9 entry daha
  • “ben hayatımda hiç dinlemedim” dedi. kendisi hakkındaki bu keşfin ardından da sordu “yalnızca ben miyim dinlemeyen yoksa herkes mi böyle?”. “herkes böyle değil, erkekler böyle ve sen tam bir erkeksin sen” dedim.
    dinlemek karşı tarafa verilen bir şeydir ve erkek dinlerse iktidarından bir şeyler kaybedeceği korkusunu yaşar; bu sebeple dinlemekten kaçınır. dinlemek yerine anlatan olmayı, seyredilen, yönlendiren olmayı tercih eder ki; bunu dinlenilmeme, kaale alınmama riskinin ağırlığına rağmen yapar. ilgi cepte, bir kez anlatan rolünü üstlendiysen. ama ya anlattıkların beğenilmezse? işte er kişi bu kaygıyla, olumsuz tepkileri bertaraf etmek için anlatıcılığını sürekli kılar, kişilik özelliği haline getirir, konuşur da konuşur… sıklıkla da güldürme denizine yuvarlar laflarını ki karşısındaki gülmekten olumsuz tepki veremeyecek hale gelsin. bir şeye gülmek için onu doğru bulmaya gerek olmadığından, karşısında anlattıklarına gülen birini gören erkek anlattıklarının içeriğinin olmasa bile anlatma tarzının onaylandığını hisseder. iktidarı onaylansın da, “haklısın” denmese de olur.
    içten içe bilir erkek, karşı taraftan öğrenebileceği bir şeyler olduğunu. ancak bu bilgiye varması için saf özgüvenden yapılmış ince bir tırmıkla eşelemesi gerekir içini. dinlememesi, hep anlatan taraf olmak zorunda hissetmesi, her konu hakkında söyleyecek bir sözü, her soruya bir cevabı olmak zorundaymış gibi davranması olağan ama “doğal” değil. çünkü o, doğal cinsiyetinden binlerce yıl uzakta. iktidar kostümünü üzerinden düşmesin diye öyle bir yapıştırıyor ki, bırakın sosyal hayatını, özel hayatında bile çıkaramıyor onu. aynı şey kadın içinde geçerli ama “kadın” ile “havva” arasındaki mesafe “erkek” ile “adem” arasındaki mesafeden daha kısa.
    işleri zor bu anlamda erkeklerin, yükleri ağır. öyle ki dinlemeyene kaba, dinlemediğini söyleyene dürüst öküz, dinliyormuş gibi görünene samimiyetsiz öküz muamelesi yapılıyor. hem anlatıcı rolünü üstlen, hem eleştirilme riskini göze al hem de öküzlükle itham edil. yazık erkeklere… elini bilekten bükerek konuşmak bile yasak ona. bu sebepten “rahatsız”, bu sebepten “kasıntı”, bu sebepten “kızlar da öküz sever” diye şarkı sözleri var. yine aynı sebepten her tarafta aynı sahne: erkek anlatıyor kadın da dinliyor ya da gülüyor. gerçi “kadınlar güldüren erkeklerden hoşlanır” tezi eğitim gören kadınların artmasıyla birlikte eleştirilir ve ortalıkta “ah sen güldüren erkeklerden hoşlandığımızı mı zannediyorsun” diyen kadınlarla karşılaşır olduk. eh onlar da iktidar sahibi artık ve mesela ekşi sözlük’te erkeklerin anlattıklarına gülmeyip bizzat kendi yazdıklarına gülen kadın yazarlar var. kabul güldürebilenleri de var ama… bu da olağan ve bu da doğal değil. bunların ardından “ahaaa beni güldürebilen bir kadın vay be” nidalarıyla iktidarını uyanık bir biçimde paylaşmayı kabul eden erkekler de türüyor ve bu böyle gidiyor. erkekler, (kadınlar dahil) her şeyi anlatmaya devam ediyor, ama artık kadınlar eskisi gibi dinlemiyor. onlar da konuşuyor. kimse kimseyi dinlemediği gibi, konuşmaktan kendilerini bile dinlemiyorlar. yine de konuşmak iyidir.
157 entry daha
hesabın var mı? giriş yap