı bile emanet ederim." diyordu.) ikincisi ise severus snape. dumbledore gibi çok yönlü düşünebilen bir adam için severus snape'e tam manasıyla güvenebilmesi, sadece onun zihnini tam manasıyla kavrayabilmesi ile mümkün olabilir. bu da teorimi destekliyor. snape'e zihnebendi dumbledore öğretti. dumbledore bu süreçte snape'i tam manasıyla tanıdı. sadece lily'e olan sevgisi için yaşamış olan, tüm inancını ve sadakatini lily evans'a adamış fakat yanlış anlaşılmış bir karakter olduğunu fark etti.

    * snape, dumbledore'dan aldığı zihnebend derslerinde o denli iyi bir şekilde ustalaşıyor ki voldemort'tan hem bu dersleri aldığını hem de ikili ajan oluşunu saklıyor; bu sırada da muhtemelen ilk yıllarında olduğu gibi voldemort'un onun zihnini okuyabildiğine dair sahte algısını yaratıyordu.

    5. bu kitabın sadece harry'nin bakış açısıyla değil de aynı kitap içinde farklı karakterlerin perspektiflerinden yazılması çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. (yine harry baskın karakter olurdu elbette ama örneğin sırlar odası kitabında birkaç bölümü ginny weasley'nin gözünden, bir bölümü hademe finch'in gözünden, bir bölümü gilderoy lockhart'ın gözünden okumak çok daha güzel olurdu mesela.)

    6. rowling'in mitolojiden ve latinceden ne kadar çok faydalandığını görmek ona olan saygımı arttırdı. kendisinin son yıllarda twitter üzerinde yaratmaya çalıştığı abartılı imajın tamamen sarkastik olduğunu düşünüyorum. kitaptaki sihir tarihi dersinde cadı avı sırasında bazı cadıların kendisini yüzlerce kez sahte bir şekilde yaktırdığını çünkü aslında o sırada (sihirli iksirler sayesinde) hiç acı duymayıp ve zarar görmeyip sadece gıdıklanmasını sağlayan bu sayede muggleları kandıran bir büyü yaptıklarını söyleyen bir yazar için güzel bir dalga geçme biçimi olurdu twitter yoluyla sarkazm yapmak.

    7. seriye sonradan eklenen lanetli çocuk isimli kitaba katlanamadım. tuhaf bir şekilde baş dönmesi ve mide bulantısı hissiyatı yaşadım kitabı okurken. bu kısmı eleştiri manasında söylemiyorum, gerçekten böyle hissettim. zaten konsept olarak zamanda yolculuk etmenin edebi sınırlar çerçevesinde bile katlanılabilir olmadığını düşünüyorum. zaman yolculuğu temasına sahip eserlerle ilgili hep tuhaf bir reaksiyon geliştiriyor iç dünyam. bir de diyaloglar vs. çok yüzeysel, klişe seviyesinde kalmış. halbuki konsept olarak goethe'nin faust'u gibi yapabilirlerdi. yaşlanmış fanlara yönelik, karanlık ve poetik bir çalışma çok ilgi çekerdi.

    8. molly weasley, seni çok seviyorum. neville longbottom, seni çok seviyorum. remus lupin, seni çok seviyorum. arthur weasley, seni çok seviyorum.

    9. rubeus hagrid, en çok seni seviyorum.

    (gizli not: gilderoy lockhart'ı da seviyorum aslında :d beni çok gülümsetiyor.)

    tanım: yüz milyonlarca insana küçük yaşta okuma alışkanlığı kazandırmış olan kitap serisi. dünya üzerinde rowling dışında hiçbir yazar 10 yaşındaki bir insana binlerce sayfalık bir kitap serisini en ince ayrıntılarına kadar okuması için gereken motivasyonu verememiştir. bu özel bir güç.
300 entry daha
hesabın var mı? giriş yap