1 entry daha
  • vergilius'un ölümünden iki yıl sonra, i.ö. 17'de bir nevi augustus meclisinin şairi haline gelen horatius'a carmen saeculare'yi yazması teklif edildi. ihtimaldir ki, vergilius ölmeseydi, ona yüklenecekti bu ulvî görev. carmen saeculare yani "yüzyılın şiiri" augustus'un, devleti geçmişin kötülüklerinden arındırıp bir huzur getirmesine, rejimin ve ahlâk reformlarının bekâsına yazılmıştır.

    bu şiiri horatius'un yazmış olmasının bir sembolik tarafı da şudur: augustus'la birlikte roma'da hakîm olan barış havası aynı zamanda augustus düşmanlarının (bunlar da kendi içlerinde cumhuriyet yanlıları ve marcus antonius taraftarları olarak ikiye ayrılabilir) affedilmesine bağlanmıştır. o hâlde philippi'de kendisine karşı "az da olsa" (zira savaş hattından geri doğru koşarak kaçtığı rivayet edilir; pek şairce bir davranış değil mi?) savaşmış olan horatius'un bu şiiri kaleme alması demek, şimdinin "huzur getirici" bu büyük imparatoruna bir zamanlar "az da olsa" savaşmış bir eski düşmanın roma imperium'unca yeniden kazanılması anlamını taşır.

    gerçi horatius gibi carpe diem'ci bir kafanın şiirlerinde beliren türlü ahlâk ve felsefe mesajları zaten augustus'un kültür ve ahlâk reformlarını destekler nitelikteydi ancak asla bir vergilius gibi "meclis şairi" olmak istemediğinden, bu şiirleri yine mektuplarında ve odes'inde beliren türlü augustus destekçiliğine (örneğin odes ii. ad augustum caesarem) rağmen onu bir devlet sanatçısı kılmamıştır vergilius gibi. yine de kendisine devlet tarafından fazla elleşilmeyip kendi otium'una bırakılmış olan horatius'un bana kalırsa devlet teşvikiyle yazılmış tek metni, yine bir latince şah-eseri olan bu metindir

    horatius'un carmen saeculare'deki temel hedefinin ne olduğunu iyi bellemek gerekiyor. bana göre bunun iki itekleyicisi var: biri augustus reformları, ikincisi halkın ve ülkenin maddî-manevî ihtiyaçları.

    örneğin şiirde gençler ve bakireler korosu açıkça roma'nın en meşhur ailelerinin özel evlatlarından oluşuyor gibidir. şair dölün oluşumunu sağladığı için doğurtan tanrıçaya yakarıp yasal evliliği kutsamaktadır (carmen saeculare 13-20). toplumu ilkin onun çekirdeği olan aile yaşantısından başlayarak düzeltme fikri augustus'un reform çabalarıyla birebir örtüşür, yukarıda bahsettiğim devlet sanatçılığını bu düşünceyle birlikte değerlendirmek gerekir. zira horatius, v. broege'nin de tespit ettiği gibi [*], carmen saeculare'de devletin ekonomik gücünün, ahlâkî niteliğini koruyan ve birbirine sıkı sıkıya bağlı fertlerden oluşan ailelere dayandığı kanaatindedir. öyle ki horatius bir nevi kutsal duasında tanrılardan bereket, verimlilik isterken bunun ne derece aile yani döl bereketi ve ne derece ülke ekonomisi bakımından tarımsal üretim bereketi olduğunu kesin bir çizgiyle ayırt edemeyiz. ikisini de birbirine bağlaşık nedenler olarak görmemiz mümkün.

    örneğin "date quae precamur -tempore sacro" (carmen saeculare 3-4) yani "bu kutsal zamanda bize istediğimizi veriniz" derken phoebus ile diana'dan istenen şeyin (mythos/#18792099 entirimdeki "dilenci adam" tipine bakınız) aile bereketi mi yoksa ülke zenginliği mi olduğu kesin değildir. her daim kendilerine (bu büyük "bereket" tanrılarına) tapınıldığı vurgusu ("o colendi - semper et culti") ön planda olup şu güzel ortamda el açıp da dilenen romalı zihinlerin hem aile hem de ülke çapında refaha kavuşması anlam kazanır. çünkü her daim tapanlar salt aile fertleri olarak değil aynı zamanda söz konusu toplumun birer parçaları olmaları bakımından bu tarz bir ikili okumaya fırsat vermektedir.

    ayrıca buradaki dizelerin dinen ve ahlâken çürümüş, yozlaşmış yığınlara ümit vermesi de "zaten" gerekiyordu. bunun için gönderildiği düşünülen toplumun dilini ve geleneğini göz önünde bulundurması gereken bir peygamberin durumu gibi bir durumdur horatius'unki. asla onun bir peygamber olduğunu düşünmüyorum ama bir peygamber gibi yüzyılın şiirini kaleme alma zorunluluğunu hissettiğini ya da bunun için teşvik edildiğini düşünebilirim. zira carmen saeculare tıpkı vergilius'un bucolica'sı (kır şiirleri) gibi pastoral bir dil ve temayla hem dinî hem de ahlâkî mesajlarını roma eskatolojisi bağlamında sunar ve çiftçi-asker gelenekli bir halkı bereket kültlerinin (phoebus, diana vb.) desteğiyle yontmaya çabalar [**]. modern deyişle bir kültür mühendisliğidir horatius'unki, aile yontulur onunla birlikte ülke de battığı bataklıktan çıkmaya başlar, tasarımı budur. bu tasarım kentin ve insanlarının geleceğinin (gençler ve bakireler nezdinde) kutsal geçmişiyle (genesis'iyle) düzenlenmesi gerektiği ön-kabulüne dayanır, bu yüzden "ludi saeculares" yani "yüzyıl oyunları"nın yeniden canlandırılması düşüncesi ile augustus'un kültürel hedefleri örtüşür. bu bugün de böyledir. geçmişimizin yüce imgeleri, genesis'imizden türlü mythos kişilikleri her daim yaşamak ve yaşatılmak zorundadır, ki bu sayede geleceğimizi şekillendirebilelim. burada tek değişken olan halkın öz-niteliğidir, ancak ihtiyaçlar bakîdir: ailede - toplumsal yapıda refah ve ülkenin bekâsı. arada ilmî hedefler de olabilir, belli kıstaslar da, belli yönelimler de ("-yahudiler için- kutsal topraklara geri dönmek", "-müslümanlar için- yeniden asr-ı saadet", "-atatürkçü ideal için- muassır medeniyetler seviyesi", "-abeciler için- ab kriterleri" ya da "-galatasaraylılar için- yürüyoruz biz bu yolda, göğüs gerdik zorluklara, inat olsun tüm kuşlara, ant içtik şampiyonluğa" gibi). önemli olan mythos'unu öldürmeden kalkınma, gelişim gösterme ama buna rağmen bütünlüğünü yitirmeme telâşıdır.

    o hâlde anlaşılıyor ki carmen saeculare'nin iki yönü var: birincisi augustus'un iç-savaşlardan yenik düşmüş bir halka dönük reform çabalarına uygun bir metin olması, ikincisi halkın doğrudan ihtiyacı olduğu düşünülen ahlâkî ve dinî arınma fikriyle aile ve ülke ekonomisinin refaha kavuşturulması hedefini güden bir metin olması. bu iki temel yönelimi göz önünde bulundurmazsak j. ortega y gasset'nin şu sözlerini tam anlamıyla çözemeyiz:

    "...saeculum (carmen saeculare'deki "saeculare"nin kaynaklandığı isim: "yüzyıl") insani açıdan en yürek sızlatıcı, en doğrudan yaşamsal, yani yaşanmış, yalnızca insan yazgısının deneyiminden çıkarılmış fikirlerden biridir. elbette ki, saeculum yani yüzyıl, o aptal iki sıfırıyla ondalık sistem denen kabasaba zaman ölçümüne vurulan uzun zaman birimi, saatlerin saygısız ve umursamaz titizlikleriyle ölçülebilecek bir süre değildir. saeculum yaşamın herşeyi gibi özü gereği belirsiz bir zaman birimidir: o kadar eski bir fikirdir ki romalılar'a bile ait değildir; gerek kavram gerekse sözcük roma öncesine, etrüskler'e değin uzanır ve etrüskler'in herşeyi gibi yürek burkucu, gizemli, tedirginlik vericidir." ***

    * v. broege, "the generation gap in catullus and the lyric poetry of horace", the conflict of generations in ancient greece and rome (ed. by s. bertman), pub. by b. r. grüner, amsterdam 1976, s.194.
    ** dieter georgi, the city in the valley: biblical interpretation and urban theology, socety of biblical literature 2005, s.42: bunu hıristiyan geleneği açısından da değerlendirmek mümkündür, pastoral şiir dili aynı zamanda ilk hıristiyanların da yontulma dilidir.
    *** ortega y gasset, insan ve "herkes", çev. neyriye gül işık, metis yay., 1995, s.191.
    veya http://www.jimithekewl.com/…en-gelenek-seyi-ve.html
hesabın var mı? giriş yap