7 entry daha
  • hıfzı topuz'un yazdığı nâzım hikmet romanı. içinde bir anektod (s. 297) var ki sabah sabah gözyaşlarıma hakim olamadım.

    nâzım hikmet anlatıyor:

    "... moskova'ya geldiğimin haftasında moskovalılarla politeknik müzesi'nde büyük bir salonda ilk karşılaşmayı yaptık. tuttular bana, orada âdet olduğu üzere çeşitli sorular sordular. soruları kağıtlara yazıp gönderiyorlar ama o kadar çok soru geldi ki cevap vermeme fırsat yok, sabaha kadar konuşmam gerek. 'öbür sefer cevap veririm,' dedim.

    o kağıtları soktum cebime, geldim eve, açtım okuyayım diye, bir de ne göreyim birinde? bir fotoğraf, küçücük, vesikalık bir fotoğraf, gözlüklü bir delikanlı. belki uzun zaman tene yakın bir yerde kalmış çünkü kağıt sararmış. aynı zamanda da tenin kağıda verdiği yumuşaklık var. fotoğrafı çevirdim, arkasında şöyle bir yazı 'oğlum, moskova'yı savunurken öldü. bende tek bir fotoğrafı var, sana verecek başka bir şeyim yok. lütfen kabul et.' imza annesi.

    'deliye döndüm. ertesi gün bütün gazetelere sordum. 'yahu kim bu kadın? benim hakkım yok bu fotoğrafı almaya.' hâlâ her karşılaşmada sorarım, bana o fotoğrafı veren kadın kimdi diye.'"
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap