66 entry daha
  • ellerimde ortaya çıkan ve en az 2 yıl boyunca çektiğim hastalık.

    farklı hastanelere farklı doktorlara giderek şifa aradım. kortizonlu kremler, alerji testleri, özel eczane yapımı karışımlar vs. bir çok metod.. hiçbirinin faydası maalesef olmadı. doktorlar, ne halin varsa gör aşamasına geldiklerinde sebep olarak hep stres, stres, stres.. dediler. e doktor bey/hanım benim 2 yıl boyunca hiç stresten uzak bir günüm, haftam, ayım olmadı mı? diye sorduğum da oldu. bu soruyu espri kabul edip güldüler.

    bir süre sonra derman aramayı bıraktım. .mına koyayım ne olursa olsun artık dedim. bir azıp, bir durulan sulu yaralarla yaşamayı kabullendim. ha bu arada mayalı içkiler özellikle bira, stresten sonra 2. zanlı idi. doktorların, bira alışkanlığımdan vazgeçmemi istemeleri, benim için "bir daha gelme" ile aynı anlamdaydı. öyle de yaptım. çünkü çelişkili. bira içtiğimde zaten stresim kalmaz. e bira içmezsem stres geçmez. katlanır. yani iki ucu boklu değnek.

    dediğim şu. egzamayı kabullendim ve boşverdim..

    kayınpederin yazlıktayız.. aylardan temmuz. egzamam, ne denizden ne güneşten zerre olumlu etkilenmemiş, öyle yerli yerinde duruyor. akşamüstü plajdan döndük. kayınvalide, ayıptır söylemesi yemek hazırlıyor, bilindik yazlık telaşı, havlular, şortlar vs. yıkanıp balkona asılıyor. bir yandan hanım çocuklarla ilgileniyor falan..

    canım aç karnına şöyle buz gibi bir bira çekti.. dolaptan aldım flokk diye kapağını açtım. şişenin ağzından o soğuk buhar öyle bir süzülüyor ki bir dikişte içersiniz yani. neyse çıktım balkona. çektim bir yudum. ooeehhhh.. büyük zevk! derken kafamın üzerinde bir düşünme baloncuğu belirdi. sigara! nasıl olur yaa.. tam da zevkin başındayım. içenler bilir. çünkü bira, rakıya benzemez. ilk yudumda en yüksek zevki verir. sonra bu azalmaya başlar. rakı da ise tam tersi. ilk yudum acı gelir. sonra tatlı bir zevk.. bayan arkadaşlar alınabilirler o yüzden rakı içimini örneklemiyorum..

    evet. balkona çıkarken yanıma sigara almayı unutmuşum. eh amına koyayım diye öyle iç geçirdim. keyif dakikalarımın yok olmaması için ayaklarımı uzattığım sandalyeyi ittirip kalktım. salona girdim. çevre kontrolü yapan başbakan korulamaları gibi gözlerimle salonu dikkatle kolaçan ettim. evet sigara ve çakmak dolabın üzerinden bana bakıyordu. çok hızlı bulmuştum. kartal gözü gibi be mübarek. dedim kendime ve yine bir kartal pençesi kusursuzluğunda sağ elimle sigara ve çakmağa daldım. kaptığım gibi doğru balkona..

    birayı balkon duvarını üzerine koydum. çakmağı çaktım, sigarayı yaktım. oooeehhhhh.. sonra bir yudum da biradan. oooeehhh.. bir iki nefes sigara, bir yudum bira. beynimde izel'den, allahım bitmesin, bitmesin bu rüya şarkısının melodisi..

    o da ne amına koyayım.. hayy skyim böyle işi.. kül tabağı almayı unutmuşum!

    e nasıl olsa balkondasın salla aşağı gitsin diyenleri duyar gibiyim.. o kadarı benim de aklıma gelir ama balkonun çamaşır demirinde yeni yıkanmış çamaşırlar var. e nolcak şimdi.

    hadi kalkta mutfaktan kültabağını alıver diyen sağ tarafımdaki iyilik meleğine, "hhiiiiç yerimden kalkamam, arkadaş!" iç sesimle cevabı yapıştırdım. melek, e çamaşırlar diyecek oldu. sol elimin egzamalı avcunu gösterdim. bizde "geri vites yok" mesajı verdim. ve ilk külü egzamamın tam inine gönderdim. o egzama mikroplarının sinirlerimin üzerinden tabana kuvvet kaçışını bi göreceksiniz adeta beynimde hissettim. derken bi tane daha, bi tane daha, bi tane daha.. egzama düşmanı adeta bozguna uğramıştı. o laf anlamaz asi kimlikleri, vileda sopasından kaçan fare kimliğine dönüşmüştü. sonra ulan dedim sonra bunlar toplanıp daha kalabalık gelmesinler? iç ses o anda rocky'nin antrenörü gibi devreye girdi stres yok! stres yok! stres yok!

    bira bitti. yenisini almak için kalkarken, yumruğumu sıkarak elimdeki külleri un ufak ettim. bu iç güdüsel olarak egzamayı boğmak için yapılmış adeta son darbe niteliğindeydi. ellerimi akşam yemeğine kadar yıkamamaya karar verdim. çünkü su, egzamayı azdıran şeylerin başında gelmekteydi. öyle de yaptım. ayrıca daha mangal da yakacaktım. yine kirlenecekti.

    2 saat sonra mangalın başında biramı yudumlarken egzamalı ellimde bir takım değişiklikler olduğunu farkettim. özellikle de egzamanın en sulanan bölgesinde. ya kafam güzelleşiyordu ya da bu egzamanın gidiş hazırlıklarından başka bir şey değildi. 4 birayla elim karıncalaşmayacağına göre demek ki bu egzama mikrobundan geliyordu. zaar o kıvılcımlı kül bombardımanından sonra artık buralarda barınamayacaklarına, yiyecek ekmekleri kalmadığına kani olmuşlardı. durum böyle olunca bombardımana aralıksız 3 gün peyder pey devam ettim. özellikle en yoğun oldukları bölgeleri kül bombardımanıyla dövdüm. bu arada sudan da uzak durdum. duşta, denizde ne kadar oluyorsa, suyla o kadar temas ettim.

    nihayet 1 haftanın sonunda eser kalmadı. aylar sonra bir ara olur gibi oldu. onlara da aynı sert ve kararlı muameleyi çektim. olay bitti. geldikleri gibi gittiler!

    neredeyse 3 yıl olacak. egzamanın yerinde artık gayet sağlıklı, huzurlu ve mutlu hücreler var.

    o kötü günler artık çoook geride kaldı.
542 entry daha
hesabın var mı? giriş yap