182 entry daha
  • lise hazırlıktaydık.

    okul yeni açıldığı için amasya dışından okulu duyan pek yok. duyanlar da aslen amasya'lı olup, amasya'da halen hısım akrabası olan bir kaç kişi. bir de ben. milli eğitim'den duydum da geldim. yurdun inşaatı henüz bitmediğinden, bize başka bir okulun yurdunda iki tane oda ayırmışlar. orada kalıyoruz, bir avuç çocuk. hiç bilmediğim bir yere gittim. annem 8. sınıfa kadar beni okula götürmüş (çantamı taşıyarak). sonra bir gün gözümü açtım ki iklimin farklı olduğu bir yerdeyim. ha, kendi seçimimdir o ayrı mesele. arkama baktığımda pişman mıyım? asla! ama doğruya da doğru diyelim. zor günlerdi.

    işte öyle zamanlar, ben bu "arkadaş olma" meselelerini çok önemsiyorum. zemin de buna müsait. eh fıtraten de her türlü hissi zirvede ve abartılı da yaşamaya meyilliyim. "dost olma" adı altında bir obsesyon geliştirdim. geliştirmişim daha doğrusu. bunu şimdi böyle açık idrak edebiliyorum. belki de başlangıçta masum bir "anlamlandırma" girişimiydi benim için. ama yolun ucu nahoş bir yere çıktı. ileri düzeyde alıngan, çekilmez bir çocuk olup çıktım. herkesle bir şekilde küsmeye, bozuşmaya başladım. öte yanda içimde merhamet adlı bir çınar vardı. insanlara kızdığım için kendimi suçlamayı unutmuyor, gurbet eldeki tek dayanağımı, kendimi de incitiyordum.

    bahsi geçen tarihler edebiyatla tanışmış olduğum gerçek tarihten 9 sene öncesine denk geliyor. öyle duygu ve vicdan sahibiyim fakat idrak edemiyorum. tam bir çocuk gibi yani. yeni yeni de namaza başlamışım. az şey biliyor ve çok şey hissetmeye çalışıyorum. ne demek oluyor bu? her şeyden etkilenmeye müsaitim. işte tam böyle kritik bir dönemde sınıfta hoca yunus emre'nin meşhur şiirini okudu.

    "bir kez gönül yıktın ise
    bu kıldığın namaz değil
    yetmiş iki millet dahi
    elin yüzün yumaz değil "

    içime bir alev düşürdü bu dizeler. tenefüse kadar zor bekledim. tenefüste arka sıralarda oturan, iki gün önce yurtta tartışıp kavga ettiğim arkadaşın yanına gidip dedim ki;

    "biliyorsun yeni namaza başladım. hocanın okuduğu şiir beni çok etkiledi. gelip senden özür dilemek istedim.eğer kalbini kırdıysam özür dilerim."

    çocuk durdu ve dedi ki;

    "peki o zaman, namazlarını sana bağışlıyorum. hadi affedeyim seni."

    iyi bir arkadaşımdı. belki edebi sayılabilecek bir metine, yine aynı eksende cevap vermek istedi o zaman. bilemiyorum. yıllarca aynı odada kaldık. çok da iyi birer dost olduk. ama o gün, o dakika, iyiliğini yansıtamadı bana.

    özür dilediğim için bin pişman yerime döndüm.

    bugün kandil. durup düşündüm. kıldığım rekatların sayısını unutmamak için kuru fasulyeleri bir kavonoza attığım kandil gecelerinden bugüne, idrak ve eyleme dair kendime neler katabildim? şekilden kurtulup öze dair neler yapabilirim diye düşündüm. kandil gecesini küslerle barışmaya, nefsimize egomuza ağır gelen bir şeyler yapmaya vesile edebilir miyim diye geldi aklıma. sonra vazgeçtim.

    özür dilemek, egolarımızı yıkması gereken bir şeydir. insanlığa inancımızı yıkmasın.
524 entry daha
hesabın var mı? giriş yap