7 entry daha
  • sade yaşam, içinde bulunduğumuz ve kölelerin teknoloji çağı olarak adlandırdığı, diğer insanlara maddi olarak bağlanma getirisi/götürüsü bulunan bir çağda apple iphone satıp nokia 3310 kullanmak gibi algılanıyor. diğer insanlarla letişime bağlı yaşam sürdürme savaşı içinde cebelleşirken, insani dürtüleri ve içcelleştirdiğini varsaydığım kopuk yaşam durumuna geçişi basite indirmiş gibi.

    "çağın gerekleri"ni (-ki bu özneldir aslında) gereksiz addedip minimuma indirilmiş yaşam standardıyla mutlu olacağını hayal eden bireyler için, çevresel faktörler işine girdiğinde işler boka sarar duruma gelebiliyor. gerçek mutluluğu hedeflerken ve bir savaştan sıyırılıp izole olmaya çalışırken daha büyük bir savaşın(kendisiyle) içinde bulabiliyor kendisini.

    ve aslında "sade yaşam" denen şeyin, tam bir tanımının olmadığını, çoğu kişiye göre bi sahil kasabasında yaşamak klişesini yedi göbektir yaşayan insanlar için farklı bir sade yaşam tanımı olduğunu görüyor olmak, bu değişken tanıma güvenilemeyeceğini acı bir şekilde yüzümüze vuruyor.

    - sade yaşıyorum, mutluyum.
    - sorumluluklarımı azalttım, mutluyum, huzurluyum.
    - ferrari'yi satıp şahin aldım, vergilerim az, az yakıyor, mutluyum.
    - insanlardan koptum, asosyal bir yapıda kafama göre takılıyorum, mutluyum.

    her insanın kafasındaki sade yaşam formülüne ulaşma çabasıyla yaşadığını görmek, sikeyim hayat planını, koy götüne rahvan gitsinci yaşam felsefesine yaklaştıkça arkada biriken "çağ gereklerini" toplamanın gitgide zorlaştığını görmemizi sağlıyor sadece. o alexander supertramp tarzı sade yaşam hayali de, sizden beklentileri olan insanların içinde bulunduğu devasa network'un yoğunluğu kadar korkutucu bir hayal kırıklığı bırakıyor geride.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap