17 entry daha
  • bu topraklarda gerçekleşmiş bir garip çürülmedir. sözlükte alışılmış olmayan, immanuel tolstoyeski ve aethewulf'un izinde, incelemeci entry yazarlığıma kaldığım yerden devam ediyorum.

    bir önceki bölümde (bkz: #14597901) yarman'ın temel kabullerini ve bunların çelişkilerini anlattık. aynı makaleden devam edeceğim bu bölümde genel olarak yarman, öne sürdüğü yeni kavramları çeşitli yöntemlerle genel görelilik ile karşılaştırma yoluna gidecek. ancak daha önce belirttiğim gibi, ön kabulleri özel görelilik çerçevesinde olduğunu iddia ederken, özel göreliliğin 4 boyutluluğunu yıkmakta ancak bunu yaparken lorentz dönüşümlerini reddetmekte ancak bütün bunları lorentz dönüşümleri nedeniyle gerçekleşen zaman yavaşlaması, boy kısalması arazlarını kullanarak yapmaktadır. bir anlamda kendi postulatlarını ihlal etmektedir. bütün bunlar teorem 1'de verilmişti.

    annales makalesine geri dönersek, bütün bu hatalı öncül kurgularını tanımladıktan sonra; kütleçekimsel bağlanma enerjisinin kütle üzerindeki etkisi hesaplanıyor (formul 9). burada hesaplanan, sonsuz uzaklıktan bakan (daha doğrusu, büyük kütlenin etkisi altında olmayan ancak onun referans uzayında olan) bir gözlemciye göre düşük kütlede gerçekleşen kütle azalmasıdır. buraya bir not düşmek istiyorum, bağlanma enerjisinin yol açtığı "kütle azalması" sadece küçük kütle üzerinde etkili oluyor. bu denklemi lineer yaparak, çözülmesini kolaylaştırıyor. ancak bu kütle bir yere kaybolmuyor, makalede ileride de gösterileceği üzere, bu kayıp kütle kinetik enerjiye dönüşüyor.

    ancak bundan önce 11-a denklemindeki kütle eksiğinden, daha önceki hatalı teorem 1'i kullanarak, zaman yavaşlamasını ve boy uzamasını hesaplıyor. teorem 1'in açıklandığı 16-22 makalelerine ulaşamama rağmen, "kuantum" kilit kelimesinin kullanılmasından, bu teoremin de broglie prensibi ile yakından bağlantılı olduğu görülüyor. de broglie prensibine göre, her cisim aynı foton gibi hem parçacık hem de dalga özelliği göstermektedir, dalgaboyu da momentum ile ters orantılıdır; momentum arttıkça dalga boyu kısalmaktadır, böylece parçacığın dalga özelliği daha belirgin hale gelmektedir. bu durumda dalga boyu, basitçe boy olarak alınır, momentum da makalenin başından beri yapılan hata (hızlı parçacıkların kütlesinin artması, aslında artan momentum) gibi sadece kütle olarak alınırsa tabi ki bu \gamma benzeri uzama, yavaşlama katsayıları devşirilebilir. ancak hocamızın hakkını yemeyelim, makalelere ulaşamıyoruz, bu teoremini hangi temellerle oluşturduğunu bilemiyoruz, bu makalede de kavramsal olarak açıklamadağından daha fazla yorum yapamıyoruz. ancak dediğim gibi bir karmaşa mevcut ki eğer, de broglie prensibi kullanılmışsa; momentum ilişkisinden dolayı sadece bağlanma enerjisinden kaynaklanan kütle azalmasını kullanmak hatalı.

    böylece yarmanın teorisini bina ettiği iki kavramı nasıl kendini çökerttiğini ve bunu farketmediğini göreceğiz. bunlardan ilki bağlanma enerjisinin kütle azalmasına neden olması, ve bu azalan kütlenin kütleçekim denklemine girmesi; ikincisi ise bu kütle kaybının zamanda yavaşlamaya tekabül etmesi.

    kayıp kütlenin kinetik enerjiye dönüştüğünden kısaca bahsettim, ki bu hocanın analoji kurduğu atomik sistemlerde de böyledir; elektron enerji düzeyini düşürdüğünde (negatifin artması olarak düşünün) ışıma yapar, atomları birbirine nükleer olarak yapıştırdığınızda patlama görürsünüz (fizyon). çekimde de durum aynen böyle, düşen bir cisim ivmeleniyor, hızı artıyor; veyahut yörüngedeki cisim, çekim merkezine daha yakın bir yörüngeye geçtiğinde yörünge hızı artıyor. işte bu "kütle kaybı" da doğrudan bununla ilintili ve 12 ile 17 arasındaki formüllerle yarman bunun gösteriyor, yani kütle kaybı katsayısı olarak ortaya koyduğu şeyin lorentz boost gamma'ya eşit olduğunu görüyor. ardından da bunları birbirine oranlayarak "d" değişkenine eşitliyor, ve bu d'nin 1den 10^-8 civarı bir farkı olduğunu cismin dairesel yörüngedeki ortalama hızını ve uzaklığını hesaplayarak çıkarıyor. makalenin sonunda bu 10^-8 lik farkın çekimsel kütle ile eylemsizlik kütlesi arasındaki fark (birbirine bölüp 1 den çıkardığımızda kalan boyutsuz fark) olduğunu söyleyecek, ancak o kısımda yapılan hazin hatalara geçmeden önce bu yaklaşımdaki, ve kendi iki kavramını bu öngörülerin neden çökerttiğini açıklayalım.

    öncelikle hesapladığı "kütle kaybı" katsayısının, göreliliğin hesapladığı fiziksel arazlarla (çekimsel kızıla kayma gibi) uyuşmasının nedeni "kayıp kütle"nin, kinetik enerji artışına neden olması ve bu katsayının zaten gamma katsayısına eşit olması, bu nedenle kendisi yaklaşık sonuçlar buluyor. ikinci konu ise, bu katsayının gammadan farklılaştığı boyutlarda, yani "kütle kaybının" dolayısıyla kinetik enerjinin arttığı yerlerden kaynaklanan d'nin 1 den farklılaşması ise, yerçekimine kinetik enerjinin dahil edilmemiş olması. e=mc^2 den her şeyi kanıtlamaya çalışan hocamız nedense m= e/c^2 demek istemiyor. nasıl ki kütlenin enerjiye dönüşümünü doyasıya kullanıyorsa (makalede kütle kinetik enerjiye "eriyor"-sublimes- gibi alışılmadık tanımlar var), aynı şekilde kinetik enerjinin de kütle etkisi göstereceğini garipsememesi gerekiyor. teorisini özel görelilik açısından da değerlendirsek, sadece kendi tutarlılığı içinde de değerlendirsek, kütle çekimin toplam enerjiden hesaplanmamısının anlaşılır bir yanı yok.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap