• kendi cehaletinden zerre kadar rahatsız olmayan birçok kişinin eğitimli, görgülü, frankofon kişiler için hafif burun kıvırarak, biraz da yumuşaklık ilave ederek kullandığı terimdir. imam hatip mezunu değerlerin bu ifadeyi koskoca büyükelçiler için kullandığı bile görülmüştür. hakkınızda bu söz kullanıldıysa demek ki siz bizim anladığımız manada hödödö bir erkek değilsinizdir, kadınlara karşı nazik, kelime seçiminizde dikkatlisinizdir ve esasına bakacak olursanız bütün bunlar erkekliğinize fena halde halel getirir mazallah
  • aynı zamanda hali hazırda memleketin değişik köşelerinde huzur içinde yatan, bu toprakların onurlu devlet adamlarının da sıfatıdır. (bkz: asala tarafından şehit edilen diplomatlar)
  • genel seçim öncesi halk ağızıyla konuşmaya, onlara yakın görünmeye çalışan başbakanın "siz züppesiniz, sınıfınız ayrı, vatandaşın halinden anlamazsınız" manasına gelen bir tonlamayla söylediği hitaptır. sağa sola sataşıyorum, sizin hakkınızı savunuyorum mesajı verir.
  • başbakan erdoğan'ın batı tipi eğitim almış türk bürokrat ve diplomatlarını aşağılamak için kullandığı tabir. ama adama sorarlar; senin bu beğenmediğin monşerler ülkeyi yönetirken ülkenin toprak bütünlüğü dünyada tartışmalı hale gelmiş miydi ya da dünyada kaç ülke 1915 olaylarısoykırım olarak tanımıştı diye...
  • buraların yabancısı ama öteki sayılmaması gerekendir.
  • bundan bir 40-50 sene kadar önce.. türkiye'nin dış politikada bugüne nazaran neredeyse hiç sorunu yokken.. kıbrıs meselesi yok, ermeni sorunu yok, pkk yok vs vs. kaymak tabakası var türkiye'nin, onların yurtdışında tahsil almış, porselen kadar değerli ve narin ve kibar çocukları var. o zamanlar belirli büyük yerlerde temsilciliklerimiz var sadece. büyüyünce büyükelçi olmaya tercih eden bu süper tahsilli çocuklar dertten tasadan uzak bu temsilciliklerde takılıyorlar. bu kesime "monşer" diye hitap ediliyor. yani "azizim". neden? çünkü onlar kendi aralarında frankafonluklarının da verdiği alışkanlıkla birbirlerine böyle sesleniyorlar. halktan über kopuklar, halkı ziyadesiyle hakir görüyorlar, halka katiyen inemiyorlar değil, inmiyorlar.

    peki ya şimdi.. hartum'dan tutun riga'ya, darfur'dan tutun nairobi'ye, her yerde türk misyonları var, burada görev yapıyor bu "monşer"ler. gerektiğinde bellerinde silah taşıyorlar, konsolosluklarda, oradaki türklerin babası gibiler adeta, rezidansta, kançılaryada kavaslarla beraber de çalışıyorlar, işçilerle birlikte de. ha dışişleri bakanlığı'nda hala monşer ekolünü devam ettirenler yok mu şimdi? elbette var. ama eskisiyle mukayese bile edilemez. ama bir kesime bu insanlar bile hala "monşer" geliyor.. diplomasiyi, alttan almak, dolayısıyla "ezik olmak" zannedenler var. diplomasinin yeri geldiğinde adabıyla karşıdakinin ağzına sıçıp burnundan çıkarabilecek bir kudret olduğunu unutup, bilmeyip, "diplomat dediğin ekmeği aslanın ağzından almalı", "diplomat uysal olmasın, yırtsın ortamı", "diplomat, her eve lazım, iki kere rafine" şeklinde beyanlar uçuşuyor ortalıkta. garip valla..

    oh mon cher.. oh mon dieu..
  • her secim donemi hakkinda entry girilen kelime, sebebi icin (bkz: recep tayyip erdoğan)
  • bir hakaret olarak kullanılıyor.
    evet monşer.
    hepiniz beyaz türk, ben siyah.
  • (bkz: mon cher)
  • işini düzgün yapan diplomatlarca bu ülkenin kalan iki gram güvenilirliğinin korunduğunu güya bilmeyen (aslında öyle iyi biliyor ki) bir popülistin aklınca bu insanlara hakareti.
    alttan alta "onlar zengin biz fakir" algısı da yaratmaya da çalışıyor ki, birilerini kucağına getire getire yaptığı serveti bu monşerler hayatında göremez.
    o yüzden rahat ol tayyip bey, çok güzel aldın o yırtık ayakkabının hıncını makamını sömüre sömüre... daha da takım elbiseli, yol yordam bilen, okumuş adamlara senden çok daha üstün niteliklere sahip oldukları için haset etme!
hesabın var mı? giriş yap