2514 entry daha
  • diziye yeni başladım. ilk sezonunu henüz bitirdim. her gün bir bölüm seyrediyorum. aynı şekilde her gün bir bölüm seyrederek acele etmeden bitirmeyi düşünüyorum. çünkü bu dizi bana iyi geliyor. iyi gelmekten öte, belki biraz garip olacak ama ruhumu dinlendiriyor.

    dinlendiriyor çünkü her şey çok sade ve normal geliyor. normal ne demek bilmiyorum aslında. normalin tanımını kaybedeli uzun süre oldu. o kaybettiğime dair ipuçları barındırıyor gibi hissediyorum. insan ilişkileri, insanlığın yalın hâlleri, acıyla baş etmek, bazen baş edememek, hayatta yenilikler yapmak, değişmek ya da aynı kalmaya çalışmak... bunlar hayata dair durumlar. herkes kendi normaline göre farklı bir cevap üretebilir.

    ama ilk sezonun 12. bölümünde bunlardan daha somut bir şey var. bu dizide beni çekenin ne olduğuna dair verebileceğim cevaplardan biri. "normal, gerçek, sade, olması gerektiği gibi" derken anlatmaya çalıştığımın bir göstergesi.

    nate, annesine ''bağlanmak istediğim bir kadın buluyorum ve o bunu imkansız kılıyor'' diyor. annesi de nate'in yüzüne dahi bakmadan ''sence bu tesadüf mü?'' diye soruyor ve konuşmaya devam ediyorlar. bu arada mutfaktalar ve yemek yapıyorlar. karşılıklı konuşmuyorlar, kendi işlerine bakarken bir yandan da dertleşiyorlar.
    sahneyi şu plandan seyrediyoruz:
    görsel

    nate için mühim bir konuşma bu. içini açıyor, derdini paylaşıyor. ama mühim bir konuşma olmasına rağmen ''dertleşme sahnesi'' yok. kesmelerle bir o tarafın bir diğer tarafın gösterildiği karşılıklı bir konuşma yok. aslında hayat da böyledir. ''bir dertleşelim'' diye yapılan buluşmalar genelde bir sürü alakasız konudan bahsedilerek, bol bol gülerek ve eğlenerek geçilir. mühim konuşmalar ise mutfak tezgahının önünde ayak üstü yapılır ya da balkonda sigara külleri uçuşmasın diye küllüğün içine ıslak peçete yerleştirirken o an konuşmaya karar verilir. ''dertleşmek'' için değil de sinemaya gitmek için buluşunca film saatinin beklendiği esnada çay veya kahve içilirken dökülüverir birden sözcükler. mühim konuşmalar, tıpkı dizideki gibi genelde alakasız yerlerde ve zamanlarda yapılır.

    küçük bir sahneden, tek bir plandan bunca çıkarım yapmak, belki de diziyi sevmeye yer aradığım içindir. olabilir. ama ben yine de ayaküstü yapılan konuşmaların, plansız buluşmaların, hesapta olmayan gelişmelerin hayatın ta kendisi olduğunu düşünüyorum. six feet under'ı da bu yüzden sevdim galiba. görünen o ki daha da seveceğim.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap