9 entry daha
  • bundan bir 40-50 sene kadar önce.. türkiye'nin dış politikada bugüne nazaran neredeyse hiç sorunu yokken.. kıbrıs meselesi yok, ermeni sorunu yok, pkk yok vs vs. kaymak tabakası var türkiye'nin, onların yurtdışında tahsil almış, porselen kadar değerli ve narin ve kibar çocukları var. o zamanlar belirli büyük yerlerde temsilciliklerimiz var sadece. büyüyünce büyükelçi olmaya tercih eden bu süper tahsilli çocuklar dertten tasadan uzak bu temsilciliklerde takılıyorlar. bu kesime "monşer" diye hitap ediliyor. yani "azizim". neden? çünkü onlar kendi aralarında frankafonluklarının da verdiği alışkanlıkla birbirlerine böyle sesleniyorlar. halktan über kopuklar, halkı ziyadesiyle hakir görüyorlar, halka katiyen inemiyorlar değil, inmiyorlar.

    peki ya şimdi.. hartum'dan tutun riga'ya, darfur'dan tutun nairobi'ye, her yerde türk misyonları var, burada görev yapıyor bu "monşer"ler. gerektiğinde bellerinde silah taşıyorlar, konsolosluklarda, oradaki türklerin babası gibiler adeta, rezidansta, kançılaryada kavaslarla beraber de çalışıyorlar, işçilerle birlikte de. ha dışişleri bakanlığı'nda hala monşer ekolünü devam ettirenler yok mu şimdi? elbette var. ama eskisiyle mukayese bile edilemez. ama bir kesime bu insanlar bile hala "monşer" geliyor.. diplomasiyi, alttan almak, dolayısıyla "ezik olmak" zannedenler var. diplomasinin yeri geldiğinde adabıyla karşıdakinin ağzına sıçıp burnundan çıkarabilecek bir kudret olduğunu unutup, bilmeyip, "diplomat dediğin ekmeği aslanın ağzından almalı", "diplomat uysal olmasın, yırtsın ortamı", "diplomat, her eve lazım, iki kere rafine" şeklinde beyanlar uçuşuyor ortalıkta. garip valla..

    oh mon cher.. oh mon dieu..
23 entry daha
hesabın var mı? giriş yap